ÜSÇÖZÜM'de intihar haberleri irdelendi
17.04.2021 15:42

ÜSÇÖZÜM'de intihar haberleri irdelendi


Haber Üsküdar – Abdullah Şaşkın ve Merve Şişman

Üsküdar Üniversitesi Çözüm Odaklı Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen etkinlikte “İntihar haberleri” konusu ele alındı.

Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen Üsküdar Üniversitesi Çözüm Odaklı Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSÇÖZÜM) Müdürü Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal’ın konukları Psikiyatri uzmanı Barış Öner Ünsalver ve Üsküdar Üniversitesi Kurumsal İletişim Direktörü PsikoHayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Tahsin Aksu oldu.

“İntihar oranı erkeklerde daha yüksek”

Doç. Dr. Aylin Tutgun Ünal, TÜİK verilerine göre son 16 yılda 50.378 kişinin intihar ettiğini belirterek şunları söyledi: “Bu konu ile ilgili ilk olarak TÜİK verilerine değinmek istiyorum. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), belirli zaman aralıklarında veriler yayınlamakta. Bu verilere göre 2018 yılında 3161 kişinin intihar ettiği belirtiliyor. Bu da her gün 9 kişinin hayatına son verdiği anlamı taşıyor. Bu veriler giderek artmaktadır. 2002’de bu sayı 2301 kişiydi. 2003’te bu sayı 2707 kişi. Birkaç sene bu seviyede devam ederken geçen 12 yılda %23’lük bir artış oldu. 2012’deki bu artışla 3287 kişiye yükseldi. İntiharların %37’sinin sebebinin belirtilmediğini söylüyorlar. Yine %27’sini ise diğer başlık altında ele alıyorlar. Diğerinin ne olduğu belli değil. Bir diğer %21’lik kısım ise hastalıktan meydana geliyor. Yine %8’inin de geçim sıkıntısından intihar etmekte olduğu gösteriliyor. Türkiye’de 2002 ile 2018 yılları arasında 50.378 kişi intihar etmiştir. İntihar yüzdesine cinsiyet olarak baktığımızda erkeklerin oranı kadınlara göre yüksektir. Dünya geneline baktığımızda Çin’de kadınların erkeklere göre intihar oranı yüksektir. Fakat diğer ülkelerde ise erkeklerin ilk sırada olduğu belirtiliyor. Bu istatistikler Türkiye’nin intihar oranlarında 79. sırada olduğunu gösteriyor” ifadelerine yer verdi.

“Türk medyası intihardan imtihan olamıyor”

Üsküdar Üniversitesi Kurumsal İletişim Direktörü ve PsikoHayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Tahsin Aksu, Türk medyasının intihar haberlerini yayınlanma biçimini ve nasıl yayınlanması gerektiğini şu sözlerle ifade etti: “İntihar konusu, Türk medyasında her zaman tartışılmış bir konudur. Maalesef Türk medyası, intihardan imtihan olamıyor. Çünkü haberlerin yazılış biçimi, kullanılan fotoğraflar, çoğu kriteri aştığı ve bu kriterin dışına çıktığı için sınıfta kalıyor. Az önce Aylin Hocam bazı veriler paylaştı. Ben de geçtiğimiz Eylül ayından Deutsche Welle’den bir haber alıntı yapmak istedim. Dünyada 40 saniyede bir kişinin intihar ettiğinin bilgisini vermiş. Dolayısıyla artık intihar konusu, haber konusu olmaktan çıkmış vaziyette. Burada önemli olan, intiharın oluş şekli, nasıl meydana geldiği değil nedenleri üzerinde durmamız lazım. Dolayısıyla bu tür haberler yapıldığında da gerekçelere odaklanmamız lazım. ‘Köprüde intihar vakası’ gibi haberler hepimizin gördüğü ve aşina olduğu haberler. Türk insanı maalesef intihar olaylarına çok meraklı. Haliyle çok fazla tiraj ve reyting alıyor. İntihar olgusu, artık bir yaşam biçimi haline getirilmiş. Bizim bahsettiğimiz konu da bu. İntihar girişimlerinin medyada yer almaması gerekir. Hem özendiricilik açısından hem de haber niteliği taşımadığından bunların haber yapılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Milliyet Gazetesi’nde çalıştığımız dönemde 2000’li yıllarda bir ilke kararı aldık. Bu karara göre bu tür haberleri vermeme yönünde karar almıştık. Gerçekten de bu karar çok ilkesel bir karardı. O yıllarda bu tür haberler maalesef sıkça yapılıyordu. Özendirici olmasının dışında da topluma yarar sağlamadığı için de bunları görmezden gelmiştik. Bizim için o dönemde alınmış çok radikal bir karardı.”

