Gazeteci Ayşemine Alioğlu: Afganistan'da Taliban'dan önce de kadınlar için yaşam zordu
26.09.2021 22:02

Gazeteci Ayşemine Alioğlu: Afganistan'da Taliban'dan önce de kadınlar için yaşam zordu


Haber Üsküdar - Merve Şişman

Afganistan’ın Taliban’ın kontrolüne geçmesinin ardından bölgeye giden ilk Türk kadın gazeteci olan Yeni Şafak gazetesi muhabiri Ayşemine Alioğlu ile Afganistan deneyimlerini ve bölgeden geçtiği haberleri konuştuk.

Yeni Şafak Gazetesi Muhabiri Ayşemine Alioğlu, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen söyleşide, Afganistan’da kaldığı 18 günlük süre boyunca yaşadıklarını, tanıklıklarını ve karşılaştığı zorlukları dile getirdi. Alioğlu, bölgede yaşadığı sorunlar nedeniyle üç tercüman değiştirdiğini, ayakkabısının içine para sakladığını ve Afganistan sınırından Kabil'e ulaşmak için aracılara yüksek miktarda ödeme yapmak zorunda kaldığını ifade etti.

"Paraları ayakkabımın içine saklamıştım"

Afganistan yolculuğuna çıkmadan önce gerçekleştirdiği hazırlıklardan bahseden Ayşemine Alioğlu, bölgenin kültürel yapısına hakim olmasının kendisi için önemli bir avantaj oluşturduğunu dile getirdi. Alioğlu, “Orası benim en büyük hayalimdi. Benim ailem 1982’de Afganistan’dan Türkiye’ye göç etmiş. Afganistan’da yerleşik Özbek bir aileden geliyorum, oranın kültürüyle büyüdüm. Gündem toplantımızın olduğu bir gün, genel yayın yönetmenimiz ‘kim gitmek istiyor’ diye sesli düşünüyordu, gitmek istediğimi söyledim. Konsolosluktan vize almak gibi resmi adımlardan sonra gitmek için hazırlanmaya başladım. Pakistan üzerinden Afganistan sınırına kadar sorunsuz bir yolculuk geçirdik. Afganistan sınırından itibaren güvenlik nedenlerinden dolayı tedirgin olduğumuz durumlara şahitlik ettim. Sınırda kontroller olduğu için ayakkabımın içine para saklamıştım. Bölgeye ulaştığımızda Türk Büyükelçiliği bizimle iletişime geçti, hepimizin aynı otelde kalmasının daha güvenli olabileceğini söylediler. O yüzden ‘Kabil Star’ oteline geçtik. Ardından haber arayışlarına başladım” ifadelerini kullandı.

“Kabil sakindi, önyargılarımı sorguladım”

Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, “29 Ağustos’ta ‘Yeni Şafak Afganistan’da’ haberiniz vardı. Kabil’in durumunu haberleştirdiniz, Kabil sakin miydi?” sorusunu gazeteci Ayşemine Alioğlu şöyle yanıtlıyor: “Çok mu önyargılıyım diye düşündüm. Şoförümle birlikteydim. Şoförüm aynı zamanda tercümanımdı. Başta ben üç tercüman değiştirdim, orada biraz sıkıntı oldu. Arabada bir kadın bir erkek olmamıza rağmen Taliban bizi hiç durdurmadı. İçeride kadın olduğunu görünce bizi görmek dahi istemiyorlar. Kabil sakin görünüyordu ve insanlar normal hayatlarına devam ediyordu.”

