Cem Tekel: Serbest gazetecilik bir seçim değil zorunluluk
07.04.2025 22:53

Cem Tekel: Serbest gazetecilik bir seçim değil zorunluluk


Röportaj: Nuran Bolluk

Uzun yıllar medya sektöründe çalışıp emeğinin karşılığını alamayanlar, çalıştıkları kurumlarca özgürlükleri kısıtlananlar, siyasi partilerin maşası olmayı reddedenler veya iş bulamayanların sığındıkları kale; serbest gazetecilik.

Serbest gazetecilik dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükselen bir ilgiyle giderek daha fazla habercinin yöneldiği bir alan. 'Patronsuz gazetecilik’ olarak da anılan bu alan, istediğin haberi yapabilmek gibi özgürlükler sağlasa da madalyonun öbür yüzünde düşük ücretler, düzenli bir gelirden yoksun olmak gibi sayısız sorun da var. Dolayısıyla konu hem Türkiye'de hem de dünyada çeşitli tartışmalara yol açıyor.

Star, Kanal D, Show TV, Ekol TV gibi medya kuruluşlarında uzun yıllar muhabirlik, editörlük ve yayın koordinatörlüğü gibi görevler üstlenen Cem Tekel ise, yıllar içinde serbest gazeteciliğe yönelen gazetecilerden yalnızca biri. Tekel, serbest gazetecilik üzerine kafalardaki soru işaretlerine dair düşüncelerini bizimle paylaştı.

“Serbest gazeteci, bir patrona bağlı çalışmayan gazetecidir”

“Serbest gazeteci bana göre kurumsal olarak bir şirket ya da patrona bağlı çalışmayan gazetecidir” şeklinde tanımlayan Tekel, “Zaman zaman parça başı belli bir ücret karşılığı emeğini kullanabilir, ürettiği bir haberi, çektiği bir video veya fotoğrafı verebilir. Ama düzenli bir aylık almaz” diyor.

Cem Tekel, serbest çalışmanın bir tercih olabileceği gibi ülkemiz şartlarında 'bir zorunluluk' olarak karşımıza çıkabildiğini de belirtiyor. Uzun yıllar boyunca çeşitli medya kuruluşunda görev alan tecrübeli isim, kendi açısından ikisinin de etkili olduğunu açıklıyor. Bunun yanı sıra, merkez medya kavramının 'içinin boşaldığını' ve ücret politikalarının da bir başka yönü olduğunu kaydederek “Hak ettiğimi almıyordum” diyor ve Türkiye'de gazetecilerin serbest gazeteciliği genelde bir zorunluluk olarak seçtiklerini de ekliyor.

Serbest gazeteciliğin, geleneksel ve dijital medya olarak ikiye ayrıldığını açıklayan Tekel, geleneksel medyada serbest gazetecilerin yani kameraman ve foto muhabirlerin, hem sıcak haberleri takip edip haberleştirebildiğini hem de onlardan belli konu istenebilmesi gibi “Çok farklı yolları” olduğunu belirtiyor.

Bunun yanında bir 'patrona' çalışmadan kendi haberlerini üreten ve bir kuruma materyal üretmeyip dijital ortamda, kendi sosyal medya hesaplarında paylaşanlar olduğunu anlatıyor. Kendisinin herhangi bir kuruluş için çalışmadığını vurgulayan Tekel, “Haberlerimi dijital ortamda kendi sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Bir ücret karşılığında satmıyorum” diyor.

“Biri çok kazanır biri hiç kazanamaz”   

Dijital ortamda serbest gazeteci olmaya ve kazanç meselesine de değinen Tekel, izleyici kitlesinin önemine şu sözlerle dikkat çekiyor: “Türkiye'de eğer dijital medya üzerinden çalışıyorsanız ve elbette belli bir izleyici kitleniz varsa kazanabilirsiniz. Ama biri çok kazanır biri hiç kazanamaz. Ya da dönem dönem gelirler düşer veya artar. Çok subjektif bir konu. Herkes için değişir. Standart bir fikir sunmak zor gerçekten.”

“Türkiye'de sınırlar silikleşti”

‘Gazetecilik etiği’ kavramını “Uluslararası habercilik kurallarına bağlı olmayı gerektirir” şeklinde tanımlayan Tekel, Türkiye'deki durumu ise, “Sanıyorum bizde dünyadan bağımsız, farklı bir etik anlayış gelişti ve bu çok tehlikeli” diyerek değerlendiriyor ve Türkiye’de sınırların çok 'silikleştiğinin' de altını çiziyor.

Serbest gazetecilerin kendilerini ne ölçüde özgür hissettikleri hakkında da yorumlarını paylaşan Cem Tekel, her haber kuruluşunun kendine özgü kuralları olduğunu, serbest çalışan gazetecilerin ise böylesi kurallara bağlı olmadıkları için, medya kuruluşlarında kadrolu görevlerde bulunan gazetecilere nazaran görece özgür olduklarını ifade ediyor. “Ama bir de ülkenin şartları var” diyerek kutuplaşan ülkelerde gazetecileri yalnızca kurum kurallarının değil siyasal ve sosyal iklimin görünen-görünmeyen kurallarının da sarıp sarmaladığına dikkat çekiyor ve şöyle ekliyor: “Dolayısıyla tam bir özgürlükten bahsetmek ne yazık ki mümkün değil.”

“Basın kartına sahip olmayanların sahada sorun yaşaması kesindir”

Cem Tekel, İletişim Başkanlığı tarafından verilen sürekli basın kartına sahip olsa da bu karta sahip olamayan meslektaşlarının yüzleştiği güçlükleri hatırlatarak, “Basın kartı olmayan habercilerin sahada sorun yaşaması neredeyse kesindir” diyor.

Tekel, haber takibi sırasında güvenlik güçlerinin ilk olarak basın kartını sorduğunu aktararak, turkuaz basın kartı olmayan gazetecilerin resmi etkinliklerde bulunamama gibi dezavantajlarının da olduğunu belirtiyor. Bu sorunlara karşı çözüm geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Meslek örgütlerinin bir araya gelip farklı bakış açıları geliştirmesi gerekir” ifadelerini kullanıyor. “Örneğin turkuaz basın kartı olmayanlara yarı resmi bir kart verilebilir” sözleriyle de soruna karşı bir çözüm önerisi sunuyor.

“Eline her mikrofon alan sokağa çıktığında yaşanan olumsuzluklar hepimizi etkiliyor”

Serbest gazetecilik alanına yönelmek isteyen genç habercilere tavsiyelerde de bulunan Cem Tekel, “Geleneksel medyada çalışarak başlarlarsa habercilik kurallarını öğrenirler ve hata payları giderek azalır” diyor. Dijital medyada çalışan birçok serbest gazeteci olduğunu söyleyerek, en basit habercilik kurallarından bile habersiz kişilere dikkat çeken Tekel, “Eline her mikrofon alan sokağa çıktığında yaşanan olumsuzluklar ne yazık ki hepimizi etkiliyor” yorumunu yapıyor.

'Geleceğin tarihini yazıyorsunuz”

"Gazetecilik benim karakterime uygun olduğu için yine olsa yine gazeteci olmak isterdim" diyerek habercilik tutkusunu paylaşan Tekel sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Çünkü siz geleceğin tarihini yazıyorsunuz. Tarihi olaylara tanıklık ediyorsunuz, insanları bilgilendiriyorsunuz. Bir olayı takip ederken bütün gelişmeleri an be an izleme fırsatına sahip oluyorsunuz.”