Özel oturumda medya ve kriz ilişkisi irdelendi
28.05.2021 10:20

Özel oturumda medya ve kriz ilişkisi irdelendi


Haber Üsküdar _ R. Tunahan Latifoğlu 

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 26-28 Mayıs tarihleri arasında Sekizinci Uluslararası İletişim Günleri kapsamında düzenlenen Dijital Çağda Kriz İletişimi Sempozyumu'nun ikinci gününde davetli konuşmacılar oturumu gerçekleştirildi. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu'nun moderatörlüğünde davetli konuşmacılar Doç. Dr. Gregory Simons, Prof. Dr. Ümit Atabek ve Prof. Dr. Simon Cottle birer konuştu yaptı.

Prof. Dr. Ümit Atabek: "21.yüzyılın başıyla birlikte teknolojinin tüketim bilgisi haline geldiğini görmeye başladık"

Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Atabek, "Krizler Çağında İletişim: Yeni İletişim Teknolojileri İşe Yarar mı?" başlıklı konuşmasında öncelikle krizin etimolojik kökeninden söz etti. Bir safhadan diğerine geçiş döneminin buhran (kriz) olarak tanımlanabileceğini belirten Atabek, "Bugün medyada teknoloji dediğimiz zaman, genellikle yüksek teknoloji ürünlerinin tüketilmesi anlayışının karşımıza çıktığını, dolayısıyla teknolojinin üretim bilgisinden çok tüketim bilgisi haline dönüştüğünü görüyoruz" dedi.

Teknoloji ve kriz arasındaki bağlantıyı açıklamak için işgücü krizine de odaklanmak gerektiğini söyleyen Ümit Atabek, daha önceki yüzyılda örneğini gördüğümüz gibi, teknoloji ne kadar gelişirse ücretlerin de o kadar düşeceğini ve kötüleşeceğini vurguladı. Teknolojinin emek sahasına girmesinin daha fazla emek sömürüsünü beraberinde getireceğini savundu. Gazetecilik alanında da yüksek teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte gazetecilik kalitesinin ücretler açısından düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Atabek, geçmişteki reyting sisteminin artık değişmeye başladığını, kitlesel iletişim araçlarının reyting siteminden daha kişiselleştirilmiş, yeni medya ölçümlerine geçiş yapıldığını vurguladı.

Doç. Dr. Gregory Simons: "Kriz herkes için kötü ya da olumsuz değildir" 

Uppsala Üniversitesi'nden Doç. Dr. Gregory Simons, "Kriz İletişimi Perspektifinden Zorunlu Koronavirüs Tecrit Anlatısına Karşı Dijital Direniş" başlıklı konuşmasında, kriz ne kadar uzun sürerse o kadar fazla hasar oluşacağını ve buna mukabil de bu etkileri ortadan kaldırmanın o kadar zor olacağının düşünüldüğünü, bu noktada daha çok krizin fiziksel tarafına odaklanıldığını ancak bir krizin siyasal olarak da bir eylem çağrısı, bir siyasal seferberlik durumu olduğunu belirtti. ABD’nin en zenginlerinin Koronavirüs krizi esnasında üç trilyon dolardan daha fazla gelir elde ettiklerini, yoksulların ise üç trilyon dolar civarında bir rakamı kaybettiklerini, bunun sorumlusunun da hükümet politikaları olduğunun görüldüğünü vurguladı. Bu süreçte bireysel hak ve özgürlüklerin kötü etkilendiğini ifade eden Simons, özellikle demokratik ülkelerde korkunun toplum içinde yayılmaya başladığını, halkın özgürlük ve güvenlik ikilemi arasında kaldığını, kriz döneminde karantina taraftarı olanlar ve karantinaya inanmayanlar olarak toplumun ikiye bölündüğünü belirtti.

Prof. Dr. Simon Cottle: "Gazeteciler krizlerin yıkıcı etkilerini dillendirmeli"

Cardiff Üniversitesi'nden Prof. Dr. Simon Cottle, "Medyada Pandemi Haberciliği" başlıklı konuşmasına, içinde bulunduğumuz pandemide küreselleşmenin maliyetini ele anlamamız gerektiğini söyleyerek başladı. Koronavirüs ile ilgili çözümlerin uluslararası ve uluslarüstü bir düzeyde ve aynı zamanda yerel ve ulusal düzeyde ele alınmasının şart olduğunu belirtten Cottle, krizlerin birbiriyle bağlantılı olduğunun unutulmaması gerektiğini, toplumsal, ekonomik ve siyasal olarak bir bağlam dahilinde ortaya çıktıklarını, birbirlerini beslediklerini ve buna odaklanmamız gerektiğini söyledi. Bu krizlerin yıkıcı etkilerinin ulus devletlerin sınırını aşacağını ve sivil toplumun, yönetim sistemlerinin işbirliği içinde olmasının gerekli olduğunu, bu dönemde medya ve iletişimin etkisinin çok önem kazandığını belirtti. BM, Dünya Sağlık Örgütü ve Doğal Hayatı Koruma Fonu, Covid 19 gibi pandemilerin aslında doğanın yıkımı ve tahribi dolayısıyla karşımıza çıktığını dile getirmekte olduğunu söyleyerek, gazetecilerin bu endişeleri dillendirmesinin gerekli olduğunu vurguladı.