Beşiktaş’tan Arnavutköy’e
29.11.2022 12:27

Beşiktaş’tan Arnavutköy’e


Haber Üsküdar – Ayşe Çalışır

Yedi tepeli İstanbul’da sonbaharda gezmek bir başkadır. Sonbaharda bir başka gözükür İstanbul insanların gözüne ve mutlaka herkesin bir favori yeri vardır İstanbul’da görmek için can attığı. Ablamın ve benim favori semtimiz Beşiktaş. Öyle bir semttir ki hem eskiyi içinde barındırır hem de günümüzü. Sarayların, kasırların, koruların mevcut olduğu bu semtte gitmek için sabah 9’da kalktık.

Hedefimize iki vasıta ile ulaşmamız gerekecekti. Otobüs yolculuğumuz zorlu geçse de, malum İstanbul trafiği, ikinci aracımız vapur oluyor. İstanbul’un güzelliğinin vapurda doya doya tadını çıkararak, martıları besleyerek Beşiktaş’a varıyoruz. İlk durağımız iskeleye 800 metre uzaklıkta olan ve Beşiktaş’a ilk defa gelenlerin mutlaka uğraması gerektiği saraya gidiyoruz, Dolmabahçe Sarayı’na.

Dolmabahçe Sarayı’nda 3 saat

Beşiktaş sahiline paralel olan bu sarayda 6 padişah yaşamış, Türkiye Cumhuriyeti döneminde ise Mustafa Kemal Atatürk ara sıra kalmış ve işlerini buradan yürütmüş. 1984 yılında ise tamamen müze olarak halka açılmış. Dolmabahçe Sarayı toplam 285 odadan oluşuyor ve 3 ayrı bölmesi mevcut. Eşsiz güzelliği ile kesinlikle insanı büyülemekte olan bu sarayın bahçesine girmek ve denizin tadını çıkarmak bedava.

Dolmabahçe Sarayı’nın ilk bölmesi, resim müzesi. Pazartesi günleri hariç diğer günler 09.00- 16.00 arası gezebilirsiniz. Ben ablamla resim müzesine vardığımda daha saat 11’di. Resim müzesinde karşınıza ilk olarak güvenlikler ve bilet satış danışmanı çıkıyor. 3 bölmeyi gezmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından 100 TL gibi bir ücret isteniliyor. Eğer öğrenciyseniz 30 TL ödüyorsunuz. Biz de iki öğrenci gezgin olarak 60 TL verdik. Müzede 600’ü aşkın fotoğraf var. 34 ayrı sergi salonu bulunan bu müzede birbirinden ünlü ressamların eserleri yer alıyor. İçlerinden bir tanesi özellikle dikkat çekiyor. Son halife ve sarayda son kalan Osmanlı hanedanı mensubu Abdülmecid Efendi’nin eserleri. Resim müzesinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk için de bir salon ayrılmış.

Velhasıl bu 600’ü aşkın sanat eseri arasında en dikkatimi çeken de Osmanlı Kadını olarak tasvir edilen bu tablo oldu. 1700’lü yıllara ait olan bu resim, bilinen Osmanlı kadınlarından hayli uzakta gözüküyordu benim için.  Resim müzesinde bir saatten fazla zaman geçirdik. Zaman o kadar hızlı aktı ki nasıl geçtiğini anlamadık.

Dolmabahçe Sarayı gezimizin ikinci durağı Harem bölümü oldu. Harem bölümünde padişahların aileleri kalıyormuş. Burada dillere destan 4,5 tonluk İngiliz yapımı avize ile büyülendik. Sarayın hemen girişinde büyük bir salon ziyaretçileri karşılıyor. Bu salonda büyük aynalar, gösterişli avizeler dikkat çekiyor. Harem bölümünde şehzadelerin odaları, sünnet odaları, müzik odası, valide sultanın yatak odası ve padişah eşlerinin odalarını gördük. Mustafa Kemal Atatürk’ün çalışmalar yaptığı ve vefat ettiği oda da harem bölmesinde bulunuyor. Harem bölümünde en dikkat çekenlerden birisi de deniz manzaralı hamamlarıydı. Ayrıca padişahların harem halkı ile bayramlaştığı mavi salon ve harem halkının sohbet etmek için buluştuğu pembe salon da haremlik bölümünde. Yaklaşık 40 dakikamızı burada geçirdikten sonra harem bölmesini bitirmiş olduk.

Dolmabahçe Sarayı’nda iki saat geçirdikten sonra bir hayli yorulduk. Selamlık bölümüne girmeden önce sarayın muazzam bahçesinde oturup dinlendik. Deniz manzarasında turistlerin bolca fotoğraf çekilmelerini ve denizi izleyerek bir müddet oyalandık.

