Haber Üsküdar – Sefa Mert Kahraman

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü Yeni Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yıldız Derya Birincioğlu Vural’ın üstlendiği ‘Sinemada Dönüşümler’ etkinliği gerçekleştirildi. Pirana Film kurucusu, yapımcı ve yönetmen Ekrem Doydu'nun konuk olduğu etkinliğe, Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Feride Zeynep Güder, Dr. Öğr. Üyesi Hasan Topaçoğlu ve Üsküdar İletişimli öğrenciler katıldı.

Yeni Medya ve İletişim Bölümü'nün düzenlediği 'Sinemada Dönüşümler' konulu etkinlikte, Pirana Film kurucusu, yapımcı ve yönetmen Ekrem Doydu konuk edildi. Etkinliğin moderatörlüğünü Doç. Dr. Yıldız Derya Birincioğlu Vural yaparken, çok sayıda Üsküdar İletişimli öğrenci de dinleyenler arasında yer aldı.

"Sinema salonları açıldı ama seyirci olarak eski ivmesinde kesinlikle değil"

Pandeminin her sektörde olduğu gibi sinema sektöründe de bir krize yol açtığını söyleyerek söze başlayan Ekrem Doydu, "İlk başlarda Mart 2020’de başlayan süreçte biliyorsunuz ki sinema salonları kapatıldı, sonra tekrar açıldı ve artan vakalarla birlikte tekrar kapatıldı. Sinema salonlarının toplamda 13 ayı bulan kapalı kalma durumu söz konusu oldu. Tabii bu süreçte birçok yapımcı, yönetmen, oyuncu sıkıntı çekse de dijital platformlar bu sürecin sancısını biraz daha hafifletme yolunda ilerledi. Şu anda sinema salonları açıldı ama seyirci olarak eski ivmesinde kesinlikle değil. Dünya çapında da bu şekilde devam ediyor. Yapılan araştırmalarda pandemi yüzünden izleyici sayısında dünyada yüzde 60'ı, Türkiye’de ise yüzde 90’ı bulan bir düşüş söz konusu. Nasıl ki bu toplantıyı okulda yapmamız gerekiyorken Zoom’da yapıyorsak, insanların kendi evlerinde daha kapalı bir şekilde bu etkinlikleri de gerçekleştirmesi sinema sektörü için de geçerli oldu. Dolayısıyla insanlar salon kültürünü şu süreçte azaltmış durumdalar’’ ifadelerini kullandı.

"Çekilemeyen filmlerin yanında, çekilip vizyona giremeyen birçok film oldu"

Pandemi döneminde çekilip vizyona giremeyen filmler olduğunu ifade eden Doydu, "Çekilemeyen filmlerin yanında çekilip vizyona giremeyen de birçok film oldu. Bunlar da uygun ortam olduğunda hızlı bir şekilde vizyonda yerini bulacaktır. O özlediğimiz güzel maske takmadığımız günlere, artan film sayılarıyla yeniden ulaşacağımız günleri ben bekliyorum" şeklinde konuştu.

"Kültür Bakanlığı’nın rutin destek dışında ek bir destek sağlandığına şahit olmadım"

Fon desteklerine ilişkin düşüncelerini dile getiren Ekrem Doydu şunları söyledi: "Kültür Bakanlığı’nın sinema salonlarıyla ilgili bir çalışması olmuştu. 74 ildeki toplam 159 salona 100’er bin lira bir destek verdi. Bu sinema salonlarına biraz can suyu niteliğinde olsa da tabii ki birçok sinema salonu da bu süreç içerisinde kapandı. Özellikle Anadolu’da bazı salonların kapandığı bilgisini aldık. Yapımcılar tarafından baktığımızda ise zaten Kültür Bakanlığı’nın rutin bir desteği var ama buna ek olarak bir fon, bir destek sağlandığına şahit olmadım. Sinema salonlarını ayakta tutma noktasında Kültür Bakanlığı’nın bir desteği oldu."

"Sinema salonlarının tamamen biteceğini düşünmüyorum"

Dijital platformlarla ilgili bir geçiş süreci başladığını belirten Doydu, "Zaten bir geçiş süreci başlamıştı. Pandemiyle birlikte bu süreç çok daha hızlandı ve daha nitelikli bir hale geldi. Sinema salonları ölecek mi ya da dijital mecralar onları nasıl etkileyecek bu kısımda hem sektör hem izleyiciler için bence önemli. Ben sinema salonlarının tamamen biteceğini düşünmüyorum. Tıpkı geçmişte televizyonların çıkışıyla, VHS kasetlerin oluşumuyla nasıl ki bir daralmaya gittiyse sinema yine ayağa kalktı ve yine de kalkacağını düşünüyorum. Hatta bir yazı okumuştum: ‘Evde izlediğimiz filmleri izlemiş oluruz fakat sinema salonlarında izlediğimiz filmleri yaşamış oluruz’ diye. Ben açıkçası beyaz perdeyi seven taraftayım ama dijital platformlarda gerçekten oldukça önemli bence. Çünkü her şeyden önce insanlara bir çeşitlilik sunuyor ve konfor alanımızdan çıkmadan oldukça zengin içeriklere ulaşabilme ihtimali sağlıyor. Bir yapım tarafı da olduğu için biz yapımcılar olarak sektörümüze bu tarz platformların gelmesinden, gelişmesinden aslında memnunuz. Çünkü ciddi bir iş kolu yaratmış oluyorlar. Bunu sadece sinema filmi olarak söylemek doğru olmaz. Dizi, belgeseller yine bu platformlarda birçok insanın istihdam sağlayacağı bir yer olacak’’ dedi.

