Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa Özdemir: Gazecilik para kazanmak için yapılacak bir meslek değildir
Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa Özdemir ile röportaj.
Haber Üsküdar – Sümeyye Ceyhan
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından verilen Yerel Gazetecilik dersi kapsamında Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa Özdemir ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Kendinizi tanıtır mısınız, kaç doğumlusunuz? Hangi okul mezunusunuz, gazeteciliğe ne zaman, hangi medyada ve hangi görevle başladınız?
1967 yılında Konya'nın Sarayönü ilçesine bağlı Özkent köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokul ve liseyi Sarayönü'nde okudum. Liseden sonra askerlik görevimi tamamladım. Daha sonra Konya Halk Eğitim Merkezi’nde 6 ay süreli bir kursa katıldım. Hem eğitim alıyordum hem de bu arada mesleğin pratiğine alışmak için Konya Postası gazetesine de 1990 yılında başlamış oldum. Daha sonra aynı gazetede 94 yılında yazı işleri müdürlüğü görevine getirildim. Eğitim tabii ki 6 aylık sürede bitti. O süreçten sonra orada yazı işleri müdürü olarak devam ettim. Aynı gazetenin sahipliği ve genel yayın yönetmenliğinde de bulundum. 2002 yılında da Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı'na seçildim. Bir dönem ara verdim. 2012-2015 arasında diğer işlerimi takip için cemiyet başkanlığını bıraktım. Ama 2015 yılından sonra tekrar Konya Gazeteciler Cemiyeti başkanlığına seçildim. Bu arada şu anda uyduda olan TV 42 ve Türkiye'nin ilk yerel televizyonu olan Konya'da kurulmuş, şu anda yayın hayatına devam edemiyor maalesef, üzgünüz tabii, Sun TV'de de görev yaptım. Yine Telgraf gazetesinin yayın yönetmenliğini yaptım. Yani meslek hayatım içerisinde Konya Postası gazetesi, TV 42, Sun TV ve Telgraf gazetesinde görev yaptım. Hâlen Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı görevim devam ediyor. Aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu'nda teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcısıyım. 81 ilde kurulu bir yapı. Yine 2020 yılından itibaren Hak-İş'e bağlı Medya İş Sendikası'nın da yine teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcısı olarak da görevim devam etmektedir.
Halen başkanlığını yaptığınız Gazeteciler Cemiyeti’nin tarihçesi hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne zaman kuruldu, şimdiye kadar neler yaptı? Amacı ne? Kaç üyeniz var? Son olarak da Cemiyet olarak neler yapıyorsunuz?
Konya Gazeteciler Cemiyeti Türkiye'nin meslek örgütleri içinde en eskilerden biridir. İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerimizde cemiyetler tabii bizden önce kurulmuş. Ama bunlardan sonra Konya Gazeteciler Cemiyeti 1950 yılında kurulmuş. Daha sonra tabii 60 İhtilâli ve 80 İhtilâli'nde derneğin kapatılıp açılma dönemleri var, ama ilk kuruluş tarihi 1950'dir. Konya Gazeteciler Cemiyeti ilk kuruluşundan itibaren etkin bir örgüt olma vasfını sürdürmüştür. Çünkü Konya basın geleneği açısından önemli bir şehirdir. Bugün şehrimizde 11 gazete, 3 tane uyduda televizyon, 1 karasal yayın olmak üzere televizyonlarımız, haftalık ve aylık yayın organlarımız ve 21 tane de radyo yayını vardır. Tabii bu yeni yasal düzenlemeyle birlikte internet siteleri de var. Ama yasal düzenlemeler yeni başladığı için onların tam resmî olarak şu anda bir faaliyetleri olmadı. Onlarla da birlikte etkin bir basın yapısına sahiptir.
