Haber Üsküdar – Abdullah Şaşkın

Yerel Gazetecilik dersi kapsamında Erzurum’da faaliyet gösteren Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Feridun Fazıl Özsoy ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Kendinizi tanıtır mısınız, kaç doğumlusunuz? Hangi okul mezunusunuz, gazeteciliğe ne zaman, hangi medyada ve hangi görevle başladınız?

1957 yılında Erzurum’da dünyaya geldim. İlk ve orta tahsilin ardından Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’nden mezun oldum. 1975 yılından itibaren Milli Eğitim teşkilatında Van ve Erzurum’da öğretmenlik ve idarecilik yaptım. 1990 yılında TRT’ye prodüktör olarak geçtim. Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin çeşitli yıllardaki yönetimlerinde görev aldım. 2000 yılında Başkan olarak göreve geldim. Yine aynı yıldan itibaren Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun yönetimlerinde Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. Doğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu (DGF) Genel Başkanı olarak da görev yapmaktayım. Aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu (TGK) Genel Başkan Vekilliği görevini de yürütmekteyim.

Halen başkanlığını yaptığınız Gazeteciler Cemiyeti’nin tarihçesi hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne zaman kuruldu, şimdiye kadar neler yaptı? Amacı ne? Kaç üyeniz var? Son olarak da Cemiyet olarak neler yapıyorsunuz?

24 Kasım 1979’da Mithat Turgutcan başkanlığında bir araya gelen bir avuç gazeteci kendi meslek örgütlerini kurdu. Mithat Turgutcan’ın başkanı olduğu Kızılay Yurdu’nun alt katında yapılan toplantıda alınan kararla kurulan Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti bugün tüm bölgeyi aydınlatıyor. Önceleri Kızılay Yurdu’nda ardından da rahmetli Durdemir Bilirdönmez’in temsilcisi olduğu Akajans-Tercüman bürosunu mesken tutan DAGC, uzun yıllardır Cumhuriyet Caddesi üzerindeki ticaret iş hanının üst katında hizmet verdi. İlk üyeleri sadece Erzurum’da olan DAGC, bugün bölgedeki tüm illerde ve Türkiye’nin değişik bölgelerine yayılmış, yazılı, görsel ve işitsel basında çok sayıda üyeye sahip. Doğu Anadolu Gazeteciler Federasyonu ve Gazeteciler Federasyonu ile Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun kurucu üyesi olan DAGC, bölgenin etkin sivil toplum örgütlerinden birisi. Mesleki derneklerin etkinlik alanı oldukça sınırlı, meslek odaları gibi üyeler üzerinde yaptırım etkinliğine sahip değil. Tüzüğünde 17 madde ile belirtilen amaçları içerisinde bir maddede belirtildiği gibi derneğin amacı; “Basın, yayın, görsel, işitsel ve elektronik yayıncılık mesleğinde çalışanları bir araya toplamak, aralarındaki maddi ve manevi dayanışma ile yardımlaşmayı sağlamak, mesleği temsil etmek, toplum içindeki onur ve değerini artırıcı yönde önlemler almak ve çalışmak”tır. Derneğin çoğunluğu Erzurum’dan olmak üzere Doğu Anadolu’daki illerden yaklaşık 200 üyesi bulunuyor. Cemiyet de meslektaşların gelişimine katkıda bulunmak üzere çeşitli kurs, eğitim ve benzeri çalışmalar ile özellikle iletişim fakültelerinde okuyan veya mezun durumdaki öğrencileri mesleğe teşvik etmek amacıyla yarışmalar düzenliyoruz. Meslektaşlarımızın iyi ve kötü günlerinde yanlarında oluyor, meslekle ilgili hazırlanan yasa ve yönetmeliklerin hazırlanması sırasında görüşlerimizi açıklıyor ve bunların çıkması için çaba gösteriyoruz.

Cemiyet Başkanlığını yaptığınız şehrinizde gazetecilik faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Kaç basılı gazete var, kaç bağımsız haber sitesi var? Şehrinizdeki gazeteciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kentte 4’ü merkezde, 1’i Oltu ilçesinde olmak üzere 5 yerel gazete bulunuyor. TRT, Anadolu Ajansı, İhlas Haber Ajansı ve Demirören Haber Ajansı ile birkaç yaygın gazetenin bölge büroları mevcut. 1’i haber yayını yapan 7 radyo, uydudan yayın yapan televizyon mevcut. Bağımsız haber sitesi konusuna gelince, gazetecilerin sahibi olduğu veya çalıştığı haber sitesi sayısı 10’u geçmez. Ama yaşanan boşluktan yararlanıp, gazeteci olmayanların kurduğu çok sayıda site var diyebiliriz. Kentteki gazetecilik faaliyetlerini değerlendirecek olursak; 1990’lı yıllardan itibaren özel ajansların da devreye girmesiyle, etkin bir gazetecilik faaliyeti yürütüldüğünü söyleyemeyiz. Şöyle ki; muhabir çalıştırmak oldukça maliyetli. Ajanslar bir muhabirin üreteceği haberin fazlasını daha ucuz bir miktara sağlıyor. Sigorta, stopaj, vergi maliyeti olmadan ajans aboneliği ile çok daha düşük maliyete haber temin ediyorsunuz. Dolayısıyla bu durum, haberciliği ajanslara bağımlı haber getirdi. Hem Erzurum’da hem de Türkiye genelinde aynı durum söz konusu. Zaten ekonomik olarak sıkıntıda olan hem yerel hem de yaygın basın işin kolayını seçerek, ajans abonelikleri ile durumu kurtarmaya çalışıyor.

