Gazeteci Miray Baklacı: İlk düşündüğüm şey, bu afet değil bir kıyametti
Röportaj: Çağla Aydın
6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli iki depremin ardından bölgeye birçok gazeteci gitti ve bölgeden günlerce haber geçti. Gidenler arasında yerel medyadan gazeteciler de vardı. Ben de bu röportaj için Kocaeli Gündem isimli yerel haber sitesi yazı işleri müdürü olan Miray Baklacı ile görüştüm.
Merhaba, kendinizden bahseder misiniz?
Ben Miray Baklacı. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji ve yine Anadolu Üniversitesi Medya ve İletişim mezunuyum. Tam olarak 12 yıldır basın mensubu olarak çalışmaktayım. Çeşitli yerel gazetelerde çalıştıktan sonra, şu an artık iki ortağımla birlikte Kocaeli Gündem internet haber sitesinin sahibi olarak meslek hayatıma devam ediyorum.
Mesleğe nerede başladınız?
Mesleğime Kocaeli’deki yerel bir gazete olan Çağdaş Kocaeli gazetesinde başladım, ardından başka bir yerel gazete olan Kocaeli gazetesinde devam ettim. Şu anda da kendi internet gazetemde Yazı İşleri Müdürü olarak devam etmekteyim.
Deprem bölgesine vardığınız da ilk izlenimleriniz neler oldu?
Deprem bölgesine ilk olarak, depremin 3. günü ortaklarım Hakan Süer ve Göksel Yılmaz ile yardım tırı götürmek üzere gittim. Gece Hatay’a, oradan Gaziantep’e, daha sonra Kahramanmaraş’a ulaştık. İlk düşündüğüm şey bu afet değil bir kıyametti. Yollar yıkık, evler yıkık, insanlar acı dolu… 4 gün sonra bölgeden ayrılırken çok üzgündüm, o acıyla baş etmek zorunda kalan insanları bırakıp evime dönmek beni vicdanımla kavgaya sürükledi. Herkes perişan, herkes sokaklarda, polisler, askerler, tüm yardım ekipleri koşturuyor, arama kurtarma ekipleri canla başla bir nefese ulaşmaya çalışıyordu.
Deprem bölgesindeki en önemli eksiklikler nelerdi?
Ben bölgeye hem depremin ilk günleri hem de 2 hafta sonra olmak üzere gittim. Şimdi tekrar yola çıkacağız ve yine orada görev alacağız. İlk günden itibaren gözlemlediğim birçok şey oldu ancak bunlara eksiklik diyemeyeceğim. Maalesef koşullar ve depremin hem şiddetinin hem de etkilediği alanın büyüklüğü o bölgedeki insanların belki de en büyük talihsizliklerinin ikincisiydi. İlki ise, binaların yapımında kullanılan malzemelerin eksikliği! Düşünün ki Hatay gibi bir medeniyet şehri yerle bir olmuş, ancak Hatay’a ulaşabileceğiniz tüm yollar da yerle bir olmuş. Havaalanı çökmüş, dağlardan gidebilirsen gidebiliyorsun ki bu da çok zordu, hava şartları berbat ve inanılmaz bir yağmur, inanılmaz bir soğuk. Herkes seferber olmuştu ancak 11 ilden bahsediyoruz. Bu dünya tarihinde olmayan büyük bir felaket gerçekten. İmkânları, 11 ile seferber ettiğinizde haliyle ve maalesef yeteri kadar güzel neticeler alamadık. Birçok yere ulaşılamadı. Birçok insanımız kurtarılamadı.
Gazeteci kimliğiniz dışında bir insan olarak oradayken başınıza gelen ve sizi çok etkileyen bir olayı anlatır mısınız?