Konya Gazeteciler Cemiyeti örnek kurumlardan biridir. Biz Konya Gazeteciler Cemiyeti olarak göreve geldiğimizden itibaren, tabii derneklerin, üyelerinin sosyal, kültürel, eğitim ve sıkıntılı dönemlerinde onlara destek olan bir yapıları vardır. Siz de biliyorsunuzdur, derneklerin maddî bir kaynağı yoktur, yalnızca üye aidatları vardır, o da çok miktarda toplanamaz. Ama yerel imkânlarla bazı sosyal etkinlikler, piknikler, toplantılar, geziler düzenlemenin dışında biz Konya Gazeteciler Cemiyeti olarak önemli bir hizmeti gerçekleştirmiş olduk. Nasip olursa önümüzdeki Mart ayında teslim edilecek, arkadaşlarımızı TOKİ kanalıyla ev sahibi yapıyoruz. Yani üzerinde evi olmayan, imkânı olmadığı için ev sahibi olamayan gazeteci arkadaşları da çok şükür ev sahibi yaptık. Mart ayında da Ardıçlı mevkiinde bunların teslimleri yapılacak. Bunun dışında arkadaşlarımızın eğitimiyle ilgili, fakülteler ve alanında uzman kişilerle eğitimler yapmaktayız. İki Avrupa projesinde bulunduk. Burada Mevlâna Kalkınma Ajansı (MEVKA) aracılığıyla bir proje gerçekleştirdik. Bunların dışında yine arkadaşlarımızın daha rahat bir şekilde cemiyet binamıza ulaşımları için şu anda yeni bir proje geliştirildi. Karatay Belediyesi bize bir arsa tahsis etti. Oraya Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından 2 buçuk katlı bir yer yapılacak nasip olursa. İnşallah orayı da 2023 yılı içerisinde kazandırmış olacağız meslektaşlarımıza. Çünkü orada hem Basın Müzesi, hem toplantı salonu, uluslararası basın merkezi gibi Mevlâna’ya yakın binalar oluşturulacak. Aralık ayına da girmiş olduk, biliyorsunuz 7-17 Aralık arası Konya'da Şeb-i Arus etkinliklerinin yapıldığı dönem. Ulusal anlamda da uluslararası anlamda da çok sayıda gazeteci Konya'ya geliyor bu dönemde. Bunların da çok rahat haberlerini geçebilecekleri, haberlerini burada rahatlıkla yapabilecekleri, oradaki sosyal imkânlardan da yararlanabilecekleri bir alan oluşturacağız nasip olursa. Bununla ilgili çalışmalarımızı da yürütüyoruz. Bu noktada tabii bizim yerel gazetelerimizin çok önemli gelir kaynağını oluşturan Basın İlan Kurumu ile de oradaki genel kurul üyesi seçimlerinde de çok etkili bir cemiyetiz. 2009 yılından bu tarafa orada Konya'dan bir gazete sahibi arkadaşımız görev almakta. Her iki yılda bir yapılan bir seçim bu. Bunlar orada gazetelerin gelirlerinin arttırılması, daha iyi işlerin çıkarılması ve gazetecilik mesleğinin gelişmesi için çalışma yapan bir genel kurul. Oraya da Konya Gazeteciler Cemiyeti olarak bu şekilde katkı sağlamaya özen gösteriyoruz.
