Büşra Cebeci: Her canı isteyenin 'serbest gazeteci' titrini kullanması sanıldığından çok daha tehlikeli
11.04.2025 20:39

Büşra Cebeci: Her canı isteyenin 'serbest gazeteci' titrini kullanması sanıldığından çok daha tehlikeli


Röportaj: Şimal Zehra Yardımcı

Üsküdar İletişim’de verilen Serbest Gazetecilik dersi kapsamında bir süre serbest gazetecilik deneyimi yaşayan Büşra Cebeci ile konuştum. Kendisine serbest gazeteciliğin olumlu ve olumsuz yanlarını sordum.

Serbest gazeteciliği nasıl tanımlıyorsunuz? Kimlere serbest gazeteci denilmektedir?

Bir kuruma bağlı çalışmayan, daha doğrusu sigortası bir kurum tarafından yatırılmadan gazetecilik yapan arkadaşlara serbest gazeteci diyoruz. Benim serbest gazeteci tanımım bu en azından. Serbest gazeteciliğin birkaç yöntemi var aslında. Bunlardan ilki bir kurumla telif anlaşması yaparak, o kuruma dışarıdan haber sağlamak. Burada siz bir sinopsis hazırlar, haberi vermek istediğiniz kuruma iletirsiniz. Kurum tarafından onay geldiğinde de haberi hazırlamaya başlarsınız. Fon sağlayıcıları üzerinden de serbest gazetecilik yapabilirsiniz, bu daha yaygın bir yöntem hatta. Birtakım gazetecilik örgütleri, uluslararası dernekler bazı fon duyuruları yaparlar. Siz projelerinizle birlikte bu fonlara başvurup kabul almanız halinde kendinize ait bir patreon hesabı, belki YouTube kanalı üzerinden fon aldığınız kuruma ait bir logo ya da iş birliği yaptığınıza dair bir ibare ile bu haberleri yayımlayabilirsiniz. Hiçbir kurumla iş birliği yapmadan da yine kendinize ait sosyal platformlar üzerinden de habercilik yapabilirsiniz elbette.

En önemlisi kimlere serbest gazeteci deneceği noktası. Gazeteciyi gazeteci yapan elbette yatırılan sigortası değil, illa bir kurumda faaliyet göstermesi gerekmez ancak her canı isteyenin “serbest gazeteci” titrini kullanması da sanıldığından çok daha tehlikeli. Gazeteciyi gazeteci yapan, aldığı eğitimdir. İster okulda isterse de sektörde olsun, bir tornadan geçmeden kimse gazetecilik yapamaz. Çünkü gazeteci neyi nerede araştıracağını da bilir, bulduğu bilgiyi teyit etmesi gerektiğini de. Nasıl teyit edeceğini demiyorum bakın, teyit etmesi gerektiğini bilir. Özellikle de yanlış bilginin nasıl hızlı yayıldığını, etkilerinin ne kadar ağır olduğunu bildiği şu dönemde bunun haberden de önemli olduğunu da bilir, bilmelidir.

Şu an sosyal medya platformlarına bakarsanız aklınıza gelebilecek her meslekten, her tahsilden insanın hobi olarak “gazetecilik” faaliyeti yaptığını görebilirsiniz. Hatta hobi olarak da değil ciddi paralar kazandıklarını da görebilirsiniz. Biz aramızda, “Yapay zekâ gazeteciliği bitirecek mi?” diye tartışırken, gazeteciliği bitirmeye yönelik en ciddi darbe, etkileşim manyaklığı oldu. Ya da X’te künyesi dahi olmayan haber hesaplarını kimin yönettiği bile muamma iken bu hesapların kaynak göstermeksiniz yaydıkları her haber üzerinden ciddi kitlelere ulaştığını görüyorsunuzdur. Bu konuyla ilgili daha korkunç bir şey söyleyeyim, bu hesapların ulaştığı kitleyi yalnızca siz görmüyorsunuz. Kitleleri herhangi bir konuya dair manipüle etmek isteyen, bunun için ciddi bütçeler ayırabilecek kişi veya kurumlar da görüyor.

