Halkla İlişkiler Sempozyumu'nda pandemi sürecinin sektöre etkileri ele alındı
26.11.2021 13:34

Halkla İlişkiler Sempozyumu'nda pandemi sürecinin sektöre etkileri ele alındı


ÜHA

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Özge Uğurlu Akbaş’ın üstlendiği Halkla İlişkiler Sempozyumu gerçekleştirildi. Sempozyuma konuşmacı olarak Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ersin Diker, Four Seasons Hotel Halkla İlişkiler ve İletişim Direktörü Sibel Benli, Street1227 Ajans Kurucusu Oğuzhan Saruhan ve Whalter Kranz Kurucusu Samet Özetci katıldı.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde 2016 yılında eğitim öğretim faaliyetlerine başlayan Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen sempozyumda, halkla ilişkiler alanına akademik çalışmaları ile katkı koyan akademisyenler ile sektör deneyimine sahip isimler biraraya geldi.

Dr. Öğr. Üyesi Özge Uğurlu Akbaş: "Halkla ilişkiler; imajın, itibarın ve hedef kitleler nezdinde algının doğru yönetilmesi sürecini içeren bir disiplindir"

Sempozyumun açılış konuşmasını yapanHalkla İlişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Özge Uğurlu Akbaş, “Halkla ilişkiler başlığı altında yapılacak değerlendirmeler akademinin sektörle birlikte düşünülmesini ön plana alarak öğrencilere de farklı bakış açıları kazandırmayı amaçlamaktadır. Halkla ilişkiler; imajın, itibarın ve hedef kitleler nezdinde algının doğru yönetilmesi sürecini içeren bir disiplindir. Halkla ilişkiler mesleğini icra etmek isteyen öğrencilerimizin de bilimsel temellere dayalı hem uygulamalar yapabilmesi hem de aynı zamanda halkla ilişkilerin felsefesinin bilincinde olmaları ve yeni gelişmeleri takip edebilmeleri ile mümkün olacaktır” dedi.

"Krizleri doğru yönetebilen kurumların değişen ihtiyaçlara hızlı ve isabetli yanıtlar verebilmeleri mümkün hale geliyor"

Hedef kitle ve pandemi döneminde gelişen dijital medya arasındaki bağdan söz eden Dr. Öğr. Üyesi Özge Uğurlu Akbaş şunları söyledi: “Bu süreç içerisinde dijital altyapılarını geliştirebilmiş, hedef kitleleriyle öncesinde başlayan ilişkilerini daha sürdürülebilir kılmış ve onların yanında olduğunu hissettirmiş kurumların yaptığı çalışmalar insanlar tarafından daha çok takip edildi. Özellikle halkla ilişkiler alanının pozitif yönünü geliştiren şeyler bunlar. Pandemi döneminde birlikte olma, umut besleme ve insanların biraradalığını ön plana alan, insanların birbirine destek olmalarını sağlayan iletişim çalışmalarıyla karşılaştık. Dolayısıyla sektörel trendlere baktığımızda daha çok sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden ilerlediğini kabul edersek ve bu kabulle yola çıkarsak aslında halkla ilişkilerin de dijital içerik üreticiliği, dijital hikaye anlatıcılığı, sosyal medya yönetimi gibi bir takım becerilerin de bu dönüşümün içerisinde olduğunu düşünüyorum. Kreatif önlemler alabilen ve küresel anlamda krizleri doğru yönetebilen kurumların, markaların değişen ihtiyaç ve beklentilere isabetli ve hızlı yanıtlar verebilmeleri mümkün hale geliyor.”

"Stratejik halkla ilişkilerin temelinde araştırma var"

Halkla ilişkilerde strateji örnekleri vererek konuşmasını sürdüren Dr. Akbaş, “Nasıl bir masanın dört ayağı sağlam bir şekilde yere bastığında daha işlevsel ve sağlıklı kullanılabiliyorsa, halkla ilişkilerin de özellikle kampanya süreçleri açısından baktığımızda bütün ayaklarının doğru bir şekilde yere oturması gerekiyor. Üzerine inşa edeceğimiz yaratıcı fikir, ilgi uyandırmak, dikkat çekmek, bilinir olmak gibi birtakım unsurları da o güçlü temele bir şekilde dayandırmamız gerekiyor. Bu yüzden doğru stratejilerin kurulabilmesi adına özellikle halkla ilişkiler çalışmalarında hedef kitle araştırmalarının, tüketici araştırmalarının, tutum araştırmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum ve yapılacak bütün strateji kararlarının da bu araştırma sonuçlarına göre alınması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Prof. Dr. Nazife Güngör: "Misyonumuz doğrultusunda doğru planlama yapmak lazım"