“Afgan halkı önceki yönetimden de memnun değildi”

Gazeteci Alioğlu, Prof. Dr. İrvan’ın Afgan halkının Taliban’a bakışına dair sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Taliban yönetimi konusunda halkta net bir tavır yok henüz, bir bekleme durumu var. Önceki yönetimden çok rahatsızlardı. Ben oraya gitmeden önce de içeriden bilgi aldığım bağlantılar da bunu ifade ediyordu. Taliban’ı rahatlıkla eleştiren insanlar, özellikle kadınlar gördüm ama insanlar aynı zamanda eski yönetimden de şikâyet ediyordu. Bir kadın kuaförüne gitmiştim. Kuaförün şöyle ifadeleri vardı, ‘eski yönetimde ben vergi vermek için bile üç ayrı yere rüşvet veriyordum".

"Taliban’dan önce de kadınlar için yaşam zordu"

Afganistan’daki yönetim değişikliğinin günlük yaşamda ne gibi değişikliklere neden olduğunu sorduğumuzda gazeteci Ayşemine Alioğlu şu şekilde cevap veriyor: “İlk günler biz arabayla gittiğimizde müzik dinleyebiliyorduk ancak daha sonra yasaklandı, etraftan yalnızca Taliban marşlarını duymaya başladık. Ayrıca kısıtlamalardan bahsedeceksek, restoranlarda kadınlar ve erkekler ayrımı için paravan tarzı şeyler vardı, halk Taliban’dan çekindiği için bazı şeyleri kendi kendine yapıyordu. Bir restoranda Taliban değil ama sıradan insanlar benim orada oturmamı istemedi. Yanımda tercüman ve iki kişi daha vardı. Orada bir kadın olarak erkeklerle aynı masada oturmam nedeniyle gözlerine battım insanların. Sadece Taliban değil, Afgan halkının kadına olan bakışı çok farklı. Afganistan çok geleneksel bir toplum. Yani aslında kadınlar önceden de çok özgür değillerdi. Bunu söylediğim zaman herkes ‘Taliban’ı mı savunuyorsun?’ diye soruyor. Hayır, tabii ki. Bundan bahsetmiyorum. Ama kadınların orada vali olması, avukatlık yapması, aşçılık yapması gibi vesaire bunlar ciddi mücadele gerektiren durumlar. Yani oradaki halkı anlatmak gerçekten çok zor. Ben Afgan bir ailenin evine gittim. Ailenin çocukları Amerikan okullarına gitmiş. Erkekler, bizim pantolonumuza falan karışmasınlar yeter diye düşünüyorlar. Düşünce yapıları bu. Kaldığım otelde ise beni gören Taliban askerleri hiçbir şekilde karışmıyordu. Konuyu sadece dar açıdan almamamız gerekiyor. Esasında gerçekten Afganistan’da kadın olmak çok zor."

“On yaşındaki çocuklar bile uyuşturucu kullanıyor”

Dünya yönetim değişikliğine odaklanmışken Afgan halkının Taliban dışında da başka pek çok sorunu olduğunu dile getiren Ayşemine Alioğlu, ülkede ciddi bir uyuşturucu sorunu olduğuna dikkat çekiyor. Alioğlu, Kabil sokaklarında karşılaştığı manzarayı şöyle anlatıyor: "Ülkenin belki de ortalama yüzde yetmişinin uyuşturucu bağımlısı olduğu bir yerden bahsediyoruz. Ben ara sokaklarda en fazla on-on iki yaşında olan çocukların uyuşturucu madde kullandığını, sattığını ve göz altlarının mosmor olduğunu gördüm. İşsizliğin, rüşvetin, madde kullanımının ve birçok sorunun olduğu bir yer burası. Kırk iki yıl önce dedemin orada olduğu zamanlara dair anlattığı uyuşturucu konusundaki olaylar da buna benzerlik gösteriyordu. Afgan halkı kırk yıldan uzun süredir savaştan uyuşturucu bağımlılığına kadar uzanan ve çözülemeyen sorunlarla yaşıyor.”