  

Dinlendikten sonra sarayın son bölmesi olan Selamlık bölmesine geçtik. Selamlık bölmesi padişahların siyası işlerini yürüttükleri ve toplantılar yaptıkları bölüm. Bu bölümde elçiler ağırlanırmış ve padişahın huzuruna bu salonda çıkılırmış. Üst kata çıkmak için kristal merdivenleri kullanıyoruz ve bizi ilk kırmızı oda karşılıyor. Odanın ihtişamına hem turistler hem biz hayran kalıyoruz. Kesinlikle her odanın sütunları tam bir şaheser.

Yıldız Parkı’na yürüyüş

Dolmabahçe Sarayı gezisini bitirdikten sonra yürümeye karar verdik ve Beşiktaş’ın bize göre en güzel caddesi olan Çırağan Caddesi üzerinden ikinci durağımıza doğru yürüdük. Yol boyunca görülmesi gereken yerleri gördük. İkinci durağımız olan Yıldız Parkı’na 1,5 km yürüyerek ulaştık.

Yıldız Parkı’nda bizi ilk önce bu uzun ve dik yokuş karşıladı. 500 metre yokuş çıktıktan sonra bu mükemmel göl ile karşılaşıyorsunuz. Burası Beşiktaş’ın kalabalığı ve gürültüsünden kaçmak ve doğa ile baş başa kalmak için ideal. Artık kahvaltımızı da yapmamız gerekiyordu.

Burada yaklaşık 45 dakika zaman harcadık ve dinlendik. Yıldız Parkı’nın güvenliğinden de bilgi aldık. Bu doğa harikası yer ilk 1600’lü yıllarda dikkat çekmeye başlamış ve en sonunda 4. Murat tarafından satın alınarak kızı Kaya Sultan’a hediye edilmiş. Burada çeşitli etkinlikler yapılmış. Şu an ise bakımını İstanbul Büyükşehir Belediyesi üstlenmiş. Bu parkta biraz vakit geçirdikten sonra diğer durağımıza gitmek için yola koyulduk.

Ortaköy’de kumpir yedik

Ortaköy yabancı turistler kadar yerli turistlerin de dikkatini çekiyor. Üçüncü durağımız olan Ortaköy’ün tarihi antik çağlara kadar gidiyor. Mimari olarak bakmaya doyamadığımız güzellikteki Ortaköy Camisi dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin ilgi odağında.

Ortaköy’ün dikkat çekmesinin bir nedeni de üç dini bir arada yaşatması. Ortaköy Camisi, Ayios Fokas Kilisesi ve Etz Ahayim Sinagogu Ortaköy’de bulunuyor. Ortaköy denince akla gelen waffle ve kumpir elbette. Biz de birer kumpir satın alıyoruz. Kumpir gerçekten de dillere destan olmasının hakkını veriyor. Burada oturup denizin tadını çıkarmanızı sağlayacak restoranlar da mevcut. Ama diğer semtlere göre fiyatların cebimizi zorlayacak miktarda olduğunu söylemeliyim. Ortaköy’de ayrıca boğaz turuna katılabileceğiniz bir iskele de mevcut.

Ortaköy’de ayrıca sokaklarında kaybolacağınız, alışveriş yapacağınız çok sayıda dükkân da var. Hemen Ortaköy Camisi’nin arka sokağında bulunan bu sokak ulaşım açısından da çok rahat.

Arnavutköy’de olta tuttuk

Gezimizin sonlarına doğru gelirken gitmezsek olmaz dediğimiz yere Arnavutköy’e gidiyoruz. Burası Türkiye’nin en havalı bölgesi seçilmiş. Doğrusunu söylemek gerekirse bu ödülü hak ediyor.  Ortaköy’den yürüyerek 40 dakikada ulaşacağımız Arnavutköy’e, artık çok yorulduğumuz için otobüsle gidiyoruz. Otobüs yolculuğumuz sadece 8 dakika sürüyor. İndiğimizde bizi yalılar karşılıyor. Sahil boyu biraz yürüyerek temiz hava alıyoruz. Burada bisikletle de sahil boyu gezinti yapabilirsiniz. Bisiklet kalmadığı için ve Martı sürmeye de korktuğumuz için yürümeyi tercih ediyoruz.

Arnavutköy deyince akla tabii ki hobi olarak balık tutan amcalar geliyor. Biz de bu etkinliği denemek istiyoruz. Hayatımda ilk defa olta tutuyorum ve çok heyecanlanıyorum oltayı düşüreceğim diye. Hiç balık tutamadım ama en azından oltayı da düşürmedim. Akşama doğru artık dönüş yolculuğuna başlıyoruz.