Esra Öz: Sağlığın PR'ı yapılmamalı
08.04.2020 20:26

Esra Öz: Sağlığın PR'ı yapılmamalı


Haber Üsküdar: Merve Şişman

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen online söyleşide sağlık haberciliği konuşuldu. Bölüm Başkanı Prof.Dr. Süleyman İrvan'ın moderatörlüğünü yaptığı söyleşide gazeteci Esra Öz sağlık haberciliği konusunda yalanan sorunlar ve çözüm önerileri üzerinde durdu.

"Medya işin ciddiyetini geç farketti"

Söyleşiye gazeteci Esra Öz’ü tanıtarak başlayan Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, "Koronavirüs salgını başladığı dönemde televizyonların işin ciddiyetini pek farkedemediklerini ve ekranlara Türk genine bulaşmaz ya da çorba için virüsten korkmayın diyen diyen kişilerin uzman olarak çıkarıldıklarını gördük. Siz medyanın salgına ilişkin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya Esra Öz şu cevabı verdi: "Aslında enfeksiyon hastalıkları uzmanları bunun aslında hiç öyle küçümsenecek bir virüs olmadığından söz ettiler. Tedbirlerin alınması gerektiğini belirttiler. Ancak televizyonda biz genellikle kelle paçanın yenmesini, bu işin önemsenmemesi gerektiğini dile getiren bazı hekimleri gördük. Bu kişiler insanların hayatını ciddi anlamda tehlikeye sürüklüyorlar" dedi.

“Sağlık programlarının hepsi paralı yapılıyor”

Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, “Televizyonlarda gördüğümüz bu hekimler aslında popüler hekimler" şeklindeki ifadesine “Aslında popüler değiller, popüler hale getiriliyorlar" karşılığını veren Esra Öz sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü bu kişilerin arkasında çok ciddi bir PR çalışması var. Eğer Türkiye’de iyi bir PR çalışması yaparsanız hiç tanınmayan bir hekimi en üst noktaya taşıyabilirsiniz. Bunun altında yatan tek bir nokta var, para. Parasını verirseniz hiçbir uzmanlığı olmayan birisini bile çok üst noktalara taşıyabilirsiniz.” Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, “Medya açısından bu kötü bir şey değil mi? Bazı doktorların çok parlatıldığını görüyoruz. Toplum sağlığı açısından bu riskli bir durum değil mi?” şeklindeki sorusuna Esra Öz şöyle cevap verdi: “Çok riskli. Sağlık programlarının hepsi paralı yapılıyor.  Eğer televizyonda bir sağlık programı görüyorsanız ve oraya katılan bir uzman görüyorsanız, yüzde doksan parası ödenmiştir. Yüzde 10'u para vermemiştir, onda da ya konu çok önemlidir, ya doktor çok popülerdir."  Bu durumun çok sakıncalı olduğunu vurgulayan Esra Öz, "Bence sağlığın PR'ı yapılmamalı ve sağlık programlarında paralı yayın yasaklanmalı" dedi. 

“Doktorlar itibarsızlaştırılıyor”

Sağlık programlarının arka planında olan biteni yakından bildiğini ifade eden gazeteci Esra Öz, “Kadın programlarına katılan doktorlar da, elindeki kaşıkla yemeği karıştıran doktorlar da paralı katılıyor o programlara. Bence bu tip programlar doktorları da tamamen itibarsızlaştırıyor. Bunun dışında halk şuna dikkat etmeli. Gazetelerdeki sayfalar da artık paralıya dönmüş Bir bakıyorsunuz, gazetelerdeki sayfalar parayla yazanların köşesine dönüşmüş durumda. Eğer bu konuda uzman seçimi varsa bir nebze iyi, ancak iş tamamen ticarete döndüğünde, işi bilen bilmeyen herkes gazeteci olduğunu iddia ettiği için bu süreçte de maalesef yaşam koçları da kendilerini sağlıkçı olarak tanıtıyor. Eski oyuncular da iş bulamayınca kendilerini sağlık danışmanı ilan ediyor. Buna çok örnek verebilirim. Özellikle sağlık alanı çok suistimal ediliyor" dedi.

"Medyada umut tacirliği yapılıyor"

