
Hale Gönültaş: Serbest gazetecilik için mesleki tecrübe ve uzmanlık alanı olması gerekiyor
Röportaj: Burak Çevik
Serbest gazetecilik Türkiye’de hem bir tercih hem de bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Gazeteci Hale Gönültaş ile yapılan bu röportaj, serbest gazetecilik pratiklerinin zorluklarını ve bu alandaki etik sorumlulukları ele alıyor. Kurumsal yapılar dışında habercilik yapan serbest gazeteciler hem mesleki özgürlük hem de güvencesizlik arasında bir denge kurmaya çalışıyor.
Serbest gazeteciliği nasıl tanımlıyorsunuz? Kimlere serbest gazeteci denilmektedir?
Uzman olduğu alanda sahada bir kuruma bağlı olmadan haber üreten muhabir olarak tanımlayabilirim.
Ne zamandan beri serbest gazeteci olarak çalışıyorsunuz? Serbest gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz, sizi serbest gazeteci olmaya yönlendiren şeyler nelerdi?
2012 yılından bu yana serbest gazeteci olarak çalışıyorum. Doğan Grubu’nun Demirören Grubu’na geçmesinin ardından birçok gazeteci işten çıkartıldı. Ben de o tarihlerde Vatan Gazetesi Ankara büroda muhabir olarak çalışıyordum. İşten çıkarmaların ardından serbest gazeteci olarak çalışmaya başladım.
Serbest gazeteci olarak nasıl çalıştığınızı anlatabilir misiniz? Haber konularını siz mi öneriyorsunuz yoksa sizden belirli haberleri yapmanız mı isteniyor?
Serbest gazetecilik için mesleki tecrübenin ve uzmanlık alanının şart olduğunu söyleyebilirim. Ulusal medyaya haber yaparken hazırlayacağım haberi ilgili kurumun genel yayın yönetmeni ya da yazı işleri müdürüne anlatıyorum. Ardından da elektronik posta ile haberin içeriğine dair ayrıntıları yazıp gönderiyorum. İçerik metni, haberin niteliği, yapılacağı coğrafyaya göre değişiyor. Temel olarak haberin içeriği, yapılan ya da yapılacak görüşmeler, haberi yayına verme tarihi gibi başlıklar yer alıyor. Uluslararası haber kuruluşları ise haber talebinde bulunuyor. Türkiye, Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Bulgaristan ve Yunanistan ile sınır komşusu. Uluslararası ajanslar göç hareketliliğinin takip edilmesi, sınırdan Suriye ve Irak’a geçilerek hızla haber akışının sağlanması için Türk serbest gazetecilerle çalışıyor. Ayrıca özellikle ABD merkezli basın kuruluşları da uzmanlık gerektiren alanlarda yapılacak bölgesel haberler için Türk serbest gazeteciler ile çalışıyor.
Düzenli olarak belirli mecralara mı haber yapıyorsunuz yoksa haberinizi kim isterse o mecraya mı satıyorsunuz? En çok haber yayımlattığınız mecralar hangileridir?
Kamuoyundaki yanlış algının silinmesini isterim. “Haberin, en yüksek telifi veren kurum için hazırlanması” diye bir şey söz konusu değil. Gazeteci tüccar değildir. Gazetecilik, odağında insan olan bir meslek. Hak odaklı habercilik şiarımız. Dolayısıyla dosyaların yayımlanacağı kurum da çok önemli. İnternet medyasının gelirleri çok kısıtlı. Dolayısıyla aldığımız telifler hakikaten çok çok düşük. Gazetecilik para için yapılacak bir meslek değil. Ulusal medyadan, maalesef geçtiğimiz günlerde ekonomik nedenlerle kapatılan Gazete Duvar, Artı Gerçek haber yaptığım kurumlar arasındaydı. Yine çok uzun yıllar beraber çalıştığım meslektaşım Kemal Göktaş’ın kurduğu Kısa Dalga da dosya hazırladığım siteler arasında yer alıyor. Uluslararası alanda ise AFP’nin yanı sıra SKY News, Al Monitor çalıştığım kurumlar arasında yer aldı.
Serbest gazetecilikten elde ettiğiniz geliri yeterli buluyor musunuz? Yoksa serbest gazetecilik dışında başka işler de yapmak zorunda kalıyor musunuz? Eğer başka işler de yapıyorsanız bunlar ne tür işlerdir?
