Neslihan Muradoğlu: Yeni nesil anlam ve değer arıyor
09.03.2021 00:24

Neslihan Muradoğlu: Yeni nesil anlam ve değer arıyor


Haber Üsküdar – Hazal Göksun

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü tarafından düzenlenen ‘‘Yeni nesil anlam ve değer arıyor. Hazır mısınız?’’ başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Nihal Toros Ntapiapis’in yaptığı etkinliğe Neslihan Muradoğlu konuk oldu. 

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü tarafından çevrimiçi olarak gerçekleştirilen etkinlikte, sürdürülebilirlik konusu ele alındı. Sektörel deneyimlerini paylaşan Neslihan Muradoğlu, öğrencilere önerilerde bulundu.

Büyük resimde ne görüyoruz?

Günümüz dünyasından bahsederek sürdürülebilirlik ile ilişkisine değinen Neslihan Muradoğlu, ‘‘Son bir yıldır sıra dışı bir dönemden geçiyoruz. Üç ay evde vakit geçirdik. Sonra çıktık sokaklara dağıldık. Sokaklara dağılmamızın cezasını paramparça bir giriş-çıkış, izin-yasak metodu içerisinde çekiyoruz. Ben çok yakın arkadaşlarımı kaybettim. Sevdiğim insanların arasında vefat edenler oldu. ‘Pandemi var mıydı? Yok muydu? Komplo muydu? Teori miydi?’ falan derken insanlar yakınlarını, çocuklarını kaybettiler. Çok basit bir sistemi yani ‘maske tak, ellerini yıka, sosyal mesafene dikkat et, mümkünse evde kal’ gibi bir sistemi hayata geçiremediğimiz için çok zarar gördük. Pandeminin en başında ben mikrobiyolog olan abimi aradım. ‘Bunu yapabilecek miyiz?’ tarzında sorular sordum. ‘Kurtuluş Savaşı'nda değilsiniz, cepheye kurşun taşımıyorsunuz. Evde oturun diyoruz, bu mu size zor geldi?’ diye cevap aldım. ‘Ama ben yaşlıyım çıkamadım', 'işlerim vardı', 'banka işleri kaldı’ gibi şeyleri toplum olarak sorun haline getirdik. Fakat bir yılın sonunda çok şey öğrendik. O şeylerden biri de ‘sürdürülebilir bir hayat kurmak ne kadar önemliymiş’ oldu. Ben kendi kendime ‘bundan 50 yıl önce babaannemin evinde yaşarken pandemi olsaydı ne olurdu?’ diye düşündüm ve bir çıkarım yaptım. Bu çıkarımın içinde babaannemin küçücük bahçesi olan tek katlı bir evi vardı. Bu bahçenin içerisinde küçük bir bostanı vardı. Dolayısıyla da sürdürebilirlik adına hiçbir yere gitmeden, o bostandan iki üç parça şey toplayıp yerdi’’ ifadelerini kullandı.

‘‘Sürdürülebilirlik eşittir tarhana çorbası’’

Eskiden sürdürülebilirlik anlayışının daha yaygın olduğunu, şimdi ise bir değişim yaşandığını belirten Muradoğlu, ‘‘Babaannem her kışa geçtiğimiz zaman tarhana çorbası yapardı. En kötü ihtimalle biraz suyla karıştırırsın, salça ve tereyağ ile çevirirsin. UNICEF, tarhana çorbasını en yüksek besin değerine sahip yiyeceklerden biri seçti. Bir gün dünyada çok büyük bir kuraklık olursa, tarhana çorbası çözümlerin arasında geçiyor. Çok ekstrem bir durum olmadığı müddetçe biz o küçücük evde 6 ay yaşardık. Sürdürülebilirlik açısından o küçük, yoksul evde yaşardık. Peki şimdi biz ne olduk? Bu sürdürülebilirlik anlayışıyla en ufak bir yakınlığımız olmadığı için, akşama kapanacağız dedikleri anda marketlerin tepesine çöktük. Nedeni belirsiz bir tuvalet kağıdı spekülasyonu çıktı. Aşırı bir stoklama yaptık. Başka şeyler de stokladık. Yalandan ekmek yapmalara başladık. Ben de yaptım, bütün trendlere uydum. Bütün bunlar oldu. Ama biz bir sene boyunca bu yoksunlukla ilgili derdimizi, sürdürülemezlik kafamızla eleştirip durduk. Eleştirilerden biri tamamen kapanmaktı. Destekledim çünkü tamamen kapanmama durumunun bizim uzun süreli kriz içerisinde kalmamızı sağlayacağına inandım. Pandemiden bahsettim çünkü pandemi bize şunu öğretti; kendimiz için, ülkemiz için, ailemiz için sürdürülebilir bir hayat kurmuyorsak işimiz zor’’ dedi.

