Eda Azap: Yeni medya iletişimini omurgasız bir varlığa benzetiyorum
21.04.2021 02:21

Eda Azap: Yeni medya iletişimini omurgasız bir varlığa benzetiyorum


Haber Üsküdar – Hazal Göksun

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü, ‘Yeni Dünya Tasarımlarında Distopik ve Ütopik Yaklaşımlar’ konulu bir  söyleşi gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Feride Zeynep Güder'in üstlendiği etkinliğe konuk olan Yeni Medya ve İletişim Doktora Öğrencisi Eda Azap, yeni dünya düzenini yeni medya teknolojileri bağlamında değerlendirdiği bir sunum yaptı.

Yeni medyayı distopik ve ütopik bir yaklaşımla ele aldığını belirten Eda Azap, ‘‘Ben çalışmama ‘Yeni dünya düzeninden ne anlıyoruz?’ diye sorarak başladım. Yeni dünya düzenini yeni medya teknolojileriyle bağdaştırarak ilerlemek istedim. Yeni medya iletişimimizi omurgasız bir varlığa benzetiyorum. Bunun nedeni, Ori Brafman ve Rod Beckstorm isimli iki kuramcının ‘deniz yıldızı ve örümcekler’ metoforudur. Onlar bu iki hayvanı geleneksel ve yeni medya bağlamında ele alıyorlar. Baktığımızda örümcek birçok ayağı olan ve kafa merkezli hareket eden bir sisteme sahip. Bunu geleneksel medya olarak şöyle düşünebiliriz, tek merkezli bir iktidara sahip ve kafasını kopardığımız zaman sekteye uğruyor. Ama deniz yıldızına baktığımızda iki parçaya ayırsak bile iki ayrı deniz yıldızı elde etmiş oluyoruz. Yeni medya teknolojilerinde sosyal ağlar da bu şekilde ilerliyor. Bazı araştırmacılar tarihi üç evreye ayırmışlar; metafizik, modern ve küresel evre. Burada bizim üzerimizde durmamız gereken modern evre ve küresel evredir’’ ifadelerini kullandı.

"Ütopya ve distopya ‘iyi dünya’ tanımında farklılaşıyorlar"

Ütopya ve distopya kavramlarını tanımlayarak konuşmasına devam eden Eda Azap, "Hepimiz şu an bir ağ toplumunda yaşıyoruz. Bu ağ düzeninde de kalmaya mecburuz. Teknolojiyi kullanmadan hiçbir işimizi halledemez hale geldik. Tarihin ilk zamanlarına baktığımızda bu onlar için çok ütopikti. Bunlar bizim için ise normal hale geldi. ‘Ütopya’ ve ‘distopya’ kavramlarıyla yeni medyayı ele alırsak, bunlar ‘iyi dünya’ kavramına verdikleri farklı ifade biçimleriyle ayrılıyorlar. Ben bunları çift yumurta ikizlerine benzetiyorum. Ütopya bu kavramı, ‘İyi, güzel ve mükemmel dünya görüşü’ olarak ele alırken; distopya ise ‘olmaması gereken dünya, sistem ve devlet yapısının negatif yönlü incelemesi’ şeklinde irdeler’’ ifadelerini kullandı.

"Makineleşmiş insan konumuna geldik"

Yeni dünya düzenindeki güçlerin kitle iletişim araçlarıyla sağlandığını belirten Azap, "Bu konunun içerisinde transmedyayı da ele aldım. Henry Jenkins’in ‘Cesur Yeni Medya’ isimli bir kitabı bulunuyor. Transmedya, bir kavramın, mesajın farklı medyalar aracılığıyla birbirini tamamlayacak şekilde kullanıcıyla buluşmasıdır. Aslında biraz pazarlama ve reklam odaklı bir strateji. Yine de hayatımızın her alanında var oluyor. Biz farkında olmasak bile birçok gözetime ve rızanın imalatına maruz kalıyoruz. Çok sevdiğim bir kitap var, 1984. Fazlasıyla distopik bir ortam yaratıyor. ‘Big Brother’ dediğimiz patron, iktidar güçleri tarafından gözetleniyoruz aslında. Buradan hareketle ‘Gözetlenen İnsan’ başlığı açtım. Makineleşmiş insan konumuna geldik. ‘Modern Zamanlar’ filmine baktığımızda Charlie Chaplin, filmde vida sıkıcı olarak çalışıyor. Artık mesleğiyle o kadar bir oluyor ki ‘Makine İnsan’a dönüşüyor. İş yerindeki patronu onun distopik hakimi. Charlie, lavabonun üzerinde otururken bile patronu onu gözetliyor. Rıza imalatı da çeşitli ürünlerle, subliminal mesajlarla sağlanıyor ve bir distopya ortamı oluşturuyor. Ama biz bunun farkında olmuyoruz. Çalış, satın al, tüket ve öl. Hepimiz bir çarkın içerisindeyiz ve sesimizi çıkarmadan sistem içerisinde hareket ediyoruz. ‘Küresel Köylerdeki Dijital Yerliler’ başlığına baktığımızda, ‘küresel köy’ kavramını bize McLuhan kazandırdı. McLuhan, elektronik ve iletişimin yaygınlaşmasıyla birlikte dünyanın küçük bir toplum olacağına inanıyordu. Bu inancı da bir bakıma gerçekleşmiş oldu. Artık temsil, gerçekliğin yerini aldı. Bir simülasyon evreninde yaşıyoruz’’ ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Feride Zeynep Güder: "Yeni dünya kavramıyla ‘insandan öte, insansız bir evren’ tasarımı yapılıyor"

Yapay zekanın da simülasyona dahil olduğunu ve içerisindeki geçişlerin insan beyninin ve duygularının temsil edilmesi hakkında pek çok tartışmaların da yapıldığını belirterek söyleşiye dahil olan Doç. Dr. Feride Zeynep Güder, ‘‘Bütün bunlar fütürizmin içerisinde. Bizim ana başlığımız ‘Yeni Dünya Tasarımı’. Ne zaman ‘Yeni Dünya’ kavramını duysak ‘insandan öte, insansız bir evren’ tasarımı yapılıyor. Ütopyanın etimolojik tanımı ‘topya’ kavramından geliyor. Topya, ‘yer’ anlamında iken Ütopya, ‘olmayan yer’ anlamında. Ütopyada aslında yeryüzü cennetinin dünyada olmayan, gerçeklikten uzak bir yerde olduğu varsayılıyor. Genelde, ütopya bir ‘ada’ olarak anlatılıyor. Bu adalar gerçeklikten kopuktur. Simülasyonlar da biraz öyledir. Sadece distopik evrende simülasyonlar olmuyor, ütopik evrende de aslında simülasyon olabiliyor. Mesela uçan, görebilen, zihin okuyabilen, fiziki ve zihinsel olarak kendini aşmış olan insanlar da aslında yeryüzü cennetinin oluşmasını insandan başlayarak resmetmek istiyorlar’’ sözlerini kullandı.