Doç. Dr. Nergiz Özkural, COVID-19 sürecinde uluslararası örgütlerin rolünü değerlendirdi
07.05.2020 01:16

Doç. Dr. Nergiz Özkural, COVID-19 sürecinde uluslararası örgütlerin rolünü değerlendirdi


Haber Üsküdar – İzel Çelik

Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü tarafından Instagram üzerinden düzenlenen online söyleşide uluslararası örgütlerin rolü konuşuldu.

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü Başkanı Sümeyye Şen’in moderatörlüğünü yaptığı söyleşide, Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nergiz Özkural, COVID-19 sürecinde uluslararası örgütlerin görevlerine ve bu örgütlerin görevlerini ne kadar yerine getirdiğine değindi.

“Uluslararası örgütlerin etkin olabilmesi için liberal bir bakış açısı gerekmektedir”

Kulüp başkanı Sümeyye Şen’in “Uluslararası örgütlerin COVID-19 sürecindeki rolü nedir?” sorusunu yanıtlayan Doç. Dr. Nergiz Özkural, “Uluslararası örgütlerin rolü denince ilk olarak ‘Uluslararası örgütler, nasıl bir sistemde etkin olabilir?’ sorusu üzerinde durmalıyız. Bu konuda liberallerin ve realistlerin farklı bakış açıları söz konusu. Uluslararası örgütlerin daha etkin olabilmesi için liberal bir bakış açısı gerekmekte. Bu bakış açısıyla, neoliberal sistemlerde devletler dışında uluslararası örgütlerin de aktör olarak rol aldığını iddia edebiliriz. Realistlerin bakış açışına göre ise, her zaman ulus devlet temel aktör ve ön plandadır. Bu bağlamda, neoliberal bir sistemde uluslararası örgütlerin etkin olduğundan söz edebiliyorsak, bu küreselleşme konusunu da beraberinde getirir. Küreselleşme son zamanlarda siyasi yönden oldukça eleştirilmekteydi. Küreselleşmenin siyasi sonuçlarını konuştuğumuzda biz hep ‘ulus devletin artık bariyerleri saydamlaştı’, ‘ulus devletler zayıflamaya başladı’ ifadelerini kullanıyorduk. Bir yandan da küreselleşmenin işbirliğini yoğunlaştırdığını, teknolojinin geliştiğini ve siyasi sonucu olarak da mikro milliyetçiliklerin de artmış olduğunu ifade ediyorduk” dedi.

“Pandemi yeni bir uluslararası yapı oluşturacak”

COVID-19 süreciyle ulus devletlerin artık kendi başlarının çaresine baktığını ve yeni bir uluslararası yapı oluşacağını ifade eden Özkural, “Pandemiyle birlikte, ulus devletlerin kendi başlarının çaresine baktığı bir süreç gözlemliyoruz. Yani burada işbirlikleri daha zayıf fakat ulus devletlerin daha güçlü olması gerektiği bir süreç karşımıza çıkmıştır. Aslında biz ulus devletlerin gücünün zayıflamadığını, Avrupa Birliği’nde Brexit süreci ve mülteci kriziyle beraber ülkeler yeniden duvarlarını yükseltmeye başladığında gözlemlemiştik. Pandemi de bunlardan bir tanesi oldu. Pandeminin yeni bir uluslararası yapı oluşturacağı kesin. Sistemi bir yapı olarak görürsek, bütün alt mikro birimler ve insanlar; insanların düşünceleri, duyguları bütün her şey yeniden inşa edilecektir. Fakat uluslararası ilişkiler kökten değişmeyecektir. Savaşlar, yabancı düşmanlığı gibi belli başlı konular bitmez ancak birimlerde değişiklikler meydana gelecektir” şeklinde konuştu.

“Sağlık konusunda uluslararası işbirliği şarttır”

Sümeyye Şen’in “Ulus devlet güçlenince, bu güçlenme örgütlerdeki ya da kurumlardaki işbirliğini azaltır mı?” sorusunu Doç. Dr. Nergiz Özkural şöyle yanıtladı: “Uluslararası örgütlere baktığımızda her zaman içlerinde bir güç dengesi veya güçlü devletlerin daha etkin olduğu mekanizmalar görmekteyiz. Yani o sistem içerisinde hangi ülke büyük güç statüsüne sahip veya uluslararası örgütlerde hangi büyük devlet varsa onun etkinliği göz önüne alınmaktadır. Örneğin, Birleşmiş Milletler veya NATO’da Amerika Birleşik Devletleri’nin daha etkin olduğunu, Afrika Birliği Örgütü’nde ise herhangi bir büyük devlet olmadığı için çok da etkin olmadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla ulus devletlerin daha da güçlenmesi uluslararası işbirliğini kökten bitirmeyecektir. Pandemi sürecine baktığımızda da aslında işbirliğinin çok önemli olduğunu gördük. Çünkü siz istediğiniz kadar kendi içinize kapanın, sokağa çıkmayın, ülkenizde virüsü bitirmeye çalışın, komşu bir ülkede virüs devam ettiği sürece sizin yaptıklarınızın herhangi bir önemi yoktur. Hiçbir ulus devleti kendi başına bu durumu çözebilecek güce sahip değildir. Özellikle sağlık konusunda işbirliği şarttır. Biz bir yandan ulus devletin güçlendiğini görüyoruz ama bir yandan da uluslararası işbirliğinin küresel yönetişiminin de önemli olduğunu ve daha da güçlemesi gerektiğini görmekteyiz.”

