Sempozyumun yuvarlak masa oturumunda gazeteci ve akademisyenler ‘medyanın geleceğini’ tartıştı
18.05.2023 17:37

Sempozyumun yuvarlak masa oturumunda gazeteci ve akademisyenler ‘medyanın geleceğini’ tartıştı


Haber Üsküdar - Ayça Aracıçam, Hazal Göksun, Sefa Mert Kahraman

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından bu yıl onuncusu düzenlenen Uluslararası İletişim Günleri’nin son oturumu olan yuvarlak masa oturumunda ‘Medyanın Geleceği/Geleceğin Medyası’ konusu ele alındı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yıldız Derya Birincioğlu Vural'ın moderatörlüğünü üstlendiği oturumda Prof. Dr. Ümit Atabek, İstinye Üniversitesi’nden Prof. Dr. Peyami Çelikcan, Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ceren Sözeri, Gazeteci Emre Kızılkaya, Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bilge Şenyüz ile Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan ve İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Ümit Atabek: "Eski medya dünyası ölme, yeni medya dünyası ise doğma sürecine girdi"

Kıdemli akademisyen ve iletişim bilimci Prof. Dr. Ümit Atabek, iletişim eğitimi ve değişen gazetecilik pratikleri hakkında değerlendirmeler yaptı. Atabek, "Eski medya rejimi ölüyor, artık devri bitti ve yeni bir medya dünyası doğmak için çırpınıyor diyebiliriz. Medya dünyası olarak fetret devrinden geçiyoruz. Teyit gazeteciliği alanı da acaba normal gazetecilik öldü anlamına mı geliyor? Bu fetret döneminde ciddi bir alan. Yapay zekayı da hatırlamamız gerekiyor. Yapay zekâ, fetret döneminin tartışılması gereken konularından biridir. Yükselen teknolojide gazetecinin değer kazanması gibi yapay zekayla değersiz büyük havuza mı itilebileceğimiz konusu önemli. Fetret döneminde dilin üretimiyle ilgili bir rekabet konusu. Eski medya dünyası ölme sürecine girdi ve yeni medya doğma sürecine girdi. Bu dönüşüme uyum sağlayarak tartışmak durumundayız. İletişim fakültelerinde birçok bölüm kurdular. Bolonya Üniversitesi daha bütüncül bir eğitimin verildiği bir üniversiteydi ve daha dar alanda bir eğitim dönüşümüne girdik. Üniversiteler insan mı yoksa meslek mi üretirler konusu önemli. Kuramsal-uygulamalı eğitim dengesi önemli. Özgür ve açık kaynaklı yazılıma üniversitelerde daha fazla ihtiyaç var. Öğrencilere aktaracak bilgileri geliştiremedikleri sürece ciddi bir sorun ortaya çıkmakta. Üniversiteler, Microsoft’un askerleri olmak zorunda değiller. Birtakım düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Peyami Çelikcan: "Yeni medyayla birlikte yeni kullanım alanları oluşturuyor”

İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Peyami Çelikcan, medya kullanım biçimleri ve dijitalleşen ve dönüşen medyaya değinerek; "Medya ve izleyici etkisinde 20. yüzyıldan bu yana ev içi serbest kullanımında tüketici açısında medyanın yeri ve kapitalist sistem içinde bireylerin evlerine yapılan yatırımlar, elde edilen sermayenin geri dönüşümünün sağlandığını gösteriyor. Günümüzde ev içi eğlence anlayışı, uygulamaları olağanüstü şekilde gelişti. Kültürel-fiziksel ürünlerden giderek dijitale dönüşen bir süreç yaşıyoruz. Tüketici merkezli ekosistem oluştu. Başlangıçta kamusal sistem olarak tasarlananlar giderek ücrete dönüştü ve sembolik anlamdan çıkarak bütçe ayrılması gereken bir alana dönüştü. Tüketici talepleri daha önemli hale gelmeye başladı. Tercihlerimizin takip edilmesi, yönetilmesi ve buna uygun içeriklerin sunulması gerekiyor. İçerik kişiselleştikçe yeni tüketim modelleri oluşuyor. Evde zaman geçirmek artık bir grupla zaman geçirmenin ötesinde medyayla kuşatılmış bir merkez haline dönüşüyor. Televizyonlar, istediğiniz yere dönüştürebileceğiniz bir otomat haline dönüşüyor” dedi.