Sempozyumun açışılında bir konuşma da İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör yaptı. Güngör konuşmasında, akademik etkinliklerde bir araya gelmesinin büyük önem taşıdığına vurgu yaparak şunları söyledi: "Etkinliğimiz 4 yıldır gerçekleştiriliyor. Akademik camianın, akademik etkinliklerde bir araya gelmesi büyük önem taşıyor çünkü bilimsel yaşam dediğiniz şey durmadan ilerliyor. Sürekli kendini geliştirmesi, bir takım katkılarla devam etmesi gerekiyor. Artık günümüzün dijitalleşmeyle belirlenmiş olan bilimsel çağında bu hareketliliğe doğru yön vermek gerek. Bilim özünde insanlığa yarar getirmesi gereken ve özünde işlevsel bir şey ama insanlar da onun gidişatına doğru katkı yapmalı. Aksi takdirde zarar getirir. Bu gibi çalışmalarda biz bir araya gelip olup biteni, olacak olanı, başlayacak olanı tartışmamız gerekiyor. Çünkü bir yandan olup biteni tartışmalıyız. Olup bitenden hareketle çıkaracağımız derslerle gelecekte ne olacağına dair ilişkin tahminlerde bulunup, bu tahminlerden hareketle de doğru planlamalar yapmamız gerekiyor. Misyonumuz doğrultusunda doğru planlama yapmak lazım. Öncelik, öğrenci yetiştirmek, bu alana profosyonel yetiştirmek. Dolayısıyla da bu alanda ne kadar doğru adımlarla, birlikte paylaşımlarla gidersek yetiştireceğimiz profosyeneller, meslek insanları o kadar nitelikli olur” ifadelerini kullandı.

"Siyaset de pazarlanmaya başladı"

Halkla ilişkilerin başlı başına bir alan olmaya başladığından bahseden Prof. Dr. Nazife Güngör, “Nitekim sizler biliyorsunuz ki 1960’lı yıllarda 60’ların ortalarından itibaren ABD’den başlamak üzere halkla ilişkiler ve reklamcılık konusunda hizmet veren, uzman, profesyonellik desteği veren hem de insan yetiştirmeye başlayan bu alanda çok fazla ajans kuruldu. Aynı zamanda bu bir algı olayıdır, bu bir imaj maker olayıdır. Meselâ siyaset de bu işin içine girdi. Bütün siyasilerin imaj yapıcıları olmaya başladı. Siyaset de pazarlanmaya başladı. Siyasal reklam ya da siyasal iletişim dediğimiz şey de bu halkla ilişkiler, PR olayının içerisinden çıkıp başlı başına bir alan olmaya başladı. Dolayısıyla halkla ilişkiler büyüdü, büyüdü içinden başka disiplinler de çıkararak yoluna devam etmeye başladı. Bugün geldiğimiz noktada ise dijitalleşmeyle birlikte bir sosyal medya olayı var ki artık bu platformlar, sosyal medya mecraları halkla ilişkilerle, PR uzmanlarıyla, PR akademisyenleri ve profesyonelleriyle bir arada çalışmak zorunda. Çünkü hem halkla ilişkilerciler için çok önemli bir etkinlik alanı hem de kendi başına zaten bir halkla ilişkiler olayı olarak da biçimlenmeye başladı” dedi.

Dr. Öğr. Üyesi Ersin Diker: "Bir yandan öğretiyoruz, bir yandan öğrenmeye devam ediyoruz"

Konuşmasına kendini tanıtarak başlayan Dr. Öğr. Üyesi Ersin Diker, “Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü'nde öğretim üyesiyim. Aynı zamanda dekan yardımcısı olarak görev yapmaktayım. Lisans, yüksek lisans ve doktoramı Selçuk Üniversitesi'nde tamamladım. Lisansımı halkla ilişkiler bölümünde, yüksek lisansımı reklamcılık anabilim dalında, doktoramı da halkla ilişkiler ve tanıtım anabilim dalında yaptım. Yaklaşık 10 seneden fazladır da Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde çalışmaktayım. Yüksek lisans yaparken araştırma görevlisi olarak başladım ve hala devam etmekteyim. Okumaya, araştırmaya, öğrenmeye devam ediyoruz. Bir yandan öğretiyoruz, bir yandan öğrenmeye devam ediyoruz” dedi.