Yukarıda da bahsettiğim gibi gazetecik para için yapılacak bir iş değil. Küçük, minimal bir yaşamı bile sürdürmek çoğu zaman zor olabiliyor. Bir özel üniversitede dışardan gazetecilik dersleri veriyorum. MLSA, Gazeteciler Cemiyeti, Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlarda hak odaklı habercilik ve araştırmacı gazetecilik eğitimleri veriyorum. Gazeteci adaylarına mesleki deneyimleri aktarmayı da çok kıymetli buluyorum. Bunun yanı sıra editörlük, rapor yazma vs. gibi ek işler yapıyorum.
Sizin için gazetecilik etiği ne anlama geliyor? İlkelere uygun davranmak önemli mi?
Gazetecilik ilke ve etik kuralları evrenseldir. 1990’lı yılların ilk yarısında Cumhuriyet gazetesi Ankara bürosunda stajyer olarak gazeteciliğe başladım. O yıllarda Anadolu Ajansı haberleri teleks ile geçerdi. Elektrikli daktilo ile haber yazılırdı. İlk görevim teleksten geçen haberleri iç, dış, yerel haber diye ayırıp şefin masasının üzerine tasniflemekti. Ardından kıdemli muhabirler ile habere gittiğimiz bir süreç olurdu. Bir buçuk, iki yılın sonunda da belediye haberciliğine geçilirdi. Kadro yapıldıktan sonra yine belediye haberciliği, yerel gündemler, sivil toplum örgütleri temsilcilerinden görüş almak gibi haberler teslim edilirdi. Sahada çalışıp haber merkezine döndüğümüzde hiç vakit kaybetmeden haberi yazardık. Haber müdürü ya da şef de haberi okuyup düzeltirken hatalarımızı söylerdi. Böylelikle hem doğru haber yazmayı hem de sahada çalışırken haberin eksik unsurlarının neler olduğunu öğrenirdik. Asıl okul haber merkezidir. Haber merkezinde, haber üretme sürecinde meslek ilkeleri ve etik kavramları yerine oturur. İlke ve etik haber üretme sürecinden başlar, haberi yazma süreci ve sonrasında habere gelebilecek olası tepkiler sürecinde de devam eder. Mesleki ilke ve etik kurallarına uymadan gazetecilik yapmak mümkün değildir. Çünkü meslekte asıl olan güvenilirliktir. Güvenirliği olmayan bir muhabirin mesleği uzun süre yapabilme şansı yok.
Serbest gazeteci olarak kendinizi ne ölçüde özgür hissediyorsunuz? Serbest gazeteciler medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerden daha mı özgür? Serbest gazeteciliğin avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Haberi araştırma sürecinde çok titizimdir. Haberde eksik unsur varsa dururum. Tekrar araştırırım. Eğer sınır ötesi bir haber ise gün gün çalışma planını belirlerim. Yine söyleyeceğim. Başkalarının hayatları ve başkalarının sorumluluğunu alıyorsunuz haberde. Aşırı hassas ve titiz davranmak bu işin olmazsa olmazı. Haberime otosansür uygulamam, yazı işleri tarafından otosansür uygulanmasına da izin vermem. Haber yayımlanmadan önce mutlaka son halini görürüm. Titiz bir çalışma sonunda yazdığım haber eğer resmi bir kurum tarafından olur da yalanlanırsa, gösterebileceğim belgem, video, ses kaydı gibi malzemelerim elimdedir. Habere dair verilerin yedekli olması da önemlidir. Haberin sonuna kadar arkasında dururum. Haberi yayımlayan kurumun da haberimin sonuna kadar arkamda olduğunu bilirim. Bu nedenle haberi yazarken kendimi özgür hissederim. Özgürce yazarım. Merkez medyada çalışan arkadaşların baskı, ambargo gibi uygulamalarla karşı karşıya olduklarını biliyorum. Ama internet medyasında çalışan arkadaşlarımın haberlerini özgürce yazdıklarına tanığım. Türkiye’de hakikati dile getirmenin, gazeteciliğin bir bedeli var. Burada muhabirin “bedel ödeyebilir miyim” sorusunun yanıtını kendi içinde vermiş olması gerekiyor. Serbest gazeteciliği şu açıdan olumlu buluyorum. Yaptığım haberler çok ağır olabiliyor. Dürüst yanıt vermek gerekirse çocuklardan çok etkileniyorum. Kadınların, annelerin, çocukların acı çekmesini görmek artık ruhsal olarak çok yıpratıyor. Uzun yılların da birikimi aslında. Çocuk ve kadın ölümlerine tanık olmak ve haberleştirmek günlük yaşamımı fazlasıyla etkiliyor. Bu nedenle kısa bir süre de olsa da habere ara verip, diğer işlerime odaklanmak ruhu sağaltıyor.
