Sempozyumun son gününde Prof. Oya Tokgöz ve Prof. Peyami Çelikcan konuştu
24.10.2020 11:20

Sempozyumun son gününde Prof. Oya Tokgöz ve Prof. Peyami Çelikcan konuştu


Haber Üsküdar – Pelin Gökçe Yıldız ve Merve Şişman

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen 7. Uluslararası İletişim Günleri / Dijital Çağda İletişim Eğitimi Sempozyumunun son gününde ana konuşmacılar Prof. Dr. Oya Tokgöz ile Prof. Dr. Peyami Çelikcan birer konuşma yaptı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan'ın moderatörlüğünü yaptığı ana kon uşmacılar oturumunda ses kaydı yayımlanan Prof.Dr. Oya Tokgöz, Türkiye'de gazetecilik eğitiminin tarihçesi üzerine bir değerlendirme yaptı. Prof. Dr. Peyami Çelikcan ise dijital çağda sinema üzerine bir konuşma yaptı.

Prof. Dr. Oya Tokgöz: “Dijital dönüşüm her alanda”

Sempozyum konuşmasına İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör’e teşekkür ederek başlayan iletişim eğitimi alanının duayen ismi Prof. Dr. Oya Tokgöz, konuşmasında şunları söyledi: "Dijital çağda gazetecilik eğitimi üzerine konuşacağız bugün. Bu sempozyumda yer almak bana heyecan veriyor. Nedeni ise bu konu üzerinde çok fazla toplantıda konuştum ve makale kaleme aldım. Geleneksel ve dijital eğitim halen daha bir arada veriliyor. Ben Ağustos 1969’da Boston Üniversitesi’nde School of Public Communication’da gazetecilik yüksek lisans derecesini aldıktan sonra Kasım 1969’da Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda asistan olarak çalışmaya başladım. O zamanlar gazetecilik alanında siyah-beyaz teknoloji kullanılıyordu. Radyo sayısı da çok azdı. 1968’de TRT’de siyah beyaz televizyon yayınları başladı, tek kanal vardı." 

Prof. Tokgöz, iletişim alanındaki dijitalleşmenin tarihçesinden de söz etti: "1970’li yıllarda bazı gazeteler renkli yayınlara geçti. Renkli teknoloji siyah beyaza göre daha pahalıydı. 70’li yıllardan itibaren TRT’nin televizyon yayınları Türkiye düzeyine yayılmaya başladı. 80’lerde Türkiye yeni bir iletişim teknolojisiyle karşı karşıya kaldı. Gazetecilikte dijitalleşmeye adım atıldı. 90’lı yıllarda iletişim fakülteleri internetle tanışmıştı. O zamanlar kendime bilgisayar almıştım. Çünkü gelişen dijitalleşmeye ayak uydurmam gerekiyordu. Bununla beraber radyo, televizyon, internet gelişen teknolojiyle beraber ilerliyordu.”

“Öğrenci kendini her şekilde geliştirmeli”

Oya Tokgöz konuşmasında öğrencilere tavsiyeler de verdi. 1992'de iletişim eğitimi veren yüksekokulların fakülte haline getirildiğini, ama bu kurumlarda ders verecek kişi sayısının az olduğunu belirtti. "Bana göre son 25 yılda her yerde iyi yetişmiş akedemisyen bulunması zor. İyi kadrolu fakültelerin sayısı bence az. Son yıllarda fakülteden mezun olanların yüksek lisans ve doktora yapmasının artışı sevindirici bir haber. Dijital eğitimin getirdikleri nelerdir sorusunu soracak olursak, fakültelerdeki bilgisayar programlarının öğretilmesi, geliştirilmesi yerinde bi cevap olabilir. Ancak yeterli mi, tarafımca yeterli görünmüyor. Şimdi ise pandemi dolayısıyla eğitimin nasıl şekilleneceği halen daha belirsiz durumda. Öğrenci her şekilde kendini geliştirmeli. Online, sanal sınıf bu tarz eğitimlere öğrenciler nasıl adapte olacak bunları hep beraber göreceğiz.” 

Prof. Dr. Peyami Çelikcan: "Sinemanın yeniden keşfedildiği öne sürülüyor"

İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Peyami Çelikcan, dijital çağda sinema konulu bir konuşma yaptı. Çelikcan, “Sinema ve dijitalleşme alanındaki en etkili ve kapsamlı şekilde bu alandaki soruları tartışmaya açan kişi Chuck Tryon’dur. 'Reinventing Cinema: Movies in the Age of Convergence' adlı kitabında sinemanın yeniden keşfinden bahseder. Yani buna o kadar çok anlam yüklüyor ki, sinemanın yeniden keşfedildiğini ileri sürüyor. Haklı mı? Elbette haklı” dedi ve sözlerine şu şekilde devam etti: Henry Jenkins, 'Transmedia' kavramıyla dijitalleşmenin etkisini akademik tartışma gündemine getirmiş oldu. Artık içerik üretimi öyle bir özellik taşıyor ki, aynı içerik farklı medya türlerinde, formatlarında kullanabilir hale geldi. Bir içeriğin olduğu gibi sinemaya, televizyona ya da mobil iletişim araçlarına aktarılmasını kastetmiyorum. Bu yeni dijital araçların formatına uygun şekilde dönüştürülmesinden bahsediyorum.” 

Geleneksel ve dijital medya dönüşümünü yaşıyor

Prof. Dr. Peyami Çelikcan konuşmasına geleneksel ve dijitalden bahsederek şu şekilde devam etti: “Özellikle 2000 yılında başlayan bu değişim baş döndürücü hızla devam ediyor ve bu değişim bildiğimiz pek çok konuyu yeniden tartışmaya açıyor. Meselâ izleyici kimdir? Bunu bile yeniden tanımlamak zorundayız. İçerik üreticisi gibi temel kavramları bile yeniden tartışmak zorundayız. Geleneksel medya tek yönlü akışa imkân veren bir medyadır. Dijital medya ise etkileşim imkânı veriyor. O zaman tabii ki içerik üretimi de dijital medyaya aktarıldığı zaman, içeriği bu etkileşime uygun özellikler taşıyacak şekilde oluşturmak gerekiyor."

"Öğrencilere, kendi ayakları üzerinde durmalarına yarayacak şeyler öğretmeliyiz"

Prof. Dr. Peyami Çelikcan, iletişim fakültelerinde verilen eğitime ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Çelikcan şunları söyledi: "İletişim Fakültesi öğrencilerine 20 yıldır ders veriyorum. Bu fakültelerde temel varsayım, öğrencilerin mezun olduktan sonra medya kurumlarında çalışmasıydı. Oysa bugün durum değişti. O halde bu gençlere yeni dünyada kendi ayakları üzerinde durmalarına yarayacak şeyler öğretmeliyiz. Kendi küçük işletmelerini kuracaklar, telif sorunlarıyla şirket avukatı değil kendileri uğraşacak, kendi etkileşimlerini kendileri ölçecek ve nihayet kendi iletişimlerini kendileri yapacaklar. Bu tespit çok önemli. İletişim Fakültesi mezunu olan birisi beklentiyle mezun oluyor. Bir televizyon kanalına girecek, bir dergiye girecek, bir medya kuruluşunda iş sahibi olacak. Bu beklenti sürüyor ama karşılanma ihtimali düşük. Bu eğitimi alan arkadaşlar bunlar dışındaki alternatifleri debilmeleri gerekir.”