Demirören Görsel Medya’dan gazeteciler deprem sürecinde yaşadıklarını paylaştılar
15.03.2023 16:03

Demirören Görsel Medya’dan gazeteciler deprem sürecinde yaşadıklarını paylaştılar


Haber Üsküdar

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Süleyman İrvan tarafından verilen Gazetecilikte Yeni Yaklaşımlar dersi kapsamında Milliyet gazetesi ile Demirören Görsel Medya’da çalışan muhabirler depremin ilk gününden itibaren sahada yaşadıklarını paylaştılar.

Demirören Görsel Medya Direktörü ve aynı zamanda Üsküdar İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Bünyamin Aygün tarafından organize edilen etkinlikte Demirören Medya’da çalışan gazetecilerden Uğur Yıldırım, Cemal Yurttaş, Hakan Akgün, Hüseyin Altun ve Umut Ünver, derse katılarak deprem sürecinde yaşadıkları deneyimleri öğrencilerle paylaştılar.

Bünyamin Aygün: "Demirören grubu olarak 37 muhabirimiz ikinci günden itibaren deprem bölgesindeydi"  

Deprem sürecinde Demirören Medya grubu muhabirlerini organize eden gazeteci Bünyamin Aygün, sürecin başlangıcını şöyle anlattı: “Deprem sabana karşı 4.17’de olmuştu, 4 buçuk gibi Hakan Akgün beni aradı, ne yapıyoruz diye sordu. Ben bir kişi gitsin dedim ama depremin bu kadar büyük olduğunu kestiremedik. Saat 5 gibi sanki deprem daha büyük, Cemal Yurttaş da gitsin dedim. Saat 6 gibi depremin boyutunu öğrenince artık bütün ekipleri deprem bölgesine gönderdik. Şu malzememiz var mı, bu var mı diye bakmadık, muhabirlerimizi bölgeye gönderdik. Demirören grubu olarak 37 muhabirimiz ikinci günden itibaren deprem bölgesindeydi.  

 

Uğur Yıldırım: "Depremin ilk günü babamı hastaneye bırakıp yola çıktım"

Deprem sürecinde yaşadıklarını paylaşan Demirören Medya muhabiri Uğur Yıldırım şunları söyledi: “Depremin ilk günü babamı hastaneye bıraktıktan sonra yola çıktım. Adana ve Adıyaman hava limanlarında ilk gün sıkıntı olduğu için Elazığ’a indim. Elazığ’dan bir kiralık araçla 20 saate yakın bir yolculuk sonunda Hatay’a ulaştım. İlk günlerde Hatay’a girmek çok sıkıntılıydı. Çok yoğun bir araç konvoyu vardı. Şehirden kaçmaya çalışanlar, şehire girmek isteyenler nedeniyle yol çok kalabalıktı. Depremde yaşanan kırılmalar nedeniyle otoban iptal durumdaydı, Nurdağı’ndaki viyadük çökmüştü. Yollarda derin yarıklar vardı. Hatay’a ulaştığımda zaten gece yarısıydı, elektrik yoktu, bu zor koşullarda yardım ekipleri de Hatay’a ulaşmak için zorluk çektiler.” Antakya’da 25 gün kaldığını ifade eden Uğur Yıldırım, giderken yanınıza neler almıştınız sorusuna şu cevabı verdi: “Bir muhabir kriz bölgesine giderken temel ihtiyaçlarını yanına alması gerekir. Bunu yapmazsa zaten ikinci gün iptal olur. Yolda büyük miktarda erzak aldım, benden önce bölgeye ulaşan arkadaşlar için de erzak aldım. Benzini fulledim. Bir miktar da bidonlar içinde benzin aldım. Yedek bataryalar vardı, battaniye vardı, kıyafet almıştım. 3-4 gün böyle idare ettik. STK’lar bölgeye geldikten sonra biz de diğer depremzedeler gibi bu STK’ların kurdukları aşevlerini kullanmaya başladık. Zaten Hatay’da 20 gün para geçmedi. Bir şey satın alabileceğiniz açık bir market yoktu yani.”