‘‘Kadın-erkek eşitliğinin sürdürülebilir kalkınmadaki yeri azımsanmayacak düzeyde’’

Ekonomimizin sürdürülebilir olması için istihdamın artması gerektiğini vurgulayan Muradoğlu, ‘‘Hemen herkesin üretime katıldığı ve üretime katılmasının zorunlu olduğu bir düzen kurmak gerekiyor. Bugün, Türkiye'de kadın ve erkek nüfusunun eşitlendiği bir dönemdeyiz. Biz ekonomik açıdan son derece sıkıntıda olan bir ülkeyiz. İlk bakışta kadınların bu resimde yer almaları gerektiğini gösteriyor. Çünkü nüfusun yüzde 50’si çalışıp diğer yüzde 50’sini besleyemez. Yüzde 100’ü istihdamın içine girecek ki biz ekonomik olarak sürdürülebilir bir model yakalayalım. Bu kadar basit bir bakış açısından bahsediyoruz. Kadın-erkek eşitliğinin sürdürülebilir kalkınmadaki yeri gerçekten azımsanmayacak düzeyde. Kadınların liderlik ettiği yerlerde kriz yönetme, krizin etkilerinden arınma düzeyleri daha yüksek. Çünkü kadınlarda soft skill olarak söylenen bir dizi beceri var. Bunlar şu anda yönetim açısından çok itibar gören şefkatli yönetim biçimini doğruyor. Kadın yönettiği ülkeye çevresel anlamda bir kadın gibi yaklaşarak, şefkatli yaklaşarak sürdürülebilirliğe destek oluyor. İklim değişikliği, çok uzaklarda yaşayan insanların sorunu gibi lanse edildi. Fakat gerçekten büyük bir erime var. Londra büyüklüğünde bir parça koptu. Bu kopma deniz seviyesinde bir metre yükselme meydana getirecek. Bu yükselme sahil kesiminde yaşayan, ekonomisini denizden kazanan yüz milyonlarca insanın yaşam alanını kaybetmesine sebep olacak’’ şeklinde konuştu.

‘‘Genç nesil sürdürülebilirlikte uyumlu şirketlerle çalışmak istediklerini belirtiyor’’

Konuşmasında, İngiltere’de yapılan bir araştırmaya da değinen Muradoğlu, ‘‘Araştırma, gençlerin yüzde 50’sinin yeşil ekonomiden yana olduğunu ve yerküreyi korumak isteyen şirketlerle çalışmak istediğini ortaya koydu. Genç nesil, sürdürülebilirlikle uyumlu şirketlerle çalışmak istediklerini belirtiyor. Yaşları 18-34 arasında değişen bin kişiyle yapılmış bir araştırma bu. Çocuklar mutlaka çalışmak istedikleri şirketlerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin bir yerinde olmak istediklerini ortaya koyuyorlar. Herkesin düşündüğünün aksine, bu, sosyal medya influencerlığını son derece net bir oranla geçmiş durumda. Influencerlığa özenenlerin oranı yüzde 10, sürdürülebilirlik alanında çalışmak isteyenlerin oranı yüzde 60. Şu anda farkındalık bizim zamanımıza göre çok yüksek. Yeni nesil kendisi için anlam ve değer sağlamak için birçok şeyi değiştirecek. Biz bunun yüzünden gençlere anlam ve değer yaratan bir kültürel yapı oluşturmalarını öneriyoruz. Tutarlı ve kalıcı politikalar oluştursunlar’’ dedi.

‘‘Her 60 dakikalık video görüşmesinde 12 litre su harcanıyor’’

Video konferans görüşmeleri ile ilgili ek bir bilgi de veren Muradoğlu şunları söyledi: ‘‘Video görüşmelerinde kameraların kapatılması, o görüşmenin karbon emisyon oranını yüzde 96 düzeyinde azaltıyor. Bilim insanları, video konferanslar sırasında kameraların kapatılmasının su, toprak ve karbon emisyonu açısından olumsuz etkileri azaltmaya destek verdiğini keşfettiler. Yani her 60 dakikalık video görüşmesinde 12 litre su harcandığı, 150-1000 gram karbondioksit yayıldığı belirtildi. Kameralarımızı kapattığımızda bu oran yüzde 96 azalıyor."

‘‘İş birliği yapmak sürdürülebilirlik politikalarının kalıcı olması için şart’’

Birleşmiş Milletler'in (BM) sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden de bahseden Neslihan Muradoğlu, ‘‘Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin farkında olunmaz ve herkes kendi hedefiyle ilgili bir şey yapmazsa bizi iyi bir gelecek beklemiyor. Bu lafın altında çok dramatik rakamsal öğeler var. Bu hedeflerin birincisi ‘yoksulluğa son’. Dünyada yoksulluğun azalması için BM, sivil toplum kuruluşlarıyla, ülkelerle çok ciddi çalışmalar yapıyor. 'Cebimde param yok, ortada dolanıyorum' diyenleri ben espriyle karşılıyorum. Asıl yoksulluğu bilmiyoruz. ‘Açlığa son’ ve ‘sağlıklı bireyler’ konusuna da değinmek gerekiyor. Susuzluk ve açlık öyle bir şey ki bireyin sağlıklı yaşam hakkını elinden alıyor. Kötü su içiyorsunuz; size kötü hastalık ve problemler getiriyor. ‘Nitelikli eğitim’ de şart. ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ bugünün anlam ve önemine istinaden 5 numaralı hedef. ‘Temiz su ve sıhhi koşullar’ sağlamak da önemli. Dünyada çok su var fakat temiz ve kullanabilir su eksik. Suyun düzgün kullanılması gerekiyor. Daha sayılabilecek birçok başlık var. Bütün yapılan bu şeyler, çok ciddi bir iş birliği gerektiriyor. İş birliği yapmak sürdürülebilirlik politikalarının kalıcı olması için olmazsa olmaz. Biz herkesle aynı gökyüzüne bakıyoruz. Kurumlar, hükümetler, sivil toplum kuruluşları farkındalıkların bireye inmesi için çok büyük çaba sarf ediyorlar. Etki alanınızı fark edin’’ ifadelerini kullandı.