Cemiyet Başkanlığını yaptığınız şehrinizde gazetecilik faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç basılı gazete var, kaç bağımsız haber sitesi var? Şehrinizdeki gazeteciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, biraz önceki değerlendirmemde de birkaç cümleyle ifade etmeye çalıştım. Konya yerel gazetecilik anlamında geleneği olan bir şehir. Yani İstiklâl Savaşı'ndan itibaren, Kurtuluş Savaşı'nda Akşehir bölgesinde Konya'da Ekekon gibi, Babalık gibi gazeteler basılmış. Biliyorsunuz Yunan Akşehir'e doğru yürürken Akşehir'de kurulan karargâhta, millî duyguların geliştirilmesi ve insanların bu noktada bilinçlendirilmesi için bu gazetelerin basılıp dağıtıldığı bilinmektedir. Bu yakın bir tarihimizdir, Cumhuriyet öncesi bir tarih. Dolayısıyla Cumhuriyet öncesinden itibaren Konya'da gazetecilik alanında çalışmalar başlamıştır. 1950'li yıllardan itibaren de günlük gazetelerimiz yayına geçmeye başlamıştır. Şu anda tabii bizce fazladır ama 11’i şehir merkezinde, toplamda 23 de ilçelerimizde olmak üzere 34 gazetemiz süreli yayın olarak devam etmektedir. Bunlar bazı ilçelerimizde haftalık, bazılarında günlük ama şehir merkezindekiler Pazar hariç günlük baskı yapmaktadırlar. 3 tane uyduda televizyonumuz var, birinin merkezi (BBN TV) İstanbul'a taşındı. Ama KONTV ve 42 TV Konya'da. Bunlar ulusal anlamda uyduda yayın yapmaktadır. Yine KTV olarak bilinen Konya TV'dir onun açılımı aslında, o da karasal yayın hayatını sürdürmektedir. Ancak siteler konusuna gelince orada sıkıntılı bir süreç işliyor. Sadece bizde değil, Türkiye genelinde. Maalesef bu Sosyal Medya Yasası için geç kalındı. Bu konuda ciddi bir kirlilik ve vahşi bir alan var. Yani evinde bir bilgisayar ya da elinde bir telefon olan insanlar artık bu noktada sanki internet gazeteciliği yapıyormuş gibi bir kirlilik oluşturmaya başladı. O nedenle net gazetecilik yapan sayısı bilinmiyor. Ama 10 civarında gerçekten bizim mesleğimizi daha önceden gazetecilik anlamında sürdüren arkadaşlarımızın siteleri var. Onları biz ciddiye alıyoruz. Yani gazeteci kabul ediyoruz. Ha, diğerlerini gazeteci kabul etmiyoruz anlamı buradan çıkmasın. Bu yasal düzenleme yürürlüğe girip de artık Nisan ayından itibaren bu iş resmiyet kazanacağı için şu anda bir 6 aylık hazırlık süreci verildi. Yasal düzenlemenin arkasından, bildiğim kadarıyla Anayasa Mahkemesi'ne de Cumhuriyet Halk Partisi'nin 29. maddede dezenformasyon ile ilgili bir itirazı var. Ama o bizi çok ilgilendiren bir konu değil, yani bize bir etkisi olmaz, bizi bağlayan bir yönü yok onun. Çünkü bizim açımızdan önemli olan Anadolu'daki gazetelerin geleceği, Anadolu'da yayın yapan arkadaşlarımızla ilgili olan düzenlemeler. Dolayısıyla da internet ile ilgili düzenleme ona göre netleşecek ve o dönemde bu düzenlemenin içerisinde şu anda işte bunu örnek veriyorum, netleşmemiş bir şeydir ama; en az 3 kişi çalıştıracak, işte bir adresi olacak, vergi verecek, yani dolayısıyla ciddi bir basın kuruluşu olarak devam edenler bizim açımızdan gazeteci olarak kabul görecektir. Onun dışındakiler ya elenecek ya da başka şekilde kendi hayatlarına yön vereceklerdir. Ama mevcut durumda, yani sosyal medya konusunda maalesef bir karmaşa, sadece Konya'da değil, ülke genelinde de devam etmektedir. 11 gazetemiz ve televizyonlarımız ile birlikte Konya'da etkin bir yayın hayatı bulunmaktadır. Yani gazetelerimizin, televizyonlarımızın, basın kuruluşlarımızın idari binaları dahil uygun ortamlarda yayın yapmaktadır. Birçok ili ben dolaşıyorum teşkilat başkanı olduğum için konfederasyonun, gazetelerin merkezlerinin adresini bile gösteremeyecek olduğu çok sayıda ilimiz, ilçemiz var. Ama Konya bu anlamda şanslı illerimizden biri diye düşünüyorum.
