Murat Yıldız: Hak haberciliği, ihlâlleri görmezlikten gelmemektir
19.06.2019 20:38

Murat Yıldız: Hak haberciliği, ihlâlleri görmezlikten gelmemektir


Haber Üsküdar - Tuğberk Kan

Her dönemde yaşamsal bir rol biçilen gazetecilikte hak haberciliği de şüphesiz en önemli başlıklardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Zaman zaman muhaliflerin hedef gösterildiği, haklarında linç kampanyası düzenlendiği bir medya gerçeği içinde, işsizlik, yoksulluk, iş cinayetleri, kadın ve çocuk istismarı, KHK ile işine son verilenler gerçeği de görmezden geliniyor. Hak haberciliğine Anadolu basınında yani yerel basında nasıl bakıldığını masaya yatıracağız. Röportaj konuğu ise Adana’da günlük olarak yayımlanan Egemen gazetesinin tecrübeli genel yayın yönetmeni ve Türkiye Gazeteciler Sendikası Adana Şube Başkan Yardımcısı Murat Yıldız.

Hak haberciliği sizin için ne ifade ediyor?

Hak haberciliği aslında benim kişisel düşünceme göre, ihlâlleri görmezlikten gelmemektir. Biri ya da birileri hak ihlâline uğramamışsa da yapacağımız haber, yazacağımız köşe yazılarıyla da hak ihlâline neden olmasının önüne geçmektir.

Bir haber yazarken acaba hak ihlâline yol açar mıyım diye düşündünüz mü?

Elbette düşünürüm. Örneğin nefret söylemini bile son derece rahat olarak ortaya koyan, ayrıştıran, topluma bunu kanıksattırmaya yani doğal karşılatmaya çalışan bir medya gerçeği var. Sırf bununla da sınırlı değil elbette medya gerçeği.. Örneğin cinsiyetçi dile de dikkat ederiz. Muhalif olanı hedef gösterme, linç kampanyası düzenleme, ihbar etme, tehdit etme gerçeğine de sayısız kere tanık olduk ama yerel medyada uzun süre çalışan, gazetecilerin örgütlenmesi için Türkiye Gazeteciler Sendikası çatısı altında mücadele veren biri olarak her zaman bir haber yaparken ihlâle yol açıp açmama konusunda düşünürüm.

Çalıştığınız gazetede hak ihlâlleri haber oluyor mu? Oluyorsa en çok hangi tür hak ihlâlleri haber oluyor?

Yerelde en çok hak ihlâli haberleri işçilerle ilgili oluyor. İşçilerin hakkını sendikalar yeterince savunmuyor. Özellikle bazı belediyelerde sendika başkanları ile yönetim kurulu, belediye başkanı ve ekibi tarafından oluşturuluyor. Bu nedenle işçi sendikaya gidip, mesaisini alamadığı, maaşların aylarca geciktirildiği, baskı gördüğü gibi iddiaları direkt olarak gündeme getiremiyor. Bu durumda kendilerince bir araştırma yapıp güvenilir bir yerel gazeteci tespit ederek size ulaşıyorlar. Biz o görüştüğümüz hak ihlâline uğrayan işçilerin iddialarını dinledikten sonra bu iddiaların doğruluğunu araştırıyoruz. Elimizde belge bilgi varsa işçilerin haklarının ödenmesi, mağduriyetin giderilmesi noktasında haber yapıyoruz, ama işçinin teşhir olması durumunda işinden olmak gibi bir hak ihlâline uğramaması için iddia sahibinin ismini kullanmıyoruz, ama onların maaş alamadığı, mesailerinin ödenmediği gibi iddiaları da belgeliyoruz.

