İklim krizi derinleşiyor
29.05.2025 10:38

İklim krizi derinleşiyor


Haber Üsküdar: Hakan Tanrıverdi

Her gün yazılı ve görsel basında, sosyal medya ağlarında, küresel iklim krizi her kesimden insanlar tarafından konuşuluyor ve tartışılıyor. Dünyanın iklim sisteminde insan faaliyetleri nedeniyle meydana gelen değişiklikler iklim krizini oluşturuyor. Özellikle fosil yakıt kullanımı, ormanların yok edilmesi ve endüstriyel faaliyetler sonucu atmosfere salınan sera gazları küresel ısınmaya yol açıyor. Bu da iklimin dengesini bozuyor.

Tehlike ne zaman başladı?

İklim değişikliği, sanayi devrimi sürecinde insan kaynaklı etkiler nedeniyle 18. Yüzyıl sonlarından itibaren hız kazandı. 20. yüzyılın ortasından itibaren karbondioksit ve metan gazı salınımı tehlikeli seviyelere ulaştı. 1988’de kurulan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 1990’dan bu yana her raporunda iklim krizinin etkilerini açık biçimde ortaya koyuyor.

 

İklim değişikliği söylemden ibaret değil

İklim değişikliğinin başlıca kanıtları şu şekilde sıralanıyor: Küresel ısınma, kuraklık, su krizi, fırtına, sel, orman yangınları gibi doğal afetlerde artış, buzulların erimesi sonucu deniz seviyesinin yükselmesi, tarım alanlarının azalması, ekosistemin dengesinin bozulması.

Paris İklim Anlaşması umut ışığı oldu

Paris İklim Anlaşması, 12 Aralık 2015’te Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında 196 ülke tarafından kabul edildi. Anlaşma, küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırmayı hedefliyor. Anlaşma, sera gazı emisyonlarının azaltılması; yeşil enerji yatırımlarının artırılması; gelişmekte olan ülkelere mali destek sağlanması; ülkelerin her 5 yılda bir iklim planlarını güncellemesi gibi hedeflere sahip.

Türkiye, anlaşmayı ilk aşamada imzalasa da uzun süre Meclis gündemine almadı. Nihayet anlaşma 6 Ekim 2021’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından onaylandı. Aynı yıl 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi açıklandı.

İklim Kanunu hazırlığı

İklim Kanunu Teklifi, Türkiye’nin Paris Anlaşması doğrultusunda sera gazı azaltımı ve iklim uyumu için kapsamlı bir yasal çerçeve oluşturmayı amaçlıyor. Kanun teklifi halen TBMM gündeminde ve 2025 yılı içinde Meclis’te görüşülüp yürürlüğe girmesi bekleniyor. Teklifte, karbon piyasası kurulması, yeşil finansman mekanizmalarının geliştirilmesi, iklim riski olan yatırımların denetimi, sanayi, ulaşım ve enerji sektörlerine emisyon sınırı getirilmesi, belediyelere, özel sektöre ve bireylere karbon ayak izi azaltımı konusunda yükümlülükler getirilmesi gibi önlemler yer alıyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İklim Kanunu’na neden gerek duyulduğunu ve kanunun neler getireceğini 14 soru ve cevaptan oluşan bir açıklamayla kamuoyuna duyurdu.

Doğal tarım yapan Mehmet Tülüce, deneyimlerini paylaştı

Mehmet Tülüce, Osmaniye’de doğal tarım yapıyor ve iklim değişikliğinin tarıma yansımalarını azaltmak için mücadele veriyor. Tülüce, yaptığı bütün çalışmaları sosyal medyadan takipçileri ile sürekli paylaşıyor. Kendisinin, Instagram’da 6 bin, X platformunda ise 54 bin civarında takipçisi bulunuyor.

Mehmet Tülüce ile hem yaptığı doğal tarımı hem de iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğini konuştuk, ne tür önlemler aldığını sorduk. İşte Haber Üsküdar’a yaptığı açıklamalar:

“Ben Osmaniye’de hem tarımla hem de hayvancılıkla uğraşıyorum. Çiftliğimde arı, tavuk, ördek, hindi, keçi, koyun gibi geniş yelpazede hayvanlarım var. Bunun yanı sıra 41 çeşit meyve ağacım,15 çeşit narenciye ağacım mevcut. Zeytin ağaçlarım ve sebze ekimiyle de meşgul oluyorum. Bu çiftlikte üretmiş olduğum ürünleri isteyenlere satarak hem para kazanıp hayatımı devam ettiriyorum hem de insanların doğal gıdalara ulaşmasını sağlıyorum.

Ülkemizde tarımla uğraşan birçok çiftçi sorunlar yaşıyor. Bunları duyuyoruz. Benim bulunduğum bölge olan Osmaniye, Hatay ve Dörtyol Havzası’nda iklim değişikliği sonucunda yaşanan hava olaylarından çok fazla etkileniyor. Bu sene ilk mahsul kaybımızı mart ayında yaşadık ve narenciye ağaçlarım, keçi boynuzu ağaçlarım kurudu, mahsul telef oldu. İkinci kaybımız nisan ayında yaşandı, sıcaklığın ani düşüşü sonucunda domates, karpuz ve kabak mahsullerim telef oldu.

Osmaniye bölgesinde bu sene sıcaklıklar mart-nisan aylarında -7 dereceye kadar düştü. Son 30 yılda böyle bir düşüş yaşanmamıştı. Bu hava olayları tarımda büyük sorunlar yaşayacağımızın ayak sesleri olarak algılanmalıdır. Ben kendi çiftliğimde kuraklığa karşı bazı önlemler alıyorum, bunları sıralarsam;

Yağmur havuzu: Bir kuyu açarak, bahar aylarında yağan yağmur sularını biriktirip, yazın yağışlar azalıp kuraklık başlayınca ağaçların sulamasında kullanıyorum.

Yağmur hendekleri: Boş olan arazide hendekler açarak, suyun kayıp gitmesini engelliyor ve birikmesini sağlıyorum.

Malçlama yöntemi: Ağaçların ve bitkilerin dibine adeta bir yorgan gibi, yaprak, ot, dal vs. bitkileri sererek, suyun akıp gitmemesini sağlıyorum. Bu teknik hem suyu bitkinin üzerinde tutuyor hem de toprağın nemli kalmasını sağlıyor.

Bizler çiftçiler olarak bazı önlemler alıyoruz ancak bu işin çözümü meracılığın teşvik edilmesi, fosil yakıt kullanılmaması ve sera gazı salınımının azaltılmasıyla çözülebilir. Şu anda Meclis’te İklim Kanunu Teklifi görüşmeleri yapılıyor ancak bu teklif sadece Karbon ticaretiyle sınırlı kalıyor, ayrıca herhangi bir yaptırım da gözükmüyor. Teklife göre karbon salınımı çok olanlar az olanlara para ödeyecek, bu ödenen para ile yeşil enerji yatırımları yapılacak. Benim bu kanundan yaralanabilmem için metre kare bazında ölçümler yaptırmam lazım ve bu testlerin bana maliyeti 10-15 bin TL’yi buluyor, peki bana ödenecek tutar ne kadar olacak derseniz tahminen 5 bin TL civarında. Yani benim yararlanma şansım yok.