
Eğitimde fırsat eşitsizliği giderek artıyor
Haber Üsküdar: İrem Sultan Kaya
Türkiye’de eğitim alanında yaşanan fırsat eşitsizlikleri, öğrencilerin başarısını oldukça fazla etkiliyor. Özellikle farklı sosyoekonomik yapıya sahip öğrenciler arasındaki eşitsizlikler eğitimin kalitesini de olumsuz yönde etkiliyor.
Fırsat eşitsizliğinin önemli göstergelerinden birisi, özel okul sayısındaki artış. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan 2023-2024 eğitim yılına ait Milli Eğitim İstatistiklerine göre, Türkiye’de toplam 75 bin 476 okul bulunurken bunların 14 bin 352’sini yani yüzde 19’unu özel okullar oluşturuyor. 2002-2003 eğitim yılında özel okul sayısı bin 246’ydı. Son 22 yılda özel okul sayısı yaklaşın 12 kat artmış durumda. Bu rakamlar, özel okulların öğrencileriyle devlet okulları arasında fırsat eşitsizliğinin giderek arttığını gösteriyor.
Eğitimde fırsat eşitliği açısından bölgeler arasında da uçurum var. OECD tarafından 2024 yılında açıklanan “Eğitime Genel Bakış” başlıklı rapora göre, 15-19 yaş aralığındaki gençlerin eğitime katılım oranında ciddi farklılıklar var. Rapora göre, Türkiye’nin doğu bölgelerinde oran yüzde 60’lar seviyesindeyken batı bölgelerinde yüzde 80’lere çıkıyor. Bu eşitsizliğin sonuçlarını üniversite sınav sonuçlarında da görmek mümkün. En son 2021 yılında ÖSYM tarafından açıklanan verilere göre, üniversite sınavında Ankara, Eskişehir, Kırşehir, Denizli, Bursa listenin başında yer alırken; Kars, Şırnak, Artvin, Ardahan ve Hakkâri ise listenin sonunda yer alıyor.
OECD raporuna göre, Türkiye’de 18-24 yaş arası genç kadınların yüzde 41’i okula gitmezken bu oran genç erkeklerde yüzde 21’e düşüyor.
Öğretmen Pınar Sümeyye Şahin: “Eğitimin en büyük sorunu fırsat eşitsizliğidir”
Özel Eğitim Alan Öğretmeni Pınar Sümeyye Şahin ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, eğitimde fırsat eşitsizliğine ilişkin sorular sorduk.
Sizce Türkiye’de eğitimin en büyük sorunu nedir?
En büyük sorun bence fırsat eşitsizliğidir. Her öğrencinin eriştiği eğitimin kalitesine, yaşadığı yere, ailesinin maddi durumuna, hatta sınıfındaki öğrenci sayısına kadar değişiyor. Eğitimde adalet sağlanmadan, fırsat eşitliğini sağlamak mümkün değil.
Eğitimde öğrenci merkezli yaklaşımlar sizce yeterince uygulanabiliyor mu?
Ne yazık ki hayır. Teoride çok konuşuluyor ama pratikte uygulama şansı sınırlı. Kalabalık sınıflar, yoğun müfredat ve sınav odaklı sistem öğretmeni “anlat geç” noktasına itiyor. Öğrenciye göre şekillenen değil, sisteme göre şekillenen bir yapı var.
Okulunuzda fiziki koşullar (sınıf, laboratuvar, teknoloji vb.) yeterli mi?
Bazı temel eksiklerimiz var. Mesela sınıflar çok kalabalık. Teknolojik altyapı kısıtlı; projeksiyon ya da akıllı tahta olan sınıflar bile her zaman çalışır durumda değil. Bilgisayar laboratuvarı var ama donanım çok eski.
Öğrencilere özel ilgi göstermek için yeterli zaman ve ortamınız oluyor mu?
İstemekle oluyor gibi görünse de pratikte zor. 35-40 kişilik sınıfta bire bir ilgi çok sınırlı kalıyor. Rehberlik yapmaya çalışıyoruz ama zaman yetmiyor. Özel ilgiyi çoğu zaman teneffüslerde ya da okul çıkışlarında vermeye çalışıyoruz.
