Tolga Ayçiçek: “Haber kameramanlığını cezbedici kılan en önemli şey, olayları bizzat yaşamaktır"
Röportaj: Eda Harmanda / Fotoğraf: Aylin Ateş
Deneyimli haber kameramanı Tolga Ayçiçek ile kariyerinin başladığı ilk yıllardan günümüze uzanan ilham verici hikayesini konuştuk. Ayçiçek’in çocukluk yıllarında fotoğraf makinesiyle başlayan merakı, profesyonel haber kameramanlığına götüren uzun ve heyecan verici bir yolculuğa dönüştü. Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünden mezun olduktan sonra TV5, Airport TV, Star TV, 24 TV, TRT ve HaberTürk TV gibi önemli kanallarda çalışarak tecrübesini artıran Ayçiçek, şu an Show TV’de başarılı bir kariyere sahip. Röportajımızda, setlerdeki ilk adımlarından, haber kameramanlığının cazibesi ve zorluklarına, teknolojinin işine etkisinden meslek hayatındaki unutulmaz anılara kadar pek çok konuyu bizlerle paylaştı. Azmi, kararlılığı ve mesleğine duyduğu tutku, genç kameraman adaylarına ilham verecek nitelikte. Aynı zamanda günümüzdeki habercilik trendleri ve geleceğe yönelik öngörüleriyle sektöre dair değerli bilgileri Haber Üsküdar’la paylaştı.
Kendinizden bahseder misiniz?
1989 yılında İstanbul’da dünyaya geldim. İstanbul Aydın Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü mezunuyum. Aslen Karslıyım.
Kameraya olan ilginiz ne zaman başladı?
Kameraya olan ilgim, setlere giderek başladı. Daha da geçmişe inecek olursak, çocukluğumda fotoğraf çekmeye ve resim çizmeye büyük bir ilgim vardı. Hatta karakalem yeteneğimden dolayı çok fazla resim çizerdim ve ortaokulda okullar arası Karakalem birinciliğim var. O yıllarda sahip olduğum kompakt fotoğraf makinesi vardı. Hani derler ya çocukluğumuzda bazı şeyler bellidir, benimki de öyle oldu. Kendimi, etrafı ve manzara fotoğrafları çekerek başladım. O dönemler sadece tutkuyla başlamıştım. Çekimin içeriği benim için önemli değildi, ama çekim yapmak bana büyük bir mutluluk veriyordu.
Hangi yolculuktan sonra haber kameramanı oldunuz? Kariyerinizde çıktığınız merdivenleri anlatır mısınız?
Bu sektöre haberci olarak ilk TV5'te başladım. O yıllarda bu kanalda çalışmak popülerdi. Çünkü doğru habercilik ve tarafsız habercilik ilkesinde benim için güzel başlangıç yeriydi. Başladığımda aynı zamanda okuyordum da. İlk işim, Sezgin Maden’in yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği "Sezgin Gezgin" adlı gezi programında kameramanlık yapmaktı. Sezgin Maden’in bana hem kadraj hem de bilgi olarak çok katkısı oldu. Sezgin bey birçok kameramanla çalıştığı için onlardan edindiği kadraj bilgilerini bana aktarıyordu. Bu benim için farklı bir deneyimdi çünkü kameramanlığa yavaş yavaş geçiş yapıyordum ve birçok şeyi öğrenmem gerekiyordu. Ego olmadan herkesten bilgi ve tecrübe edinmek gerektiğini anladım. Sonra Feridun Özdemir'in gezi programı vardı ve onun da birkaç bölümüne gittim. Bir önceki gezi programından öğrendiğim tecrübeleri burada da gösterme fırsatım oldu. Onlar da beğendiler ve "Bu yaşında böyle çekmeyi nereden biliyorsun, güzel çekiyorsun" dediler. TV5 ve dizi setlerinden edindiğim tecrübelerle referansımı güçlendirmiştim ve Airport TV’ye transfer oldum. Airport TV, Türkiye’nin ilk havacılık kanalıydı ve açıldığında genel müdür Ali Kıdık Bey benimle konuşmak istedi. Görüşmemizde yüzümdeki çocuksu ifade nedeniyle genç olduğumu fark ederek kameraman olup olmadığımı sordu. O dönemde bana bir şans verdiği için Ali Kıdık Bey’e teşekkürlerimi iletiyorum bu yazılı röportajdan. Airport TV’nin ilk ekibinde yer aldım ve kanalın içerikleri çok zengindi. Kameraman olarak çalışıp çalışamayacağımı sordular ve ben de memnuniyetle yapabileceğimi söyledim. Airport TV’nin ardından Star TV, 24 TV, TRT ve HaberTürk TV ve şu an çalıştığım kurum Show TV’de devam etmekteyim.