Şehrinizdeki medya kuruluşlarının temel sorunları nelerdir? Bu sorunları çözmek için neler yapılmalıdır? Cemiyet olarak bu konuda çalışmalarınız var mı?
Maalesef şunu üzülerek belirteyim ki bütün gazete kuruluşlarının temel sorunu ekonomidir. Türkiye'de basın anlamında tam özgür yayından söz edemeyiz. Bu bir döneme mahsus bir olay değil, yıllardır bu düzen böyle kurulmuş. Her iktidar kendi basınını oluşturmaya gayret etmiş. Kendi istediklerinin yayımlanması noktasında bir arzusu olmuş, o nedenle de bağımsız bir yapı kurulamamış. İşte bugün Basın İlan Kurumu var. Aslında özerk bir kurum ama sonuçta hükümete bağlı bir kurum olarak çalışıyor. Atamalar hükümet tarafından yapılıyor. Orada hükümet kanadından üyeler yer aldığı için etkin kararların verilmesinde onlar başrol alıyorlar. Yine televizyonlarımızı düşünürseniz işte RTÜK gibi bir kurum var. Yayın hayatı ile ilgili oradan cezai düzenlemeler uygulanıyor. Biz aslında basını üç kategoride inceliyoruz. Birincisi, denetlenen ve desteklenen yazılı basınımız var şu anda. Denetlenen ama desteklenmeyen televizyonlarımız var. Maalesef vahşice büyüyen bir alan, internet, sosyal medya alanı ne denetime tâbi ne de desteğe tâbi. Dolayısıyla bunun bir zabturapt altına alınıp hem desteklenmesi hem de denetlenmesi lazım. Bugün basına destek dediğimiz zaman işte kendi ayakları üzerinde dursun gibi bir iddiayla karşımıza çıkıyor. Elbette dursun ama, bugün dünyanın her yerinde basın desteklenmektedir. Meselâ İngiltere'de BBC abone olan her evden sanırım 180 sterlin gibi bir rakam almaktadır. Yani İngiliz hükümeti bunu zorunlu kılmıştır ve bu televizyon aslında özerk bir televizyondur. Yani devlete ait bir kurum değildir. Ama oraya abone olan herkes oraya bir destek vermek zorundadır. Yani basın orada da desteklenmektedir. Başka ülkelerde, işte Kanada’da sübvansiyon uygulamaktadır. Bir başka ülke, mesela Fransa'da, bütün okullarda öğrencilere gazete verilmekte ve bu devlet tarafından ödenmektedir. Yani satışından gazeteler gelir elde etmektedir. İşte hemen Azerbaycan'da her yıl bir balo düzenlenir, katılan basın kuruluşlarına Cumhurbaşkanı tarafından işte zarf içerisinde basın kuruluşunun büyüklüğüne göre bir destek tanzim edilir. Doğrudur, yanlıştır ama anlatmaya çalıştığım şey her ülkede basın desteklenmektedir. Bizde de bu noktada bir destek var. Ama eğer siz basını siyasi iradenin eline, hangi siyaset olursa olsun onların desteklemesine bırakırsanız istediğiniz anlamda tarafsız yayın ilkesine dayalı bir yayıncılığı bekleyemezsiniz. Çünkü sonuçta bizler hep söylüyoruz işte, gazetecilik farklı bir meslektir, gazetecilik sonuçta ideal mesleğidir. Elbette öyledir, ama sonuçta ticarî de bir