Ne zamandan beri serbest gazeteci olarak çalışıyorsunuz? Serbest gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz, sizi serbest gazeteci olmaya yönlendiren şeyler nelerdi?

Serbest gazetecilik yaptığım zamanlar oldu ancak uzun süre serbest çalışmadım. Ben mümkünse bir haber merkezinde, iyi bir haber şefiyle çalışmayı serbest gazeteciliğe tercih ederim. Çünkü serbest çalışmak çok farklı bir disiplin gerektiriyor. Sizi baskılayacak, ittirecek, “Neden işe geç kaldın?”, “Bu haber nerede kaldı?” diyecek kimsenin olmaması çok rahat fakat haberi de sadece canınızın istediği zaman çalışarak ortaya çıkaramıyorsunuz. Ancak kendinizi ifade edemediğinizi, haberlerinizin geçtiği editoryal dokunuştan memnun değilseniz yapabileceğiniz çok da bir şey yok. Çünkü imza her şeydir. Doğru olmayan, yanıltıcı bir haberin altında imzanız olmasındansa serbest çalışıp daha az kazanmak, ayın sonunda cebinize ne kadar gireceğini bilmemek daha iyi olabilir. O yüzden ben sadece işsiz kaldığım zamanlarda serbest gazetecilik yaptım, pek çok arkadaşım tam zamanlı ve daimî olarak bu işi yapacak disipline sahip. Benim biraz ittirilmem gerekebiliyor.

Sizin için gazetecilik etiği ne anlama geliyor? İlkelere uygun davranmak önemli mi?

Etik ve ilkeleriniz, yaptığınız mesleğin en büyük kısmını oluşturuyor aslında. Meselâ ne kadar “bomba” bir haber bulursanız bulun, hiçbir haber bir insanın can güvenliğinden önemli değildir. Ya haberden zarar görebilecek kişileri güvende tutacağınız şekilde bir haber yaparsınız ya da o haberden feragat edersiniz. Gazeteci haber yaparken fotoğraf çeker, yani olayı olduğu gibi vermekle yükümlüdür. Hedef göstermez, aklamaz ya da suçlamaz. Öte yandan gazeteci aynı zamanda haberini yaptığı olayın şahididir ve elbette o olayı da en iyi yorumlayacak kişilerden biridir. Haberde değil ancak yorumlarınızda taraflı olmanız sizi etik dışı yapmaz. Çünkü yapacağınız yorum veya analizler de yerine göre halkın haber alma ihtiyacı kadar önemli olabilir. Ezbere iş yapmamak, haberi iyice anlamak bu yüzden önemli. Çünkü sizi okuyan ya da izleyenler değil siz oradasınız ve o insanların sizin şahitliğinize ihtiyacı var.

Ortaya çıkardığı şey teknik olarak haber olsa bile ilkeleri ve etik değerleri olmayan kimsenin gazetecilik yapabileceğine, bunu sürdürebileceğine inanmıyorum. Belki hırs, belki para kazanma arzusu belki bambaşka bir sebeple Allah ne verdiyse deyip her yolu mübah sayarak yaptığınız haber de başınıza bela olur, haber kaynağı da.

