Koronavirüs salgını sonrası eğitimin geleceği
Haber Üsküdar – Meryem Bektaş
Kovid-19 sebebiyle nerdeyse bütün dünyanın evlere kapandığı bu günlerde eğitim de online ortama uyarlandı. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bütün okullar EBA TV üzerinden eğitim vermeye başladı. Peki ilkokul, ortaokul ve lise kademelerinde eğitim gören öğrenciler uzaktan eğitim sürecini nasıl karşıladı? Sorularımızı öğrencilere ve ebeveynlerine yönelttik ve farklı cevaplar aldık.
Koronavirüs salgını ile birlikte bir anda bütün eğitim kademeleri online eğitime geçiş yapmak zorunda kaldı. İlkokul, ortaokul ve lise seviyelerinde eğitim gören öğrenci ve ebeveynlerle konuştuğumuzda, genel olarak EBA TV üzerinden verilen eğitimden pek memnun olmadıklarını öğrendik. İlkokul birinci sınıf öğrencisi Furkan Ertürk 'ün annesi Sevil Ertük, pandeminin ilk günlerinde Furkan’a zorla EBA TV'deki dersleri izlettiğini ve WhatsApp üzerinden öğretmeninin verdiği ödevleri yaptırdığını söylüyor. Fakat Furkan'ın dersle ilgilenmek istemediğini, çok çaba göstermesine rağmen yorulduğunu ve artık zorla ders yaptırmaya çalışmadığını belirtiyor.
İlkokul birinci sınıf öğrencisi Meryem Şahin'in annesi Sema Şahin ise, “Uzaktan eğitimin bizim için avantajlı yanı, evde kalarak vakitten tasarruf edebildik. Dezavantajı ise bir öğretmenin enerjisini, sevgisini, ilgisini çocuğa gösteremeyecek olmasıdır. Çünkü bazen öğretmenin bir sözü, bir bakışı, ya da bir hareketi çocuğun hayatında büyük etkilere yol açabilir. Online eğitim alan çocuklarımız bu temastan ve etkileşimden mahrum kaldılar” dedi.
Arif Yaylalı: “Okul açılmasın tamam ama en azından teneffüsler açılsın”
İlkokul ikinci sınıf öğrencisi Arif Yaylalı uzaktan eğitim sürecinden hiç memnun olmadığını dile getiriyor. Yaylalı, ekrandan dersleri takip ederken sürekli gözlerinin yorulmasından şikayetçi. Ve arkadaşlarının da olmadığı bu eğitim sürecinden sıkılmış, annesine, “Okul açılmasın tamam ama teneffüsler açılsın en azından” diyerek arkadaşlarını ne kadar özlediğini belirtmiş. Annesi Zeynep Yaylalı ise, “Normalde okul çocuklara bir şeyler öğretmek adına sürekli etkinlik yaptırarak bizi çok uğraştırıyordu. Şimdi uzaktan eğitimle internet üzerinden daha kısa ve zahmetsiz bir şekilde direkt olarak bilgi edinebiliyor çocuğum” dedi.
Lise birinci sınıf öğrencisi Elif Yargı ise, uzaktan eğitim sürecinde derslere odaklanamadığını, dikkatinin çok çabuk dağıldığını ve sürekli evde olduğu için ders izlemeyi erteleme eğiliminde olduğunu belirterek, hiçbir şeyin okula gitmenin yerine tutmayacağını, arkadaşlarını ve öğretmenlerini çok özlediğini söylüyor.
Yaptığımız görüşmeler sonucunda genel olarak öğrencilerin okul ortamını, özellikle arkadaş ve öğretmenlerini özlediklerini, evde tek başlarına derse odaklanmakta zorlandıklarını gördük. Özellikle ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin evde ders dinlemek ya da ödev yapmak istemedikleri, annelerin de okul ortamındaki o disiplini sağlamakta zorlandıklarını gözlemledik.
Koronavirüs bittikten sonra eğitim nasıl olacak?
