Bir inekle başladı, 10 yılda 27 inek sahibi oldu
08.12.2020 17:23

Bir inekle başladı, 10 yılda 27 inek sahibi oldu


Haber Üsküdar - Merve Baş

İstanbul’un Şile ilçesi Satmazlı köyünde yaşayan Fatma Pekşen, Şile’ye gelin geldikten sonra hayvancılığa başladı. Bir inek ve 2 dana ile bu işe adım atarak 10 yılda 27 büyükbaş hayvan sayısına ulaştı. İneklere gözü gibi bakan Pekşen, sağlığı yerinde olduğu sürece hayvancılığa devam edeceğini söyledi.

İstanbul’un Şile ilçesi Satmazlı köyünde yaşayan evli ve 1 çocuk annesi Fatma Pekşen Ordu’da doğdu, bir süre İstanbul’da yaşadı, Şile’ye gelin geldi. Kayınpederi ve kayınvalidesi hayvancılık yapan yaşlı insanlardı, onların artık güçleri yetmeyince eşi ve oğlunun da yardımıyla bir inek ve 2 dana ile hayvancılığa ilk adımı attı.

Fatma Pekşen 10 yılda 27 inek sahibi oldu. Küçük bir aile işletmesi olarak ellerinden geleni yaptıklarını söyleyen Pekşen; “Hayvancılık bedensel olarak kadın için ağır bir iş ama yılmadan çalışıyorum ve işimi seviyorum. Hayvanların her gün düzenli olarak bakımlarını ve kontrollerini yapıyorum, tek tek ilgilenerek yemlerini, sularını kontrol ediyorum, onlarla vakit geçirmek huzur veriyor bana. Sıkıntımı, stresimi onların yanında unutuyorum. Hayvan sevgisi başka bir duygu. Şu an hem ev hanımı hem de hayvancılıkla uğraşıyorum. Aynı zamanda kendimize ait arazilerde sebze ve meyve üretimi de yapıyorum. Her kadının isteyince her işi başarabileceğine inanıyorum. Sağlığım yerinde olduğu sürece, gücüm yettiğince hayvancılığa devam edeceğim” dedi.

“Kar yağmadığı müddetçe dışarıda otlanıyorlar”

Sekiz tane sağmal ineklerinin olduğunu söyleyen Pekşen konuşmasını şöyle sürdürdü; “İneklerimizi çok soğuk olmadığı, kar yağmadığı müddetçe dışarı çıkarıyoruz. Ama Karadeniz'de mesela bizim o tarafta inekleri kapatırlar. İklim yüzünden beş altı ay içeride kalırlar. İneklerimizi köyümüzün içinde dağlık alana otlamaya bırakırız, akşama doğru da kendileri gelirler. Gelmedikleri zamanlar da olmuyor değil tabi ki. Meselâ geçenlerde saat geç olmuştu, inekler gelmemişti. Bir arkadaşımla motosikletle hayvan aramaya gittik Eskidere’ye. Domuzlar var, domuzları ben duyuyorum o da duyuyor ama birbirimize söyleyemiyoruz. Motosikletten düştük, kalktık köye gelene kadar birbirimize domuz var diyemedik. Bunun gibi zorlandığımız zamanlar da oluyor.”

Hayvanların ölümünden etkilendiğini söyleyen Pekşen, “Doğumlar da sıkıntılı olabiliyor. Geçen sene bir ineğimiz veteriner sayesinde doğurabildi, doğum 1 saat sürdü, buzağı sağlıklı bir şekilde doğdu. Annesi 15 gün sonra ayağa kalkabildi ama yaşayamadı. Beni en çok üzen, kaybettiğimiz inekler oldu” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.

“Bu araziye melezler daha uygun”

Bizim buraya çok sütü olan hayvan gitmiyor, melezler daha uygun oluyor diyen Pekşen, “Arazilerin dik oluşundan dolayı inekler kendilerini zor taşıyor. Burada otlanabilmesi ve dolaşabilmesi için hayvanın çok sütünün olmaması gerekir. Kurbanlık için de genelde simental (sarı alaca) tercih ediliyor ama ben çok tercih etmiyorum. Çünkü çok fazla büyüyor, herkesin bütçesi ona yetmeyebiliyor, maliyeti de yüksek oluyor. Yerli hayvanları daha fazla tercih ediyorum, müşterisi daha iyi bulunuyor” diye ifade etti.

“Süt yemi vermiyoruz”

Yetersiz beslenmenin süt verimi ve hayvanın sağlığını olumsuz yönde etkilediğini, aşırı beslenmenin ise hem maliyetleri artırdığını hem de hayvanın sağlığını olumsuz etkilediğini vurgulayan Pekşen, çayır ve meralarda otlanan ineklerin düzenli beslenmesi, taze su ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini söyleyerek, taze otların süt üretimi için çok önemli olduğunu belirtti. Pekşen konuşmasına şöyle devam etti: “Sabah dışarıda olan ineklere saman üzerine yemlerini koyarız, arpa, mısır küspesi ve kepeği karıştırıp veririz. Süt yemi vermeyiz, genelde sağılı hayvanlara süt yemi verirler, bu da sütün kalitesini düşürür, rengini beyazlatır. Süt yemi verilmediğinde süt daha yağlı olur. Bizim ineklerimiz melez olduğu için günlük 35 kilo süt çıkıyor. Süt sağıldıktan sonra şişelere doldururuz, Haftanın iki günü sipariş alırız, isteyenlere götürürüz, genelde müşterilerim alır. Kalan sütleri ise peynir ve tereyağı yaparak değerlendiririz”.

“Et ve süt en önemli besinlerdir”

Türkiye’nin hayvansal ürünlerinin varlığı ve çeşitliliği bakımından önemli bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Pekşen, “İnsanların sağlıklı beslenebilmeleri için aldıkları gıdaların içinde hayvansal besinlerin olmasının yararı var, et ve süt en önemli besinlerdir. Ülkemiz, iklim yapıları ve farklı ırklardan çeşitli hayvanların varlığıyla hayvancılık konusuna ayrı bir önem vermesi gereken bir yerdedir. Hayvancılık insan hayatında ve ülke ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden tarım ve hayvancılık olmazsa karnımızı doyuramayız. Üretim yapmalıyız ki başkalarının ürettiğini tüketmek zorunda kalmayalım. Süt inekçiliğinin kârlı bir iş olduğunu da söyleyebilirim. Ancak kazanç elde edebilmek için yetiştireceğimiz hayvan ırkına, kalacakları yerlere, hayvanların sağlık kontrollerine, yemlerine, otlama alanlarına kadar önemli detayların düşünülmesi gerekiyor. Gereken önem verilmezse süt verimi düşer, hayvanlar hastalanabilir, ölebilir, kazancınız düşebilir” şeklinde konuştu.