Prof. Dr. Erkan Yüksel: Gündem belirleme konusunda Türkiye’deki çalışmalar son zamanlarda oldukça arttı
01.05.2023 10:24

Prof. Dr. Erkan Yüksel: Gündem belirleme konusunda Türkiye’deki çalışmalar son zamanlarda oldukça arttı


Röportaj: Dilek Kızılırmak

Gündem belirleme yaklaşımı iletişim ve medya çalışmaları açısından oldukça önemli. Medyanın insanların neyi değil ama ne hakkında düşünebileceğini belirleme gücüne sahip olduğunu savunuyor. Türkiye’de gündem belirleme üzerine çalışan akademisyenlerden biri de Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Erkan Yüksel. Erkan Yüksel'e gündem belirleme yaklaşımıyla ilgili sorularımızı yönelttik.

Gündem belirleme yaklaşımı ile ilgili bilgi verebilir misiniz?

Gündem belirleme yaklaşımı, en temelde medyanın konuların önemliliklerine ilişkin yaptığı sınıflama ile kamuoyunun da konulara ilişkin önemlilik sıralamasını etkilediğini ifade eder. Bunun anlamı şudur: Hani, her gün bireysel olarak günlük yaşamımızda bizim için neyin önemli, neyin önemsiz olduğuna kendimiz karar verir ve neyi yapıp neyi yapmayacağımızı biz belirleriz ya, işte, gündem belirleme kuramı da toplumsal sorunlar karşısında hangisinin önemli, hangisinin daha önemli ve hangisinin daha da önemli olduğunu belirlemede bize medyanın önemli şekilde etkide bulunduğunu ifade eder. Bunu nasıl yapar? Gazetedeki birinci sayfaya alınan, manşete taşınan haberlerle yapar. Televizyonda ana haber bültenine alınan ve bültende geniş bir şekilde yer verilen haberlerle, en önce sunulan haberlerle yapar. Böylece bize hangi konuların daha önemli ve hangilerinin daha önemsiz olduğunu ifade eder. Medya gündemindeki konular arasında da bir köşe kapmaca yaşanır. Yani hangi konuların önemli olduğunun belirlenmesine ilişkin bir yarış vardır. Çünkü nasıl bir günde bir kişinin yapabileceği iş sayısı sınırlı ise toplumların da çözüm bekleyen sorunlar karşısında neye ne kadar zaman ayıracakları ve ne kadar bütçe ayıracakları konusunda bir sınırlama vardır. Toplumsal meselelerde kamuoyuna en önemli meselelerin neler olduğu sorulduğunda, genellikle dört ya da beş konu ifade edilmektedir. Buna gündemin taşıma kapasitesi denir. Gazetenin de birinci sayfasına girebilecek haber sayısı kısıtlıdır. Ana haber bülteninde de bir günde yaşanan tüm haberleri göremezsiniz. Bu kısıtlı ortamdaki köşe kapmaca yarışına siyasiler de önemli oranda etkide bulunur. Çünkü bir siyaset adamının gündeminde de genel olarak bir ya da iki konu bulunur. Sürekli bunları vurgular. Bu konuların gündeme gelmesi için uğraş verir. Çünkü neden? Siyaset adamları, toplumun en önemli meseleleri ile ilgilenmesi beklenen kişilerdir. Ülkenin en önemli sorunu ekonomi ve hayat pahalılığı olarak algılandığı bir dönemde bir siyaset adamının laiklik gibi bir sorunu gündeme getirmesi kamuoyunda pek de karşılık bulmaz. Siyaset adamı her gün anket yapıp kamuoyunda acaba bugün en önemli sorun nedir nabız yoklaması yapmaz, yapamaz. Bunu da bize sağlayan medyadır. Medya hem kamuoyuna hem de siyaset adamlarına hangi konuların önemli olduğunu söyler. O yüzden siyaset adamları da sabah ilk uyandıklarında gazeteye bakarlar. Akşam olunca televizyon haberlerine dikkat kesilirler. Hem kendi savundukları konuları değerlendirir hem de gündemdeki algının nasıl yönetildiğini incelerler. Bu bakımdan gündem belirleme yaklaşımı en genel anlamda bir ülkede hangi konuların önemli olduğunun algılanmasındaki faktörlerin incelenmesini konu alır. Gündemi etkileyen unsurlar nelerdir sorusu, gündem belirleme alanında yapılan çalışmaların en genel sorusudur. En başta kamu gündemi olmak üzere, siyasetin gündemini ve medyanın gündemini kimin ya da neyin etkilediğini incelemek gündem belirleme alanındaki çalışmaların yanıt aradığı en temel sorudur. İşin içine biraz daha girildiğinde ise gündemler arasındaki etkileşimler, araya giren başka faktörler ve gündem belirlemenin nasıl bir süreç olarak işlediği gibi konular daha yakından görülmeye başlanır.