Bir gününüz nasıl geçer? Haber çekimlerinizde nasıl bir çalışma rutini izlersiniz?
Günümüz genellikle erken başlar. Ekipmanlarımızı kontrol eder ve haber gündemine göre programımızı gözden geçiririz. Genelde sabah toplantılarında editörler ve muhabirlerle bir araya geliriz, günün haber konularını belirleriz ve çekim planlarını yaparız. Çekimlere gitmeden önce kameralarımızı, mikrofonlarımızı ve diğer ekipmanları hazırlarız. Olay yerine vardığımızda, ışık ve ses kontrollerini yaparak en iyi çekim açısını belirleriz. Çekim sırasında her anı yakalamak için dikkatli olur, detayları kaçırmamaya özen gösteririz. Çekimler bittikten sonra, görüntüleri hızlı bir şekilde İngest’e ulaştırırız. Gün boyu süren koşuşturma sonunda artık dinlenmeye çekiliriz. Tabi mesai saatleri içinde pek de rahat olduğumuz söylenemez. Çünkü ne olur ne olmaz diye hazırlıklı bir şekilde beklememiz gerekir. Gün sonunda, ekipmanlarımızı tekrar kontrol eder ve ertesi gün için hazırlık yaparız. Haber dünyasında her gün farklı ve dinamik olduğu için sürekli hazırlıklı ve esnek olmamız gerekir.
Haber kameramanlığını en çok neyin cezbedici yaptığını düşünüyorsunuz?
Haber kameramanlığını cezbedici kılan en önemli şey, olayları bizzat yaşamaktır. Bir olayı izlemek ve yaşamak arasında büyük fark var. Biz kameramanlar, olayların tam merkezinde bulunuruz ve anı yakalarız. Olayı yaşarken, konusunun ne olduğu fark etmeksizin sürekli hareket halindeyiz. Bu, bazen heyecan verici bir haber olabilir, bazen de üzücü bir durum. Ancak her iki durumda da sahada olmak, olayların nabzını tutmak ve gerçekleri aktarmak büyük bir tatmin duygusu veriyor. Geziyor, keşfediyor ve her an yeni bir şeyler öğreniyoruz. Bu dinamizm ve çeşitlilik, mesleğimizi son derece heyecan verici kılıyor.
Kariyerinizdeki en önemli projelerden birini paylaşabilir misiniz?
Kariyerimdeki en önemli projelerden biri "Geze Geze Türkiye" gezi programı projesidir. Bu proje ile Türkiye’nin dört bir yanını dolaştık, benzersiz kültürel ve doğal güzellikleri izleyicilere aktardık. Bu projeyi, içerik kalitesi ve izleyici geri dönüşleri sayesinde CINE5 kanalına taşımak da önemli bir başarıydı. Bu proje sayesinde hem mesleki anlamda büyük bir gelişim yaşadım hem de izleyicilere Türkiye’nin zenginliklerini tanıtma fırsatı buldum.
Habercilikte teknolojinin gelişimi sizi nasıl etkiledi?
Teknolojinin gelişimi, habercilik alanında bizi oldukça olumlu yönde etkiledi. Özellikle kullandığımız büyük ekipmanların küçülmesi, çekim yapmayı çok daha konforlu ve pratik hale getirdi. Artık sadece telefonlarımızla bile işlerimizi halledebiliyoruz. Kullandığımız telefonların kamera kalitesi o kadar iyi ki, profesyonel çekimlerde bile rahatlıkla kullanılabiliyor. Bu teknolojik kolaylıklar sayesinde hem daha hızlı hareket edebiliyoruz hem de anında haber aktarımı yapabiliyoruz. Teknolojinin bize sunduğu bu olanaklar, işimizi daha etkili ve verimli yapmamıza büyük katkı sağladı. Tabi bunları derken havadan görüntü almak için Drone ve su altı çekimleri için küçük GoPro gibi kameralar ve en önemlisi de aksiyonda kullanacağımız kameralarda kendisi küçük marifeti büyük kameralarla iş bitirici olduk.
Yeni başlayanlara veya bu mesleği düşünenlere ne gibi tavsiyeleriniz olurdu?
