9. Uluslararası İletişim Günleri açılış ve davetli konuşmacılar oturumuyla başladı
16.05.2022 20:30

9. Uluslararası İletişim Günleri açılış ve davetli konuşmacılar oturumuyla başladı


Haber Üsküdar - Ümmü Gülsüm Dural, Sefa Mert Kahraman, Hazal Göksun

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından her yıl gerçekleştirilen Uluslararası İletişim Günleri Sempozyumu'nun dokuzuncusu açılış konuşmaları ve "davetli konuşmacılar oturumu" ile başladı. Bu yıl 'Dijital Çağda İletişim Çalışmaları' başlığı ile düzenlenen sempozyuma iki yüzün üzerinde akademisyen katılıyor.

Üsküdar Üniversitesi Nermin Tarhan Konferans Salonu'nda gerçekleşen açılış oturumda; Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Nazife Güngör, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Zelka ve Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan birer konuşma gerçekleştirdi. Sempozyumun davetli konuşmacılar oturumu İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu'nun moderatörlüğünde gerçekleştirilirken, Dartmouth Üniversitesi'nden Prof. Dr. Paul A. Argenti, Charles Üniversitesi'nden Prof. Dr. Nico Carpentier ve Koç Üniversitesi'nden Doç. Dr. Lemi Baruh iletişim alanındaki çalışmaları hakkında birer konuşma yaptılar.

Prof. Dr. Nazife Güngör: "Medyanın dijitalleşmesi iletişim eğitimini de dönüştürüyor"

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Nazife Güngör, sempozyumun bu yılki temasını belirleyen vizyona vurgu yaptı. Prof. Dr. Güngör, "Bu yıl Uluslararası İletişim Günleri’nin dokuzuncusunu gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Çünkü Türkiye’de süreklilikle yapılan bir etkinlik oldu. Her yıl etkinliği düzenlerken başka bir başlık seçiyoruz. İletişim alanında ve medya sektöründe gündemdeki yoğunluklu tartışma konularına göre ana başlık belirliyoruz. Covid-19 döneminde dijital iletişim devrim niteliğine büründü ve hayatın hemen hemen bütün kesitlerine etki etti. Bu durumdan en çok medya ve bilim alanları etkilendi. Medyanın dijitalleşmesi beraberinde iletişim eğitiminin de değişmesini gerektiriyor. Biz de bundan hareketle 9. Uluslararası İletişim Günleri’nin ana başlığını 'Dijital Çağda İletişim Çalışmaları' olarak belirledik. İstiyoruz ki şu ana kadar yapılan iletişim çalışmaları gözden geçirilsin. Dijital teknolojilerin bu alandaki kavram ve kuramlara nasıl yön vereceği üzerinde biraz daha düşünülsün. Bu vesile ile iletişim eğitiminde de almamız gereken rotanın çok daha gerçekçi, çok daha planlı programlı gerçekleşmesi için bu ana başlığı seçtik. Bu yıl aramızda yurt dışından ve yurt içinden çok değerli konuklarımız var. Programımız akademik tartışma programı oldu. Bizler de ev sahipliği yapıyoruz" dedi.

Prof. Dr. Mehmet Zelka: "Çağın gereklerine yanıt verecek şekilde tedbirler almamız gerekli"

Üsküdar Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Zelka, yaptığı konuşmada şunları söyledi:  "İletişim Fakültesi tarafından geleneksel hale getirilen sempozyuma katıldığınız için çok teşekkürler. Özellikle Kovid-19 sürecinde iletişim daha önemli hale geldi. Bu sürecin yaşanmasıyla birlikte iktisadi, sosyal ve akademik hayatta iletişimin önemini hissettik. Bu sene bir buçuk yılın ardından sempozyumumuzu yüz yüze yapma imkanı buluyoruz. Eğitimi Kovid-19 süreci çok ciddi etkiledi. Bugün artık dijitalleşme kısa süre içerisinde halledilmesi gereken bir mesele haline geldi. En fazla uygulandığı ülkelerden biri olan Amerika’da kat edilen mesafenin ancak yüzde 45’ler seviyesinde olduğu uzmanlar tarafından söyleniyor. Bizim hızla aksiyon almamız, çağın gereklerine yanıt verecek şekilde tedbirler almamız gerekiyor" ifadelerini kullandı. Pandemi sürecinde Üsküdar Üniversitesi tarafından alınan önlemlere de değinen Prof. Mehmet Zelka, “Eğitim sürecimizi bir aksaklık olmaksızın çevrimiçi olarak yürütme imkânı bulduk. Yapılan bir araştırmada sürecin başladığı ilk 2 hafta içerisinde ülkemizdeki 200’ü aşkın üniversite içerisinde bazı değerlendirmelere göre ilk yüzde 3’e girmiş olmamız bizleri memnun etti. Uluslararası İletişim Günleri Sempozyumu’nun giderek daha gelişmiş bir şekilde ilerliyor olması da bizleri memnun eden bir diğer önemli husustur. Geçmişteki ve bugün elde edeceğimiz tecrübelerimiz ile gelecekteki sempozyumların daha verimli gerçekleşeceğine inanıyoruz" dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Bütün bilim disiplinleri içerisinde dijitalleşmeyi en iyi yakalayan iletişimciler oldu"