Yeni medya gündem belirlemede nasıl bir etkiye sahiptir?

Medyanın yenisi ya da eskisi gibi bir kavramı doğru bulmadığımı en başta ifade edeyim. Medya, kitlesel iletişime olanak sağlayan tüm araçları ifade eden genel bir kavram. Geleneksel medya dediğimizde genellikle internetin icadından önceki dönemde var olan gazete, dergi, radyo, televizyon gibi kitlesel iletişim ortamlarını ifade ediyoruz. Bunlardan gazete ve dergiler; yani basılı olanlar ‘basın’ kavramı altında toplanıyor. Radyo ve televizyonu da teknolojisi bakımından bunlardan ayırabiliyoruz. İnternet açısından da teknolojik bir farklılık söz konusu. Dolayısıyla bu alanda sıkıntılı bir kavram karmaşasının var olduğunu ifade etmeliyim. Basın kavramı altında geleneksel medyanın tanımlanması da sık gördüğümüz hatalı kullanımlardan bir diğeri. Bir zamanlar radyo ve televizyon ortaya çıktığında da onlar için ‘sesli, sözlü, görüntülü basın’ gibi kavramlar tanımlanmıştı ki bunlar da çok anlamlı değildi. Şimdi de internetin sağladığı imkânlarla ‘yeni medya’, ‘sosyal medya’ gibi kavramları duyuyoruz. Belki de daha uygun yeni bir kavram gerekiyor ama şimdilik yabancı bir sözcük olduğu için çok sevmesem de ‘dijital medya platformları’ gibi bir kavram daha yakın gibi duruyor. Neyse, dijital medya diyelim ve sizin sorunuza geçelim… Dijital medyayı geleneksel medyadan ayıran en önemli unsur, sanıyorum sahiplik ve kontrol yapısı diyebiliriz. Teknolojik unsurlar bir yana bırakılırsa, geleneksel araçların sahipliği bir organizasyona, kuruma ya da şirkete aitken, dijital medyada daha çok bireysel yayıncıların varlığı dikkati çekiyor. Dileyen herkes bu platformlar için içerik üretebiliyor ve sesini kamuoyuna duyurabiliyor. Daha çok takipçiye sahip olanları bir yana bıraksak bile, bir tek kişinin yayımladığı tek bir içeriğin bile kimi zaman milyonlara erişebildiğini görüyoruz. Bu da gündemdeki köşe kapmaca oyununda herkesin oyuncu olabileceği gibi bir durumu ya da fikri aklımıza getiriyor. Bunun çok seslilik ya da katılımcı demokrasi anlamında çok iyi olduğunu söyleyenler kadar; kaynağı belirsiz, yalan, yanlış ya da maksatlı içerikler nedeniyle bilgi ve algı kirliliğine yol açabildiği ve çok tehlikeli boyutlara ulaşabildiği gibi eleştirileri de duyuyoruz. Gündem belirlemenin en temel sorusunu aklımıza getirirsek; yani bir konuyu gündeme getirmede neyin ya da kimin etkili olduğu sorusundan hareketle, dijital medya platformlarının da bir konuyu gündeme getirmede oldukça etkili olabildiklerini kimi örnek olaylar üzerinden görebiliyoruz. Örneğin geleneksel medyanın hiç de gündeme almadığı ya da almakta geciktiği kimi konular bir anda bu platformlarda etkileşim sağlamaya başlayınca, geleneksel medyanın da siyaset adamlarının da bu konulara kayıtsız kalamadıklarını görüyoruz. Bunun en çarpıcı örneği ‘Aylan bebek’ haberidir. Denizde boğulan mültecilere ilişkin pek çok haber yapılmasına karşın, tek karelik dramatik bir bebeğin görüntüsü içeren fotoğrafın internette birkaç saat içinde milyonlarca kişiye ulaşması, hem diğer yayın organlarının ilgisini çekmiş hem de konuyu siyasi platformlarda gündemde tutmuştur. Bir süre bu konuda dünyanın bütün ülkeleri ‘ne yapabiliriz’ sorusunu sormuşlar ve soruna çözüm aramışlardır. Bu örnekten yola çıkarak aslında bir konuyu daha vurgulamak isterim. Aslında bütün konuların gündemde doğum, yaşam ve düşüş dönemleri vardır. Buna konuların ömür döngüsü diyebiliriz. Konu gündeme gelir, gündemde tartışılır, çözüme ilişkin görüşler ortaya çıkar, kaynaklar ve yapılabilecekler değerlendirilir, çözüm bulunur ya da bulunmaz ama gündemden düşer. Çünkü gündeme gelmek isteyen daha pek çok konu vardır. O yüzden bir konunun gündeme ne zaman geldiği, başka hangi konularla rekabet ettiği, nasıl ele alındığı, hangi boyutları ile görünür kılındığı, gündemde nasıl bir dönüşüm geçirdiği ve yenilik içermediği takdirde gündemden nasıl düştüğü gibi konular yine gündem belirlemede araştırılan sorulardır. Dediğim gibi ‘Aylan bebek’ denizde boğulan tek bebek değildi, ondan önce ve sonra pek çok bebek, çocuk, anne, baba denizde boğuldu ama o bebeğin nasıl çerçevelendiği ve gündemde hangi yan temalarla birlikte sunulduğu gündemde nasıl yükseldiğini ve ne kadar süre kaldığını etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Sonuç olarak sorunuza geri dönecek olursak, bugün dijital platformlarda hepimiz gündeme bir konuyu getirmek için önemli bir araca sahibiz. Ancak bu konuyu nasıl ele aldığımız, ne zaman ele aldığımız, hangi boyutları ile gündeme getirdiğimiz gibi daha pek çok faktör süreci etkileyen unsurlar olarak dikkati çekiyor. Bugün giderek daha fazla oranda bu platformların geleneksel medya gündemini etkilediğini ve dolayısıyla siyaseti de etkilediğini görüyoruz. Şimdi seçim dönemindeyiz örneğin. İnternetin geçmişte olmadığı kadar seçmenlere mesaj iletmede etkin bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. Seçmenlerin de yine geçmişte olmadığı gibi bu platformlar aracılığıyla kendi görüş ve eleştirilerini dile getirdiklerine şahit oluyoruz. Yani gündemde artık çok daha fazla aktör ve çok daha ciddi bir rekabet olduğunu söyleyebiliriz. Bunun daha da artacağını ve gündemdeki tüm aktörlerin birbirlerinden çok daha fazla etkileneceklerini düşünüyorum.