İlk olarak, mesleki kariyerlerinde ne olmak istediklerine karar vermeleri çok önemli. Karar vermek, eğitim sürecindeki kafa karışıklığını azaltır. Benim için, askerlik veya kameramanlık gibi iki hedefim vardı ve bu hedeflerim doğrultusunda ilerlemeye çalıştım. Karar verdiğinizde, sektördeki genişleyen ancak aynı zamanda rekabetin arttığı bir ortamda kendinizi yetiştirmeniz gerekiyor. Üniversitelerden mezun olanların sayısı arttıkça, alan daralıyor ve bu nedenle kendinizi sürekli geliştirmek önem taşıyor. Kurslar veya stajlar, tecrübeli insanlardan öğrenme fırsatı sunar ve bu süreçte sosyal yaşantınızı da ihmal etmemeniz önemlidir. Staj yaptığınız yerlerde geçirdiğiniz zamanı iyi değerlendirmek, mesleki gelişiminiz için kritik bir rol oynar.
Haber çekerken karşılaştığınız zorlayıcı durumlar nelerdir?
Mesleğimizin doğası gereği çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz. Özellikle son yıllarda, insanların haber yapılmasına daha mesafeli yaklaştığını gözlemliyorum. Eskiden gazeteci olay yerine gittiğinde oradaki insanlar olay durum hakkında bilgi verirlerdi. Şimdi ise insanlar artık çekimser yaklaşıyorlar. Kimi zaman kamerayı gördüklerinde kaçıyorlar, kimi zaman da "Beni çekmeyin" diyorlar. Tabi bu olumsuz yanları ama şunu söylemeden çekinemeyeceğim; bilinçli ve sorumlu vatandaşlıktan yanayım.
Savaş bölgesinde ilk habere gittiğinizde aklınızdan geçenler nelerdi?
İlk kez savaş bölgesine gittiğimde karmaşık duygular içindeydim. Skorsky helikopterine binerken, içimden "Neredeyim, buraya gelmekle doğru bir karar mı aldım?" gibi düşünceler geçiyordu. Endişelerim de vardı tabi ya vurulursam ya ölürsem diye düşündüm. İlk zamanlar psikolojik dalgalanmalar yaşadım. Ama zamanla bunu aştım. İnsan her şeye alışıyor ve adapte olabiliyormuş dedikleri gerçekten doğruymuş.
Olay yerinde yaşadığınız duygusal bir anı bizimle paylaşır mısınız?
Muhabir arkadaşım Uğur Alaattinoğlu ile Antalya'da haber yaparken yaşadım. Haberin konusu, annesi ve babası ayrılmış, deforme olmuş kıyafetlerle el ele tutuşan, üç gündür hiçbir şey yememiş olan 3 ve 6 yaşlarındaki iki çocuktu. Çocuklar, amcaları tarafından bize getirilmişti. Kendi öz babalarının bu iki küçük çocuğa işkence yaptığı, dilencilik yapmaya zorladığı çocukların ifadesiydi. Çocuklardan birinin elinde sıkıca tuttuğu şeyi açtığında, kupkuru bir ekmeği olduğunu gördüm. Bu manzara karşısında duygusal olarak çok etkilendim, kameramdaki vizörüm göz yaşlarımla su olmuştu ve gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Uğur beni sakinleştirmeye çalışsa da nafileydi. Çünkü çok duygusalım ve bu kadarı benim için çok fazlaydı. Kendimi bir türlü toplayamıyordum, hıçkırarak ağlıyordum. Yarım saat boyunca çekim yapamadım, gerçekten çok etkilenmiştim. Şu an sizlere anlatırken bile tuhaf oldum.
Bu alanda çalışmaktan en çok keyif aldığınız şey nedir?
En çok keyif aldığım şey, olayları ve hikayeleri görsel olarak yakalamak ve izleyicilere aktarmaktır. Her gün farklı ve heyecan verici olaylara tanık olmak, doğru açıları bulmak ve en etkileyici görüntüleri kaydetmek beni motive ediyor. Ayrıca, sahadaki dinamik ortamda çalışmak, zaman zaman beklenmedik durumlarla karşılaşmak ve bu durumları başarıyla çözmek de işimin heyecan verici yanlarından biri. Sonuç olarak, haber kameramanı olarak çalışmak benim için hem yaratıcı bir süreç hem de topluma hizmet etmenin bir yolu olarak büyük bir keyif kaynağı.