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan açılış konuşmasında iletişimin geleceğinin dünyasındaki önemine vurgu yaptı. Prof Dr. Tarhan, "Uluslararası İletişim Günleri Sempozyumu’nu pandemi döneminde online yapmıştık. Bu bize online’ı fırsata çevirme gibi birçok farklı bakış açıları kazandırdı. Üniversitelerin fonksiyonu küresel eğilimleri belirlemek, toplumsal ve bireysel ihtiyaçları ortaya çıkarmak, ortaya çıkan ihtiyaçlara çözüm üretmek, üretilen çözümün çıktılarını sunmak ve karar vericilerin bundan faydalanmalarını sağlamaktır. Bilimin ilerlemesi, aslında insanlığın ilerlemesi demektir. Üniversiteler fikir üreten, proje fikrini ortaya çıkaran, düşüncenin ilerlemesine ve insanlığın ilerlemesine katkı sağlayan şu andaki medeniyet birikimimizin lokomotifi olan kurumlardır. Bu nedenle biz de İletişim Fakültesi olarak sempozyumu ısrarla devam ettirdik. Bu sene de zamanı yakalayan bir başlık olarak ‘Dijital Çağda İletişim Çalışmaları’ sempozyumu gerçekleştirilecek. İçerisinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılda Endüstri 4.0’ı da barındıran dijital bir çağdayız. Endüstri 4.0 ile bazı değişiklikler meydana geldi. İnsanlıkta devrim yapan semboller vardır. İlki Hz. Adem’in elması, ikinci sembol Newton’un elması, üçüncü sembol de Apple’ın elmasıdır. Dijital çağın bir sembolü gibi oldu. Bütün bilim disiplinleri içerisinde dijitalleşmeyi en iyi yakalayan iletişimciler oldu. En geç yakalayan da tıp bilimi oldu. Dijitalleşmeyi yakalamak aslında geleceği yakalamaktır. Gelecek için plan, proje üretmek, gelecek için bir şeyler yapabilmek çok önemli” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Paul A. Argenti: "Kurumsal söylemin yapı taşı iletişim stratejisidir"

Kurumsal marka anlatısını oluşturmaya dair çalışmalarınının çerçevesini paylaşan Dartmouth Üniversitesi’nden Prof. Dr. Paul A. Argenti, “Kurumsal marka konulu kitabımızı yayımladık. Burada ilk defa sunumunu yapacağım. Neden bu konuyu seçtiğime gelecek olursak; markalar dijital çağda inanılmaz değiştiler. İlk göz önünde bulundurmamız gereken şey birbiriyle bağlantılı bir hayatta yaşamamız. Doğru mesajın doğru yerde, doğru zamanda iletilmesi gerekiyor. İtibar nasıl geliştirilir? Sosyal medya ve dijital iletişimden, influencerlerin güç kazanmasından, kurumsal söylemin yapı taşlarından bahsedeceğim. Son derece birbirine bağlı bir dünya, şirketlerin bileşenlerle etkileşime girmesi ve stratejilerini yeni bir gerçekliğe uydurması gerektiği anlamına gelir. Şirketler söylemi bireylere kaydırmış durumda. Kurumsal söylemin yapı taşının iletişimsel bir strateji ile başlaması gerekiyor. İletişim sürekli devam edecek bir şeydir. İletişime iletişim kurduğumuz kişi çerçevesinde bakmak gerekiyor. Buna bağlı olarak iletişim değişecektir. İtibar insanların sizi nasıl algıladığıyla ilgilidir. İletişim kuracağımız zaman bir hikaye yaratmamız gerekiyor. Bu şirketler için de geçerli ama ne üniversiteler ne de şirketler iyi hikaye anlatabiliyor. Dijital çağ dolayısıyla iletişim çift yönlü olmaya başladı. Bir kurumsal marka yaratıyorsunuz kurumu kısayoldan müşteriye anlatabilmek için. Müşteriler kendi aralarında konuşuyorlar bunun sonucunda sizin itibarınız ortaya çıkıyor. Dünyada dört buçuk milyar internet kullanıcısı var, ortalama günde 6-7 saat internet kullanıyoruz. Daha özgün olmak önemli. Çünkü müşteriler markayla daha özgün bir iletişim kurmak istiyorlar. 21. yüzyılda reklamlar çok faydalı değil. Müşterilere bir güven veremiyoruz” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Nico Carpentier: “Milliyetçiliği halk ve devlet ikileminde ele almamız gerekiyor”