Sosyal medya platformlarının ana akım karşısında gündem belirleme gücü ve sınırlılıkları nelerdir?

Sınırlık kavramı ile dezavantajlarının neler olduğunu kast ediyorsanız, aslında geleneksel mecraların daha fazla sınırlığa sahip olduklarını söyleyebilirim. Kamuoyunun etkilenmesi anlamında ise en önemli kavramın kaynağın güvenilirliği olduğuna dikkat edersek bu noktada geleneksel mecraların daha avantajlı olduğunu değerlendirebiliriz. Ancak giderek daha fazla oranda dijital platformlarda yayın yapan habercilerin ya da yayıncıların da güven unsurunu dikkate alarak kendi adları ile yayınlar yaptıklarını görüyoruz. Bu da dikkat edilmesi gereken önemli bir durum. Öte yandan başka bir şeyi daha hatırlatmak isterim. Benim gençlik yıllarımda yalnızca seçim zamanlarında çıkan gazeteler vardı. Amaçları belli siyasi görüşleri ya da adayları desteklemek ve onlardan reklam geliri elde etmekti. Bu durumun dijital platformlarda biraz daha yaygın bir şekilde var olduğunu görüyorum. Tabii bunların güven kavramıyla ilgili bir meselelerinin olmadığını da söylemem lazım. Haberciliği layığıyla ister geleneksel ortamlarda ister dijital ortamlarda yapsın, kim olursa gündemi etkileme gücünün var olduğunun altını çizmek isterim.