SETA Eğitim ve Sosyal Politikalar Araştırmaları Direktörü Atilla Arkan, Koronavirüs Sonrası Eğitim adlı makalesinde şunları söylüyor: “Koronavirüsün etkisinin geçici olacağı düşünülmemelidir. Çünkü kentlerin nüfuslarının hızlı artması, küresel ölçekte hareketliliğinin hızlanması ve dönüşen beslenme rejimlerimiz sebebiyle, küresel salgınların farklı ölçeklerde her on yılda bir tekrarlanacağı öngörülmektedir. Bu ise “evde eğitim”in (home schooling) ve etkileşimli sanal/online eğitimin önümüzdeki yıllarda çok daha fazla yaygınlaşacağını göstermektedir. Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi diğer alanlarda olduğu gibi eğitim öğretimin dijitalleşmesini de hızlandırmaktadır. Türkiye’nin eğitimdeki Fatih Projesi adımı da bu öngörüye dayanmıştır. Yine dünyada bazı üniversiteler on yıllardır zaten bu alana yatırım yapmakta ve sanal/online eğitim ile sertifika ve diploma vermektedir. Önümüzdeki yıllarda bu yaygınlaşacak ve eğitimde dijitalleşme artık bir zorunluluk haline gelecektir."
“Koronavirüs sonrası sanal/online eğitim artık bir tercih değil zorunluluktur”
Koronavirüs sonrası sanal/online eğitimin, artık bir tercih durumundan ziyade bir zorunluluk olacağını söyleyen Atilla Arkan, salgın süresince sanal sınıf imkânı sunan platformların kullanım oranlarının oldukça hızlı bir şekilde arttığını da belirtiyor. Atilla Arkan, “Google Classroom, Moodle, JoVE, Kahoot!, Pearson, Cisco Webex ClassMaster, Zoom, Adobe Connect, Age of Learning, Bloomz, CirQlive, Edhelper, G Suit for Education, Kiron gibi platformlar aktif bir şekilde ilkokuldan doktora eğitimlerine kadar tüm dünyada aktif bir şekilde kullanılmaktadır. Hatta sivil toplum örgütleri dahi verdikleri eğitimlere bu ortamlarda devam etmektedir. Yine YÖK, Türk üniversitelerinde yüzde 30 sanal eğitim yapabilme imkânı veren yasal düzenlemeyi hemen yapmıştır.”
Nevzat Kulaberoğlu: “Korona pandemisi bittikten sonra okulun ve öğretmenlerin kıymetinin daha da artacağını düşünüyorum”
Milliyet gazetesine konuşan Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu, salgın sonrası eğitim sürecinin nasıl olacağı ile ilgili şunları söylüyor: “Eğitimde dijitalleşme aslında uzun yıllardır konuşulan bir kavram. Yaşadığımız bu durum fiili bir durum, ideal olan değil aslında. İdeal olan yüz yüze eğitim ve öğretimdir. Korona pandemisi bittikten sonra okulun ve öğretmenlerin kıymetinin daha da artacağını düşünüyorum. Teknoloji amaç değil eğitim öğretim sürecinde destekleyici, tamamlayıcı ve geliştirici araç olarak daha yoğun kullanılacak. Ders içeriklerinde teknoloji kullanılarak soyuttan somuta geçiş hızlanacak. Yapay zekâ ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ile soyut içerikler somutlaştırılıp öğretimde kullanılacak. Örneğin, nükleer reaktöre gitmeden reaktörlerdeki nükleer reaksiyonları, reaktörlerdeki süreçleri içindeymiş gibi hissedebilecek ve öğrenebilecek. Atom altı parçacıklardan, uzayın derinliklerine, hücrelerden virüslerin içerine kadar gidip görerek, duyarak ve hissederek öğrenmek mümkün olacak. Diğer bir konu da öğrenme şekli ve hızı ile ilgili. Teknoloji ve yapay zekâ ile öğrencinin öğrenme potansiyelleri ve şekilleri, başarılı ve başarısız olabileceği alan konu ve yöntemler gibi teşhisler yapılıp öğrenme içerik ve süreçleri bu bulgulara göre tasarlanabilecek.”