Cemal Yurttaş: “Fotoğraf çekerken gözle gördüklerim fazla etkilemiyor ama o arkada duyulan sesler, feryatlar bayağı acı vericiydi”     

Milliyet gazetesi foto muhabiri Cemal Yurttaş da deprem sürecine ilişkin şunları anlattı: “Deprem sabahı beni Hakan Akgün aradı, dedi ki deprem oldu. Bu kadar büyük bir felaket olduğunu tahmin etmemiştim. Uyandım, twitter’a baktım. Çok büyük bir deprem olduğunu anladım. Hemen bir muhabir arkadaşımla İstanbul’dan Antakya’ya 17-18 saatte ulaştık. İlk gittiğimizde geceydi, yağmur yağıyordu, hava soğuktu. Etrafta insanlar geçiyordu ama ortalık zifiri karanlıktı. Şehir, bilgisayar oyunlarındaki hayalet şehir gibiydi. İlk olarak devlet hastanesinin enkazına gittik, araba farıyla aydınlattık, insanlar vardı enkazın başında. İlk 2-3 gün trafik çok yoğundu, şehirde araçla dolaşmak neredeyse imkansızdı. Ben 14 gün kaldım ilk gittiğimde, sonra İstanbul’a geldim, bir hafta sonra tekrar deprem bölgesine gittim. Bu sefer de Antep üzerinden Kahramanmaraş ve Adıyaman bölgelerine gidiyorum. Bu ikinci gidişimde muhabir arkadaşımla çadır kentleri geziyoruz. İnsan hikayelerini haberleştiriyoruz.” Bu süreçte haber yaparken en çok nelerden etkilediniz şeklindeki soruyu cevaplandıran Cemal Yurttaş şunları söyledi: “Beni etkileyen şey şu oldu. Fotoğraf çekerken aslında mekanik bir şey yaptığım için gözle gördüklerim fazla etkilemiyor ama o arkada duyulan sesler, feryatlar bayağı acı vericiydi.”

Hakan Akgün: “Depremin ilk günü Malatya’yı görünce şok geçirdim”

Milliyet gazetesi muhabiri Hakan Akgün deprem sürecinde yaşadıklarını şöyle aktardı: “Ben aynı zaman da Demirören Görsel Medya’da da çalışıyorum. Depremin ilk günü yola çıkan ilk ekiplerden birisiydik. İlk olarak Hatay’a doğru yola çıkmak istedik. Fakat yolların durumu çok kötüydü. İlk olarak Malatya’ya gittim. 10 gün boyunca Malatya’da kaldım. Daha sonra Gaziantep’e geçtim. Son olarak da Hatay’a geçtim. Hatay’da bir hafta kaldıktan sonra İstanbul’a dönüş yaptım. Birkaç sonra da tekrar deprem bölgesine döndüm. İlk gittiğimde 21 gün kalmıştım bölgede. Şimdi de 8 gündür buradayım. Ben Hatay bölgesinde görevliyim ama İslahiye’ye bir mezarlık çekimi için geldim, geri döneceğim Hatay’a. Hatay’da daha çok tarihi mekanlara bakıyorum, camilere, kiliselere bakıyorum.” Deprem bölgesine ilk ulaştığınız günkü atmosfer nasıldı şeklindeki soruyu cevaplayan Hakan Akgün şunları söyledi. “Sabah depremi öğrendikten sonra Bünyamin Aygün’ü aradım. Hemen yola çık dedi bana. Bir muhabir arkadaşımla yola çıktık. Hatay’a gitmek istiyorduk, fakat yollar çökmüştü, bizim de o gece bir yere ulaşıp fotoğraf geçmemiz gerekiyordu. Bu nedenle Malatya’yı tercih ettik. Kayseri üzerinden Malatya’ya geçtik. Müthiş bir kar yağışı vardı Kayseri’de. Arabamız yolda kaldı, kendi çabalarımızla aracımızı çıkardık ve Malatya’ya devam ettik. İlk gördüğüm yer Malatya’ydı. Depremin ilk günü Malatya’yı görünce şok geçirdim. İkinci deprem de olmuştu biz ulaştığımızda. Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak dedim gördüklerim karşısında. Malatya’yı yıkan ikinci deprem olmuş. Ama onun da şöyle bir etkisi olmuş. İlk depremde insanlar evlerinden çıkmış, ikinci deprem binaları yıkmış ama can kaybı bu nedenle daha az olmuş.”          