“Kuralların uygulandığını Türk medyasında göremiyoruz”

İntihar haberleri hakkında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bildirgesini yorumlayan Aksu; “Bu konuda da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin aldığı bazı güzel kararlar var. Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde bu konu yer alıyor. ‘Gazeteci sadece kamuoyunu ilgilendiren politik ya da ünlü kişilerin intihar ile kriminal öneme sahip intihar vakalarını haber yapabilir’ diye bir karar var. Bu çok güzel bir karar. ‘Bu tür istisnai durumlarda dahi intiharın yöntemine ilişkin özendirici ve öğretici ayrıntılara yer verilmemeli, intihara ilişkin fotoğraf ve görsel malzeme ile intihar mesajı kullanılmamalıdır’ diye bir kural da var. Fakat bu kuralın uygulandığını Türk medyasında göremiyoruz” dedi.

“Yeni medya ile ilgili bilgilendirme yapılması gerekiyor”

Postmodern intiharları yorumlayan ve sosyal medya intiharlarına da değinen Aksu, “Günümüze geldiğimizde postmodern intiharlar, sosyal medya aracılığıyla verilen birtakım intihar mektupları, mesajlar vasıtasıyla yaşanan hadiselerdir. Bunlar artık geleneksel medyayı da aşan bir konu oldu. Sosyal medya üzerinden yaygınlaştırılan bir hadise olduğu için artık kontrolsüz bir ortamda yayılması söz konusudur. Örnek olarak Mehmet Pişkin’in Youtube platformuna yüklediği videoyu gösterebiliriz. Burada yapılması gereken şeylerden biri de Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde yeni medya ile ilgili bilgilendirme yapılması gerekiyor.”

“Kişi çoğunlukla planlama eğilimindedir”

Psikiyatri Uzmanı Barış Öner Ünsalver ise intihar söylemlerinin çeşitleri hakkında konuştu. Ünsalver, “İntihar, dünya üzerindeki önemli ölüm sebeplerinden bir tanesidir. İntihar kelimesinin birçok seçimi var. Hangisini kullanacağımıza karar veremiyoruz. Özkıyım ya da kendi hayatını sonlandırmak mı diyelim? Sanki bu kelimeleri kullanmak, konunun biraz daha derine inmesine ve açıklık getirilmesine yardımcı oluyor. Çünkü burada bir kişi, bir hastalığın ya da başka durumun etkisiyle hayatını sonlandırmayı seçmiş bir kişi. Herhangi bir hastalık ya da trafik kazası sonucu bu olayı yapmıyor. Bu yüzden intihar vakaları, bizleri çok derinden etkiliyor. Bu davranışın her zaman ölümle sonuçlanması gerekmiyor. Kişinin ölüm ve kendini öldürmeyle ilgili düşünmesi, planlar yapması, hayaller kurması, bunu araştırmaya girmesi intihar girişiminden önceki evredir. Kişi çoğunlukla planlama eğilimindedir. Bu dönem gelişli gidişli dönemdir. Kişi ruh halinin etkisiyle bazen bu davranışı bir çözüm olarak görür. Sonra tekrardan vazgeçer ve hayatta kalmaya yönelir. Fakat bazen istemeden de olsa olay ölümle sonuçlanabilir. Önlenebilir bir ölüm sebebi olması nedeniyle de çok önemli olduğunu ve görülme sıklığının bu kadar yüksek olması nedeniyle bunun halk sağlığı konusu olduğunu düşünüyorum. Kişiler çeşitli düşünceler içerisine girebilirler. Çaresiz, yalnız, karanlık hisler gibi karmaşık duygular içerisine girebilirler. Fakat ertesi gün mutlu, sosyal, ve aydınlık düşüncelere de kapılabilirler. İntihar düşüncesinin hakim olduğu bir zihin, biraz daha karanlık, çözüm göremeyen ve çaresiz hisseden bir zihinken, o kişinin hayata olumlu bakmasına yardımcı olunabilir. İntihar davranışına sebep olan durumlara istatistiksel çerçeve ile baktığımızda %90’ı psikiyatrik hastalıklar oluşturuyor. Dolayısıyla biz bu hastalığı tedavi ettiğimiz zaman, intihar düşüncesi de ortadan kalkıyor. Bu intihar eylemi, az önce dediğim gibi bir planlama sonucu oluyor. Biz mutlaka görüşmelerimizde, muayenelerimizde intihar fikirlerini hastalarımıza soruyoruz. Çünkü bu soruyu sorduğumuz zaman kişinin intihar fikirlerine ulaşabiliyoruz. Çoğunlukla hastalar ve bu fikirde olan kişiler, saklamazlar ve anlatırlar. Ayrıca bir hekimin karşısındaysalar iyi ya da kötü bir çözüm arayışı isterler” şeklinde konuştu.

