Üsküdar İletişim ve SETEM ortaklığında düzenlenen panelde telif hakları irdelendi
05.06.2022 01:01

Üsküdar İletişim ve SETEM ortaklığında düzenlenen panelde telif hakları irdelendi


Haber Üsküdar - Hazal Göksun

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi ve SETEM ortaklığı ile düzenlenen 'Benim Eserim 3 Eğitim Uygulamaları’ etkinliğinde Mehmet Güleryüz ve Rıza Kıraç telif hakkına dair tartışmaları değerlendirdi.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından ‘Benim Eserim 3 Eğitim Uygulamaları’ başlığı altında etkinlik gerçekleştirildi. Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM) ortaklığı ile gerçekleştirilen etkinlikte T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla gerçekleştirilen 3. Benim Eserim Senaryo Yarışması hakkında bilgilendirmeler yapıldı ve bu senenin eserleri gösterildi. Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü tarafından gerçekleştirilen etkinliğin moderatörlüğünü Doç. Dr. Can Diker yaparken SETEM üyelerinden Mehmet Güleryüz ve Rıza Kıraç konuk oldukları etkinlikte telif hakkı konusunu her yönüyle incelediler.

Yönetmen Mehmet Güleryüz: “Sektörde hak talebi açısından çok büyük bir bilgi yok. Benim Eserim Projesi bu nedenle doğdu”

Benim Eserim yarışmasının bu sene üçüncüsünü düzenlediklerini belirtirken Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM) hakkında bilgilendirme yapan Yönetmen Mehmet Güleryüz, “SETEM bir meslek birliği grubu. Ve bu meslek grubunun asıl amacı ‘Telif Hakları’ konusunda hak talebi vermek. 2003 yılında kuruldu. 1995 yılında bir yasa değişikliği oldu. Bu yasa değişikliği ile önceden sistemin bütün hakları yapımcıdayken çıkan yasa ile asıl eser sahibi yönetmen, senarist ve müzisyen olarak belirlendi. Yönetmen ve Senaristlerin hak talebi yapacak belirli bir meslek birliği yoktu. Çalışmaları başlattık. O dönem yapımcı ağırlıklı eserler olduğu için kuruluş döneminde çok zorluklar çektik. Üretim yapmış, Türk Sineması’nın duayenlerinden destekler aldık, katılım sağladılar. Burada başlayan çalışmalarımız ancak 2003 yılında tamamlanarak kurulabilmiş olduk” sözlerini kullandı.

“Telif hakları konusunda yapılan hırsızlığın diğer hırsızlıklardan farkı yok”

Üniversite öğrencileri ve geleceğin üreticisi olan gençlere telif haklarını anlatmanın önemli olduğunu belirterek konuşmasına devam eden Güleryüz, “Hem sektörel çalışmalar yapmak hem de senaryo yarışmasıyla insanları bu konuda düşünmeye yöneltmek. Ortaya çıkan iyi eserleri filmleştirerek SETEM tarafından realize ediliyor. Arkadaşlar bu filmleri bütün sosyal medya mecralarında paylaşıyorlar. Telif hakları konusunda yapılan hırsızlığın diğer hırsızlıklardan pek farkı yok. Bu nedenle filmlerimizde çok net sözü olan senaryoları seçiyoruz. Bugün öğrenci arkadaşlarımız bir taraftan da kültürün tüketicisi. Tüketicinin bile bazı sorumlulukları var. Korsan bir film izlememek, korsan bir kitap almamak, sanatçının haklarına saygı göstermek. Korsan ulaşılan kültür ürünü sanatçıda olumsuzluk yaratıyor. Telif hakkını tam alamaması, emeğinin hakkını tam alamamasını sağlıyor. Ama gelecekte kendileri de üretici olacaklar. Bugünden bu hakların farkında olurlarsa gelecekte bu konuda haklarını bilerek ve koruyarak davranacaklar” diyerek fikrin öneminden ve fikri paylaşmadan önce kendimize ait olduğunu ispatlayacak yöntemleri kullanmamız gerektiğinden bahsetti.

Yönetmen Rıza Kıraç: “Kurduğunuz hem cümle, kullandığınız her görsel sizin dünyaya bakışınızla, ideolojinizle, etiğinizle, ahlaki değerinizle ilgili”

