Uzmanlar çocukların sosyal medya kullanımı konusunda uyarılarda bulunuyor
Haber Üsküdar - Bilal Sadi ve Mehlika Karadayı
Pandemi koşulları tüm dünyadaki yaşam biçimlerini kökten değiştirdi, özellikle yasaklardan dolayı evde kalma sürelerinin artması çocukların sosyal medya ile olan ilişkisini de artırdı. Çocukların sosyal medyayla daha da yakınlaştığı pandemi koşullarında uzmanlar ile sosyal medya ve çocuk ilişkisi hakkında görüştük.
Uzman Psikolog Ayşe Erdoğmuş: “Gerçek hayatta iletişimde uyulması gereken kuralların sanal ortamlarda da geçerli olduğu çocuğa anlatılmalı”
Çocuk ve ergen sağlığında çalışmalar yapan bir psikolog olarak sosyal medyayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medya; iletişim, etkileşim ve paylaşımın ulaştığı aşamanın en açık göstergesidir. Bu sayede ülkeler arası sınırlar ortadan kalkmıştır. Fikir, ürün, düşünce, duygu paylaşımına imkân vererek kitleler arası etkileşimin artmasını sağlamıştır. Sosyal ağlar sayesinde en yeni fikirler milyonlarca kişiye ulaşmakta ve çok kısa bir süre içinde bir organizasyona veya kitle hareketine dönüşebilmektedir.
Televizyon, gazete ve diğer medya organlarıyla yapılan yayınlarla kıyaslandığında daha ekonomik ve hızlı bir yayın imkânı doğmaktadır. Sosyal medya üretimi bir şirket veya bir oluşum yerine herkes tarafından gerçekleştirildiği için maliyeti de düşük olmaktadır. Bu perspektiften bakıldığında sosyal medya bir imkân ve fırsattır.
Çocuk ve ergenlerin merak dürtüsü sosyal medya platformlarına yönelimi arttırmakta ve yaşamın adeta sosyal medyada gerçekleştiği gibi bir görüntü ortaya çıkmaktadır. Bu durum beraberinde birtakım riskleri de getirmektedir. Bu platformlar, çocukların doğru bilginin yanı sıra yanlış ve tahrif edilmiş bilgilere maruz kalmalarına yol açmaktadır.
Ebeveynler ve eğitimciler çocukların siber zorbalık ya da siber tacize maruz kaldığını nasıl fark edebilir?
Çocuğun veya gencin davranışlarında aniden meydana gelen ve bir sebebe yorulamayan değişiklikler olduğunda siber zorbalık akla gelmesi gereken başlıklardan birisidir.
Çocukta süregiden kaygılı hâl, sosyal medya hesaplarıyla ilgili ekstra korumacı tavırlar, telefon veya bilgisayar kullanımında isteksizlik, azalma ve kaçınma, anlık mesaj ve iletiler karşısında irkilme ve mutsuzluk, aile, arkadaş ve sosyal etkinliklerden uzaklaşma, ders başarısında ani düşüş, dalgınlıkta artış, öfkeli davranışlar, uyku ve iştahta değişimler, her an tetikte olma hâli gibi değişimler siber zorbalıkla ilgili göstergeler olabilir.
Çocuklar sosyal medya kanalları aracılığıyla siber zorbalık ya da siber tacize uğradıklarında nasıl bir yol izlenmelidir?
Anne babaların çocuklarının böyle bir taciz veya zorbalığa maruz kaldığını anladığında ilk yapılması gereken şey, çocuğa veya gence kuşatıcı yaklaşmak, korkusunu yatıştıracak şekilde sakin kalmak ve sıcak davranmaktır. Bu gibi durumlarda, çocukların en büyük korkusu ailesi tarafından reddedileceği düşünceleridir. Bu güveni oluşturduktan sonra çocuğun durumu bütün açıklığıyla açıklamasına müsaade etmek, o açıklarken sakin kalmak, durum net olarak anlaşıldıktan sonra izlenecek yolu çocuğun da bilgisi dahilinde planlamak gerekir.