iştir. Eğer orada para yoksa, orada çalışan insanların karınlarını doyuramıyorsanız, gazetelerinizi basamıyorsanız, ücretini ödeyemiyorsanız bu işi yapamazsınız. O nedenle de ticarî de bakmak zorunda kalıyor bu kuruluşlar ve ister istemez ilkelerinden taviz vermek zorunda kalıyorlar. Düşünün Konya gibi bir şehirde, şu anda mevcut iktidarımızın yüzde 70'e yakın bir desteği var. Ve dolayısıyla da bu desteğin arkasında gazeteler de televizyonlar da bir başka şekilde yayın düşünemezler. Düşünürlerse hayatlarını devam ettiremezler. Bu da doğaldır. Bu anlamda hem belediyeler mevcut iktidarın kontrolünde olacak, odalar öyle olacak, yönetim öyle olacak ve siz kalkacaksınız burada ben tarafsız gazetecilik yapacağım diyeceksiniz, yapamazsınız. Burada hayatınızı devam ettirecekseniz, bu çarkın içerisinde siz de bulunacaksanız, kuralına uygun davranmak durumundasınız. Biz Konya Gazeteciler Cemiyeti olarak şunu yapmaya gayret ettik. Son dönemde, özellikle pandemi ile birlikte, bütün gazete patronlarımızı bir araya getirdik cemiyet çatısı altında ve bu çalışmalarımız içerisinde çeşitli destek ve kaynaklar üretmeye gayret ettik. Belediyelerimizle görüştük, odalarımızla görüştük, Ankara'da görüşmeler yaptık. Bu süreçte gazetelerimizle eşit şekilde ilan, reklam desteği, bunların gelirlerini arttırmak için çaba ve gayret içerisinde olduk. Bunlar da devam ediyor. Çalışan arkadaşlarımıza yönelik de en büyük desteğimiz, biraz önce de söyledim, TOKİ tarafından hayata geçirdiğimiz ev projesidir. Bunun dışında tabii 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü gibi, 24 Temmuz Basında Sansürün Kaldırılışı gibi günlerde bazı etkinlikler yapmaya gayret ediyoruz. Yılbaşında arkadaşlarımıza hediyeler vermeye gayret ediyoruz. Ara ara eğitim ve toplantılar yapmaya gayret ediyoruz. Ama asıl sorun ekonomik sorundur. Çünkü sonuçta gazetelerin gelirini yükseltemiyorsanız, gazetelerin geliri artmıyorsa çalışanlar da bir şekilde eziliyor maalesef ve düşük ücretle bu alanda çalışmaya devam ediyorlar. O nedenle ekonomik özgürlüğümüzü kazanmak için çalışmalara devam ediyoruz. Zaten Dezenformasyon Yasası işinde de bizim en çok üzüldüğümüz nokta buydu. Biz bir ‘Basın Meslek Yasası’nın çıkartılmasını arzu ettik. Gazetecilerin çalışma hayatının, özgürlük haklarının iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yapılmasını istedik. Ama siyasetçiler yine her zaman olduğu gibi, bütün siyasetçiler için söylüyorum, iktidarıyla muhalefetiyle, dezenformasyona, 29. maddeye çakılı kaldılar. Onun üzerinden toplumda tartışma yarattılar ve hâlâ o tartışma devam ediyor.
Şehrinizdeki medyanın olumlu yönleri nelerdir? Halk gazetecilere nasıl bakıyor? Takdir ediyor mu?