Bu teliflerden doğan hak meselesinin ahlak ve etikle de ilgisi olduğunu belirten Yönetmen Rıza Kıraç, “Bunun iki tarafı da var. Bir üretici ve bir tüketici kısmı var. Bir de üretilmiş ürünlerin yeniden ve yeniden üretilmesi durumu var. Mekanik yeniden üretim denilen bir şey var. Görsel malzemenin çoğaltılması ve bunun paylaşımının sonsuz derece yayılması. Sanat eserinin değerini yitirmesi. Elimizdeki makine ile kolayca fotoğraf çekip yayabiliyoruz. Önceden kolay yayılmıyordu. Biz fotoğrafı çekiyorduk, kağıtlara basıyorduk. Görüntüyü paylaşmak çok zor bir şeydi. ZİP dosyaları vardı. Anca öyle gönderim yapabiliyorduk. Dolayısıyla bu hızlı yaygınlaşmanın ahlaki ve etik şeylerin gelişimini hazmedemeden çok hızlı bir paylaşım sürecine geçmeye başladık. Sosyal medyadan görüntüleri toplayarak çok rahat belgesel yapabilirsiniz. Ve bunları paylaşarak yüz binlerce kişiye ulaşabilirsiniz. Bunun sorumluluğunu hissetmezsiniz. Problem de burada başlıyor. Kurduğunuz hem cümle, kullandığınız her görsel sizin dünyaya bakışınızla, ideolojinizle, etiğinizle, ahlaki değerlerinizle ilgili. Bizim işimiz telif doğuran her işin, üreten insanların değerinin kendisine doğrudan dönme meselesi ile ilgili bilgi birikimi aktarmak” ifadelerini kullanarak günümüzde kullandığımız ürünlerin kimlere ait olduğunu sorgulamamamızdan ve bunun ahlak ve etikle ilgili olduğundan bahsederek telif hakkı meselesinde sosyal medyada da dikkat etmemiz gerektiğini söyledi.

“Belli bulutlara ya da kendinize mail atarak bile ürünün kendinize ait olduğunu davalarda kanıtlayabilirsiniz”

Moderatör Doç. Dr. Can Diker’den gelen ‘Bazen öğrenciler fikirlerle geliyorlar. İnternet platformlarında yayınlatmak istiyorlar. Ama yapımcıların fikirlerini alıp kullanabilecekleri düşüncesinden dolayı çekiniyorlar. Bu konuyla ilgili nasıl yol izleyebilirler?’ sorusunu cevaplayan Kıraç, “Biraz geriye gideyim. Birçok filme ulaşılamamasın nedeni bizim hayatımızın arşivle ilgili olmaması. Kendi ürettiklerimizi arşivlememek, kopyalarını çıkartıp saklamamak. Eve hırsız girmiş ve bilgisayar çalınmışsa bütün projeler gider. Ama pratik iseniz, belli bulutlara ya da kendinize mail atarak bile ürünün kendinize ait olduğunu davalarda kanıtlayabilirsiniz. Ben böyle iki dava kazandım. Hatta şöyle bir şey öneririm sizlere; her hafta yaptığınız çalışmaları tarih atarak kendinize mail atın. Sadece bu işleri topladığınız birkaç tane mail adresi açın. Çünkü orada tek tek tarihler ve dijital belgeler sizin üretim sürecinizin karşı taraftan daha farklı bir seyreden olduğunu gösterir. Herhangi bir X televizyonu sizin ürününüzü alıp biz bunu zaten almıştık, üretmiştik, şu aşamada geldi parasını aldık ve devam ettirdik gibi şeyler söylediklerinde öyle olmadığını ve telifinizin olduğunu anlatın. Ama şöyle problemler olabilir. Sizin ürettiğiniz senaryo kesinlikle revizyona tabii tutulur. Fakat ana hat sizinse o yine sizindir. İki, üç sahne değiştirilerek sizin hakkınız alınamaz. Öncesinde arşiv tutmanın önemini unutmayın” ifadelerini kullanarak arşiv tutmanın hak talebi tespiti açısından önemli olduğunu belirtti.

“Birlikte üreteceğiniz şeyde görev dağılımı varsa o görev dağılımı aslında telif hakkı gibi görülebilir”

Öğrencilerin oluşturduğu çekim gruplarında sonradan bir tartışma ve dağılma olduğunu belirterek bu konuda öğrenci bakış açısıyla nasıl bir yol izlenebileceği hakkında öneride bulunan Kıraç, “Burada ürettiğiniz şeyler ile bir yöntem ve anlatım biçimi öğrenmek için yapıyorsunuz. Genelde şöyle bir algı vardır; herkes yaptığının çok güzel olduğunu düşünür. Gider festivallerden, yarışmalardan ödüller alırsınız. Ben 1997 yılında arkadaşlarımda kolektif bir şekilde film çektim. Poğaçalardan tutun da teknik ekipmana kadar ortaya bir bütçe kondu. Ürettik ve oraya şöyle bir şey çıktı; ödül alıp paralar gelmeye başlayınca kıyısından, ucundan tutan ya da tutmayanlar filmi sahiplenmeye başladı. Zaten sahiplensinler. Şöyle bir şey olarak gördüm ben onu; bir sonraki işimizin parasını kazandık. İkinci sınıftaydık. Üçüncü sınıfta çekeceğimiz belgeselin parasını kazandık aslında. Birlikte üreteceğiniz şeyde görev dağılımı varsa o görev dağılımı aslında telif hakkı gibi görülebilir. Ama kolektifse bütün bu kolektif üretimden gelen para ya da artı değer, bir sonraki işte size kaynak oluşturabilir. O grupla bunun sürekliliğini sağlamanın en iyi yolu; bir sonraki seneyi düşünerek bir şeyler yapmaktır” ifadelerini kullandı.