Siber zorbalık veya taciz karşısında ilk olarak Alo 166 internet bilgi ihbar hattı -Bilişim Teknolojileri Kurumu’na ait- aranarak izlenecek yol ile ilgili bilgi alınabilir. Ayrıca doğrudan emniyet müdürlüklerine ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir dilekçe ile suç duyurusunda bulunulabilir. Şikâyet için durumu kısaca özetleyen bir dilekçe ile beraber siber zorbalığı kanıtlayan ekran görüntüleri delil olarak sunulabilir. Bunun dışında güvenlik riski oluşturabileceği düşünülen durumlar varsa yine Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan veya aile mahkemesinden 6284 sayılı kanun kapsamında uzaklaştırma tedbiri alınabilir, ayrıca tazminat davası açılabilir ve kişilik haklarına aykırı paylaşımlara erişimin engellenmesi istenebilir.
Suç duyurusunda bulunmanın yanı sıra, çocuğun yaşadığı durumun olumsuz etkilerini azaltmak için annenin, babanın, öğretmenin ve çocukla ilgili diğer kişilerin çocuğu sahiplenen bir tutum içinde olmaları çok önemlidir. Suçlama, reddetme, hesap sorma, utandırma gibi durumlar söz konusu olduğunda; çocukta kendine zarar verme, evden kaçma, maddeye yönelme veya intihar gibi eğilimler ortaya çıkabilir.
Yaşanan durumu konuşmaktan kaçınmak veya aşırı konuşmak da yine çocuk ve aile açısından sıkıntılara yol açabilir. Böyle bir durumu yaşayan çocuk ve ailenin psikolojik süreci daha iyi yönetebilmesi için bir uzman desteği alması yerinde bir yaklaşım olacaktır.
Siber zorbalık ya da siber tacize uğrayan çocuklar bu durumdan nasıl etkilenmektedir?
Siber zorbalığa maruz kalan çocuklarda üzüntü, anksiyete ve korku gibi duygular yoğun olarak görülmektedir. Bazı çocuklarda ise donukluk, soğukluk ve içe kapanma olabilmektedir. Ayrıca konsantrasyon bozukluğu nedeniyle okul notlarında düşme, okuldan kaçma, okula devamsızlık ve okula silah, delici ve kesici alet getirme gibi okulla ilgili davranış problemleri görülebilmektedir. Gençler arasında depresyon, alkol-madde kullanımı ve suç işleme oranlarında yükselme olabilmektedir. Bunlara ilave olarak internetten uzaklaşma, sürekli olarak olay hakkında düşünme ve çevresindeki her şeye ilgisini kaybetme gibi belirtiler görülebilmektedir.
Maruz kalınan siber zorbalık durumunu anlamlandırma sürecinde çocuk ve gencin kendisi, çevresi ve gelecekle ilgili derin suçluluk, değersizlik, güvensizlik ve umutsuzluk düşünceleri oluşabilmektedir.
Bu düşüncelerin yoğunluğuna bağlı olarak ortaya çıkacak olumsuz duygular çocuğu ve genci yaşamdan kopartabilmektedir. Bu konuda çocuğun çevresindeki kişilerin süreci bilinçli takip etmesi ve gerekli destek mekanizmalarını yerinde kullanması önemlidir.
Ebeveynler ve eğitimciler çocukların sosyal medya ortamlarında siber tacizci ve siber zorba rolü oynamaması için ne gibi önlemler almalıdır?
Anne ve babaların çocuklarının sanal ortamlarda neler paylaştığından haberdar olmaları önemlidir. Onlar kadar aktif bir kullanıcı olmasalar da bu platformlara göz atabilecek bir düzeyde olmaları beklenir. “Nasıl olsa annem babam bu işten anlamıyor, ben istediğim gibi davranabilirim” anlayışı çocuğu riskli davranışlara açık hale getirebilir. İstediğinde anne ve babasının kendisinin paylaşımlarına ulaşabileceğini bilmesi çocuğun kendisini kontrol etmesini kolaylaştırır.