İlk olarak Hatay Samandağ’a geçtim. Dağ yollarından ulaştığımız bu ilçede bir kurtarma ekibinin enkaz başındaki çalışmasını izledim. Oraya vardığımda arabamızı durdurduğumuz ilk yer bir enkaz başıydı yani. Ben 1999 Gölcük depremini yaşayan bir çocuktum ve çok şükür Gölcük depremini travmalar yaşamadan atlattım. O yüzden bu enkaz başında durmak bana kolay görünmüştü, nasılsa daha önce de enkaz görmüştüm! Ama öyle olmadı, bir anda bir ses, ‘Sessiz olun!’ diye bağırdı ve bir düdük öttü. O an tüm sesler kesildi ve herkes nefesini tuttu. Ve o ses yine ‘Sesimi duyan var mı?’ diye bağırdı. O an saliseler içinde yaşadığım o duygu selini size nasıl anlatırım bilmiyorum. Birden tak tak tak bir demir sesi duyuldu. Herkes çığlık çığlığa, Allah’ım çok şükür ses geldi, evet biri var ve yaşıyor. Ama görevli, demirin rüzgardan dolayı çarpabileceğini söyledi ve ‘Sesimi duyuyorsan iki defa vur’ dedi. Ve o ses 2 defa daha vurdu. ‘Sesimi duyuyorsan 3 kere vur!’ Ve o ses 3 kere daha vurdu. O an ağlamaya başladım ve biz dışarda nefes alırken, o canımız enkaz altında belki de nefes alabilmesi için küçük bir alana sahip, biz montlarımızla ama o canımız belki de tir tir titriyor betonların arasında. Acaba çabucak çıkarılacak mı? Çok üşüyor mu? Çok korkmuştur, kim bilir yalnız da değildir diye diye o enkaz başında saatler geçirdim. Sonu mutlu bitti çok şükür. O canımız enkaz altında, biz enkaz başında, yüreklerimiz darmaduman, acı ve sevinçle dolu hislerle devam ettik yollarımıza.
Bir gazetecinin deprem bölgesinde öncelikleri neler olmalı, ne şekilde hareket etmeli?
Öncelikle insanların çok ama çok büyük bir acıyla çarpıştıklarını unutmamak lazım. Bu nedenle size gelebilecek her türlü tavır ve tepkiyi sakince karşılamanız gerekiyor. Çünkü insanlar ya sizden medet umuyor, ya sizlere çatıyor çünkü orada herkes yaralı, acılı, siz ise dışardan gelen, onları izleyen, gözlemleyen bir kimliktesiniz. Herkes yaşadıklarını anlatıp kendini ifade etmeye çalışırken, onlara karşı sabırlı ve anlayışlı olmalısınız. Bir tepkiyle karşılaştığınızda bunun şahsınıza olmadığını idrak etmelisiniz, sizi tanımıyor bile, neden size tepki duysun ki? O sizin mesleki kimliğinize isyanda bulunuyor ya derdimi anla ya derdimi anlat diyor.
Hangi bölgelere gittiniz? Sizce felaketin boyutu nerede daha yüksekti?
Tüm ilçe ve köyleri dahil Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye, Kilis, Adana ve Suriye’de İdlib’e gittim. Bu illerin içinde en büyük boyutta yara alan kesinlikle Hatay’dı. Kahramanmaraş ve Adıyaman da ikinci sırada diyebilirim. Suriye’de köylerde birçok ev yıkık, birçoğu da hasarlıydı. Gaziantep merkezde çok hasar olmamakla birlikte köyleri yerle bir olmuş maalesef. Osmaniye, Kilis ve Adana diğer gittiğim illere göre daha az etkilenmişti diyebilirim.
Deprem bölgesindeki zorlu şartlar altında gazeteci olarak yaşadığınız sıkıntılar nelerdi?
Haber yapmak için bir yerden bir yere gitmek en zorlandığımız şey oldu, çünkü her sokakta enkaz yığınları yolları kapatmış. Enkaz yolu kapatmamışsa da yollar depremden patlamış. Bunun dışında haber için gittiğiniz yerlerde gördüğünüz o insan manzaraları zaten sizi duygusal olarak çökertiyor.
Bir deprem ülkesi olarak bu denli bir felaket yaşandığında deprem bölgesine gidecek meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz nelerdir?
Kesinlikle sabırlı, sakin ve profesyonel davranmalarını tavsiye ederim. İnsanların acılarının çok büyük olduğunu, bu yüzden onlara karşı olabildiğince hassas olmaları gerektiğini unutmamalılar.
Deprem bölgesinde çekilmiş kendi fotoğrafınızı ve sizi etkileyen kareyi gönderir misiniz?
Tabi ki…
NOT: Fotoğraflar gazeteci Miray Baklacı tarafından temin edilmiştir.