Medyada sağlıkla ilgili haberlerde umut tacirliği yapıldığını belirten Esra Öz, bu konuda şunları söyledi: "Buna iki örnek verebilirim. İlki obeziteyle ilgili. Biz Sağlık Bakanlığı'na bir proje hazırladık. Sağlık Bakanlığı için obezite medya kılavuzu hazırladık. Obezite haberleri nasıl yapılmalı, nelere dikkat edilmeli diye. Bu projeyi hazırlarken birçok gazeteyi taradık ve tararken ne kadar abartılı, çok umut tacirliği yapıldığını gözler önüne serdik. Bir tek ürünü yediğiniz zaman zayıflayacağınız, işte bitkisel kaynaklı olduğu iddia edilen hapların yutar yutmaz insanları iyileştirdiği gibi birçok örneği gördük. Bu kılavuzda gazetecilerin bu tip çengellere takılmaması, yemi yememesi gerektiğini söyledik." Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, “Peki medya bu kılavuza uygun davranıyor mu?" şeklindeki sorusuna, "Medya kuruluşlarını bunu çok fazla dikkate almıyor" şeklinde karşılık veren Esra Öz sözlerini şöyle sürdürdü: "geçen senerlerde Sertap Erener telomer röportajı vermişti. İşte telomeri yutuyor, gençleşiyor, sağlığına kavuşuyor diye söylenmişti. Bunun üzerine yapılan bir televizyon programına katılmıştım ve orada, eğer bir ilaç mucize gibi sunuluyorsa bunun arkasında PR vardır dedim. Sağolsun Faruk Bidirici de ertesi gün bir yazı yazdı ve Sertap Erener'in aslında ilacı üreten firmanın yüzü olduğunu ifade etti." Prof. Dr. Süleyman İrvan, Faruk Bildirici'nin yaptığı eleştirilerle medyanın bir nebze de olsa düzelmesine katkı yaptığını söylemesi üzerine, Esra Öz, "Katılıyorum. Sektörde on üçüncü yılım ve arka planda olduğum için konuyu daha iyi algılamama da neden oluyor” şeklinde cevap verdi.

“Sağlık okur-yazarlığı eğitimi verilmeli”

Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, "biz iletişimciler olarak medya okuryazarlığının önemini vugulamaya çalışıyoruz, ancak siz buna bir de sağlık okuryazarlığı ekliyorsunuz. Günümüzde insanlar rahatsızlıklarını Google’a yazarak, acaba ben hasta mıyım diye kaygı duyuyorlar. Bu durum da sağlık okuryazarlığı çerçevesinde değerlendirilebilir mi?" şeklindeki sorusuna Esra Öz şu şekilde karşılığı verdi: “Şöyle söyleyeyim. Medya okuryazarı olmak kadar sağlık okuryazarı da olmak gerekiyor. Sağlıkçılar sağlık okuryazarlığını sağlık iletişimi kapsamında anlıyorlar. Aslında sağlık okuryazarlığı şöyle olmalı: Herhangi bir dijital ortamda, televizyonda, bir hastanenin broşüründe, dergide gördüğümüz bilginin doğru olup olmadığını teyit etme aşamaları aslında. Sadece gazetecilerin değil herkesin sağlık okuryazarı olması gerekiyor. Toplum da bunu bilmek zorunda. Geçtiğimiz aylarda gördük. Herkes gitti, koronavirüsten korunacağını düşünerek kelle paça çorbası içti. Eğer bunun bilincinde olan gazeteciler olsaydı bunun haberini yapmazdı. 

“Türkçe güvenilir bir kaynak yok"

Konuşmasında Türkiye'de güvenilir kaynak açığı olduğunu ifade eden Esra Öz, şunları söyledi: "Bir donem Sağlık Bakanlığı'nda danışmanlık yaptım ve sosyal medya hesaplarının kurulumunda görev aldım. O süreçte bir proje sundum bakanlığa. Dedim ki, bakın biz bunu yapmak zorundayız. Türkiye'de Türkçe güvenilir bir kaynak yok. Yapılmadı bu proje." Prof. Süleyman İrvan'ın, "Yani sağlık alanında her konuda bilgi veren bir siteden söz ediyorsunuz değil mi?" şeklindeki sorusunu, "Evet" diyerek cevapladı.

"Sağlık haberciliği etik ilkeleri olmalı"

Prof. Dr. Süleyman İrvan'ın, "Siz bir haberde sağlık haberlerini doğru okumanın dokuz yolundan söz ediyorsunuz, bu biilgiler çok önemli, ancak aynı zamanda gazeteciler için de sağlık haberlerini doğru yapmanın yollarını gösteren etik ilkeler de olmalı. Bu konuda hepimize görev düşüyor. Bu ilkeleri birlikte belirleyebiliriz. Faruk Bildirici de çok deneyimli bu konularda, o da katılabilir" şeklindeki ifadesine gazeteci Esra Öz, "Çok güzel olur. Böyle bir şeyin olması gerekiyor"  dedi.  

Gazeteci Esra Öz’den Yeni Medya ve Gazetecilik öğrencilerine tavsiyeler

Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın, "Yeni Medya ve Gazetecilik bölümü öğrencileri içinde sağlık haberciliğine yönelmek isteyenlere  ne tür tavsiyelerde bulunursunuz" şeklindeki sorusuna Esra Öz şu karşılığı verdi: “Şimdiden haberlerini yaparken özellikle kaynaklara ve uzman seçimine çok dikkat etmeliler. Mümkünse uzmanın bütün özgeçmişini tarasınlar. Pubmed'le (biyomedikal veri tabanı) biraz haşır neşir olsunlar. Uzman en azından alanında nasıldır, neler yapmıştır sorularına cevaplarını bulsunlar. Uzmanların konuştukları konularla yazdıkları makaleler birbiri ile çelişiyor mu diye kontrol etsinler. Çünkü Türkiye'de uydurulan uzmanlık çok fazla. Yazdıklarını resmi kaynaklardan mutlaka teyit etsinler. Bir de mutlaka halkın anlayabileceği bir dilde yazmaları gerekiyor."