Anne, baba ve çocuk arasında olumlu duygusal bağ olması ve çocuğun kendisini rahat ifade edebileceği bir ortam sunulması, başka mecralarda kabul davranışlarına yönelme ihtiyacını azaltacak ve dolayısıyla sosyal medyadan doğabilecek risklere karşı çocuğu ve genci koruyacaktır. Bu sebeple çocuk-anne-baba arasında güçlü duygusal bağın kurulmasına özen gösterilmelidir.
Gerçek hayatta iletişimde uyulması gereken kuralların sanal ortamlarda da geçerli olduğu çocuğa anlatılmalı ve buna uygun davranışlar sergilemesi için desteklenmelidir. Çocukların, gerçek hayatta sıkıntı oluşturan şeylerin sanal ortamda da sıkıntıya yol açacağını kavraması ve empati geliştirmeleri için desteklenmeleri önemlidir.
Çocukta zorbalığa yönelik eğilimler gözleniyorsa bunun sebepleri araştırılmalı ve gerekirse uzman desteğine başvurulmalıdır. Günlük hayatta görülen zorbalık eğilimlerinin dijital ortamlarda da uzantısı olabileceği hatırda tutulmalıdır.
Ebeveynlere ve eğitimcilere çocuklarını bu gibi durumlara karşı koruyabilmeleri için neler önerirsiniz?
Çocuk ve gençlerin sosyal medyanın risklerinden korunması için anne ve babaların, çocuklarının nasıl ve ne zaman internet kullandığını bilmesi ve internet kullanımının sınırlandırılması önemlidir.
Ebeveynlerin teknolojiyi daha fazla öğrenmesi ve çocuğun sosyal medya paylaşımlarından haberdar olması gerekir.
Teknolojinin yanlış ya da amaç dışı kullanımı sonucunda yaşanabilecek (itibarlarının zedelenmesi, okul veya polisle sıkıntı yaşama vb.) sorunlar çocuklara anlatılmalıdır. Çevrim içi arkadaşların, aslında söyledikleri kişiler olmayabilecekleri ve internette gördükleri her şeyin doğru olmayabileceği açıklanmalıdır. Kendileri ve aileleriyle ilgili kişisel bilgileri başkalarına vermemeleri gerektiği ve bilgisayarların IP numarasından mesajların gönderildiği adreslere ulaşılabileceği söylenmelidir.
Çocukların teknoloji kullanımı ile ilgili olağan dışı davranışlarının farkında olunmalıdır. Eğer çocuk veya genç internet kullanımından çekiniyorsa veya bunu sıkıntı yapıyorsa bir sanal zorbalığa maruz kalma ihtimali akla gelmelidir.
Çocukla, gençle kurulacak sıcak ilişki ve açık iletişim hem sosyal medyada riskli davranışlara yönelimi engelleyecek hem de siber zorbalığın mağduru veya faili olma durumunda çocuğu koruyan en önemli dayanak olacaktır. Bu sebeple anne ve babaların, öğretmenlerin ve ilgili kişilerin sıcak ilişki ile açık iletişimi ihmal etmemeleri gerekmektedir.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Tüm çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin sosyal medya nimetini kendileri, çevreleri ve insanlık yararına kullanmalarını ve kullandırmalarını temenni ediyorum.
Çocuk Gelişimi Uzmanı Çağla Şahin: "Ergenlerin internet kullanım süreleri onlarla konuşup anlaşarak kısıtlanmalı"
Çocuk Gelişimi Uzmanı Çağla Şahin de siber zorbalık konusunda sorularımızı cevaplandırdı.
Siber zorbalık ya da siber tacize uğrayan çocuk nasıl anlaşılır?