"Pandemi süreci dönüşümü daha da hızlandırdı"

Pandemi sürecinin, yaşanan dönüşümlere bir ivme kazandırdığını söyleyen Dr. Ersin Diker, “Gümüşhane İstanbul’a uzak bir diyar ve sektöre ulaşmada biz de teknolojiden yararlanıyoruz. O yüzden fiziksel bir uzaklık olsa da dijital bir yakınlık da var. Pandemi dönemindeki bazı yazarlar, düşünürler devrim gözüyle baktı ama ben dönüşüm olarak bakıyorum. Aslında pandemi süreci bu dönüşümü daha da hızlandırdı. Biz de çok hızlı adapte olduk. Pandemiyle beraber bu durum daha da hızlandı ve yayıldı. İçerisinde Türkiye’nin farklı üniversitelerinden akademisyenlerin yer aldığı 14 bölümden oluşan iletişim araştırma kitabı ortaya koyduk. Covid-19 süreci bize yeni kavramlar ortaya çıkardı. Bu kitapta birçok araştırmayı biz bir araya topladık. Birçok araştırma yapıldı. Ne kadar normalleşsek de süreç devam ediyor. Bundan sonra “Post Covid” adı altında “Neler değişti? Neler dönüştü?” gibi özel araştırmalar yapacağız. Bu pandemi süresince sosyal medya kullanımı ve dijital mecra kullanımının arttığını gözlemlemiştik ve bunu bilimsel verilerle ortaya koyduk. Dijital dönüşüm sürecinin ne kadar hızlı olduğunu da bu araştırmalar ortaya koymuş oldu” şeklinde konuştu.

“Kurumlar tüketicilerle iletişime geçmek için sosyal medya kullanmaya başladı”

Dr. Ersin Diker, kurumların pandemi sürecinde hedef kitleleriyle kurdukları iletişimler hakkında şunları söyledi: "Sosyal medya kullanım rakamları arttı. Hayatımızda sık kullandığımız sosyal mecralar da arttı ve bunların bir tanesi de Tiktok. Biliyorsunuz ki Tiktok pandemi döneminde hem Türkiye’de hem dünyada en çok indirilen sosyal medya uygulaması oldu. Artık kurumlar da tüketicilerle iletişim kurmak için Tiktok hesabı açtı ve buradan tüketicilerle iletişim kurmaya başladı. Sosyal medya kurumların da iletişim süreçlerini değiştirdi. Pandemiyle birlikte, sosyal medya hesabını kullanmayan veya dijital mecraları çok fazla kullanmayan kurumlar tüketicilerle iletişime geçmek, hedef kitleyi dinlemek, onların sorunlarına çözüm getirmek için var olmaya başladılar. Pandemi sürecinde, sosyal medya kullanımının süresinin bir hayli arttığını söyleyebilirim. Büyük veri dediğimiz bir veriyi sosyal medyadan toplaması ve çalışmalarını bu verilerle ortaya koyması bu alanda gözlemlediğimiz çalışmaların başında gelmekte. Tüketici bağlamında bakarsak, pandemi döneminde hayatında hiç sosyal medya kullanmamış insanların mecburen dijital mecraları kullandığını, mobil alışveriş yaptığını, mobil bankacılığı kullandığını tespit ettik. Kurumların özellikle toplumsal birlikteliği devam ettirmek için reklamlarında 'birlikte kurtulacağız' diye vurgular yaptığını ve hayatın devam edeceğini, mutlu günleri göreceğimizi düşündüren çalışmaları görmüş olduk.”