Şehrinizdeki medya kuruluşlarının temel sorunları nelerdir? Bu sorunları çözmek için neler yapılmalıdır? Cemiyet olarak bu konuda çalışmalarınız var mı?

En başta, medya kuruluşlarının ekonomik sıkıntıları bulunuyor. Resmi ilan gelirleri yerel medyanın vergi ve sigorta giderleri olarak tekrar devlete dönüyor. Özel ilan ve reklam gelirleri çok kısıtlı ve yok denecek kadar az. Gazeteler, özellikle pandemi döneminden itibaren, döviz artışından kaynaklı, baskı, kağıt ve sair giderlerinin altından kalkamaz duruma geldi. Televizyon ve radyoların uydu kiraları, RTÜK payları yüksek miktarlara ulaştı. Meslektaşlarımızın bir kısmı sosyal güvenceden yoksun olarak çalışıyor. Çalışanlar da ekonomik özgürlüklerini sağlayabilmiş değiller. Sigorta kanunundan kaynaklanan yıpranma paylı ile alakalı sorunlar var. Sorunların çözümü için derneğimizin de Başkan Vekilliği görevi ile temsil edildiği Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu, Basın İlan Kurumu ve İletişim Başkanlığı ve ilgili kurumlar nezdinde yüz yüze bilgilendirmeler yaparak, raporlar yayımlayarak çalışma yapmaktadır. Basının sorunlarıyla ilgili, gerek yasa hazırlığı aşamasında gerekse diğer zamanlarda hazırlanan raporlar, değişik siyasi partilerden milletvekillerine ilgili genel başkanlara ulaştırılmakta, çözüm yolunda siyasi destek talep edilmektedir. Derneğimizi ziyarete gelen çeşitli partilerden milletvekilleri de bu konuda bilgilendirilmektedir.

Şehrinizdeki medyanın olumlu yönleri nelerdir? Halk gazetecilere nasıl bakıyor? Takdir ediyor mu?

Medya halkın sorunlarını dile getirmesi, çözüm yolları önermesi bakımından halk tarafından olumlu karşılanmaktadır. İnternet medyasının da etkisiyle gazete tirajlarında yaşanan düşüşler sebebiyle, pek takdir gördüğünü söyleyemeyiz.

Basın Kanunu ile gazeteciliği ilgilendiren bazı kanunlarda son yapılan değişiklikler hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Yasa değişikliklerinin olumlu ve olumsuz yönleri hakkında değerlendirme yapabilir misiniz?

Yeni yasa ile birlikte gazetelerin ilan gelirlerinde büyük oranda düşüş olacağı tahmin ediliyor. İnternet haber sitelerinin yerel ve yaygın gazeteler gibi kayıt altına alınacak olmasını olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Uzun bir süredir internet medyasıyla ilgili kanuni düzenlemeler yapılmasını biz de istiyorduk. Basın Kartları Yönetmeliğinde ve yapılan bu düzenlemede devlet memurlarının basın kartı sahibi olmalarının önünün açılacak olması da olumsuz bir gelişmedir. Ayrıca kamuoyunda en çok tartışılan 29. madde ise tüm çabalara karşın hiçbir değişikliğe uğramadan kabul edildi. Madde, Türk Ceza Kanunu’na yanlış bilgiyi kasten yayma gibi tanımı muğlak bir suç ekledi ve 3 ila 4 buçuk yıl hapis cezası getirdi. Maalesef hangi savcının nasıl uygulayacağını bilemeyeceğimiz bir hapis cezasıyla tüm toplum karşı karşıya kalmış olabilir. Bu tamamen göreceli bir madde, kim, kime göre, neye göre ceza verecek. Bu konuda endişelerimiz var.

Yerel medya yaygın/ulusal medyaya göre daha mı özgür yoksa daha mı kısıtlı?   

Artık yerel, yaygın ayrımı internet medyası ile birlikte ortadan kalkmış oldu. Hep söylediğimiz gibi, ekonomik özgürlük olmadan editoryal bağımsızlık olmaz diyoruz. Basın kendi ekonomik özgürlüğünü bir şekilde sağlamalı. Elbette görünen fiziki bir kısıtlama yok. Ancak, çeşitli kurumlar vasıtasıyla yapılan uyarılar, cezalar da bir nevi kısıtlama anlamı taşıyor. Bu bakımdan yerel basın ekonomik bakımından daha kısıtlı imkânlara sahip olduğu için yaygın basına oranla daha kısıtlı diyebiliriz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mıdır?

Basın halkın haber alma hakkının yerine getirilmesi bakımından önemli. Aynı zamanda demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisi. Kanun yapıcılar, basının bu önemine binaen, ilgili kanunları ve düzenlemeleri yaparken, konunun muhataplarını dinleyerek hareket etmeli. Basın kuruluşları da kendi kurumlarını ayakta tutmak için sadece resmi ilan gelirlerine güvenmeyip, mesleki gelişim ve ekonomik gelişim için sektörle ilgili alternatif kaynaklar oluşturmalı. Değişime ve dönüşüme ayak uydurmalı, personelini de bu şekilde eğitmelidir.