Azerbaycanlı ünlü yönetmen Ilgar Necef, Üsküdar İletişim'de öğrencilerle buluştu
14.11.2023 22:58

Azerbaycanlı ünlü yönetmen Ilgar Necef, Üsküdar İletişim'de öğrencilerle buluştu


Haber - Ümmü Gülsüm Dural ve Nuran Boluk

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından düzenlenen etkinliğe Azerbaycanlı sinema yönetmeni Ilgar Necef konuk oldu. Başarılı yönetmen Ilgar Necef'in ilk filmi olan Buta'nın gösteriminin ardından sinema hocası Rızla Oylum, yönetmenle bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide, Öğr. Görevlisi Rıza Oylum ile öğrencilerin filme dair sorularını yanıtladı.

Ilgar Necef: "Bu film sinema dünyasına çıkışımın pasaportu oldu"

Filmin konusu hakkında bilgiler vererek söyleşiye başlayan yönetmen Ilgar Necef şunları söyledi: ”İzlediğiniz filmde çok müzik var. Biz yönetmenler ilk filmde her şey olsun istiyoruz. O yüzden filmde müzik ve ses çok fazla var. Biz ailece her şeyimizi Ermenistan’da bırakıp, göç ettik. O süreçte yaşadığınız her şey sizde iz bırakır. Bunu da bir şekilde filmimde göstermek istedim. Buta filmi birçok ülkede gösterildi. Birçok ödül aldı. Her seyircide cevap buldu. Sebebi ise işin özünde samimiyetin olmasıdır. Bu film sinema dünyasına çıkışımın pasaportu oldu” ifadelerini kullandı. Filmin çekim süreci hakkında da bilgiler veren Necef, "Bazen yaşamda çok küçük bir şey sende senaryoya dönüşebilir. Çocukluk hayallerim, rüyalarım ve arzularım da olabilir. Filmin geçtiği köy Ermenistan'da yaşadığım köye benziyor. Filmin birkaç sahnesi de yaşadığım şeylerdi ve bir hikâyeye dönüştürdüm. Filmin çekimi ise 24 gün sürdü. Bir köyde çektik ama 34 gün o köyde kaldık. Dijital olmayan kameralarla çekim yaptığımız için kayıtları anında göremezdik. İran'a kayıtları gönderirdik, ardından cd formatında bize gönderirlerdi. Kayıtları izledikten sonra çekmemiz gereken yerleri tekrar çekerdik" dedi.

"Senaryo konusunda açık olmak gerekli"

Filmlerinde senaryolarını oluştururken son aşamada senaristlerle çalıştığını belirten Ilgar Necef, "Birçok yönetmenin, senaryoyu da ben yazmalıyım, kamera arkasında da ben olmayalım gibi yersiz bir iddiası var. Dünya tecrübesine baktığımızda diyalogları bile başkası yazar. Bu sebepten biraz açık olmak lazım. İki filmimde Hollandalı bir senarist ile çalıştım. Önce hikâyemi yazarım. Bütün hünerimi, bilgimi senaryoya aktarırım ardından senariste gönderirim. Senarist hikâyemi büyütür. Hikâyenin üstünde çalışır ve tekrar hikâyemi bana gönderir. Eğer benim kırmızı çizgimi geçmemişse, hikâyeye müdahale yok ise senaryomuz oluşur" ifadelerini kullandı. Öğrencilerden gelen soru üzerine yönetmenliğini yaptığı ikinci filmle ilk film arasındaki farklara da değinen Necef, "İlk film ve ikinci film arasında şöyle bir fark var, ilk filmde romantik bir kadroya yer verdik. Bunu ilk film olmasına bağlıyorum. Birinci ve ikinci filmim arasına 6 sene fark var. 2017'de yeni bir film çektim. Çok mu değiştim bu sürede hayır, tabii ki çok okuyorum, maksimum derecede bilgi sahibi olmak istiyorum. Buta'dan sonra bu işimi bitirdim şimdi sinemayla uğraşacağım diye bir his oluştu" şeklinde konuştu.

Etkinlik hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından sona erdi.

Ilgar Necef'in filmleri:

Buta (2011): 2011 yılında Asya Pasifik Film Ödülleri'nde En İyi Çocuk Filmi Ödülü'ne layık görüldü. Azerbaycan’ın ücra köylerinden birinde geçen hikayede, halı dokuyucusu büyükannesiyle yaşayan öksüz Buta, günlerini kırlarda mutluluk içinde geçirir. Köylerde temizlik malzemeleri dolu kamyonuyla gezen bir adam köye gelir ve Buta ile arkadaşlık eder. Büyükannesinin dokuduğu ve Buta denilen alev çiçeği motifini işlediği halıdan esinlenen çocuk bir tepede taşlardan kendi Buta'sını yapar.

Nar Bağı (2017): Film 2017 yılında "Yabancı dilde en iyi film" dalında Oscar adayı oldu. 7. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde Uluslararası kategoride En İyi Fim Ödülünü kazandı. Film, 12 yıl sonra ülkesine dönen bir adamın hikayesini anlatıyor. Kendisinden yıllardır haber alamayan ailesiyle yaşadığı yabancılaşmayı ve ilişkilerini yeniden kurma çabalarını izliyoruz.

Suğra ve Oğulları (2021): Film, İkinci Dünya Savaşı'nda Azerbaycan'ın bir dağ köyünde iki oğluyla beraber yaşayan bir kadının dramını anlatıyor. Emperyalizm ve militarizmin bir aileyi nasıl dağıtabileceğini sade bir şekilde gösteriyor."