Sibel Benli: “İletişimde her zaman öne çıkarak farklılaşabilirsiniz”

Four Seasons Hotel Halkla İlişkiler ve İletişim Direktörü Sibel Benli sempozyumda yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Böyle aslında cafcaflı olmayan bir şekilde ilk otelini açarak kurulmuş bir dünya markası Four Seasons. Baktığımızda çok güzel bir hikayesi var ve 60. yılını kutladı bu sene. Kurucusu Isadore Sharp hala aramızda, bizlerle. Ne mutlu ki kendisi zamanında babasıyla birlikte inşaat işi yapan bir mimar. Aslında hiç planlamadığı şekilde kendine bir otel açarken buluyor ve sonrasında zaman içerisinde doğru strateji ve kararlarla günümüzde Four Seasons markasına geliyor. İstanbul'da ilk otelimizi 1996 yılında Sultanahmet bölgesinde hayata geçiriyoruz. 2. otelimiz de boğazda bulunuyor. Şu anda iki otelimizle birlikte hizmet veriyoruz. Four Seasons kuruluş hikayesi çok yalın, çok güzel bir niyetle müşteriyi misafir gibi görme arzusuyla yola çıkıyor. Ben 2001 yılında başka bir otelde junior bir pozisyonda başladığımda, bu sektörde kullanılan iletişim metodları hem misafirle hem de basınla çok farklıydı. Bir basın bülteni paylaşılacağı zaman bu basın bülteni paylaşılacak içeriğe göre, ulaştırmak istediğiniz kişinin kıdemine göre mektup olarak veya posta yoluyla iletiliyordu. Mesela 2001 yılında bu hâlâ aktif olarak vardı. Tabii ki e-maille de gönderiliyordu ama günümüzde farklı bir dünya var. Temel değerler aslında günümüzde markanın kimliğini gösteren yapı taşları. Teknoloji ne kadar değişse de emeğin yoğun olduğu sektörde değerleri koruyarak ve iletişimde de her zaman öne çıkarak kimliğinizi bu aynılık denizinde farklılaştırabiliyorsunuz.” 

Oğuzhan Saruhan: “Biz markalara artık diyoruz ki içerik üretmezseniz hayatta kalamazsınız”

Street1227 Ajans Kurucusu Oğuzhan Saruhan, internet teknolojisinin insan hayatında önemli bir konuma yerleştiğini ifade ederek başladığı konuşmasında şunları söyledi: “2018 yılında 'Sosyal Medya Canavarı Olmak İster Misin?' kitabını yazdım. Sosyal medyayı genel anlamda kişisel markalaşmayı anlatacak şekilde, platform bazlı kısa bilgilerin de olduğu blog tadında bir kitap oldu. Kendi alanında en çok satan kitaplardan biri. Diğerleri ona yetişemedi ama 2020 yılında "Dijital Çağda Hayatta Kalmanın 10 Kuralı" kitabını yazdım. Ben YouTube'a yeni dünyanın kullanma kılavuzu diyorum. İçerisinde ne ararsanız var çünkü. Biz markalara artık diyoruz ki içerik üretmezseniz hayatta kalamazsanız. Eskiden top bizim ayağımızda değildi. Artık herkesin ayağında bir top var çünkü bir kavram var. Harari'nin dediği gibi internet dünyayı en derinden etkileyen ve değiştiren buluşlardan biriydi. İnternet hayatımızı zehir eden bir araç değil, hayatımızı daha demokratik hale getiren bir teknoloji. O yüzden anlatılacaksa etkili internet kullanımı anlatılabilir." 

Samet Özetci: “Gazete, dergi hâlâ önemli görülebiliyor"

Whalter Kranz Kurucusu Samet Özetci, gazete ve derginin hâlâ önemli görüldüğüne değinerek, “Hem dijitali anlama hem dijital mecraları kullanma, iletişimi analiz etme adına dediğim gibi biraz daha onlara ilham olsun istiyorum. Ekibimiz çok genç ama genç olması bir dezavantaj değil. Gazete, dergi hâlâ önemli görülebiliyor. Önemli ama eskisi kadar önemli değil demek daha doğru bir cümle olabilir. Bizim yeni mecraları kullanıyor olmamız, arkadaşlarımızın bu mecraların içerisinden geliyor olması aslında bizi biraz daha farklı kıldı. Ekibin içerisinde bilgisayar mühendisleri arkadaşlarımız da var. Onlar veri görselleştirmesi yapıyorlar. Hem markaların dijital pazarlama tarafına hem de diğer aklınıza gelebilecek bütün iletişim departmanlarının kullanabileceği güzel datalar çıkıyor, veriler görselleştiriliyor. Bu markalar için öngörü oluşturuyor. Biz bu hizmeti diğer ajanslara da sunuyoruz” dedi.