Serbest gazeteci olarak turkuaz basın kartından yararlanabiliyor musunuz? Yararlanamıyorsanız bu durum sahada haber yaparken sıkıntı yaratıyor mu? Bu sorunun çözülmesi için ne önerirdiniz?
Serbest gazeteciler 212 basın sigortasına tabi olmadıkları için turkuaz basın kartları da yok. Uluslararası akreditasyon alabilmek, Türkiye’de sahada çalışabilmek kimi zaman basın kartını zorunlu kılabiliyor. Ama pek çok arkadaşımızın maalesef basın kartı yok. Kurum kartları ile sahada çalışıyorlar. Açık olmak gerekirse Türkiye’de son yıllarda basın kartınız olsa da olmasa da fark etmiyor. Örneğin 2022 yılı sonunda Suriye’ye geçmek üzere Reyhanlı’da bir otelde kalırken göz altına alındım. Üstelik Hatay ve çevre illerde çalışan ve oradaki güvenlik görevlileri tarafından da yerel muhabirlerin dışında Ankara ve İstanbul’dan gelen gazeteciler bilinir. Haklarında bilgi sahibidirler. Dolasıyla basın kartı konusu çok da öncelikli çözülmesi gereken sorunlarımız arasında yer almıyor.
Serbest gazeteci olmak isteyen gençlere ne önerirdiniz? İyi bir serbest gazeteci olarak neleri bilmeliler? Ne türden bilgi ve becerilere sahip olmalılar?
Haberin sahada, sokakta olduğu şiarını edinmiş bir gazetecilik ekolünden geliyorum. Elbette 90’lı yıllar haberciliğinde kurumlar haber için para harcardı ve Türkiye’de geniş bir yerel muhabir ağı vardı. Keza kurumların yurt dışında da temsilcilikleri vardı. Yine de çatışma, göç, ulusal ve uluslararası alanda önemli davalar, kazalar, cinayetler konu her ne ise kritik öneme sahip haberlere merkezden yani Ankara ve İstanbul’dan da muhabirler gönderilirdi. Bunu halen çok önemsiyorum. Haberi yerinde, sahada takip etmek öncelikli olarak mesleğe, sonra da kamuoyuna saygıdır. Uzun yıllar Dinç Bilgin döneminde Sabah ve Vatan gazetelerinde temsilciliğimizi yapan, geçen yıl kaybettiğimiz duayen gazeteci Bilal Çetin ve haber müdürümüz Semra Çetin haberlerimizi edit ederken ya da haber toplantılarında bir haber üzerine konuşurken sürekli şu cümleyi anımsatırlardı: ‘Haber ayrıntıda gizlidir’. Tamı tamına böyledir. Haber ayrıntılarda gizlidir. Haberin konusu, içeriği, karmaşıklığı her ne olursa olsun önce konuyu çok iyi kavrayıp sonra sorularla, ayrıntılara inmek gerekiyor. Bu haberciliğin esası. Doğru, gerçek habercilik tabiriyle ‘dört başı mamur haber’ ancak böyle çıkar. Gazetecilik yapmaya kararlı olan arkadaşlara öncelikli tavsiyem sadece İngilizce dili ile yetinmemeleri. Türkiye ciddi mülteci barındıran bir ülke. Eğer uluslararası çalışmak isteniyorsa mutlaka Arapça, Farsça öğrenilmeli. Hem yurt içinde haber yapabilmek hem de bölge ülkelerinden haber geçebilmek için dil çok önemli. Serbest gazetecilikte deneyim çok önemli. Demek istediğim pek çok alana hâkim olmanız gerekiyor. Röportaj yapma tekniğini bilmek elzem. Özellikle zorlu coğrafyalarda kadın ve çocuklarla iletişim kurabilmek için kırılgan gruplarla iletişimin tekniklerini bilmek gerekir. Haberde görsel seçimi, fotoğraf çekmek, haberin odağındaki kişilerin mahremlerini korumak haberciliğin temel ilkelerinden. Kadın gazetecilik öğrencilerinden, mesleğin başındaki meslektaşlarımdan, ‘Zorlu coğrafyalarda kadın olarak zorlanmıyor musunuz? Korkmuyor musunuz?’ sorusu sık sık gelir. Korku insani bir duygu. Zaten haber merkezinde meslek büyükleri, muhabir kritik bir göreve gidecekse, ‘Muhabir yoksa haber de yoktur. Önce güvenliğiniz’ uyarısında bulunur. Zaman içinde de çalıştığınız alanda olası bir tehlike durumunda hızlı karar verme yeteneği gelişiyor. Bizler ve bizden önceki kadın meslektaşlarımız genç kadın meslektaşlarımız için bir yol açtığımızı düşünüyorum. Her alanda kadın muhabirin varlığını kabul ettirdik. Örneğin ben ve meslektaşım Tuba Atav Türkiye’nin ilk kadın savunma muhabirleriyiz. Açık söylemek gerekirse, TSK önce akredite etmek istemedi. Zorlu koşullarda bir kadının başarılı olamayacağı düşünüldü ve dönemin genel yayın yönetmeni Zafer Mutlu’dan bir erkek muhabirin TSK’yı takip etmesi istendi. Fakat meslekte kadın erkek ayırımı yoktur. Kurum da arkamda durdu. Çok uzun yıllar savunma muhabiri olarak TSK ve savunma sanayii alanını takip ettim. O yıllarda bir tatbikata giderken, eğer helikopterde bir kadın muhabir de varsa pilot helikopteri ters çevirirdi. Fakat bizler bir tepki göstermeyince bu uygulama bitti. Bizlerden sonra da TSK’yı savunma muhabiri olarak takip eden kadın meslektaşlarımız oldu.
Tekrar sorunuza dönersem, serbest gazetecilikte pek çok habere foto muhabir ya da kameraman arkadaşlarım ile gidiyorum. Habere gitmeden önce gün gün plan yapıyoruz. Harita üzerinden çalışırız. Stresli ortamlarda beraber çalışmak kimi zaman zor olabiliyor. Sinirlere hâkim olmak çok önemli. Olağanüstü durumlarda krizi çok iyi yönetmek gerekir. Bir de şunu ekleyeyim. Eğitimlerde de sık sık öneriyorum. Kitap ve öykü okumanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Gazetecilikte hikâye anlatmak çok önemli. Bir ekleme daha yapayım, Türkiye basınının haber dili ile uluslararası ajansların haber dili farklıdır. Bu nedenle işin başındayken vakit buldukça yabancı basın haberlerini sık sık okuyun. Uluslararası gazetecilik örgütlerinin genç gazetecilere yönelik programları oluyor. Bu programları takip etmenizi, yurt dışında burs ile üç aylık, altı aylık burslu programlara katılmanızı öneririm. Uluslararası gazetecilik kuruluşları genç gazetecilerin yetişmesi ve uluslararası alanda deneyim elde edebilmeleri için çok sayıda fırsat sunuyor.
Tekrar seçim yapma şansınız olsaydı yine gazeteciliği mi seçerdiniz yoksa başka bir meslek mi seçerdiniz?
Mesleğimi seviyorum. Fakat gazetecilik çok yıpratıcı bir meslek. Dediğim gibi sevmeden yapılacak bir meslek değil. Meslekte 30 yılı geride bıraktım. 52 yaşındayım. Sadece ben değil, pek çok meslektaşım erken yaşta sağlık sorunları yaşamaya başladık. Kısa bir süre sonra uluslararası insan ticaretine dair bir dosya için uzak bir coğrafyadan başlayıp, Türkiye’ye doğru yol alacağız. Demek istediğim, koşullar ne olursa olsun mesleği bırakamıyoruz. Tutkuyla bağlılık diyebilirim. Sorunuza dolambaçlı bir yanıt verdim. Çünkü hakikaten ne düşünüyorum sorusunu kendime sordum. Tüm zorluklarına karşın yine gazeteciliği seçerdim.