"Sinemanın sanal gerçekliğe uyarlandığı bir dünya beni heyecanlandırıyor"

Gelecekte sinemanın sanal gerçeklik konusunda ciddi bir yer elde edeceğini düşündüğünü söyleyen Doydu şu ifadeleri kullandı: "Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik dediğimiz metaverse kavramları AR, VR gibi konuların, son zamanlarda üstüne konuşulan ve gelecekte de ciddi bir yer elde edeceğimiz, ciddi bir şekilde içine gireceğimiz bir dünya olduğuna ben de inanıyorum, düşünüyorum. Buna aslında ‘oyunlaşan sinema’ diyorum ben. Az çok oyunlardan aşinayız. Taktığımız VR gözlüklerle o dünyanın içerisine girmeye ama sinemanın da buna uyarlandığı bir dünya gerçekten beni oldukça heyecanlandırıyor."

"İnteraktif sinema dünyada tam istediği yere ulaşamadı"

İnteraktif sinemanın dünyada tam istediği yere ulaşamadığını ifade eden Ekrem Doydu, "İnteraktif sinema 2017 yılında sanırım ilk örneğini vermişti fakat sonrasında bence interaktif sinema dünyada tam istediği yere ulaşamadı. Evet Black Mirror’un örneği diğer bazı örnekler ilk çıktığında ses getirse de devam eden işler olduğunu çok fazla düşünmüyorum" ifadelerini kullandı.

"Film üretmek için bir yapım şirketine muhtaç değilsiniz"

Yeni başlayan birinin bir filmi üretmek için bir yapım şirketine muhtaç olmadığını ifade eden Doydu, "Bir yapım firması olan biri olarak söylüyorum, kesinlikle bir yapım firmasına muhtaç değilsiniz. Çünkü sinema dediğimiz şey bence bir tutkuyla başlayan ve tutkuyla oluşan bir şey. Eğer gerçekten böyle bir hedefiniz, hayaliniz varsa bir film üretmek, bir proje üretmek istiyorsanız bunu eskiye nazaran kendinizin hayata geçirmesi çok daha kolay bir hale geldi. İphone film festivali yapılıyor o kadar söyleyeyim. Artık cep telefonlarımızda belirli uygulamalarla zaten 4K çözünürlüklü yüksek kalitede çektiğimiz videolarla, basit uygulamalarla bir videoyu, bir kısa filmi çok rahat bir şekilde üretebiliyoruz. Doğru bir ekiple, doğru bir senaryoyla, doğru bir fikirle birazcık da teknik kısmı da olabildiğince iyileştirerek bir ışıkla, bir mikrofonla başlangıç aşamasında çok güzel, çok yaratıcı örnekler çıkabilir. YouTube bunun örnekleriyle dolu" dedi.

"Etkileşimli sinema yapım tarafını zorlaştırıyor"

Etkileşimli sinemanın yapım tarafını zorlaştırdığının altını çizen Ekrem Doydu, "Bu etkileşim olayı önceki yıllarda kitaplarda yapılırdı. Olayın şöyle devam etmesini istiyorsanız 40. sayfaya gidin, böyle devam etmesini istiyorsanız 50. sayfaya gidin gibisinden bir örnekle başladı. Sonrasında bu sinemaya uyarlanabilir mi diye denemeler yapıldı. Yapım tarafını zorlaştıran bir unsur mudur? Kesinlikle öyledir. Çünkü insanların hangisini seçeceğini düşündüğünüz için bir sahnenin farklı farklı alternatiflerini çekmek zorundasınız. YouTube’da bununla ilgili bir örnek vardı. ‘Eee Sonra?’ diye bir Türk dizisi. Tabii çok basit hazırlanmış. Videonun sonuna geldiğinizde hangi cevabı ya da hangi durumu seçmeniz isteniyorsa sonraki video oklar gösterilerek bir pencere koyulmuş ve o pencereyle birlikte o etkileşimli dramanın devam etmesi amaçlanmış. Bu yapımcılar için sanıyorum yapım tarafını zorlaştıracağı için ve maddi karşılığını da ticari olarak da beklenen etkiyi alamayacağı öngörüldüğü için çok fazla denenmiyor. Özellikle Türkiye’de bunun çok fazla örneğine bence rastlamadık. Yapım tarafında da bir ağaç misali çekilirken dallarına ayrıldığı için yapımcılar buna şimdiye kadar çok girmek istemediler ama dünyada güzel örnekleri var’’ şeklinde konuştu.

