Melike Günyüz: Babam, okuyacak kitaplar bitince yayınevi kurmaya karar verdi
Haber Üsküdar - Şamil Özkaya
Merkezi Üsküdar'da bulunan Erdem Yayın Grubu’nun genel yayın yönetmeni Melike Günyüz ile çocuk kitapları yayıncılığı üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Melike Günyüz, evde okuyacak kitaplar bitince babasının çocuk kitapları basan bir yayınevi kurmaya karar verdiğini söyledi.
Erdem Yayınlarının kuruluş amacı ve misyonu hakkında bilgi verir misiniz?
Aslında benim babam bir kitap dağıtım şirketi olan Derya Dağıtım’ın kurucusu ve yöneticisiydi. Evde çocukları çok kitap okuyordu. Okuyacak kitaplar bitince, o da yayınevi kurmaya karar verdi, ben ve kardeşlerim için. Biz beş kardeşiz, dolayısıyla aslında kendi çocukları için bir yayınevi kuruyor. Sonra biz de yayınevine gidip gelerek, oynayarak, belli bir zaman sonra profesyonel olarak çalışmaya başladık. Yani amatör ruhla kurulmuş, amatör bir işletme. Daha sonra, zaman içerisinde kurumsallaştı, büyük bir yapıya dönüştü. Bizim merkezimiz aslında Cağaloğlu’ndaydı. Fakat her şeyimiz çok büyüdü, kapasitemiz arttı, orası bize yetmeyince ikiye böldük. Yayınevini ve üretimi, editör ekibini Üsküdar’a, dağıtım pazarlama ekibini de Başakşehir’e taşıdık. Bunu da şunun için yaptık, ben Üsküdar’da oturuyorum, ekibimin hepsi ya Üsküdar’da ya da Kadıköy’de oturuyor. Dolayısıyla hanımlardan oluşan üretim ve yayın ekibimiz Üsküdar’da kaldık.Genellikle beylerden oluşan satış ve pazarlama ekibimiz Başakşehir’de çalışıyorlar. Son olarak yayınevimizin misyonundan bahsedeyim. Öncelikle, Türkçesi çok düzgün, ana dilini çocuklara çok iyi öğretecek edebiyat eserleri yayımlamak. Bu amaçla yola çıktık ve bu amacımızdan hiç sapmadık. Şu ana kadar 1600'e yakın kitap yayımladık. Hem okul öncesi için hem ilköğretim sonrası için kitaplar yayımladık. Bu doğrultuda devam etmekteyiz.
Lokasyon olarak Üsküdar semtinde bulunmanın avantajları nelerdir?
İnanılmaz çok doğru bir karar vermişiz Cağaloğlu'ndan Üsküdar’a gelmekle. Çünkü Cağaloğlu çok merkezi bir yer olmasına rağmen, yazarlarımız çizerlerimiz açısından Üsküdar daha merkezi bir yer oldu. Bir kadın olarak bir şeyi farkettim. Çalışan kadın için en büyük lüks ve rahatlık işyerinin evine yakın olması. Salacak’ta oturuyorum, dolayısıyla işyerimin Üsküdar’da olması benim için büyük bir avantaj oldu. Fakat size enteresan bir şey söyleceğim. Ben bir ay önce Bakırköy'e taşındım ama şimdi yine çok rahatım çünkü trenle evden çıkıp buraya gelmem 20 dakika sürüyor. Şimdi ulaşım açısından Üsküdar inanılmaz bir semt. Tam merkezde. Buradan ister Taksim'e git, ister Yenikapı üzerinden o bölgeye git, ister şimdi trenle Ümraniye’ye git, merkezde bir yer yani. Artık Gebze'ye kadar bile gidilebiliyor trenle. O bakımdan çok önemli. Üsküdar’ın benim sevdiğim başka özellikleri de var. Şimdi Üsküdar bir yaşlı semti aslında. Zeynep Kamil, Çiçekçi daha çok emeklilerin oturduğu yerler. Şimdi kentsel dönüşüm bu sosyal yapıyı değiştiriyor. Daha lüks, zengin bir semte dönüştürüyor. Yaşlıların semti olduğu için Üsküdar’da öğle saatlerinde yine dışarıda hep emekliler ve yaşlı amcalar, teyzeler var, bu da hayatı daha yavaş akıtıyor. Üsküdar’da hızlı yürüyemezsin, koşamazsın çünkü hep yaşlılar var ve onlar yavaş yavaş hareket ediyorlar onun için Üsküdar’ı çok seviyorum. Ayrıca tarihi bir semt, yani öğlen ve ikindi ezanı karşılıklı, münavebeyle okunur camilerde. Biraz arkada Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri var, yani tarihin tam ortasındayız. Selimiye'ye gittiğiniz zaman orada kışla var. Dolayısıyla Üsküdar’da olmak demek, İstanbul’lu olmak demek, Üsküdar’da olmak demek İstanbul’u yaşamak demek, çünkü ben Salacak’tan baktığım zaman Topkapı Sarayı’nı, Kız Kulesi’ni, Ayasofya’yı, Galata Köprüsü’nü, Yavuzselim Camii'ni, Fatih Camii'ni, Dolmabahçe Sarayı’nı görüyorum. Dolayısıyla İstanbul’lu olmak demek bence biraz da Üsküdar’lı olmak demek.
Üsküdar insanı kitap okumayı seviyor mu?
Üsküdar, içerisinde birçok gizler barındıran bir yer aslında, ben birçok değerli ilim adamının, ilim insanının, birçok değerli insanın Üsküdar’da oturduğunu keşfettim. Meslektaşlarımın Üsküdar’da yaşadığını farkettim, editörlerin Üsküdar’da yaşadığını farkettim. Üsküdar iddiasız ama entelektüel seviyesi yüksek insanların yaşadığı bir semt.
Siz çocuk kitabı çıkarıyorsunuz, çocuk kitabı çıkarmanın aynı zorlukları olduğunu duymuştum. Bana bu zorluklardan bahseder misiniz?
Bir kere üretim süreci çok uzun. Çocuk kitabı kısa bir kitap gibi görünse de, onun edisyonu, resimlemesi, mizanpajı yetişkin kitabı gibi değil. Genellikle yetişkin kitabı size yazılmış olarak geliyor. Halbuki çocuk kitabını aslında çoğu zaman biz yazarlarla birlikte planlıyoruz ve bu planlamayı yaptıktan sonra da, bunun resimlenmesi, grafiği çok uzun sürüyor. Bir de bugünkü çocuğun dilini yakalamak onu anlamak, onun televizyondan beslenen, görsel yetişmiş zevkini beslemek gibi mecburiyetimiz var ve dinamikleri çok farklı her bir virgülün niye orada olduğunu sorgulamanız gereken bir alan. Yani siz yetişkin kitabı yayınladığınızda o sadece yazarı bağlar, ama burada yanlış yazdığınız bir kelime öğretmenler, anne ve babalar, yayıncılar, editörler tarafından çok sorgulanır, onun için daha da titizlenmemiz gereken bir alan.