“En çok depresyonda görüyoruz”

Depresyonun intihara diğer hastalıklardan daha çok teşebbüs ettirdiğini ifade eden Ünsalver, “Bütün psikiyatrik hastalıklara intihar düşüncesi eşlik edebilir. Biz bunu en çok depresyonda görüyoruz. Hayata karşı umudun azaldığı, kişinin kendisini çaresiz ve değersiz hissettiği bir klinik tablodur. Bu kaygı bozukluklarında da görülebilir. Bu tabloyu takip eden psikologlar konuya uyanıktırlar. Çözüm için gerekirse hastaneye yatırmak, ona destek olabilecek kişilerle iş birliği içerisine girebilme eğilimine girerler. Bazı intihar eylemleri ölümle sonuçlanıyor. Sonrası çok acıklı ve zor oluyor. Ne yazık ki ben de bir hekim olarak böyle bir deneyim yaşadım. Bu hekim açısından da çok zor bir deneyim” dedi.

“Hekim intihar olaylarının da arttığını görüyoruz”

İntiharı diğer ölümlerden ayıran ve Werther Etkisi'ne değinen Ünsalver, “İntihar sonuçlu ölümleri diğer ölümlerden ayırmak lazım. Yakınları öfke, bencillik, suçluluk duyguları hissediyorlar. Geride kalan insanların intihar eğilimleri de yüksek oluyor. Bu özellikle genç ve ergenlik çağındaki insanların yaşadığı bir olay. Bu tür olaylar bulaşabiliyorsa elbette ki medya vasıtasıyla da bulaşabilir. Goethe’nin ‘Werther’in Acıları’ adlı kitabı Avrupa’da basılıp yayıldıktan sonra insanlardaki intihar eğiliminin fazlasıyla arttığını görüyoruz. Buna ‘Werther Etkisi’ deniyor. Belirli meslek grupları da etkilenebiliyorlar. Bir hekim tükenme sonucu intihar edebiliyor. Böyle bir haber de vardı. Bütün ayrıntısı medyada verilmişti. Çok zor şartlar altında çalışan sağlık çalışanları var. Belli bir anda bu haberin benzerini okuduğu zaman etkilenebilir. Hekim intihar olaylarının da arttığını görüyoruz” ifadelerine yer verdi.

“Medya taklit etmeye teşvik eder”

Sosyal öğrenme ve özdeşim kurma kuramlarına değinen Ünsalver, “İki ayrı kurama değinmek istiyorum. Bunlardan biri ‘sosyal öğrenme’ kuramı. Sosyal öğrenme kuramı, bizim birçok davranışı modelleme yoluyla gözleyerek öğrendiğimizden yola çıkıyor. Özellikle de savunması yetersiz, depresif bozukluğu olan hastalar, birtakım psikososyal bozukluğu olan kişiler, geçmişte intihar girişiminde bulunmuş kişiler medyada bir haber gördüklerinde ‘Bu bir çözüm yoludur’ diye çıkarsama yapabiliyorlar. Psikiyatrik hastalığı olan kişilerin karar verme becerileri etkilenebilir, olumluyu göremeyebilirler. Sorun çözme becerileri yetersiz kalır. Beynimizin ne yazık ki enerjiyi çok az kullanarak sonuca hızlı varma eğilimiyle de intihar en pratik çözüm olarak gözükebilir. Oysa bu psikiyatrik rahatsızlıklardaki bu sorun çözme becerisi, karar verme becerilerindeki yetersizlik geçicidir. Kalıcı değildir. Bir diğer kuram özdeşim kurma kuramında ise bireyler benzer kişiler ve benzer duygulardaki insanlarla, medyada sunulan intihar mağdurlarıyla özdeşleşme içerisinde olabilirler. Dolayısıyla medya, onları taklit etmeyi teşvik eder. İflas eden ve borcu fazla olan bir kişinin gazetede buna benzer bir intihar haberi gördüğü zaman teşvik edici hareket söz konusu olduğunu söyleyebilirz” dedi.