Dijital haber platformlarında gündem belirleme bağlamında çerçeveleme nasıl kullanılmaktadır? Alternatif haber platformları için avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Çerçeveleme konusunda, verdiğim ‘Aylan bebek’ haberi güzel bir örnektir. Her meseleyi siz istediğiniz gibi bir çerçevenin içinde, yani çeşitli bakış açılarıyla, kavramlarla, sıfatlarla tanımlayabilirsiniz. Siyasette de en etkili propaganda tekniklerinin başında ‘ad takma’ gelir. Siyaset adamları konuşurken her şeye, her kişiye bir ad taktıklarını görürsünüz. Hele de seçim dönemlerinde tamamen zihinlerde olumlu ya da olumsuz birtakım algıları çağrıştıracak kimi kavramların özellikle kullanıldığını her gün görüyoruz. Örneğin aynı güle ‘gonca / zarif gül’ de diyebilirsiniz ‘dikenli / kaktüs gibi gül’ de diyebilirsiniz. Bu nasıl algılanmasını istediğinize göre değişir. Çerçeveleme kuramı gündem belirleme alanında ikinci aşama gündem belirleme kuramı ile yakından ilişkilidir. Geleneksel gündem belirleme kuramı, medyanın konulara atfettiği önemlilik derecesi ile kamuoyunun aynı konulara ilişkin önemlilik algısını etkilediğini ileri sürerken, ikinci aşama gündem belirleme kuramı, bu algı ile birlikte konuların önemliliklerine ilişkin çerçevelerin, tutumların, niteliklerin de etkilendiğini ileri sürmektedir. Daha net bir ifadeyle söyleyecek olursak, geleneksel gündem belirleme, medyanın her gün ‘ne hakkında konuşacağımızı’ bize söylediğini ifade eder. İkinci aşama gündem belirleme ise bundan daha fazlasını yani ‘nasıl düşüneceğimizi de söyleme’ yönünde medyanın etkilere sahip olduğunu ve bunu sunduğu çerçeveler yoluyla yaptığını ifade eder. Bir de günümüzde üçüncü aşama gündem belirlemeden söz ediyoruz ki, o da, medyanın zihnimizdeki ağ haritalarını nasıl etkilediğini incelemektedir. Yani aslında her konuyu biz çeşitli bağlantılı konularla birlikte düşünür ve değerlendiririz. Örneğin gül nasıl bir çiçektir diye sorsam, aklınıza gelen ilk beş şeyin ne olduğunu bana söyleseniz, sonra da söylediğiniz şeylerden hangilerini birbirleriyle bağlantılı ya da ilişkili bulduğunuzu sorsam, siz de bunlar arasına çizgiler çekip gösterseniz, daha sonra medyaya baksak, medya içeriklerinde de belli başlı noktalarıyla aynı bağlantıların var olduğunu görüyoruz. Yani siz gül hakkında nasıl düşünüyorsanız, medyanın da gülü o şekilde resmettiğini anlıyoruz. Medya gül için ne diyorsa ya da demiyorsa, kamuoyu da gülü o şekilde zihninde canlandırıyor. Zihnimizde güle ilişkin canlanan resim ile medyanın gül tarifi ya da resmi üst üste konduğunda, birbirine çok benziyor. Medya bir konuyu, kişiyi, olayı ya da durumu bize nasıl tarif ediyor, nasıl sunuyor, gösteriyorsa, çoğu zaman o şeye ilişkin zihnimizde oluşan resim de bu tasvirle oluşuyor. Bize sorulduğunda da o tasviri ifade ediyoruz. Özellikle de doğrudan kendi yaşamımızla deneyimlemediğimiz, gidip görmediğimiz, şahit olmadığımız konularda medyanın zihnimizde canlandırdığı resimler daha etkili olabiliyor. Tabi araya giren daha pek çok değişken ve özel durumun varlığından da söz etmemiz lazım. Ancak en genel tanım bu şeklide diyebiliriz.

