
Bir kadının varoluş mücadelesi: “Kendimi feda etmek zorundaydım”
Haber Üsküdar: Ayşe Zeynep Kısakürek
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin (UN Women) 2023 yılında yayımladığı bir rapora göre, 2023 yılında dünyada 85 bin kadın ve kız çocuğu erkekler tarafından öldürüldü ve bu cinayetlerin yüzde 60'ı kurbana yakın biri tarafından işlendi. Rapor, bir kadın için en tehlikeli yerin “kendi evi” olduğunu gözler önüne serdi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından sağlanan verilere göre ise, 2024 yılında Türkiye’de öldürülen 394 kadının yüzde 96’sı yani tam 378’i kadınların kocaları (%42), birlikte oldukları erkekler (%12), babaları (%8), boşandıkları erkekler (%8), tanıdıkları (%7), akrabaları (%6), eskiden birlikte oldukları erkekler (%6), oğulları (%6), kardeşleri (%2) tarafından katledildi.
Verilerin ardındaki gerçek hikâyeler
Verilerin ardındaki gerçek hikâyelerse çoğu zaman sessizliğe hapsoluyor. Ancak pek çok kadın da gün geçtikçe yaşadıklarını anlatma cesareti göstererek bu sessizliği kırıyor.
Haberde ismini değiştirdiğimiz Nilda o kadınlardan yalnızca biri. 28 yıldır evli. Yıllarca psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet gördüğü eşinden boşanmak için bir savaş veriyor.
47 yaşındaki kadının çocukluğu, altı kişilik bir ailede zor şartlarda geçmiş, fakat birbirlerine her daim sahip çıktıklarını da vurguluyor. Kendisinden bahsetmeyi sürdürürken aslında kız kardeşleriyle beraber işletmeyi planladığı, ev yemekleri sunan, nezih bir restoran veya kafe sahibi olma hayalleri kurduklarını anlatıyor.
Ancak hayatının gidişatı eşiyle iş çıkışı evine giderken tanışmasıyla asla hayal edemeyeceği bir yola sapmış. Nilda, taksicilik yapan eşinin arabasına müşteri olarak binmiş ve o şekilde tanışmışlar. Nilda o zaman henüz 17 yaşında olduğunun ve ilişkilerine başlarken eşine karşı çok 'saf duygular' beslediğinin altını çiziyor: "Emin olduğumu sandığım sevgisi ve ilgisi beni mutlu ediyordu. Aradan geçen iki yılın ardından birbirimize güvenmiştik ve evlilik teklifine karşı ona olan duygularım daha da derinleşmişti."
Evlendikten sonra eşi ve ailesinin 'farklı kültürleri' olduğunu gördüğünü söyleyerek, hayatının bir mücadeleye dönüştüğünü anlatıyor. Sorunları azalmak yerine, zamanla daha da büyümüş.
Eşinin ailesi önünde aşağılanmak, küçük düşürülmek ve işittiği hakaretler onun evliliğe karşı pişmanlık duymasına yol açmış. Ayrıca eşi evliliklerinden önce kendisine sadece özel zamanlarda içki içtiğini söylese de evlendikten sonra hem eşinin hem de eşinin ailesinin ciddi bir içki sorunu olduğunu da öğrenmiş.
"İlk gördüğüm şiddet, evliliğimizin birinci yılı olan, ilk çocuğumu dünyaya getirdiğimin üçüncü günü gerçekleşti" diyor ve desteksiz kaldığının, günden güne kendisine olan saygısını ve özgüvenini yitirdiğinin de altını çiziyor.
Nilda, maruz kaldıkları karşısında 'baskılanarak, susturularak' hayatına devam edemeyeceğini ve bu evliliği yürütemeyeceğini dile getirmeye çalışsa da evliliğin 'böyle bir kurum' olduğu, bunları 'sorun etmemesi' yönünde tepkilerle karşılaştığını da söylüyor. Aile büyükleriyle yaşadıklarını paylaştığında, 'sabır tavsiyesi' aldığını açıklayarak şöyle ekliyor: "Zamanla her şeyin düzeleceğine uzun yıllar inandırıldım. Çünkü onların bu şekildeki nasihatleri ‘bir yuvanın yıkılmaması' yönündeydi. Ama şunu hiçbir zaman anlamadılar: çocuklarımın yaşadığı travmalar ve ileriki yıllarda da yaşayacakları travmalar..."