Serbest gazeteci olarak kendinizi ne ölçüde özgür hissediyordunuz? Serbest gazeteciler medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerden daha mı özgür? Serbest gazeteciliğin avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Ben çalıştığım kurumları, “Burada haber dilimi nasıl koruyabilirim?”, “Hangi haberleri yapabilir, hangilerini yapamam?” sorularını kendime sorarak seçtim. Genellikle de siyasi duruş olarak yakın bulduğum yahut benim açımdan kabul edilebilir olan yerlerde çalışmaya gayret ettim. Müdahale edemediğim durumlar elbette oldu. Bu gibi durumlarda tartışmaktan çekinmedim. Halledilemeyecek bir durum, kötü niyet sezdiysem de işi bıraktım. Çoğu meslektaşımı serbest çalışmaya götüren süreç de böyle başlıyor esasında. Seçtikleri/buldukları haberlerin yaptırılmaması, alanları olmayan konularda haber yapmaya zorlanmaları, saygınlıktan uzak bir şekilde çalıştırılmaları çoğu meslektaşımı serbest çalışmaya itiyor. Özgürlük konusu genellikle otoriter iktidarla ilişkilendiriliyor ancak gazetecilikteki özgürlük sorunumuz maalesef bununla sınırlı değil. Başka bir soruda bahsetmiştim, ben iyi bir haber şefiyle çalışmayı, serbest gazeteciliğe tercih ederim diye. Ben de dahil, çoğu meslektaşım çalıştıkları haber merkezlerinde mesleki olarak yetersiz yöneticilerle çalışmaları, bu yöneticiler tarafından sistematik olarak mobbinge uğramaları sebebiyle ya meslekten komple uzaklaşıyor ya da serbest çalışmaya yöneliyor. Örneğin şu an sektörde ne haber ne de muhabir sıkıntısı var. Ancak ciddi bir haber şefi sıkıntısı olduğunu söyleyebilirim. Bunun sebebi de birtakım pozisyonların ahbap çavuş ilişkisiyle birilerine dağıtılması, onların da kaygılarının hiçbir zaman habercilik olmaması.

Ancak çoğu serbest gazetecinin kurumlarda çalışan gazetecilerden daha özgür olduğunu da düşünmüyorum. Mantık olarak evet, bir otoriteye bağlı olmadan çalışmanın daha özgürleştirdiği düşünülebilir. Ancak serbest olarak çalışıyorsanız, geçiminizi de habercilikten sağlıyorsanız özgürlüğünüzü kısıtlayan birkaç unsur daha var. Her haber için telif alamazsınız örneğin veya her haberi büyük kitlelere ulaştıramazsınız. Haber dediğimiz şey ne yazık ki ülkemizde değer gören, yani “para eden” bir şey değil. Kimsenin doğru bilgiye, düzgün bir habere ulaşma amacı da buna ayıracağı bir bütçesi de yok. Dolayısıyla ya kitlenin ilgisini çekebilecek haberlere yönelir, o dili kullanırsınız ya da başka bir gelir modeli yaratır yine bir otoriteye bağlı olarak mesleğinizi sürdürürsünüz.

Avantaj ve dezavantaj kısmına gelince de bir dükkân açmakla bir dükkânda çalışmak arasındaki fark gibi görüyorum ben bunu. Bir kurumda maaşlı bir şekilde çalıştığınız zaman ne kadar haber yaparsanız yapın ayın sonunda cebinize girecek para bellidir. Daha fazla ya da daha büyük haberler yaptığınızda değişmeyeceği gibi, daha az haber yaptığınızda da maaşınız aynıdır. Sigortanız yatar, hatta basın sigortası ise bu basın kartı elde edebilirsiniz, nispeten önünüzü görebilirsiniz. Serbest çalışmanın avantajları var elbet, yukarıda bahsettiğim otoritesiz çalışmak da bunlardan biri. Öte yandan ne kadar içerik ne kadar haber üretirseniz o kadar kazanırsınız. Bu hem avantaj hem dezavantaj. Artık kendi işiniz olduğu için, yani dükkân sizin olduğu için yıllık izin, hafta sonu çalışmamak falan sizin elinizdedir ancak kazanacağınız paradan da feragat ederek yaparsınız bunları.

Serbest gazeteci olarak turkuaz basın kartından yararlanabiliyor musunuz? Yararlanamıyorsanız bu durum sahada haber yaparken sıkıntı yaratıyor mu? Bu sorunun çözülmesi için ne önerirdiniz?

Basın kartı sahibi olabilmeniz için basın sigortanız olması gerekiyor, yani sadece serbest gazetecilik yaparak pek mümkün değil basın kartı almanız. Ancak bazı meslek örgütlerinin kartlarına başvurup aidat ödeyerek farklı basın kartları edinebilirsiniz. Turkuaz basın kartının avantajları eskiden çok daha fazlaymış anladığım kadarıyla, adliyede, kollukta, herhangi bir eylemde basın kartının artık çok işe yaradığını, size kapılar açtığını söyleyemem. Dayak yememenizi, gözaltına alınmamanızı da sağlayamadığı zamanlar da oluyor hatta. Ancak tabii gazeteci olduğunuza dair elinizde belge niteliği taşıyan bir kartın olması önemli ve serbest çalışırken gerçekten büyük sıkıntı yaratıyor bu. Ben kimi eylemlere giderken eski kurum kartlarımı gösteriyordum polise meselâ. Gazeteci olduğuma ikna etmeye çalışıyordum ya da. Telefondan haberimi açıp, “Bakın ben yaptım bunu, fotoğraftaki benim” dediğim bile oldu.