Gündem belirleme çalışmaları konusunda Türkiye’nin akademik yazındaki yeri nedir? Akademisyen ve akademisyen adaylarının hangi bağlamlarda çalışmalarını önerirsiniz?

Gündem belirleme konusunda Türkiye’deki çalışmalar son zamanlarda oldukça arttı. Akademideki öğretim üyesi sayısındaki artışın da bunda hiç kuşkusuz payı var. Tez ve makale yazmak isteyen arkadaşlarımız bu alanda kendilerine bir yol gördükleri için çalışmalarını bu alana yönlendiriyorlar. Biz de elimizden geldiği kadar akademisyenlere ve araştırmacılara rehberlik etmek üzere makale, kitap ve proje çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Uluslararası İletişim Sempozyumu, Communication in the Millennium’u yaklaşık 20 yıldır bir yıl Türkiye ve bir yıl ABD’de olmak üzere gerçekleştiriyoruz. Son yıllarda pandemi ve gelişen diğer şartlar nedeniyle online yapmak durumunda kaldık. Bu sempozyumu gündem belirleme kuramının isim babalarından Prof. Dr. Maxwell McCombs hocamızla birlikte başlattık ve halen devam ettiriyoruz. Bugüne kadar her toplantıda mutlaka gündem belirleme alanından bildirilerin sunulduğunu görüyoruz. Geçmişte de alanın değerli hocalarının kurama ilişkin pek çok sunumda bulunmalarının ve tüm içeriklerin internet ortamında kamuoyuna açık olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bir konuyu medya, kamuoyu ve siyaset gündemine getirmede hangi unsurların ne derece etkili olduğunun belirlenmesi anlamında, konuların niteliğinin, zamanlamasının, atmosferin, bireysel ve çevresel diğer unsurların, gerçek yaşam unsurlarının ve daha pek çok değişkenin ne gibi etkilerde bulunduğunun incelenmesi ve bunların farklı kültürlerde ve ülkelerde karşılaştırmalı olarak yapılması kuramın ilerlemesi anlamında önem arz ediyor. Daha yapılabilecek çok çalışma olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar Türkiye’de yürütülmüş ve dünyada örneği de bulunmayan oldukça geniş kapsamlı araştırmamızdan da son olarak söz edeyim. Geçtiğimiz yıl iki kamuoyu araştırması ve geniş bir medya incelemesi ile hem geleneksel hem de Twitter bağlamında 13 farklı konunun medya ve kamuoyu gündemindeki bağlantılarını üçüncü aşama gündem belirleme kuramı çerçevesinde araştırdık. Tüm bulgularımızı kamuoyuna açık olarak https://medyadanzihnimize.blogspot.com/ isimli internet sitemizde paylaşıyoruz. Ayrıca TÜBİTAK destekli araştırmamızın raporunu özetlediğimiz ‘Medyadan Zihnimize’ isimli Literatürk yayınlarından çıkan bir de kitabımız var. Daha önce de aynı yayınevinden ‘Köşe Kapmaca’ kitabımızla gündem belirleme kuramını açıklamıştık. Araştırmacıların bu eserlerden yararlanabileceklerini düşünüyorum. Çalıştıkları ya da çalışmak istedikleri konularda soruları olursa, ben de bu alana gönül veren ve bu alanın gelişmesini isteyen bir akademisyen olarak elimden geldiği kadar katkıda bulunmaktan mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum. Tüm araştırmacılara kolaylıklar ve başarılar diliyorum. Bana bu imkânı verdiğiniz, sesimizi duyurmamıza yardımcı olduğunuz için size de gönülden teşekkür ediyorum.