"Kendimi feda etmek zorundaydım"
1999 ve 2008 doğumlu iki kızı olan kadın, "Çocuklarıma karşı ilgisiz ve sorumsuz bir babaydı" diyerek devam ediyor. Kendisinin ise kızlarıyla anneden ziyade arkadaş gibi olduklarını belirtiyor.
"Tüm bu zorluklara göğüs gererken beni ayakta tutan güç çocuklarımdı" diyor ve onların psikolojilerinin, eğitimlerinin, hayatlarının etkilenmemesi için “kendimi bir şekilde feda etmek zorundaydım” diye açıklıyor: "Onları düşündüğüm için, bir anne olduğum için, ileride daha büyük sorunlarla karşılaşmamak için... Bu şekilde güçlü kalabildim."
Boşanma kararını anlatırken, "Ayrılmaya, onun beni başka kadınlarla kıyaslamasından ve görüşmesinden sonra karar verdim" diyor. Ancak eşi uzun süre boşanmamak için direnmiş: "Boşanma kararı aldığımda en büyük engel yine eşimin olumsuz baskılarıydı. Geriye dönüp baktığım zaman keşke daha önce boşansaydım ve kendime ait olan o gençlik yıllarımı boşa geçirmemiş olsaydım diyorum. Bu tür zorluklara göğüs gererken önceliğim her zaman çocuklarım olmuştur. Bir de ekonomik özgürlüğümün olmaması."
Nilda, yılarca devam eden baskı ve şiddetin ardından boşanma kararı sonrası geçtiğimiz Nisan ayında evden kaçmak zorunda kaldı. Boşanma süreci hâlâ devam ediyor, avukatı aracılığıyla uzaklaştırma kararı aldırdı. Güvenliği için şu an eşi ve ailesinin geri kalanı kaldığı yeri bilmiyor.
Onlarca yıla dönüp baktığında, kendisini en çok inciten noktayı acı bir gülüşün ardından şöyle tarif ediyor: "Anlaşamadığım bir insanla 28 yıl yanında ve iki yıl da öncesinde 30 yılımı heba etmek. Hakaretlerini, şiddetini bir şekilde örtbas etmek, ona ve hayata hep iyi taraflarından tutunmak. Olmayacağını bile bile, bu evliliğin yürümeyeceğini bile bile kendini feda etmek."
“Biz kadınlar her konuda güçlü olmak zorundayız”
Bundan böyle hayatında dilediği güzelliklere zemin hazırlamak için daha sağlam adımlarla ilerlemek istiyor, "Kendim için de bir şeyler bekliyorum ama önceliğim çocuklarım" diyor ve şöyle devam ediyor: "Bundan sonraki hayatımda güzel şeyler bekliyorum. Fikir birliği içinde olabileceğim bir insanla birlikte olmak ve çocuklarımla bir arada olabilmek, onlarla aramdaki bağın kopmaması için uğraşmak, onlara her zaman yeterli bir anne olabilmek, her konuda destek olabilmek, beklentilerim bunlar."
Kendisini ayakta tutan ve güçlü kılan şeyin kızları olduğunu vurguluyor. "Zaman geçiyor, çocukların büyüyor. Onları düşündüğün zaman güçlü bir anne oluyorsun" diyor Nilda ve şöyle ekliyor: "Sonuçta arkanda sana destek olabilecek iki tane kız çocuğu yetiştirmişsin."
Ayrıldıktan sonra ekonomik olarak zorlu bir sürecin içine girildiğine dikkat çekiyor ve bu tür zorluklarla mücadele eden kadınlara yönelik çalışma alanları ve kurslar açılması, her yönden desteklenmeleri yönünde çağrı yapıyor.
Kadınların kendi hayatlarının sahibi olabilmelerinde kilit noktanın ekonomik özgürlüklerini ellerine almaları olduğuna da vurgu yapıyor. Sözlerini tamamlarken şöyle konuşuyor: "Bunun için de yine bizlere iş düşüyor. Anneliktir, evliliktir her konuda çaba sarf ettiğimiz gibi kendi paramızı kazanmamızın da çabasını vermemiz gerekiyor. Her yönden güçlü olmamız gerekiyor kısacası. Biz kadınlar her konuda güçlü olmak zorundayız. Başka şansımız yok, gerçekten başka şansımız yok."