Genel anlamda biliyorsunuz mesleğimize karşı olumsuz bir bakış var. Bu da maalesef siyasetçilerin işine geleni beğenip işine gelmeyeni beğenmedikleri için gazetecilere karşı bir olumsuz algı oluşturdular. Ama yerel anlamda şunu söyleyebilirim ki, sadece Konya için de söyleyemem bunu, diğer illerimize de haksızlık olur, yerel anlamda gazetecilikte bu noktada çok sıkıntı yok. Çünkü yerel gazetecilikte siz halka rağmen gazetecilik yapamazsınız. Zaten herkes birbirini tanıyor, herkes birbirini biliyor. Yani yönetici gazeteciyi tanıyor, gazeteciler yöneticiyi tanıyor, vatandaş birbirini tanıyor. Herkes birbiriyle komşu ya da bir şekilde bağlantısı var. Dolayısıyla yerelde biz çok sıkıntı etmiyoruz kendimize. Çünkü biz dışarıya çıktığımız zaman insanlar herhangi bir dertleri, herhangi bir sıkıntıları varsa bunu bizim aracılığımızla duyurabileceklerini biliyorlar ve bu nedenle de bizlerden destek bekliyorlar. Yerele baktığınızda bölücülük anlamında, terör yayını anlamında da çok fazla bir şey bulamazsınız. Anadolu'da hiç bulamazsınız. Bazı, işte stratejik illerimizde, biliyorsunuz Doğu'da ve Güney Doğu'da sıkıntılı dönemlerde bazı gazeteleri ellerine geçirmişlerdi. Şu anda onlar da temizlendi çok şükür. Dolayısıyla yerelde hiçbir gazete hiçbir zaman devletinin, milletinin, halkının karşısında olmamıştır. O nedenle de birliği, beraberliği karşılıklı devam etmektedir.
Basın Kanunu ile gazeteciliği ilgilendiren bazı kanunlarda son yapılan değişiklikler hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Yasa değişikliklerinin olumlu ve olumsuz yönleri hakkında değerlendirme yapabilir misiniz?
Şöyle söyleyeyim, bir kere bu yasal düzenleme geç kalmış bir yasal düzenleme. Yani 90'lı yılların ortasından itibaren hayatımıza giren internet alanı, 2000'li yıllardan itibaren çok ciddi manada hayatımızın içerisinde oldu. Artık 2010'lu yıllardan sonra biliyorsunuz sosyal medyanın da devreye girmesiyle birlikte yazılı basın biraz daha geriye düşmüş oldu. Çünkü insanlar artık elinde bir telefonla ya da bilgisayar ortamında ve anlık haber almaya başladılar. Ama bu alan çok vahşice büyüdü. Ve art niyetli insanlar da bu işin içerisinde türemeye başladılar. O nedenle yasal düzenleme geç kalmıştır. Ama geç de olsa bir yasal düzenleme yapılması önemliydi bizim için. Bu nedenle işin bu yönünü destekliyoruz. Fakat biz böyle bir yasal düzenleme yapılırken çok geç kaldığı için bu alan çok yıprandı. Bir meslek yasası çıkartılsın dedik. Yani en önemlilerinden bir tanesi bizim açımızdan meselâ Gazeteciler Cemiyeti’ne oda statüsü kazandırılmasıydı. Bunu ne için istedik biz? Bugün Tabipler Birliği gibi, Barolar Birliği gibi, Mühendis Odaları gibi eğer gazetecilikte de Gazeteciler Cemiyeti'nin kimlik verdiği insanlar gazetecilik yapar ve biz otokontrolü kendi içimizde sağlayabilirsek mesleğimiz daha temiz bir noktaya gelir. Bugün Barolar Birliği'ni düşünün; bir avukat, avukatlık yapmak için Barolar Birliği'nden belge almadan yapamıyor bunu. Ama eline bir telefon alanlar ben gazeteciyim diyebiliyor. Yani bunlar doğru şeyler değil. Ama gazetecilik, bakın siz eğitim alıyorsunuz, ben alaylıyım, biliyorsunuz alaylı-mektepli var bizde. Ben alaylı yetiştim ama bu işin eğitimini almanın önemine