Siber zorbalığa ve tacize uğrayan çocuklar, göstermiş oldukları çeşitli davranışlardan fark edilebilir, özellikle daha küçük çocuklarda aniden gelişen korkular, kaygı bozuklukları, alt ıslatma, içine kapanma, tırnak yeme, telefon sesi duyduğunda korkma, telefonu ya da zorbalığa uğradığı cihazı yere atma gibi çeşitli davranışlarla fark edilebilir.
Okul çağında ve ergenlerde bu durumlara ek olarak akademik başarılarında ani düşüşler, kendine zarar verici davranışlarda bulunmalar, yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, utanma, depresyon, sosyal ortamdan kaçınma gibi davranışlarda bulunabilirler. Bu gibi durumlarda yetişkin, bu davranışların altında yatan nedenleri gözlemleyerek çocuğu yargılamadan, korkutmadan uygun bir iletişim ile konuşarak anlayabilirler.
Bunun dışında, çocuğun yaşı ve anlama becerileri de göz önünde bulundurulmalıdır çünkü çocuk zorbalığa ve tacize uğradığını fark etmeyebilir. Bu gibi durumlarla karşılaşmamak için, çocuğun neler izlediği ve hangi sitelere girdiği, internet geçmişine bakılarak da anlaşılabilir.
Çocuklar sosyal medyada siber zorbalık ya da siber tacize uğradıklarında nasıl bir yol izlenmelidir?
Böyle bir durumla karşılaşıldığında ilgili yerlere müracaat edilerek hukuki işlemlere başlayabilirler. Buna ek olarak, çocuğun ruhsal durumu için uzmana başvurularak gerekli destekler alınmalıdır, gerekiyorsa ailenin de gerekli desteği alması sağlanabilir.
Siber zorbalık ya da siber tacize uğrayan çocuklar bu durumdan nasıl etkilenmektedir?
Az önce de bahsettiğim gibi, ruhsal ve duygusal olarak çok etkilenirler. Küçük çocuklarda aniden ortaya çıkan korkular, şiddet içeren davranışlar, konuşamama ya da kekeleme gibi olumsuz etkiler bırakabilir.
Okul çağı ve ergenlerde ise zorbalığa ve özellikle tacize uğradığını küçük çocuklara göre daha çok anlayabilirler. Tacize uğradıklarında fotoğrafları, isimleri kullanıldığında utanç hissederler, öfkelenirler, arkadaşları tarafından alay edilme korkusuna kapılabilirler, okula gitmek istemeyebilirler. Bununla birlikte akademik becerileri de düşebilir.
Ebeveynlere çocuklarını bu durumlardan korumak için neler önerirsiniz?
Öncelikle 0-2 yaş arasındaki çocuklara gelişimsel olarak olumsuz yönde etkilediği için medyayı ve ekranı hiç önermiyoruz. Eğer çocuğun eline kumanda veriliyorsa bile süresi kısa tutulmalı ve bir yetişkin gözetiminde olmalıdır. Okul öncesi dönemini kapsayan 3-6 yaşlar arasındaki çocuklar için de yine aynı tutum sergilenmelidir, çocuklar için zararlı içerikleri filtreleyen "güvenli internet" kullanılmalıdır. Ebeveynler, kart bilgileri gibi bilgilerini cihaza kaydetmemelidir.
Okul çağı ve ergenler için yine internette geçirilen süreler kısıtlanmalıdır ve bunu kısıtlarken çocuklar ile konuşup anlaşılarak yapılmalıdır.
Çocuklarla konuşulmadan ebeveynin tek başına karar vermesi bu durumu daha da olumsuzlaştırarak çocuğun gizlice internete girmesine yol açabilir. Buna ek olarak, çocuğun ekran önünde nelere girdiği ve ne yaptığı zaman zaman yetişkin tarafından kontrol edilmeli, internet geçmişine bakılmalıdır. Çocuklara siber zorbalık ve taciz hakkında yaşına uygun düzeyde anlatılması da etkili olabilir.
