Gazeteci Ozan Kelleci: En çok etkilendiğim, insanların yakınlarına ölü ya da diri ulaşmaya çalışmasıydı
Röportaj: Selda Çınar
Deprem bölgesi röportajları kapsamında Habertürk muhabiri Ozan Kelleci ile konuştuk ve kendisine deprem bölgesinde yaşadığı deneyimleri sorduk.
Merhaba Ozan Bey, sizi kısaca tanıyalım? Kaç yıldır bu mesleğin içindesiniz? Neden bu alanı seçtiniz?
29 yaşındayım, yaklaşık 5 yıldır televizyon sektöründeyim. Stajımı kamera asistanı olarak yaptım ve stajyer prodüktör olarak çalıştım, daha sonra prodüktörlüğe geçtim. Muhabir olmak hep hayalimdi. Öncelikle işi mutfağında öğrendim. Hedeflerim doğrultusunda muhabir olmak istedim ve oldum. Bu mesleği seçmemin sebebi; sıcak bir olay gördüğümde, örneğin deprem, sel, yangın vb. haberlerini izlediğimde, bu olayı ben daha iyi anlatabilirim, farklı açıdan bakabilirim diye düşündüğüm için bu alanı seçtim.
Afet bölgesinde kaç ilde bulundunuz? Bu bölgelerde bulunmak şahsi ve mesleki anlamda size zor geldi mi?
İki ilde bulundum ama bir ilde yani Kahramanmaraş’ta çalıştığımı söyleyebilirim. İnsani olarak zorlandım, duyduklarım ve gördüklerim karşısında belki de şok geçirdiğim zamanlar oldu. Bu şok geçirmemin sebebi de insanların verdiği cevaplardı; biri diyor ki yakınımı bulamıyorum! Diğeri çığlık çığlığa yakınının öldüğünü söylüyor, bir diğeri ise bir parçasını bulsam yeter, böyle gömmek caizmiş diyor. Öte yandan, artık depremin kaçıncı günündeyiz, saymayı bıraktık. İnsanlar yakınlarına ulaşamıyor, bu çok daha zor bir şey. Şu an anlatırken bile boğazım düğümleniyor. O acıyı yaşadım ve oradaki insanlarla birlikte derinden hissettim, onlara sarıldım, birlikte ağladım ama aynı zamanda mesleğimi de yapmam gerekiyordu, bunun gölgelenmemesini sağladım. Çünkü, objektif bir şekilde anlatmam gerekiyordu. Yayınlarda mesleki anlamda sıkıntılar yaşadım. Çünkü bir gördüğünüz kısım var bir de görmediğiniz kısım var. Bunları her alanda ve her anlamda anlatmanız gerekiyor. Yayında enkazı anlatırken, kafamı bir çeviriyorum merakla, umutla bakan insanlar görüyorum. Onların sayısı her geçen gün azaldı. Kimi yakınlarının cansız bedenine ulaştı kimi ulaşamadı. Zor bir yayın oldu. İnsanların verdiği haklı tepkiler vardı. Bu tepkileri objektif olarak aktarmaya çalıştım. İnsani ve mesleki olarak elimden geleni yaptım. Vicdanım rahat. Bu iş biraz da insana dokunmak.
Deprem bölgesine gittiğiniz ilk gün ne hissettiniz? Sizi en çok etkileyen olay ne oldu?
Felaketin olduğu gün yıllık izindeydim. Bölgeye gitmek istediğimi söyledim. Beni bekletip ikinci grupta gitmemi istediler. Bu süreçte İstanbul’da koordinasyon merkezlerinde görev aldığım için bölgeye gittiğimde çok yorgundum. İlk olarak Elbistan’a gittim. Hava -27 dereceydi. Şehir terkedilmiş, sanki savaştan çıkmış gibi bir ortam vardı. Her yer enkaz yığınıydı. Elbistan’dan Göksun tarafında geçtiğimizde, sol taraf kısmen var sağ taraf hiç yoktu. Tek bir ışık vardı. O ışığın olduğu noktada ilk duyduğum ses, ‘Sesimi duyan var mı…’ O an nasıl bir durum içerinde olduğumuzu anlamaya çalıştım. Ertesi gün de iç içe olduk ve o duyguyu hissettik. En çok etkilendiğim; insanların yakınlarına ölü ya da diri ulaşmaya çalışmasıydı. Herkes canlı ulaşmak ister ama umudumuzu kaybettiğimizde bir parçası olsun yeter, dua edeceğimiz bir mezarı olsun diyen insanlarla doluydu. O ara ben rejiden kendimi toparlamak için müsaade istedim. Yayına hemen giremedim. Bu konuşmaya çokça şahit oldum. En çok da bu zoruma gitti. Yakınlarına ulaşamayanlar oluyordu ve bölgede yangınlar da çıkınca umutlar tamamen yıkıldı. Enkazın altında bulunması gerekenlerin hiçbiri yoktu…
Deprem bölgesinde görev yaptığınız süre içerisinde ne gibi eksikleriniz oldu? Keşke yanıma şunu da alsaydım dediğiniz bir şey oldu mu?
Bölgeye arama kurtarma ekiplerinin uçağıyla gittim. Onlara engel olmamak için küçük bir çanta hazırladım. Buna rağmen eksikliğini hissettiğim bir şey olmadı.
Size göre göre afet bölgesindeki vatandaşlarımıza yeterince yardım yapıldı mı? Arama kurtarma, Kızılay ve diğer sivil toplum kuruluşları görevlerini yerine getirebildiler mi?
Yardım yapılmaya çalışıldı fakat eksiklikler vardı. Farklı zaman dilimlerinde farklı kişiler çadır ve su ihtiyaçları olduğunu söylüyorlardı. Benim şahit olduğum noktalarda koordinasyon eksikliği fazlaca vardı. Arama kurtarma ekibi her enkazda görev alamadı. Büyük bir yıkım vardı ve ekip olarak eksik çoktu. STK’lar ellerinde olan imkânlar doğrultusunda yardım etmeye çalıştılar diyebilirim.
Halk deprem bölgesine gelen devlet yetkililerini ve gazetecileri nasıl karşıladı? Nasıl tepki verdi?
Gazeteci olarak karşılaştığım iki üç tepki oldu. Bunları mazur görmek gerekir. Çünkü insanlar şok içerisindeydi, önemli olan bu tepkileri soğukkanlı atlatmaktır. Halkın sürekli bir isyanı vardı. Yetkililerin nerede olduğunu, enkaza gelmediklerini, yanlarında bulunmadıklarını söylediklerini çokça duydum ama devlet yetkililerine karşı bire bir sert bir tepkiyle karşılaşmadım.
Kurulan çadır kentlere gittiniz mi? Depremzedeler geceleri nasıl geçiriyorlar?
Çadır kentlere gittim. Hava soğuk olduğu zamanlarda geceyi çok daha zor geçiriyorlar. Sonuçta çadırdalar, bir ev konforunda olmuyor. İnşallah yakın zamanda evlerine kavuşurlar.