Uğur Yıldırım: “Önce insanız sonra gazeteci”

Siz deneyimli bir gazetecisiniz, böyle durumlarda önce ne yapmamız gerekiyor, nasıl davranmamız gerekiyor şeklinde Bünyamin Aygün’ün sorusunu cevaplayan Yıldırım, “Önce insanız, sonra gazeteciyiz” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şeyin kaldırılması gerekiyorsa önce onu kaldırıp sonra fotoğraf çekiyorum, birisine yardım edilmesi gerekiyorsa önce yardım edip sonra işimi yapıyorum. Ama bu anlık bir şey. Eğer enkazın üzerindeki arama kurtarma ekibi zayıfsa tanıdığım bütün STK’ları, arama kurtarma ekiplerini arayıp yardım etmelerini istiyorum. Profesyonel bir ekibe ihtiyaç var diyorum. Bu konuda bile elimden gelen her türlü yardımı yapmaya çalışıyorum.”

Hüseyin Altun: “İlk çektiğim karelerde elim titredi”

Milliyet gazetesi magazin muhabiri Hüseyin Altun da deprem sürecinde bölgeye giden gazeteciler arasında yer alıyor. Hüseyin Altun, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı: “Ben Milliyet’te magazin gece muhabiriyim. Depremden birkaç gün önce İstanbul’da galalar vardı, onları haber yapıyorduk. Deprem olduğunda biz gideceğimizi tahmin etmiyorduk, diğer ekipler vardı. İlk hafta depremi gazeteden takip ettik. Sonrasında bizim de gideceğimizi öğrenince biz de ilk olarak alışverişimizi yaptık. Erzak aldık, battaniye aldık. Ben Umut abiyle beraber Hatay’a gittim. 6-7 gün boyunca arabada yattık. Gece varmıştık Hatay’a. İlk başta bir şey idrak edememiştim. Sabah deprem bölgesine doğru gittiğimizde felaketin büyüklüğünü görmüş oldum. Tabii bir şok yaşadım. Bir hafta önce İstanbul’un renkli caddelerinde, galalarda, konserlerde gezerken, birden kendimi gerçek hayata adapte etmek kolay olmadı. Biz genelde eğlenceli şeyler çekiyorduk. Aksiyon vardı ama eğlenceli aksiyonlardı. Bu sefer tamamen acının içinde olunca, ilk çektiğim karelerde elim titredi. Zor bir süreçti, ilk kez böyle bir göreve gidiyordum. Maskeli balodan hayatın gerçeklerine doğru gidince biraz tökezledim ben de.”    

Umut Ünver: “Hatay’ı görünce çok büyük bir felaket yaşadığımızı anladım”

“Ben de Hüseyin Altun gibi magazin muhabiriyim” diyerek konuşmasına başlayan Milliyet magazin muhabiri Umut Ünver sözlerini şöyle sürdürdü: “Depremden 6 gün sonra Cumartesi sabahı Hüseyin’le birlikte deprem bölgesine ulaştık. 20 gün Hatay’da kaldım. Bizim için zor bir süreçti. İlk gittiğimizde gece olduğu için bir şey anlamadık ama sabah kalktığımızda fark ettik ki Hatay’ın neredeyse tamamının yıkıldığını gördük. Biz dört magazin muhabiri birlikte gitmiştik. Hatay’ı görünce çok büyük bir felaket yaşadığımızı anladım. Oraya gitmeden, sadece haberlere bakarak ne olduğunu idrak edemiyorsunuz. İnsanların acısını paylaşıyorsunuz ama oraya gittiğinizde durum çok farklı oluyor. Sonuçta hepimiz insanız. Bir gazeteci olarak elbette olanı biteni görüntülemek lazım, çaba sarfetmek lazım ama tabii ki insanlık daha ağır basıyor. Enkaz altından çıkarılan çocukları görüyorsunuz, enkazın başında annelerinin feryatlarını dinliyorsunuz. Zor bir süreçti bizim için.”