Son olarak, çocuğun izni olmadan, görüntüsü çekilmemeli ve paylaşılmamalıdır, çünkü bu görüntüler pornografik sitelerde kullanılabilir. Sosyal medya kullanımı da yetişkin tarafından kontrol edilmelidir, çocuğun hesabının gizli olmasına özen gösterilmesi de gerekmektedir.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Çocukları ne kadar çok ekrandan uzak tutarsak hem gelişimsel olarak olumlu yönde etkilenmesini sağlar hem de siber zorbalık-taciz gibi olumsuz durumlardan korumuş oluruz. Ekrandan uzak tutmak için çocuklara zaman geçirebilecekleri bir uğraş olabilir, spor, sanat, aile ile geçirilen vakitler yaratılması gerekmektedir.
Bu gibi seçeneklerin sunulmaması aslında çocukları ekran önünde zaman geçirmelerine neden olmaktadır. Aynı zamanda çocukların sahip olduğu haklar vardır. Çocuk hakları konusunda herkesin bilinçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Psikolog Selinay Çınar: "Çocuklar daha fazla dopamine ulaşmak için kendilerini mavi ekrana daha fazla maruz bırakıyorlar"
Psikolog Selinay Çınar da sosyal medya bağımlılığına dair sorularımıza ayrıntılı yanıtlar verdi.
Sosyal medyayı nasıl görmektesiniz? Sosyal medyanın bireyler ve çocuklar üzerinde etkileri olduğunu düşünüyor musunuz?
Sosyal medyayı kimi zaman işimize yarayan kimi zaman öğretici kimi zaman ise hak etmediğimiz zorbalıklara maruz kaldığımız bir platform olarak görmekteyim. Gerçek hayatla bağının çok ince bir sınır ipliğine bağlı olduğunu düşünüyorum.
Bireylerin kültürel ilişkilerinde ihtiyaç duydukları iş birliği ve karşılıklı iletişimin yerini teknolojik araçların kontrolü altına giren iletişim kanalları almaya başladı. Bu araçlar sayesinde klavye üzerinden iletişim biçimi kurulan bir dil meydana geldi. Sosyal medyadaki ilişki düzeyleri; kullanıcıların yaşlarına, gelişimlerine, kültürel ve çevresel faktörlerine bağlı olarak farklılıklar gösterebilmektedir.
Son yıllarda bilgisayar ve internet kullanımı baş döndürücü bir hızla artarken çocuk ve ergenler bu teknolojileri en çok kullanan yaş grubu olarak gözlemlenmektedir. Hayatımızdaki hemen hemen her şeyi sosyal medyayla olan ilişkimizin de sosyal medyaya tanıdığımız sınırları dahilinde nispeten kimilerine faydalı olabileceğini düşünmekle birlikte, sosyal medyada aşırı zaman geçiren yetişkin ve yetişkin olmayan bireyler için kimi zaman gerçek hayatla olan ilişkilerinde zorlanabileceklerini, kendileriyle bir diğerini kıyaslayabileceklerini, özünde kendisi olan fenomeni değiştirmeye ve kalıplara sokmaya çalışabileceklerinin olasılıklar dâhilinde göz önünde bulundurmamız gerektirdiğini düşünmekteyim.
Sosyal medyanın aşırı kullanımı çocukları nasıl etkilemektedir?
Konu bir şeylerin aşırısına geliyorsa aklıma bağımlılığın patofizyolojisi geliyor. Burada beyinin ödüle nasıl tepkisi olduğunu anlatacağım: Beyin yapıları, çevresel ve kişiye bağlı etkenler, genetik özellikler, bağımlılık gelişiminde rol oynamaktadır. Kullanılan maddeler bağımlılık oluşumuna sebep olurken; ödül sistemi, karar verme, hafıza ile ilgili beyin yapılarında değişikliklere yol açmaktadır. Mezokortikolimbik sistem, ödül sisteminin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Dopamin bu sistemdeki ana nörotransmiterdir.