inananlardan biriyim. Böyle insanlar daha başarılı olur diye düşünüyorum. Dolayısıyla iletişim fakültesinden mezun olan insanlar başka mesleklere yönelmek zorunda kalıyorlar. Ama eli boş olan, biraz ekonomik imkânı olan, işte gazetecilik havalı bir meslek, bir şekilde insanı bir yere getirir ya da yollar açılır kendine düşüncesiyle bu işi yapmaya kalkışıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Keşke bu alanda düzenlemeler yapılabilseydi. Çalışan arkadaşlarımızın özlük hakları, izin alma gibi, basın kartına erişim gibi sorunlarımız var. Bunlarla ilgili düzenlemeler biraz daha olumluya evrilebilseydi biz daha mutlu olurduk. Ama sonuçta bu yasal düzenlemenin yapılması da önemlidir. Bizce en önemli katkılarından bir tanesi de internet gazeteciliği yapan arkadaşlarımızın artık basın kartı alabilecek olmaları. Onlara da öyle bir avantaj oldu. Ama bunun yanında birçok olumsuz yönü de var. Mesela 29. madde, dezenformasyonla ilgili konuya kilitlendi olay. İşte orada terör yayını yapan, yayan... Bununla ilgili cezai düzenlemelerin azlığı çokluğu tartışılır ama biz bu noktada böyle bir maddenin çıkarılmasına da karşı değiliz. Çünkü ülke bütünlüğümüzün sağlanması, birlik beraberliğimizin olması için aslında bu tür yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Yani gazetecilik mesleği de sonsuz bir özgürlük alanı değil. Başkasının özgürlüğüne eğer biz müdahale ediyorsak ya da ülkemizin birliği bütünlüğüne yönelik bazı yayınlara hem gazetelerimizde hem de televizyonlarımızda yer veriyorsak bunlar da doğru şeyler değil. Sonuçta ülkemiz kendisini korumak zorunda. Devlet kendini korumak zorunda. Bu tür yasal düzenlemeler de yapılabilir. Ama gazetecilik mesleğinin gelişmesi, gelirlerinin arttırılması için başka düzenlemeler olmalıydı. İşte bu 29. madde yüzünden bunlar biraz geride kaldı diye düşünüyorum. Ama sonuçta yapılan bir kanundur, bir düzenlemedir.
Yerel medya yaygın/ulusal medyaya göre daha mı özgür yoksa daha mı kısıtlı?
Şöyle, onu aslında ayırmak çok doğru bir yaklaşım olmaz. Dediğim gibi yani ekonomik özgürlüğünü kazanamayan basın kuruluşlarının yerel olsun, yaygın olsun bu noktada bir özgürlükten bahsedemeyiz. Ama bunu da bir tahakküm altında yayın yapıyor diye de çok da kötümser ya da karamsar olmamak lazım. İşte biraz önce söyledim. Yani şehrinizin, bulunduğunuz bölgenin yapısına göre yayın hayatınızı düzenleyebiliyorsanız çok sorun yaşamıyorsunuz. Ama çok da özgürce her istediğimi yapıyorum da diyemezsiniz. Tabii bu düşünce yapınıza da bağlı bir durum. Ama yaygın medyaya göre yerel basının zorlukları şu, bugün yaygın medyaya baktığınız zaman bunlar devletin pek çok imkânlarından yararlanabiliyorlar. Birkaç örnek vereyim. Meselâ, kamu bankalarından, kamu kuruluşlarından, Türksat gibi, Telekom gibi, Türk Hava Yolları gibi, PTT gibi kurumlardan reklam alabiliyorlar ama yerelde bu imkâna çok sahip değilsiniz, yani belediyeler öyle küçük şirketler dışında sizin gelir kaynaklarınız çok kısıtlı. O nedenle arada bir dengesizlik var ekonomik açıdan. Bunu düşündüğünüz zaman da elbette yerelde gazetecilik yapmak daha zor bir noktaya gelmiş oluyor.
Yeni medyaya nasıl bakıyorsunuz? Yeni medyanın yerel gazetecilik üzerindeki etkisi, faydası, zararı nedir?
