Toplumsal cinsiyet kavramının net anlaşılması gerekli
Haber Üsküdar – İnci Üstün, Gizem Güven, Sinem Batu
Türkiye’de ve dünyada birçok ülkede kadın erkek eşitsizliği dikkat çekiyor. Birçok sorunun temelinde de cinsiyet eşitsizliğinin yattığı söyleniyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ne olduğunu ve sorunun çözümüne dair önerileri Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Yıldıray Kesgin ile konuştuk.
Ülkemizde de dünyada olduğu gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin olduğunu ve bu eşitsizliğin çözümlenebilmesi için önce kavramları doğru anlatmanın gerekliliğini ifade eden Kesgin, toplumsal cinsiyet kavramını, “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorununun kökeni toplumsal cinsiyet olarak tanımladığımız norm değerlerindedir. Bu norm değerleri her cinse ithaf edilen birtakım değerlerdir. Erkek erkek gibi olmalı, kadın kadın gibi olmalı o rollerin dışına çıktığı zaman da toplumsal baskı hissetmeli ve ayrıyeten kendisi de bu baskıdan dolayı utanmalı ya da rahatsız olmalı buna karşılık da kendini düzeltme ihtiyacı hissetmeli dediğimiz bir olgu aslında” şeklinde açıkladı. Örneklerine her an her yerde defalarca rastlayabileceğimizi belirten Kesgin, Toplumsal cinsiyet kalıpları içerisinde insan sıkışıyor ve hareket edemez hale geliyor ve ne yapacağını bilmiyor. Haliyle de bu rahatsızlık durumunun ortadan kaldırılması gerekiyor çünkü bu adalet sorununa yol açıyor. Sistemin getirdiği bir sürü problem var. Örneğin mülkiyet üzerinden düşünürsek dünyadaki kadınların mülk sahipliği yüzde 10, erkelerin ise yüzde 90 civarındadır. En başından böyle bir eşitsizlik meydana gelmiştir. Hepimiz para kazanmak için başımızı sokabileceğimiz bir evimiz olsun diye çalışıyoruz ” dedi. Yasalar karşısında kadın ve erkeğin eşit olmasına rağmen kadınların mülklerinin toplam mülkiyetin sadece yüzde %10’a denk geldiğine dikkat çeken Kesgin, Cumhuriyetten beri üç nesil geçmiş olmasına rağmen kadınların mülkiyetinin %10’dan daha yüksek olması gerekmez mi? Burada da bir yanlışlık var demek ki erkekler bir yerde hile hurda hırsızlık yapıyorlar. Sorunun en büyük kökeni buralardan geliyor” diyerek durumun sistemsel bir sorun olduğunun altını çizdi.
Toplum içerisinde iki kutuplu bir cinsiyet ayrımı var
İnsanların davranış normları içerisinde dengeyi bozacak farklı bir elementin görünür olmasının insanları rahatsız ettiğini belirten Kesgin, “Mesela bir kadının bacak bacak üstüne atması sorun olmuyorken bir erkeğin bacak bacak üstüne atmasına birileri kızıp sinirlenebiliyor, böyle rezillik, utanmazlık mı olur karşımda nasıl böyle oturabiliyorsun sen diyor. Bacak bacak üstüne atmak kadına ithaf edilen bir şey oluyor. Ve burada sıkıntı yaratan bir durummuş gibi algılanabiliyor” örneğini verdi.
Çözüm söylemin düzeltilmesi ve pozitif ayrımcılık
İlk çözümlerden bir tanesi söylemin düzeltilmesidir. Söylemleri birazcık yumuşatmamız gerekiyor. Mesela bunu çok alay konusu yapıyorlar ve bunun yanlış olduğunu savunanlara duyar kasmak olduğunu söylüyorlar. Bilim insanı denildi bilim adamı denmedi ondan sonra en son ekşi sözlükte gördüğüm kardan insan olsun diyenlere ne kadar duyar kasıyorsunuz elalem bile snowman diyor siz neyin derdindesiniz diyorlar diyerek söylemin önemine dikkat çeken Kesgin, kadın erkek eşitliğine ulaşabilmek için üzerinde çalışılması gereken yöntemlerden birinin pozitif ayrımcılık olduğunu belirtti. Pozitif ayrımcılığın dezavantajları yok etmeye yönelik verilen bir şans olduğunu ifade eden Kesgin, “Kadınlar içinde bir takım ayrıcalıklar olursa onlarda kendilerini dezavantajlı pozisyonlarından kurtarıp daha iyi yerlere gelebilme şansına kavuşabilirler” dedi. İzlanda’nın kadın erkek eşitliğine en çok yaklaşan ülke olduğunu belirten Kesgin, Almanya için dahi bu eşitliğin yakalanabilmesi için 200 yıl daha gerektiği söyledi.
Kadın kadın olduğu için güçlüdür
İletişimcilerin kadınların kadın olduğu için güçlü olduğunun imajını çizmesi gerektiğine değinen Kesgin, “daha önceki örneklere bakıldığında zaman ne kadar maskülen, erkeksi görünür davranırsa o kadar güçlü bir kadın olduğuna dair bir imaj çizilir. Kadın kadın olduğu için güçlü olabilmelidir. Bu imajı biz iletişimciler tarafından bu şekilde portreleri çizmeliyiz ve bu imajları insanlara aktarmalıyız. Güzel kadın olabilir, alımlı kadın olabilir, çalışan emekçi kadın olabilir bütün bu mesajları güç üzerinden verebilmeliyiz ve bu şekilde aktarabilmeliyiz” diyerek sözlerini bitirdi.