“Salgın dünyayı tehdit eden en önemli güvenlik sorunudur”

Örgütlerin kendi içlerindeki güçler dengesi, ulus devletlerin birbirleriyle olan güç mücadelesi, çatışmalarından dolayı uluslararası örgütlerin etkisiz olduğunu ve Dünya Sağlık Örgütü’nün düşünüldüğü kadar büyük bir rolü olmadığını ifade eden Özkural, “Amerika Birleşik Devletleri, Dünya Sağlık Örgütü’nün bütçesinin yüzde 14’ünü karşılarken bunu kesme kararı alıyor. Suçlaması da salgını çok geç haber vermesi ve Çin’i kayırıyormuş gibi davranması olduğunu ifade ediyor. Amerika yardımı kestikten sonra Bill Gates ve Bill Gates’in vakfı, Dünya Sağlık Örgütü’ne destek vermeye başlamıştır. Burada küreselleşmede uluslararası kişilerin de etkin olabileceğini ve Bill Gates’in ağırlığının olduğunu, önemli bir kişi olduğunu görmekteyiz. Dünya Sağlık Örgütü, aslında düşünüldüğü kadar büyük rolü olan bir örgüt değildir. Salgını haber vermek, uyarılarda bulunmak, pandemi ilan etmek gibi belirli görevleri vardır ancak dünyayı iyileştirmek, ülkelere maddi yardımda bulunmak gibi bir görevi yoktur. Zaten Dünya Sağlık Örgütü, çeşitli devletler veya kişiler tarafından verilen hibelerle, maddi yardımlarla ayakta kalmaktadır. Bağımsız, güçlü devlet gibi bir birimden söz edemeyiz. Dünya Sağlık Örgütü etkin değil ancak etkin olmalıdır. Çünkü salgın dünyayı tehdit eden en önemli güvenlik sorunudur” dedi.

“İtalya, İspanya, Bulgaristan gibi ülkeler Avrupa’da yalnız kaldılar”

Araştırmalara göre yeni dönemde en çok tartışılacak örgütün NATO olduğunu ifade eden Özkural, bunun iki sebebi olduğunu söyledi: "Birincisi, salgınla mücadelede beklediği yardımı göremeyen İspanya, NATO’ya başvurmuştur. İkinci olarak ise İtalya kendi çevresinden bir yardım göremeyince Avrupa dışından yardım istemiştir." Doç. Dr. Nergiz Özkural bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı: “NATO’yu Dünya Sağlık Örgütü’yle kıyaslarsak, NATO daha etkindir. Türkiye pek çok ülkeye NATO üzerinden yardım etti. Ancak İtalya, İspanya, Bulgaristan gibi ülkelere baktığımızda, bu ülkeler hayal kırıklıklarına uğradılar, Avrupa’da yalnız kaldılar ve kendi kaderlerine terk edildiler. Bu ülkelere Çin, Rusya gibi ülkeler yardım etti. Çin, virüs ile iyi mücadele etti, kendi başarısını gösterdi. Başka ülkelere de yardım ederek yumuşak gücünü göstermiş oldu. Türkiye de sadece NATO ülkelerine değil, başka ülkelere de yardım ederek yine bu süreçte yumuşak gücünü göstermiş oldu.”

“Ülkelerin pandemiye verdikleri tepki aynı değil”

Pandemi sürecinde Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Birliği’nin etkinliğini de yorumlayan ve her ülkenin pandemiye aynı tepkiyi vermediğini belirten Özkural, “Daha önce de dediğim gibi uluslararası örgütler içerisinde etkin olan büyük güçler ve ülkeler arasındaki çatışma uluslararası örgütleri etkilemektedir. Örneğin, şu an politik psikoloji anlamında ABD ve Çin arasında bir çatışma söz konusu. Bu durum Birleşmiş Milletler’deki karar mekanizmasını da etkileyecektir. Avrupa Birliği’ne baktığımızda ise, 2000’lerin başı itibariyle anayasa krizi, Euro krizi, mülteci krizi gibi pek çok sorunla karşılaşmıştır. Bu durum Avrupa Birliği’ni oldukça sarstı ve geleceği konusunda çok fazla senaryo yazılmaya başlandı. Avrupa Birliği, uluslararası örgütler içerisinde nev-i şahsına münhasır bir örgüttür. Diğer örgütlerle karşılaştırmak doğru olmaz. Avrupa Birliği statik bir yapıda değildir, kendini sürekli değiştiren, yenileyen bir yapıdadır. Pandemi sürecinden sonra da mutlaka kendini değiştirip, yenileyecektir. Yeni dünyada kendine yer bulacaktır. Aslında genel olarak ülkelere baktığımızda hiçbiri aynı sağlık sistemine, aynı siyasal yapıya sahip değildir. Dolayısıyla pandemiye verdikleri tepki de aynı değildir. Örneğin, İngiltere ‘sürü bağışıklığı’ dedi, çok büyük yasaklar getirmedi. Amerika’da da Trump, yasaklarla ekonomiyi çökertmek istemedi ve çok büyük kısıtlamalar getirmedi. Sonuç olarak çok ciddi kayıplar oldu fakat ekonominin bozulmasını istemediği için böyle bir yol izledi. Başka ülkelerde ise çok ciddi önlemler alındığını görebilmekteyiz” ifadelerini kullandı.