Doç. Dr. Ceren Sözeri: "Teknolojiye çok büyük anlamlar yüklediğimizde içerik olarak vasatlaşan bir dünyaya geliyoruz"

Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ceren Sözeri, konuşmasında gazeteciliğin günümüzdeki durumu ve geleceğinden bahsederek; “Toplumu bilmelisiniz yoksa toplumla nasıl iletişim kurabilirsiniz? Neyi ön plana çıkartacağınızı bilmelisiniz. Bugünkü yeni gazeteciliğin gündeminde ‘ne kadar okunmuş, ne tepkiler verilmiş, kaç yorum var’ gibi konular var. Teknolojiye çok büyük anlamlar atfettiğimizde teknolojiyle gelen içerik olarak vasatlaşan dünyaya geliyoruz. Gazeteciliğin geleceği açısından çok önemli. Eskiden bir gazetecinin nasıl iyi dosya yaptığı hakkında konuşulurken şimdi ne kadar izleniyor ve ne kadar takipçisi var gibi konular merak ediliyor ve yeni ‘yıldızlar’ yaratılmaya çalışılıyor” dedi.

Gazeteci Emre Kızılkaya: "Algoritma yanlılığına karşı demokratik toplumun katılımıyla sorunlar çözülebilir"

Gazeteci Emre Kızılkaya, gazeteciliğin tarihsel gelişim sürecini anlatarak; “Medya dediğimizde aslında hangi açıdan bakarsanız bakın eğlence medyası daha aktifti. Ben daha çok medya açısından bakıyorum ve toplum için daha önemli olduğunu düşünüyorum. Buraya nasıl geldiğimizi anlamak için 17. yüzyılın ilk gazetelerine bakmak gerekiyor. O dönemde gazeteler daha çok partizan, devlet kontrolünde ya da belirli bir grubun kontrolünde. Kuzey kentlerde ticari bilginin alışverişinin sağlanması için kullanılıyor. Kapitalizm ve devlet baskısı var o yıllarda. 19. yy’da Türkiye de dahil olmak üzere bu medya ekonomisini görüyoruz. ABD 19. yy’da işi teknolojiyle değiştiriyor. Matbaa teknolojilerinin icadı ve aynı gün dağıtılması değişimi sağlıyor. Bir yandan reklam sektörü de değişiyor. 20. yy’da ise televizyon ve radyo eğlence mecrasının aracı olarak ortaya çıktı. 1990’larda haber kanallarının çıkması bir değişim yarattı. İki binlerin başlarında telefon ve mobil verilerin ortaya çıkması, telefonların herkesin cebine girmesiyle seyyar haber ulaşım sistemi ortaya çıktı. Geleneksel gazetecilik kendi kitlesini kaybetti. Veri toplama alt yapısını kaybetti. Uydu bağlantısı tamamen özelleştirilmiş durumda. İşin üst yapısındaki bütün üyeler el değiştirdi. Her şeyi Google ya da Facebook topluyor. Bu büyük şirketler işin gerçek sahipleri oldu. Ve onların belirlediği kurallar üzerinden dönüyor her şey. Google’a sorduğunuzda her şeyin büyülü el gibi olduğunu söylüyorlar. Algoritmaları tasarlayanlar ticari sır diye paylaşmıyorlar. Algoritma şeffaflığı şart. Daha düzgün politikalar gerekiyor. Hala işin başındayız" diye konuştu. 

Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan: "Merkeziyetsizlik, medyanın geleceğiyle bence çok bağlantılı"

Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, merkeziyetsiz sosyal ağların kullanımıyla ilgili değerlendirmeler yaptı. Muratoğlu Pehlivan, “Günümüz yaygın sosyal ağlarıyla ilgili eleştiriler çoğunlukla tek bir merkezden dijital ayak izlerimizin takip edilmesi ve verilerimizin kayıt altına alınmasıyla ilgilidir. Merkeziyetsiz sosyal ağlar olarak ise tek bir merkezi olmayan, dolayısıyla söz konusu dezavantajların pek çoğunun bertaraf edilebileceği platformlardan bahsediyoruz. Bu sosyal ağlar; mikrobloglar, dosya paylaşımları gibi etkinlikleri uyguladığımız ve açık kaynaklı yazılımlarla çalışan, merkezi olmayan ağlardır. Farklı sunucular birbirleriyle etkileşime girip federasyonlar üzerinden sosyal ağı yaratırlar. Herkes bir sunucu kurabilir veya bir sunucu içerisinde var olabilir. Yüz milyonlarca insanın bu ağları kullanmasına veya ödeme yapılmasına gerek olmadan varlıklarını sürdürebilirler çünkü bağlılığa, açık kaynaklı projelere ve gönüllüler tarafından yürütülen sunuculara bağlıdırlar. Örneğin Mastodon’da tek bir ana sayfa vardır ama ana sayfadaki herkes farklı merkezlere, farklı sunuculara bağlıdır. Dolayısıyla gözetim, dijital iz takibi, manipülasyon gücü gibi birtakım mekanizmalardan da uzaklaşabiliriz. Devasa bir merkezin elinde değil de bağımsız merkezlerin federasyonlarına dayalı sosyal ağlar olması, bu nedenle önemlidir” ifadelerini kullandı.

