Haber Üsküdar - Anıl Sebahaddin Uysal, Umut Aytekin Sayıner, Metehan Teke
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 21-23 Ekim tarihlerinde düzenlenen 7.Uluslararası İletişim Günleri / Dijital Çağda İletişim Eğitimi sempozyumunun 18. oturumunda dijitalleşme, medya, dil ve yeni gerçeklik konuları irdelendi. Beykent Üniversitesi'nden Doç. Dr. Çeyiz Makal Fairclough moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda Hakan Koluman, Dr. Öğr. Üyesi Nergiz Gündel, Dr. Öğr. Üyesi Duygu Özsoy, Dr. Öğr. Üyesi Aziz Tamer Güler ve Rabia Bulut birer bildiri sundu.
Hakan Koluman: "Medya doğru yanlış demeden her içeriği paylaşıyor"
Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Yüksek Lisans mezunu Hakan Koluman, "Hakikat Sonrası Çağda Medyada Kamu Yararı İlkesi" başlıklı sunumunda, hakikat sonrası çağın oluşumunda medya şirketlerinin kamu yararı yerine çıkar amacı gütmelerinin ilk sorun olarak ortaya çıktığını belirtti. Pierre Bourdie'den somut örnekler vererek konuyu açıklayan Hakan Koluman, dijital çağda içeriklerin zaman geçtikçe viral olması ve aşırı uyarılmış duyguların harekete geçirilmesi için oluşturulduğunu söyledi. Koluman, "İnternetin yayılım hızı ile beraber bu tip haberler, bizleri hakikat konusunda korkutucu bir tablo ile karşı karşıya bırakıyor. Yapılan araştırmalar sonucu internetin özellikle 2015 yılı sonrası farkındalık ve imkân yaratmaktan ziyade ticari bir çöplük haline geldiği görülüyor" dedi. Hakan Koluman, konu ile ilgili olarak son örneğini Donald Trump'ın "Bir İşi Bitirmek" kitabında yazdığı "Medya, ihtilafı hakikatten daha çok sevmiştir" sözünü açıklayan kampanyası üzerine verdi. Koluman, "Bu kampanyaya göre Donald Trump, kamu yararı için değil kârlılığı ön plana çıkartmak adına sürekli doğruluğu tartışmalı açıklamalarda bulunuyor. Amerika Birleşik Devletleri medyasında ise yapılan her açıklama anında paylaşılıyor ve hızlı şekilde insanların tüketimine sunuluyor. Ancak bu içeriklerin doğru yahut yanlış olması ve kamu yararı içermemesi tartışılmıyor. Birçok medya kuruluşu ve kanallar en büyük reyting derecelerine ulaşıyorlar. Bu da bizlere, reyting arttıkça hakikatin önemini yitirdiğini gösteriyor" dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Nergiz Gündel: "Öğrenciler iletişim fakültelerine Türkçe yeterliliği anlamında birtakım sorunlarla geliyor"
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Nergiz Gündel, "Dijital Dünyada İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Türkçe Dil Yeterlilikleri ve Yazma Becerilerinin Geliştirilmesi" başlıklı sunumunda şunları söyledi: "2020 TYT sınavında 40 Türkçe sorusu üzerinden Türkiye ortalaması 14, edebiyat için ise 24 soruda 4.7. Her sene birçok iletişim fakültesi açılıyor. Ve bunlar içinde çok düşük puanlar, düşük edebiyat ve Türkçe netleri ile alan okullar var. Bu öğrenciler yüksek öğretime Türkçe yeterliliği anlamında birtakım sorunlarla geliyor. Bu sorunları yok saymak yerine çare bulmalı ve yüzleşmeliyiz." Nergiz Gündel, bu soruna çözüm amaçlı birçok öneriyi dile getirdi. Müfredatlarda kuramsal ve sanata yönelik derslerin yanında, bazı okulların zorunlu Türk Dili dersine ek dersler koymaya çalıştığını söylerken, bazı okulların da bu dersi uzaktan eğitim olarak işlediğini ve bunun dili geliştirmeye yönelik bir durum olmadığını ifade etti. Nergiz Gündel konuşmasını şöyle sürdürdü: "Dil, yazmak ve soyut kategoriler halinde düşünmek demek. Soyut bilimleri geliştirmek adına öğrencilere uygulama yaptırmak gerekiyor. Bölümlere göre sözlü anlatım ve yazılı anlatım derslerinin sayısını arttırmak gerekiyor. Ayrıca, bu tip dersler yanında derslerin işleniş şekline göre kitap okutma, öykü okutma gibi etkinliklerin de yapılması gerekiyor."