“Kadınlar devlet başkanlığına girmeye çalıştılar”

Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın Taliban karşıtı eylem düzenleyen kadınlara yönelik şiddet görüntülerini hatırlatmasının ardından Ayşemine Alioğlu, “Taliban insanlara nasıl davranacağını, toplumsal olaylara nasıl müdahale edileceğini bilmiyor, kadın erkek diye ayrıştırmaya gerek yok. Bununla birlikte medyanın bazı konularda manipülasyon yaptığını düşünüyorum. Kadınların haklarını savunduğu, seslerini çıkardığı bir eylem olmuştu. Ellerinde dövizlerle Taliban’ın üstüne yürüyen kadınlar rahatlıkla ‘gidin buradan, defolun’ gibi ifadeler kullanmalarına rağmen Taliban’ın bir müdahalede bulunmadığını gördüm.” dedi. İrvan’ın ‘sosyal medyada kadınlara uygulanan şiddeti gördük’ ifadesinin ardından gazeteci Ayşemine Alioğlu konuşmasına şöyle devam ediyor, “Kadınların bir grubu eylemin sonuna doğru dağılmadı ve devlet başkanlığına girmeye çalıştılar. O zaman kadınlara müdahale oldu. Devlet başkanlığına saldırıda bulundular, buna hiçbir yerde izin verilmez.”

“Afganistan’da ne değişti, ne değişmedi görmek istedim”

Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, "Girilemez denilen Vardak’a girdik’ şeklinde 7 Eylül 2021 tarihinde bir haberiniz var. Vardak’ın özelliği nedir?” sorusuna Ayşemine Alioğlu şu şekilde yanıt veriyor: “Orası uyuşturucunun döndüğü ve bir araba oradan geçtiğinde durdurulup, arabayı çalıp gidilen bir yermiş. Her beş yüz metrede bir karakolun olduğu, girişlerin ve çıkışların çok zor olduğu bir yer. Ben aslında oraya gidip ayrı bir noktaya değinmek istedim. Herkes Taliban ile görüşüyordu, haberler hep Kabil hakkındaydı. Ben de biraz oradaki insanların nabzını tutmak istedim. Afganistan’da ne değişti, ne değişmedi onu öğrenmek, görmek istedim. 18 gün kaldım Afganistan’da, yine de yetersiz olduğunu düşünüyorum. Afganistan hakkında gerçeğe en yakın haberleri yapabilmek için orada uzun süre, belki en az bir yıl kalmak gerekiyor."

“Afganistan ile ilgili unutamadığım üç şey var; on yaşındaki torbacı çocuklar, bebeklerini bize vermeye çalışan kadınlar ve gidenlere kırgın olan insanlar”

Son olarak Afganistan’daki durumu ve ülkenin geleceğini değerlendirmesini istediğimiz Ayşemine Alioğlu, bölgede gördüklerinden yola çıkarak şöyle diyor: “Ben Afganistan'dan geldiğimden beri uyumakta zorluk çekiyorum. Oradayken elinde bebeği olan kadınlar çocuklarını kucağıma verip, ‘çocuğum kurtulsun’ dediler. İnsani olarak çok zor bir durum. Ben arabada fotoğraf çekiyordum. İnsanlar sordular ‘nereden geliyorsunuz?’ diye ve Türkiye’den geldiğimizi öğrenince kucağındaki bebeği uzatan bir kadın ‘çocuğumu alın’ dedi. Çok etkilendim. Bir anne çocuğunu nasıl verir? Üstelik hiç tanımadığı bir insana. İnsanın aklı duruyor o an. Afganistan ile ilgili unutamadığım üç şey var; 10 yaşındaki torbacı çocuklar, bebeklerini bize vermeye çalışan kadınlar ve gidenlere kırgın olan insanlar. Son tercümanım bir eczacıydı. Ressam bir genç kız ile yaptığımız görüşmenin ardından tercümanım bir hayli üzülmüştü. Sonrasında nedenini sorduğumda, ‘O gidince Afganistan’da kim resim çizecek? Yazar, şair, ressam giderse ‘burada kim kalacak?’ demişti. Afganistan’da yaşayıp gördüğüm bu anları hiç unutamıyorum.”