Doç. Dr. Bilge Şenyüz: "Ciddi bir paradigma değişikliğiyle karşı karşıya olduğumuz bir döneme giriyoruz"

Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bilge Şenyüz, yapay zekanın iletişim teknolojilerindeki yerine değinerek; “Ben buraya gelmeden önce ChatGPT’ye sorular sordum. Hatta editörü olduğum bir akademik derginin editör yazısını ChatGPT’ye yazdırdık. Dolayısıyla sadece gazetecilikte değil, iletişim akademisyenleri ya da akademide de derlenen makalelerin üzerinde de çok ciddi tartışmaların döneceği bir çağa doğru geçiyoruz. ChatGPT bizden çok daha fazla kaynağı analiz ederek önümüze sunabiliyor, dolayısıyla akademik tartışmaları da beraberinde getirecektir. Bununla birlikte iletişim alanında chatGPT’nin yaratacağı büyük değişimlerden biri de klasik iletişim teorisini yıkacak olması. Laswell’in iletişim modeli tamamen yerinden sarsılıyor. Bir paradigma kaymasıyla karşı karşıyayız. Neden? Oradaki model bize diyor ki iletişim bir kaynaktan bir alıcıya kaynak ve alıcı insandır, bir mesajın bir araçla iletilmesidir. Yani teknoloji burada araç konumuna indirgeniyor. ChatGPT ile kaynak alıcı haline geliyor. Yani iletişimi kuran ya da iletişim mesajını alan haline geliyor. Dolayısıyla da çok ciddi bir paradigma değişikliği ve sarsılmasıyla da karşı karşıya olduğumuz bir döneme giriyoruz" sözlerini kullandı.

Prof. Dr. Süleyman İrvan: "Teknoloji ile birlikte gazetecilik değişmeye başladı"

Yuvarlak Masa otuurmunda son konuşmayı yapan Prof. Dr. Süleyman İrvan, değişen habercilik pratiklerinden söz etti. İrvan, “Aslında teknoloji ile birlikte kapitalizm birçok şeyi değiştiriyor. Örneğin gazetecilik değişmeye başladı. Gazeteci kimdir sorusu tartışılır hale geldi. Aslında herkesin bir cevabı var tabii ki. Ben gazetecilerin kendi mesleklerine yönelik bakış açılarının çok muhafazakar bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Kimin gazeteci olduğunun tartışılması lazım. Bir de gazetecilik pratikleri değişmeye başladı, sızıntı gazeteciliği de bunlardan bir tanesi. Tabii ki bir araştırmacı gazetecilik geleneği var. Sızıntı gazeteciliği de oradan beslenen bir gazetecilik ama sızıntı gazeteciliği ile araştırmacı gazetecilik arasında şöyle bir fark var, araştırmacı gazetecilik daha gazeteci odaklı bir gazetecilik pratiği, yani gazetecinin arayıp bulduğu, haberleştirdiği bir süreç söz konusu. Sızıntı gazeteciliği ise kaynak odaklı bir gazetecilik pratiği.Birileri var biligleri, belgeleri sızdıran. Peki bu gazetecilik anlayışı neden gündeme geldi çünkü internet diye bir teknoloji ortaya çıktı ve o teknoloji sızıntılara çok fırsat veriyor. Bunun dışında, yeni süreçte anlamaya çalıştığımız yeni gazetecilik pratikleri de var. Twitter gazeteciliği dediğimiz bir pratik söz konusu. Bizim bildiğimiz anlamda bir twitter gazeteciliğini de aşan bir boyutta. Biz Twitter gazeteciliği dediğimizde daha çok gazetecilerin twitterdan beslenmelerini ve haberlerini twitterda paylaşmalarını anlıyorduk. Sonra bir baktık ki sadece Twitter'da var olan, başka bir yerde olmayan hesaplar ortaya çıktı. Bunlar inanılmaz yüksek takipçili hesaplar. Sadece kısa mesajlar paylaşıyorlar. Bunun bir gazetecilik pratiği mi olduğunu tartışmak lazım. Bana göre bu kopyala-yapıştır tarzı pratikler gazeteciliğe büyük zarar veriyor" ifadelerine yer verdi.

Konuşmaların ardından kapanış oturumuna geçildi ve önce İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, ardından da Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, değerlendirmeler yaptılar ve sempozyuma katkı koyanlara teşekkür ettiler.