Kalabalık sınıflar öğretimi ne ölçüde etkiliyor?
Ciddi anlamda etkiliyor. Ses düzeni bile başlı başına bir problem. Öğrencilerin hepsine ulaşmak, tek tek soru sormak ya da grup çalışması yaptırmak çok zor. Sessiz bir öğrencinin kaybolması an meselesi.
Tükenmişlik ya da motivasyon kaybı yaşadığınız oldu mu? Nasıl başa çıktınız?
Oldu, elbette. Özellikle emeğin karşılığını göremediğimde ya da sistemsel engellerle karşılaştığımda… Ama öğrencilerin bir gülümsemesi, küçük bir teşekkür, bazen bir karne günü sarılması yeniden güç veriyor. Destekleyici bir öğretmen arkadaş grubum da var, birbirimize tutunuyoruz.
Öğrencilerde sıkça gözlemlediğiniz psikolojik sorunlar neler?
Kaygı bozukluğu, dikkat eksikliği, özgüven problemi çok yaygın. Sosyal medyanın olumsuz etkisiyle depresif ruh haline daha erken yaşta giriyorlar. Ayrıca aile içi problemlerden kaynaklı duygusal kopukluklar da oldukça fazla.
Öğrenciler arasında gözlemlediğiniz eşitsizlikler var mı? Nasıl baş ediyorsunuz?
Kesinlikle var. Öğrenciler arasında hem maddi hem de sosyal-kültürel anlamda ciddi eşitsizlikler gözlemliyoruz. Aynı sınıfta bir öğrenci özel dersle sınavlara hazırlanırken, diğeri evde internet ya da sessiz bir ortam bulmakta bile zorlanıyor. Bazılarının kitapları, beslenmesi, kalemi eksik oluyor. Kimisi okuldan sonra kurslara gidiyor, kimisi kardeşlerine bakmak zorunda kalıyor. Bu da doğal olarak başarıyı ve derse katılımı etkiliyor. Bu konu ile nasıl baş ettiğime gelecek olursak; öncelikle fark etmeye çalışıyorum. Sessiz kalan, içine kapanan öğrenciyi gözden kaçırmamaya çalışıyorum. Okulda elimden geldiğince materyal desteği sağlıyorum. Not yerine süreç odaklı geri bildirim vermeye çalışıyorum. Yani “Sen 100 aldın, sen 40 aldın” değil, “Sen çabaladın, gelişme gösterdin” diyerek motive etmeye çalışıyorum. Ve en önemlisi, eşit davranmaya değil, adil davranmaya çalışıyorum. Her öğrencinin ihtiyacı farklı çünkü. Kısacası, sistem düzeyinde çözülemeyen eşitsizlikleri sınıf içinde “insani dokunuşlarla” telafi etmeye çalışıyorum.
Fırsat eşitsizliğinin sonuçları nelerdir? Bu durum öğrenciler üzerinde akademik ve psikolojik açıdan ne gibi etkiler yaratıyor?
Esasen bu soruya verilebilecek çeşitli cevaplar var demek mümkün. Fakat genel olarak anlatmak gerekirse, maddi manevi desteğe sahip olmayan öğrenciler kendilerini birçok alanda yetersiz görme ve bu yüzden başarısız olabilme potansiyeline sahiptirler. Şöyle açıklayayım, kimi zaman bir öğrenci çeşitli yemekler tüketebiliyorken bir diğeri tüketemiyor ve bu bile onun zihninde utanç duygusu uyandırabiliyor ne yazık ki. Maddi olanağa sahip bazı çocuklar, bu eşitsizliklerden dolayı arkadaşlıklarına ayrımcılık yapabiliyor. Haliyle maddi imkânı daha az olan çocuk, diğer çocuklarla aynı düzeyde olmadığına inanarak okula gelmeme, arkadaş edinmeme, çekinme, küçümsenme gibi düşüncelere göre hareket ediyor. Zamanla bu tabii ki çocuğu okuldan soğutabilecek ciddi bir sorun. Sonucunda da eğitimde başarısız olan çocuklar bu başarısızlığı kendilerinde arayabiliyorlar. Çevresel faktörleri değil kendilerini suçlayabiliyorlar, yani örneğin “ben başarısızım, benim zekâm yok” gibi cümlelerle kendilerini suçlayarak gelecekte de akademik hayatlarını buna göre olumsuz etkileyebiliyorlar.
