Sığınmacılar zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor
16.12.2020 20:18

Sığınmacılar zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor


Haber Üsküdar – Ravza Nur Kansız

Çatışma, savaş, şiddet ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edilen insanların sayısı küresel çapta rekor düzeylere ulaşırken; Türkiye, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmayı sürdürmektedir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UHCR) güncel verilerine göre, Türkiye 3.6 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra 370.000’e yakın diğer uyruklardan sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Musa Alibrahim, Dilşat Barekat, Fadima Sayit ve Süreyya Hüseyni Türkiye'deki sığınmacıların yaşadıkları sorunları anlatıyor.

“En büyük sıkıntıyı dil bilmediğimiz için yaşadık”

Savaştan önce varlıklı bir aileden geldiğini ve maddi açıdan hiç yokluk çekmedikleerini belirten Musa Alibrahim, Türkiye’ye sığındıktan sonra yaşadığı en büyük zorluğun dil bilmemek olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Savaşta aile büyüklerimizi kaybettik, eşim ve çocuklarımla Türkiye’ye sığındık. Önce Hatay’a gittik. 2 sene kalıp Trabzon’a geçtik. 6 yıldır da Trabzon’dayız. En büyük sıkıntıyı dil bilmediğimiz için yaşadık. Eşim hasta, derdimizi anlatmakta çok zorlandık. Yaşadığımız bir diğer zorluk ise topluma dahil olamayışımızdı. Belki dil bilmediğimizden iyi iletişim kuramadık. İnsanlar da bizi Suriyeliyiz diye sevemedi. Girdiğim çoğu işte çocuk gibi azarlandım. En ufak hatada bağırıp çağırırlardı.”  

“Sığınmacılara ucuz işçi gözüyle bakılıyor”

Türkiye’ye geldiğinde sıfırdan bir hayata başlama mücadelesinin zorluğundan ve bu zorlukla nasıl mücadele ettiğinden bahseden Musa Alibrahim, sözlerine şu şekilde devam etti: “Suriye’den Türkiye’ye geldiğimizde ilk olarak Hatay’a yerleştiğimizi söylemiştim. Savaştan önce mal, mülk sahibiyken bir anda elimizdeki avucumuzdaki her şeyi kaybettik. Eşim ve çocuklarımla beraber Hatay’da bir odalı ev bulduk, yerleştik. Hemen iş aramaya koyuldum. İnşaat malzemeleri satan bir yerde işe girdim. Mal taşıyordum, arabaya yüklüyordum. 1000 lira vereceğiz dediler. Ay sonunda 500 lira aldım. Hafta sonları bağ bahçede günlük işlere gittim. Gün sonunda ya paramı vermediler ya da söyledikleri paraların yarısını tutuşturdular elime. Ben o zaman anladım ki, sığınmacılara ucuz işçi gözüyle bakılıyor.”

“Mesleğimi yapamayacağımı kabullendikten sonra bir yerde ütü işine girdim”

İş bulma konusunda muzdarip olan bir diğer sığınmacı ise Dilşad Barekat. Humus’ta kimyager olduğunu söyleyen Barekat şunları anlattı: “Türkiye’ye geldikten sonra Suriyeli olduğum için hiçbir yerde iş bulamadım. Mesleğimi yapamayacağımı kabullendikten sonra bir yerde ütü işine girdim, temizlikçilik de yapıyorum. Çocuklarım iyi bir eğitim alsın diye Bursa’ya geldik. Yaşamak için koşullar zor, para lazım. Onlar için ayakta duruyorum.”

"Kaçak geldiğimiz için kimliğimiz de olmadı”

Bir başka sığınmacı da Fadima Sayit. Fadima Sayit bize sığınmacıların bir başka sorununu anlatıyor: “Adım Fadima Sayit, 61 yaşındayım. Kocamı gençken kaybetmiştim, oğlumu da savaşta kaybettim. Bana emanet iki torunum kaldı. Türkiye’ye bir tanıdıkla beraber kaçak yollarla geldik. Kaçak geldiğimiz için kimliğimiz de olmadı. Kanser hastasıyım. Kimlik yok, hastane yok, tedavi yok.” Kaçak yollarla ülkeye giren sığınmacıların hepsi kimlik sorunuyla yüzleşiyor. Kimliksizliğin en büyük sıkıntısını sağlık alanında yaşayan sığınmacılar ise çaresizce dertlerine derman arıyor.

“Başıma daha kötü ne gelir diye düşünürken…”

Ülkelerindeki savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen sığınmacıların bundan sonraki süreçte psikolojik savaşla mücadeleleri başlıyor. Sığınmacı Süreyya Hüseyni kendi mücadelesi şöyle anlatıyor: “Bombalar havada uçuşurken bir tanesi evimize isabet etti. Annemi o an kaybettik. Nişanlıydım o zamanlarda, nişanlım da 1 ay sonra öldü. Kız kardeşimi de alıp Türkiye’ye geldim. Eskişehir’de yaşıyoruz. Başıma daha kötü ne gelir diye düşünürken, çalıştığım yerde patron tecavüz etmeye çalıştı. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı, her sabah uyandığımda bugün başıma ne gelecek diye düşünüyordum. Her an ölecek gibi hissediyordum. Hiç mutlu olamadım. Çünkü benim için mutluluk korkmadan yaşamak. Kadın Sağlığı Danışma Merkezi açılınca psikolojik olarak biraz daha rahatladım, son zamanlarda daha iyiyim.”

Hayal kırıklıkları ile sonlanan umutlar

Savaşa tanık olan, gözleri önünde yakınları dahil birçok yurttaşının ölümlerini gören, evsiz-yurtsuz-vatansız kalan, tüm kayıpları geride bırakıp göçe koyulan, eşi-kardeşi-çocukları veyahut kendisi için ayakta kalmaya çalışan, sıfırdan başladıkları hayatlarında türlü sıkıntılarla uğraşan sığınmacıların, mücadeleleri yıllarca sürüyor. Yaşadıkları sorunlar duygusal travmalara yol açıyor ve kurdukları düzenlerini alt üst ediyor. Kaçış esnasında aile, kültür, ekonomik statü, sosyal roller ve destek sisteminin kaybının yanı sıra, gittikleri ülkeye varana kadar yaşadıkları tehlikeli yolculuk, finansal sıkıntılar ve yeni bir ortama alışmakta yaşanılan uyum problemleri göze çarpıyor. Sığınmacılar, göç ettikleri ülkelere bir umut ile bağlanıyorlar, önceki tüm sıkıntılarını bu umudu besleyerek aşmaya çalışıyorlar ve sonuçta hayal kırıklığına uğruyorlar.