"Dijital platformlar bir köprü niteliğinde olarak bence özellikle yapım tarafında oldukça güzel sonuçlara sebep oluyorlar"

Dijital platformlar ile sinema arasındaki ilişkiye de değinen Ekrem Doydu, "Buna üç pencereden bakmak lazım. Bir yapımcı ve yönetmen tarafından, iki seyirci tarafından, üçte salon sahibi-sinema sahibi tarafından bakmak gerekiyor bence. Salon sahiplerinden başlayacak olursak, onlar bir grubun neredeyse tekeline varacak bir şekilde sektörü eline almışlardı. Popcorn krizi dedikleri bir krizle yapımcıların ciddi zarar etmesine sebep oluyorlardı. Gelen yasa ile birlikte bu düzene girdi. Salonların, sevdiğimiz karanlık odanın o ambiyansının devam etmesi için bir şekilde o salonların da yaşaması gerekiyor. Diğer tarafta üreticiler yani yapımcılar ve yönetmenler filmlerine ticari getiri getirmez kaygısıyla salon sahipleri tarafından ret cevabı alıyorlardı. Şu an dijital platformlar bu ikisi arasında bir köprü niteliğinde olarak bence özellikle yapım tarafında oldukça güzel sonuçlara sebep oluyorlar. Çünkü salonlarda yer bulamayan yapımcılar ve yönetmenler artık dijital platformlarda var olabiliyorlar. İzleyici gözünden bakacak olursak da evet bir salondan kopuşa sebep oluyor mu oluyor ama bunun bence haklı gerekçeleri de var. O da şu ki artan bilet fiyatları dolayısıyla insanlar artık ciddi bir şekilde sinemada çok fazla film izlememeye başlıyorlardı. Netflix dediğimiz kavramda, dijital platform dediğimiz kavramda ise birçok içeriği çok uygun fiyatlarla ve konfor alanından çıkmadan evinde seyredebildiği için bu aslında izleyicinin de tercih ettiği bir hale geldi" dedi.  

"Kültür Bakanlığı desteklerinde verilen bütçeler yetersiz"

Kültür Bakanlığı’nın verdiği destek bütçelerinin yetersiz olduğunu dile getiren Ekrem Doydu, "Verilen bütçeler tamamen yetersiz ve aktarılan rakamlar da bir denetleme mekanizmasından çok yoksun olduğu için oradaki destek, verilen rakamlar maalesef doğru kullanılmıyor. Kültür Bakanlığı’ndan her yıl yirmiye yakın film destek alır. Yirmi film dediğim; ilk filmini yapacak olan genç yönetmenler kategorisinden bahsediyorum. Bunun kaçı sinemada önümüze gelir ya da kaçını bir şekilde duyarız, ciddi bir ulusal başarı olduğunu duyarız, birçoğunu duymayız" şeklinde konuştu.

"Televizyon ve sinemanın o beyaz soğuk ekranı işin içine girince, gerçeklik algısı biraz ekranın ötesine de geçmiş oldu. Tiyatrodaki o duygu bence biraz kayboldu"

VR sinema gibi pratiklerle izleyicinin mekânı nasıl deneyimlediğinden bahseden Doç. Dr. Feride Zeynep Güder, şu ifadeleri kullandı: "Ben kendi çalıştığım alandan, VR teknolojisiyle ya da interaktif senaryo yazımında nasıl bakabiliriz diye düşündüğümde, görsel sanatın nasıl üç boyutlu hale dönüştüğü, sonra bizim o üç boyutlu resim sanatının bir mekana değil de önce bir obje olarak nesnenin ne kadar gerçeğe uygun oluşunu deneyimlerken tiyatroda Shakespeare Tiyatrosu’ndaki izleyicilerin bütün sunum boyunca oturarak değil de ayakta izlerken orada sahneyle izleyici arasında bir fark var ama ayakta oldukları için zaten onlar da biraz oyunun içindeler. Daha sonra Bertolt Brecht’in Epik Tiyatrosu’nda az önce bizim bahsettiğimiz interaktif senaryonun bir ön hazırlığı mı yapıldı acaba? Biraz böyle deneyimlemeye hazır yani seyircinin tepkisini de işin içine katarak bir oyun türü verme tiyatro dilinde. Sunumun dilinde de biraz mekânın içinde; izleyici kendini oyundan kopuk değil de oyunun sonuna ekleyecek, bir şeyler katacak, senaryoya da bir şey katacak şekilde gelmeye başlamıştı. Televizyon ve sinemanın kendi o beyaz soğuk ekranı işin içine girince, gerçeklik algısı biraz ekranın ötesine de geçmiş oldu. Tiyatrodaki o duygu bence biraz kayboldu."