Günümüzde çoğalmakta olan özel okullar hakkında ne düşünüyorsunuz? Devlet okulları ile kıyaslama yapacak olursak fark nedir? Öğrenciler bu durumdan nasıl etkileniyor?
Bazı özel okulların sağladığı imkânlar açısından bakacak olursak, aslında olumsuz demek doğru olmayabilir. Genellikle özel okullarda sınıf mevcudu devlet okullarına oranla daha az ve eğitim alanında çeşitli aktiviteler ile teknolojik aletlerin kullanım zenginliği daha fazla. Bu durumdan faydalanabilen öğrenciler akademik açıdan daha avantajlıdırlar. Fakat özel okulları devlet okullarının şartlarıyla kıyaslamak pek doğru değil. Devlet okullarında sınıf mevcudunun 40-50 kişi olması verilen eğitimin verimini azaltmaktadır.
Eğitim masraflarının artması öğrencilerin başarısını nasıl etkiliyor?
Ekonomik kısıtlılığı olan ailelerde en büyük problemlerden birisi eğitim masraflarıdır. Beslenme ihtiyacı dışında ailelere yük olan bir konu da kitap, kalem gibi temel araç gereçlerin satın alınmasıdır. Örneğin bazı derslerde alınması zorunlu tutulan test kitapları öğrencilerin katılımını etkiliyor. Kimisi alamıyor, arkadaşının kitabından takip etmeye çalışanlar oluyor. Fakat öğretmen, öğrenciye kendi kitabından, kendi çözümünden artı ve eksi puanlaması yapıyor. Günden güne de artan masraflar öğrenciler arasında ayrımı daha belli ettiği için tartışma ortamı bile yaratabiliyor. Öğrencinin hem eğitimden hem sosyal yaşantısından geri kalmasına neden oluyor.
Ücretli olan sosyal etkinliklere katılım ne düzeyde? Örneğin maddi yetersizlikten dolayı katılamayan öğrenci fazla mı? Bu konuda bir destek sağlanıyor mu?
Etkinliklere katılım genellikle az oluyor. Bunun sebebi de şu, ilkokul ortaokullarda sık sık etkinlik yapılıyor ve maalesef ücretler uygun fiyatlı olmayabiliyor. Bu durumda, dar gelirli ailelerin belki bir kereliğine çocuğu üzülmesin diye gönderdiğine çok şahit olduk. Etkinlik yerine çocuğunun beslemesine para harcamak çok daha makul oluyor. Ayrıca sürekli etkinlik yapılması orta düzeyde gelire sahip ailelerin bile geri durmasına sebep oluyor açıkçası. Ebeveynler sürekli olarak parayı etkinliklere harcamak istemiyor. Bu sebeple katılım sağlayan çocuklar genellikle durumu iyi olanlar oluyor ki bu sayı da çok fazla değil. Destek konusuna gelirsek bazı okullarda bireysel olarak destekler tabii ki var fakat sistematik olarak sürdürülebilir bir destek çalışması yok.
Eğitimdeki eşitsizlikleri azaltmak için neler yapılabilir?
Ekonomik durum, coğrafi konum, öğretmenlerin öğrencilere yaklaşımı, bazı okullarda destek sağlanması gibi birçok faktör bu eşitsizliklere katkıda bulunuyor. Bu sorunlara kalıcı çözüm ancak uzun vadeli stratejilerle mümkündür. Öncelikle, yoksul kesime donanımlı öğretmenler ve teknolojik altyapılar sağlamak gereklidir. Öğrencileri sadece sınav ile sınamak yerine farklı etkinliklere katılımlarını sağlayarak destek olmak daha önemli. Bunların ücretsiz olması da gerekiyor tabii ki.