Bunun yanında vatandaşlarda ciddi bir çevre duyarlılığı oluştuğunu görüyoruz. Adana’da şu an kapalı olan eski Numune Hastanesi bahçesindeki 200 ağaç kesildi. Bu ağaçların kesileceği iddiası üzerine vatandaşlar gece-gündüz nöbet tuttu. Bu ağaçların halkın malı olduğunu, halkın malına dokunmanın ihlâl olduğunu, ağaçları kestirmeyeceklerini söyleyerek nöbete devam ettiler ama yetkililer bir şekilde iş makineleriyle o alana girip ağaçları kestiler. Beyazevler mahallesindeki çamlık alana da bir gün bir müteahhit girdi. Park ve yeşil alanları çevirip tabela koydu. Mahallede eylem başladı. Hem dönemin bazı MHP’li belediye meclis üyeleri, hem Halkevleri yöneticileri, hem tüm siyasi partilerin mensuplarının da aralarında bulunduğu mahalle sakinleri ayaklandı. Biz, haberlerimizde müteahhit Muammer Beluk ve sahibi olduğu Pırlanta İnşaat’ın adını vererek haber yaptık. Çünkü burada müteahhitin bir mağduriyeti söz konusu değildi. Onun isminin yazılması tıpkı Cengiz İnşaat'ın da adının verildiği bazı haberler gibi, bir hak ihlâli sayılamazdı zaten. Bunun yanında zaman zaman sokak hayvanlarına yapılan kötü muamele haberleriyle de karşılaşıyoruz. Gece nöbet tutan ajans muhabirlerinin zaman zaman kadına, çocuğa, ya da trans bireylere yönelik şiddet haberlerini görüyoruz ama bu mağdurlar, ihlâle, şiddete uğrayanlar belki de kentin yapısı nedeniyle mağduriyetlerini yerel gazetelere bildirmiyorlar. Bir de şu var; kentte yerel gazeteler yeterince güven sağlamış durumda değil. Çünkü tamamına yakını ekonomik olarak güçlü olmadığı için işadamlarından belediyelere kadar bağımlı hale gelmiş durumdalar. Ekonomisi iyi olanlar da kaynaklarının kesilmemesi noktasında bir endişe içinde bazı haberleri yapmaktan kaçınıyorlar. Gazetemiz kurucusu 7-8 kez fiziki şiddete maruz kaldı. Sopalı ve yumruklu saldırılara uğradı. Nedeni ise yolsuzluk iddialarıyla ilgili haberler. Son olarak kızı ve torununun gözleri önünde silahlı saldırıya uğradı. Bacağından iki kurşunla vuruldu. Bu saldırının arkasında kimlerin olduğuna dair yerel gazeteler hiç olaya girmedi. Sadece basit bir asayiş olayı olarak haberi geçiştirdiler. Adana Barosu, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yayıncılar Birliği ve Adana Esnaf ve Sanatkârlar Odası yazılı açıklamayla olayı kınadı. Bunun dışında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da saldırıyı kınadı ama bir tek milletvekili olayı kınayamadı.

Ne gariptir, tüketici hakları, imar, kadına ve çocuğa şiddet, taciz, tecavüz gibi olaylarla ilgili yerel yayınlara gelen şikâyetler çok sınırlı. Örneğin kentte yerinde dönüşüm adı altında mahalleler katlediliyor. Üç ya da beş katlı bir bina için birileri riskli diye rapor hazırlıyor. Sonra müteahhit oraya geliyor, o beş katı yıkıp yerine 20 kat çıkıyor. Buna da belediyeler ruhsat veriyor ama vatandaş bu konuda nedense şikâyet etmiyor. Yaşam alanının daralması, çağdaş hücrelere girmek konusunda tepkiler zayıf kalıyor.

Yerel medyada gazeteciler yaptıkları haberlerde hak ihlâllerine yol açıyor mu, açıyorlarsa ne tür ihlâller söz konusu?

Zaman zaman oluyor. Örneğin isimsiz köşe yazılarıyla birileri hedef gösteriliyor. İsim verilmese de haksız yere eleştirilen, insanların özel hayatını ortaya koyan yazı ve yorumlarla insanların hakları ihlâl ediliyor. Söz hakkı yayından önce değil, sonra kullanılıyor. Yerel medyada aktif rol alanların çoğu bir belediye başkanı ya da belirli siyasilerin trolü gibi davranıyor ve ihlâllere yol açabiliyor. Tabii ki bunların yanında oldukça ahlâki bir duruş sergileyen, sorgulayan, ince eleyip sık dokuyan, hak ihlâlleri konusu başta olmak üzere her konuda hassasiyeti olan basın emekçileri de azımsanmayacak sayıdadır. Onlar sayesinde yerellerin toplumda biraz karşılığı bulunmaktadır.

Haberlerde yaşanan hak ihlâllerini gidermek için neler yapıyorsunuz? Örneğin yurttaşlardan gelen haber düzeltme veya haberi yayından kaldırma taleplerini nasıl karşılıyorsunuz?

Bazı hak ihlâllerinin büyük çoğunluğu polisten alınan ilk bilgilere dayanan haberlerden oluşuyor. Örneğin bir kamu çalışanı KHK ile görevden alınmış. Bu kişi örgüt üyeliği ile sınıflandırılmış. Adını google’a yazdığında gözaltı ya da terör operasyonu haberi çıkıyor karşınıza. Bu gibi adı terörle anılan ama mahkeme kararıyla beraat eden kişiler bize ellerindeki kararla gelmişse o haberi gazetemize ait internet sitesinden kaldırıyoruz. Bunun gibi, emniyetin, savcılıkların açıklamasına göre haber yapılmış sonra beraat etmiş çok insan var. Günümüzde özellikle siyasi yaşamda amaca ulaşmak için her yol mübah sayılsa da biz bir haber için her yolu mübah saymıyoruz. Yapacağımız olumlu bir haberin bile ihlâle yol açıp açmayacağını düşünüyoruz.