İnternet kullanımı, yemek ve içmek, alışveriş gibi davranışlar da bağımlılığa yol açan maddeler gibi, ödül yolağını aktive ederek DA salınımını arttırmaktadır. Mezokortikolimbik yolak ve bağlantılı beyin yapılarındaki bozukluklar bağımlılık oluşumuna dâhildir.
Dopaminerjik, mezokortikolimbik sistem dışında, başka sistem ve nörotansmiterlerin de bağımlılık gelişiminde etkili olduğu düşünülmektedir. Kısacası dopamin hormonunu kısa yoldan alan çocuklar, daha fazla dopamine ulaşmak için kendilerini daha fazla mavi ekrana maruz bırakacaklardır. Bu durum da bağımlılığa adım atmaya yaklaşmak demek olacaktır.
Çocukların erken yaşta sosyal medya ile tanışması ve etkileşim içinde olması motor gelişimine engel midir? Bu durum çocuklarda gelişim geriliği ya da aşırı gelişime sebep olur mu?
İki soru için benzer bir cevap düşünmekteyim. Biz psikologlar her bireyi fenomen olarak görmekteyiz ve her birey kendi özelinde değerlendirilmelidir. Kar yağışındaki kar tanelerini düşünün; her biri eşsizdir ve kendi özelinde bir kar tanesidir. Genel olarak gelişim durumuyla ilgili tahminde bulunabilmek için çocuğun kendisiyle görüşülmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Şöyle bir düşüncemi de eksik etmek istemiyorum: Bebekliğimizden itibaren gelişmeye başlayan kaba ve ince motor gelişimlerimiz vardır ve bunları biz geliştirdikçe, öğrendikçe gelişirler. Atalarımızın dediği gibi, işleyen demir ışıldar sözünü göz önünde bulunduralım. Sürekli mavi ekran başındaki çocuk için eğer klavye kullanımı da varsa, ince motor gelişimi atasözündeki gibi olacakken, hiç masa başından kalkmayan çocuğun kaslarında tahribat olması muhtemeldir.
Ebeveynlere çocuklarının sosyal medya kullanımında ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Bu soru bana sosyal medyanın olumsuz sonuçlarını çağrıştırıyor. Aklıma çocukların uğrayabileceği istismarlar, zorbalıklar, gerçek kişiler ve gerçek ilişkilere dair algılarının değişmesi ve bir süre sonra da algılarını sorgulamaları gibi sosyal medya illüzyonunun oldukça zarar verici sonuçları geliyor.
TİB verilerine göre, çocukların ortalama %66’sı günde en az bir kere sosyal ağ sitelerini kullanmaktadır. Bu çocuklar sosyal medya sitelerinin oluşturduğu güvenlik yaşının altında da olabilmekte. Bildiğimiz bir şey var, eğer bir şeyle iyi bir şekilde oyalanırsak diğerinin yerine koyabiliriz.
Winnicot’un söylediği gibi, oyun alanını çocuğa tanıtıp hâli hazırda tanımadığımız başkalarının sunduğu sözde oyun alanına değil, kendi benlikleriyle oluşturdukları eşsiz oyun odasına ebeveynler çocuklarını yönlendirebilirler. Kontrollü gözlem ile dengede kalınabileceğini düşünmekteyim.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Elbette var. Yoğun mavi ekrana, sosyal medyaya veyahut bilgisayar oyunlarına maruz kalmak çocuklarda, dürtü kontrol bozukluğu ve öğrenme güçlüğü gibi rahatsızlıklara yol açabilir.
Ebeveynler çocuklarıyla birlikte vakit geçirmek için çeşitli etkinlikler organize edebilirler. Birbirleriyle iletişim hâlinde olmaları çok önemli, ayrıca çocuklarını olduğu gibi ve koşulsuz sevgi ile kabul etmeliler. Bu durum çocuğun herhangi bir zorbalık durumunda ailesine ulaşmasını kolaylaştıracaktır.