Kıbrıs problemi ile ilgili konuşan Prof. Dr. Nico Carpentier, dijital ortamda yeniden üretilen milliyetçilik biçimleri üzerinde durdu. Prof. Dr. Carpentier, “Milliyetçilik ilginç bir ideoloji. Genel olarak millet kavramı öne çıkıyor. Milliyetçiliğin iki bileşeni var: halk olarak ve devlet olarak ele almamız gerekiyor. Milliyetçiliğin en önemli unsuru devlet. Maddeye ve toprağa sürekli atıfta bulunuyor. Milliyetçilikte çok ciddi bir maddesellik var. Milliyetçilik hem köktenci bir bakış açısı hem de bir söylem. Paralardan söz edelim, paralar maddi referanslardır ve milliyetçilikle kesişim noktası vardır. Antagonistik milliyetçilikten bahsedecek olursam düşmanlık zemininde yeşeren bir millyetçiliktir” şeklinde konuştu. Fotoğraflar üzerinden Kıbrıs'ın güneyinde ve kuzeyinde antagonist milliyetçiliğin nasıl inşa edildiğini anlatan Carpentier, Kıbrıs'ta Yunanlığın ve Türklüğün aynı dönemlere ilişkin farklı hafızalaştırmalar üzerinden inşa edildiğini ifade etti. Söylem analizi konusunda birçok çalışması bulunan Prof. Nico Carpentier, konferansta yaptığı sunumda fotoğrafik imgelerin öneminden söz etti. 

Doç. Dr. Lemi Baruh: “Son yirmi yıldır veri mahremiyeti temel paradigma oldu”

Veri mahremiyetinin algoritmik çağda ne anlama geldiğine değinen bir sunum gerçekleştiren Doç. Dr. Lemi Baruh, mahremiyetin yalnızca kimlik bilgileri ve özel hayata dair bir mesele olmadığını, aynı zamanda kişinin kendi zihninde kendini nasıl tasavvur ettiğine dair gerçekliğini de kapsadığını belirtti. Doç Dr. Baruh, “Son yirmi otuz yıldır veri mahremiyeti temel paradigma oldu. Özellikle bildirimlerin kontrol edilmesiyle kişinin cevap vermesini zorunlu kılan bir süreç yaşandı. Ardından çeşitli şirketlerin sosyal medya yoluyla gerçekleştirdikleri deney ve çalışmaları gördük. Facebook bir deney yaptı; yedi yüz bin katılımcıyla negatif duyguları öne çıkaracak paylaşımları daha fazla yansıtacak şekilde insanların ana sayfasına düşürdü. Bazı kullanıcılara negatif, bazı kullanıcılara pozitif paylaşımlar sundu. Daha sonra insanlar ‘Facebook üzerimizde deney yapıyor’ diye isyan edince facebook özür diledi ve veri mahremiyeti konusunda politika değişikliğine gitti. Brexit sürecinde sosyal medyanın sadece geleneksel propaganda amacıyla değil, hedef alınan küçük gruplara yönelik ayrıntılı algı çalışmaları için de kullanıldığı görüldü. Ancak tüm bunların yanında asıl tehlike dijital verinin toplanmasının da ötesinde, toplanan verinin kullanıcıların zihinsel süreçlerini anlık olarak takip edecek ölçüde yapay zeka uygulamaları ile birleştirilmesinden kaynaklanacak gibi görünüyor. Kullanıcıları anlık olarak takip eden algortimalar bireylerin dikkatini sürekli kılmak adına zihinleri manipüle etmeye her gün biraz daha yaklaşıyor” diye konuştu.