Basın kartı sahibiyseniz şehir içi ulaşımın ücretsiz olması ya da tren biletlerinde bir miktar indirim yapılması hoş tabii. Ancak dediğim gibi, bir kurumda çalışmadan Turkuaz Basın Kartı sahibi olamazsınız, 18 yıl kadar çalışıp sigortanız da 212’den yatarsa daimi basın kartınız olur ancak o saatten sonra da serbest çalışacak enerjiniz kalır mı bilmiyorum.

Serbest gazeteci olmak isteyen gençlere ne önerirdiniz? İyi bir serbest gazeteci olarak neleri bilmeliler? Ne türden bilgi ve becerilere sahip olmalılar?

Daha önce dediğim gibi, bir tornadan geçmeden gazeteci olamazsınız. Haber toplamaktan, yazmaya; teyit etmekten, fikri takibine kadar önce haberciliği iyice kavramak gerekiyor. Geçinmenin artık çok daha zor olduğunun farkındayım ancak benim tavsiyem, iyi bir gazeteci olmak istiyorsanız kendinize “usta” bulmanız lazım. Bu meslek en çok da usta-çırak ilişkisiyle öğreniliyor çünkü. Bir kurumda çalışmasanız bile kendinize bir ya da birden fazla “usta” bulmanız, onlarla haber tartışmalarına girmeniz, gerekiyorsa azar yemeniz mesleki açıdan sizi epey geliştirir. Alanınızı seçersiniz, kendinize uygun metodu bulursunuz, haber dilinizi oturtursunuz, sonrasında isterseniz serbest çalışırsınız. Uzaktan bakınca herkes haber yapabilirim sanıyor, bu sebeple bu kadar kirli bilginin içinde bu mesleği yapmaya çalışıyoruz zaten, herkes bu işin çok kolay olduğunu düşündüğü için. O yüzden okul biter bitmez serbest çalışabilirim ben diye düşünmek çok gerçekçi gelmiyor bana.

Tekrar seçim yapma şansınız olsaydı yine gazeteciliği mi seçerdiniz yoksa başka bir meslek mi seçerdiniz?

Bunu bir süredir ciddi ciddi düşünüyorum, cevabını bulabilmiş değilim. Bazen gerçekten “Attığım taş ürküttüğüm kurbağaya değmiyor galiba” diyorum, hatta son zamanlarda çok daha fazla düşünüyorum bunu ancak aynı zamanda mesleğimi de hâlâ çok seviyorum. Yani buna sevgi mi denir emin değilim ancak bir olayı araştırırken o olayın içinde kaybolmayı, sonra gidip öğrendiklerimi insanlara anlatmayı yahut yazmayı gerçekten seviyorum. Yarın bir gün bu mesleği yapmadığımda bile bu alışkanlığım devam edecek muhtemelen. Büyük bir hırsım yok, en iyi, en ünlü gazeteci ben olayım gibi bir çaba içerisinde de değilim. Ancak bazen bir haberle ilgili öyle bir hırs yapıyorsunuz ki en önemli, en gizli bilgiye ben ulaşayım, kimsenin görmediğini ben göreyim diye günlerce gözünüzü kırpmadığınız, haftalarca rüyanızda hâlâ o mevzuyla uğraştığınız oluyor. Takıntılı biri değilim bence ama bazı haberleri ciddi anlamda saplantı haline getirdiğimi fark ediyorum bazen. Dolayısıyla konuştuğum konular, anlattığım şeyler ya politikayla ilgili ya da bazı haberlerle ilgili oluyor ve bunları da ancak diğer gazeteci arkadaşlarım şikâyet etmeden dinliyor veya fikir beyan ediyor.