Sumud aktivisti anlatıyor: Gazze’ye girsek de kazanacaktık, girmesek de
12.11.2025 20:04

Sumud aktivisti anlatıyor: Gazze’ye girsek de kazanacaktık, girmesek de


Röportaj: Ebrar Başkan

Gazze filosu Sumud’un aktivistlerinden Alparslan Arslan, Mavi Marmara’dan yıllar sonra bir kez daha Gazze’ye ulaşmayı hedefleyen yolculuğunu Haber Üsküdar’a anlattı.

Ben bu yolculuğu çok önceden beri bekliyordum. Mavi Marmara yolcusuyum. 15 Haziran'da Mısır'a gitmiştim. Bu işin nüvesi, çekirdeği ilk Mısır'da atılmıştı. Oradaki grubun adı ‘Global March to Gaza’ (Gazze’ye Küresel Yürüyüş) idi. Kuzey Afrika ülkelerinden Fas, Tunus ve Cezayir'den gelen 1200 kişilik filonun adı da Sumud’du. Bu iki grup, Gazze'ye girmek için buluşmaya çalıştılar ama imkân olmamıştı. Daha sonra başka bir yol olabileceği düşünüldü ve bu yolun deniz üzerinden olmasına karar verildi.

Birçok insan Filistin için destek veriyor ancak Gazze'ye giden bu filonun bir parçası olmak büyük bir kişisel adanmışlık gerektiriyor. O meşhur yola çıkma kararını aldığınız anı ve sizi bu zorlu yolculuğa iten en güçlü kişisel motivasyonunuzu bizimle paylaşır mısınız?

En güçlü kişisel motivasyonum Gazze'ye gitme imkânı varsa bu yolun araştırılması gerektiğine inanmamdı. Bu yolu ben bu tekneye binme şeklinde yakalayabildim. Eğer binemeseydim kendimi affetmezdim. Bir de Allah’a olan mazeretimi azaltmak istiyordum. Ahirette bunun hesabının sorulacağını düşünüyordum. Bu anlamda mazeretimi inşallah azaltmayı başarmışımdır diye düşünüyorum.

Gazze yolculuğuna başlarken bir beklentiniz vardı. Bu yolculukta yaşananlar o ilk beklentinizle ne kadar örtüştü?

Biz yola çıkmadan ve yolculuğa başlarken zihnimizdeki senaryo şuydu: Gazze’ye girsek de kazanacağız, girmesek de kazanacağız.” Bu da ancak filo yoluyla olabilirdi. İsrail ise her türlü kaybedecekti. Çünkü girmiş olsak Gazze’li kardeşlerimizle kucaklaşmış, yardımları teslim etmiş olacaktık. Girmediğimiz takdirde ise İsrail dünyada yalnızlaşacaktı. Belki giremememiz bu noktada daha etkili olmuş olabilir. Bu anlamda oyunu kuran bizdik; edilgen taraf İsrail’di. Her ne yaparsa yapsın zaten kaybeden taraf olacaktı.

“Teknedeki hâkim hava sükûnetti”

Müdahale öncesi gemideki atmosfer nasıldı?

Herhangi bir müdahaleye karşı, İsrail’in tahriklerine kendimizi kaptırmayacağımız için sakindik. Teknedeki hâkim olan hava sükûnet idi. Duygusal olarak mutluyduk. Hiçbir şekilde içimizde bir korku, bir tedirginlik yoktu.

Gazze’ye doğru yola çıkarken başarılı olma ihtimali kadar, tutuklanma, yaralanma hatta hayatınızı kaybetme riskleri de vardı. Bu çizgiyi nasıl yönettiniz?

Risk alma ve umut etme duyguları arasında ince bir çizgi vardı. Gazze’ye girme umudumuz vardı ama girmeme ihtimalimiz de her zaman seçenek dâhilindeydi. Hatta daha büyük ihtimaldi. Ona da hazırlanmıştık. Eğer İsrail cezaevine girersek de bedelini ödeyecektik. Bu yolda her türlü bedeli ödemeyi zaten göze almıştık.

 “İnsanlığın ortak dili iyiliktir”

Gemide farklı milletlerden aktivistler vardı. ‘İnsanlığın ortak dilini’ nasıl tanımlarsınız?

Gemide farklı milletlerden, farklı kültürlerden aktivistler vardı. İnsanın ortak dilini tanımlayacak olursak, iyilik bu işin ortak diliydi. İyiler kazanacaktı. Avrupalı aktivistlerin ortak kavramı hep buydu: “Biz kazanacağız, iyiler kazanacak.” Yolculuk sırasında bir Yunan aktivist rahatsızlandığında beline masaj yapmıştım. Başını kaldırdı, “çok mersi kardeş” dedi. Diğer Yunan da şöyle dedi: Bizim devletlerimiz düşman olabilir ama biz halk olarak düşman olmamız gerekmiyor. Pekâlâ barış içinde yaşayabiliriz.” Bu cümlesini unutmam.

“Sumud’un ortaya koyduğu aktivizm yeni bir boyut kazandırdı”

Bu filo eyleminin uluslararası etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gazze direnişi ve Sumud’un ortaya çıkardığı sonuçlar çok önemliydi. Küresel vicdan, insanlar arasındaki tüm farklılıklara rağmen mutlak kötülüğe karşı sivil bir direniş örneği ortaya koydu. Gazze direnişi, uluslararası toplum denen düzenin insanlık hayrına hiçbir işe muktedir olmadığını gösterdi. Gazze’nin onurlu direnişi, Filistin meselesini sadece Arapların veya Müslümanların değil tüm insanlığın meselesi hâline getirdi. Batı’da son yıllarda ortaya çıkan İslamofobi algısı, Gazze’deki direniş sayesinde kırıldı; Batı’da İslam’a yöneliş başladı. Filistin halkı, yalnızlığa terk edilmediğini anladı ve büyük moral kazandı. İsrail psikolojik olarak yenildi. Dünyada hiçbir devlete karşı bu denli büyük bir milletler koalisyonu oluşmadı. 76 bin kişiyi katlettiler, fakat dünyada milyonlarca Filistinlinin doğmasına neden oldular. Tüm medya gücüne rağmen moral üstünlüğü Filistin’e inananlar kazandı. Sumud filosu, İsrail’in korku duvarını ve psikolojik ablukasını kırıp dünyada büyük etki yarattı. İsrail, ‘saygın devlet’ kimliğinden çıkıp terörist ve korkak devlet kimliğine oturdu.