Bu biz istesek de istemesek de hayatımıza giren bir konu. Teknolojideki gelişmelerle hızlı değişen bir dünya düzeni içerisinde basında da bu değişim ve dönüşüm sürecini yaşamak zorundayız. Biz geleneksel gazeteciler olarak yani yazılı basını, o kâğıt kokusunun, mürekkep kokusunun içerisinde geçirmiş insanlar olarak kabul etmekte zorlanıyoruz. Ama bizim kabullenmekte zorlanmamız, bu noktaya bakış açımızın kötü olduğunu göstermez. Sonuçta bir gazeteci olarak ben o kâğıdın hışırtısını, onun kokusunu hissetmek isterim. Çünkü basılı yayınlar aslında en güvenli yayın organlarıdır. Çünkü o bir belgedir. Yani bir kere onu oraya yazdığınız zaman ondan kaçamazsınız. Eğer yanlış yaptıysanız o yanlış karşınızda durur, doğruysa da her zaman o doğrunun arkasında durursunuz. Ama bu yeni medya, işte bu sosyal medyada bu çok fazla öyle görünmüyor. İşte silinmeler, karartmalar, birçok sıkıntılar yaşanıyor veya başka başka sıkıntıları var bu işin, biliyorsunuz. O nedenle yeni medyaya karşı değiliz ama bu işin gazeteciler tarafından yapılmasını ve bir düzen içerisinde yapılmasını doğru bulanlardanım. Çünkü şunu biliyoruz ki kısa vadede yazılı bitecek demeyeyim, ama orta ya da uzun vadede artık dünyada çok önemli gazeteler kapanmaya ve internet mecralarına, yeni medya alanlarına girmeye başladılar. Sonuçta bizler de buna ayak uydurmak zorundayız. Ama bu geçiş sürecinde alt yapımızı oluşturup ekonomik özgürlüğümüzü kazanarak geçebilirsek çok daha faydalı bir yeni medya düzenine geçiş sağlanır diye düşünüyorum. Şu anda yapılan yapı geç kalınsa bile özellikle RTÜK gibi, Basın İlan Kurumu gibi bazı kurumlar İletişim Başkanlığı önderliğinde bunları yapmaya çalışıyorlar, görüyoruzdur eksikleri de olsa. İnşallah Gazeteciler Cemiyetleri ve alandaki gazetecilerle istişare ederek bu süreci yürütürlerse çok daha başarılı bir sonuç ortaya çıkar diye düşünüyorum.
Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mıdır?
Öncelikle teşekkür ediyorum, genç birer gazeteci adayı olarak görüyorum sizleri. Mesleğimizin zorlukları çoktur, mesleğin en zor tarafı şudur, mesai mefhumumuz yoktur, zaman mefhumumuz yoktur. Saat, Cumartesi, Pazar, gece gündüz mefhumumuz yoktur. Ben her zaman şu örneği veririm, ‘Ya neden adamı gece öldürüyorsun kardeşim? İşte mesai saati dahilinde öldür de öyle haber yapayım ya da trafik kazasını neden sen gecenin bir vakti kaza yaptın?’ diyemezsiniz. İnşallah bu tür kötü olaylara hiç tanık olmayın, hiç bu haberleri yapmayın ama hayatın gerçeği ve hayatımızın içerisinde olan gerçekler bunlar. Dolayısıyla aile hayatı zor olan bir meslektir gazetecilik mesleği. İnsan çok fedakârlık yapar ama bu yaptığı fedakârlıklar karşısına koyduğunuz zaman başka meslekte daha az efor daha az enerji sarf edilerek yapılan mesleklerin belki kazancının yarısını bile elde edemezsiniz. Yani bu meslek bir aşk mesleğidir, ideal mesleğidir, para kazanmak için yapılacak bir meslek değildir. Elbette hayatınızı devam ettirecek bir maaşınız olacaktır, bir kazancınız olacaktır. Ama bu meslek sizi ekonomi açısından ömrünüz boyunca hiç mutlu etmeyecek, ama aç da bırakmayacak. Fakat yaptığınız güzel işler, yaptığınız haberlerle kendinizle gurur duyacaksınız, hayata bir daha gelseniz yine ben bu işi yaparım diyeceğiniz bir meslektir. Bunu da belirtmek isterim.