Dr. Öğr. Üyesi Duygu Özsoy: "İletişim fakültesi öğrencilerinin yabancı dil öğrenme kapasitelerinin geliştirilmesi gerekiyor"
Atatürk Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Duygu Özsoy, "İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Dil Yeterliliklerinin Artırılmasına Yönelik Faaliyetler: Atatürk Üniversitesi Örneği" başlıklı sunumunda iletişim fakültesi öğrencilerinin yabancı dil öğrenme kapasitelerinin artırılmasını sağlamak için planlanan ve dil öğrenimini sınıf ortamından çıkararak dijital öğrenme edimi olarak genişleten proje hakkında bilgi verdi. Söz konusu projenin dijital yerlilerin kendi kuşaklarına özgü öğrenme yatkınlıkları bağlamında tasarlanma biçimini anlattı. Özsoy, "Yabancı dil yetersizliği hem yükseköğretimde kalite artışını yavaşlatmakta hem de mezun öğrencilerin istihdamının önünde engel yaratmaktadır. İletişim alanının hızla yöndeşen; yerel ve küresel ölçekteki, kültürel ve politik değişimlerin en somut şekilde yaşandığı; teknoloji yoğun alanlardan biri olduğu düşünüldüğünde bu alandaki dil öğretiminin önemi daha da artmaktadır dedi. Duygu Özsoy, Atatürk Üniversitesi tarafından geliştirilen, dil öğrenimini sınıf ortamından çıkaran projeyi anlattı. Projenin interaktif yöntemlerle ve teknoloji destekli dil öğretimi için tasarlamdığını ve uygulamaya konulduğunu söyledi.
Dr. Öğr. Üyesi Aziz Tamer Güler: "Tarih doğru ve yalanın mücadelesiyle yazılırken, yalan öne çıkmış hakikat ise güçsüzleşmeye başlamıştır"
İstanbul Ayvansaray Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Aziz Tamer Güler, "Antik Parrhesıa’dan Dijital Post-Truth’a" başlıklı sunumunda şunları söyledi: "Antik Yunan’dan günümüze dek ulaşan, önemli düşünür Foucault’un ayrıntılı bir şekilde ele aldığı Parrhesia, çağlar boyunca önemini yitirmemiştir. Bireyin bedelini ödeyeceğini bile bile, hatta ölümü bile göze alarak doğruyu söyleme durumu olarak tanımlanan bu kavram karşısında dijital çağla birlikte yalanı, yanlışı, hakikatin önemsizleşmesi durumunu anlatan güncel bir kavram olan Post-truth’u bulmuştur. Kral Oidipus’un gözlerini kör etmesini bir haberci aracılığıyla öğreniriz. Haberci başına gelecek olanları göze alarak haberi ulaştırır ve hiç ekleme yapmadan doğruyu anlatır. Kral dinlemez, inanmaz. Tarih doğru ve yalanın mücadelesiyle yazılırken, yalan öne çıkmış hakikat ise güçsüzleşmeye başlamıştır. Ağızdan her çıkanın doğru sayıldığı, etik olanın aynı zamanda güzel de sayıldığı dönemler yerini dijital çağla birlikte kaynağı bile belli olmayan yalanlara, felsefesi ve dayanağı olmayan düşüncelere bırakmıştır. Elbette ki yalanın tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Ancak yalan özellikle de post-modernizm sonrası çağda iyice öne çıkmıştır."
Rabia Bulut: "Teknolojik gelişmelerle birlikte sinemada yeni bir dönem yaşanmaktadır"
Üsküdar Üniversitesi'nden Rabia Bulut, Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan'la birilikte hazırladıkları "Gerçekliğin Dijital Dönüşümü: The Irıshman (2019) Filminin İncelenmesi başlıklı sunumunda şunları aktardı: "Estetiğe dair teknik ve teknolojik olarak ortaya çıkan gelişmelerle birlikte sinemada yeni bir dönem yaşanmaktadır. Yaşanan yeni dönemde gerçeklik eğilip bükülen, kurgulanan, oluşturulan bir şey olarak karşımıza çıkmaktadır. Süper kahraman filmlerinin kalitesinin artması, içeriğinin farklılaşması teknolojik yenilikler sayesinde olmaktadır. Dijital çağ, sinema ve izleyici noktasında her şeyi dönüştürmektedir." Rabia Bulut, çalışmada 2019 yılı yapımlarından Martin Scorsese'nin The Irishman filmini analiz ettiklerini ifade etti. "Hikâye anlatımında kalıplaşmış tepkilerin, olay örgüsünün dışına çıkarak kendi sinemasını devam ettirme noktasında ilerleyen Scorsese, teknik noktasında ise çağın teknolojik kazanımlarını kullanmaktadır. Al Pacino, Robert de Niro ve Joe Pesci’nin yer aldığı filmde karakterlerin gençlik hallerinde dublör yerine CRI tekniği kullanır. Kullanılan bu teknikle karakterlerin gençlik ve yaşlılık hallerini oyuncular kendileri canlandırmaktadır. Hikâye anlatımında bütünlüğü sağlamak açısında seçilen bu yol ne kadar mükemmel kullanılsa da bütünlük oluşturmada yetersiz kaldığı noktalar olmaktadır. Filmin online izleme platformu Netflix’te yayınlanması da bu dönüşümde endüstrileşmenin başat bir rol oynadığına işaret etmektedir" diyerek konuşmasını sonlandırdı.