Birinci oturumda pandemi döneminde enformasyon arayışı ve infodemi irdelendi
27.05.2021 02:15

Birinci oturumda pandemi döneminde enformasyon arayışı ve infodemi irdelendi


Haber Üsküdar – Samet Sağlam, Fatih Sultan Yücel, Cemre Esentürk

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 26-28 Mayıs tarihler arasında düzenlenen 8. Uluslararası İletişim Günleri / Dijital Çağda Kriz İletişimi Sempozyumunun birinci oturumunda pandemi döneminde enformasyon arayışı ve infodemi başlığı altında bildiriler sunuldu.

Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Prof. Dr. Mutlu Binark’ın başkanlığında gerçekleşen oturumda Doç, Dr. Özgür Arun, Dr. Öğr. Üyesi Duygu Özsoy, Beren Kandemir, Gül Şahinkaya, Arş. Gör. Hakan Kürkçüoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Meryem Serdar, Öğr. Gör. Dr. İsmail Baydili, Dr. Öğr. Üyesi Evin Doğan, Dr. Öğr. Üyesi Asuman Kutlu ve Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan birer bildiri sundu.

Oturum başkanı Prof. Dr. Mutlu Binark, Covid-19 pandemisinde Türkiye’de yaşlıların enformasyon arama pratiklerini konu alan, hazırlayanlar arasında kendisinin de yer aldığı bildiri ile birlikte oturumu başlattı. 

Beren Kandemir: "Dijital sermaye bakımından en dezavantajlı grubun yaşlı kadınlar olduğunu söyleyebiliriz"

Hacettepe Üniversitesi’nden Beren Kandemir, Prof. Dr. Mutlu Binark, Doç. Dr. Özgür Arın, Dr. Öğr. Üyesi Duygu Özsoy ve Gül Şahinkaya ile birlikte hazırladıkları, "Covid-19 pandemisinde Türkiye’de yaşlıların enformasyon arama pratikleri" başlıklı bildirisini sunarken, “Pandemi sürecinde 65 yaş ve üzeri yaşlılarla ilgili hangi enformasyona gereksinim duyduklarını ve bilgi düzeylerinin ne olduğunu ortaya koymak çalıştık" dedi. Kandemir, "Türkiye’deki 65 yaş ve üzeri yaşlıları temsil eden örneklemin yüzde 33’ünün dijital sermaye sahibi olmadığını gördük. Dijital sermaye sahibi olmayan katılımcıların yüzde 35'i kadın, yüzde 31'i erkek. Kültürel soylulara baktığımızda, katılımcıların yüzde 86’lık düzeyle en yüksek olarak kültürel soylulardan oluştuğunu görüyoruz.Dijital sermaye hacmi sınıfsal aidiyet ile birlikte genişleyen ya da daralan bir şey, bu araştırma sonuçlarından da en et olarak gördüğümüz şey buydu” dedi. Kandemir, Türkiye’deki yaşlı nüfus için geleneksel medyanın özellikle de televizyonun enformasyon arama gereksiniminde hala birincil araç konumunda olduğunu ifade etti.

Gül Şahinkaya: "Gazete okumak için ayrılan süre salgın sırasında azaldı"

Araştırmanın yöntemini ve veri toplama sürecini Gül Şahinkaya anlattı. "Çalışmada, 12 istatistiki bölgeyi temsil eden Antalya, Ankara, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Kayseri, Samsun, Trabzon ve Van illerinde ikamet eden Türkiye’nin 65 yaş ve üstü nüfusu temsil eden örneklem grubundan, telefon ve yüz yüze görüşme teknikleri kullanılarak veri toplanmıştır” dedi. Şahinkaya, "Salgın süresince radyo ve televizyon için ayrılan süre ise neredeyse aynıdır. Çevrimiçi görüşme programları salgın süresinde artmıştır” şeklinde konuştu. Şahinkaya, katılımcıların salgınla ilgili enformasyon aktarımı için tercih ettiği kişi ve kurumların başında yüzde 80 gibi büyük bir oranla Sağlık Bakanlığı'nın ön plana çıktığını ifade etti. Gül Şahinkaya, ”Salgın öncesi ve sırasında kullanılan enformasyon kaynaklarının oranına baktığımız zaman salgın sırasında enformasyon kaynakları bütün yaşlar için genel olarak artmıştır” şeklinde belirtti. "Katılımcıların Covid- 19 salgınına ilişkin bilgi düzeyleri çok yüksektir. En çok bilinen yanlış ifade, Coronavirus Çin’de laboratuvar ortamında üretilmiştir oldu. En fazla doğru bilinen bilgiler ise maske, mesafe ve temizlik oldu” dedi. Gül Şahinkaya, “İletişim araçlarına duyulan güven düzeylerine bakacak olursak, katılımcıların hem geleneksel hem yeni medyaya karşı güven düzeyleri oldukça düşüktür ama geleneksel medyaya yeni medyaya kıyasla daha fazla güvenmektedirler” diyerek açıkladı.

Araş. Gör. Hakan Kürkçüoğlu: "Yanlış bilgiyi engellemenin en önemli yollarından biri, onu doğru bilgiyle boğmaktır"

Oturumda ikinci bildiriyi sunan İstanbul Üniversitesi'nden Araş. Gör. Hakan Kürkçüoğlu, "Twitter'daki doğrulanmamış haber kaynaklarının Covid-19 sürecindeki rolü" başılıklı bildirisini sundu. Kürkçüoğlu şunları söyledi: "İncelemek istediğim olgunun henüz isimlendirilmiş bir hali bulunmamakta, o yüzden kendim bir tanım yapmaya çalıştım. Doğrulanmamış haber kaynağı derken Twitter üzerinde profesyonel bir gazete ya da haber sitesi görünümünde tasarlanmış ancak haber takibi vb. haber kritiklerine sahip olmayan twitter hesaplarını kast ediyorum. Bunun dışında, çalışma açısından önemli başka tanımlar var; yalan haber, okuyucuyu kasıtlı veya bilmeden yanlış yönlendiren, yanlış bilgi veren haberler ve hakikatin önemsizleşmesi terimi var, onunla ilgili de gerçek ile ona ilişkin yargıların ortadan kalkmasının umursanmaması olarak bir tanım yapılmış. Doğrulanmamış haber kaynaklarıyla birlikte haberin asıl kaynağına yönlendirmeyen, etkileşim ve hız odaklı bir habercilik anlayışının değerlilik kazandığı görülmektedir. Bu hesapların etki gücü çok yüksek ve bu hesaplarda çok basit bir düzeyde bile bir habercilik pratiğinin olmadığını görüyoruz. Yanlış bilgiyi engellemenin en önemli yollarından biri, onu doğru bilgiyle boğmaktır diye tabir ederim ve bu nedenle doğru bilgi üretimine teşvik edecek fon çözümlerine veya yine doğrulama platformlarında yapılacak çalışmalara başvurulması gerekir." 

Dr. Öğr. Üyesi Meryem Serdar: "Sağlıkla ilgili kaygıların postmodern dönemde çok ön planda olduğunu görüyoruz"

Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Meryem Serdar, "Covid-19 pandemisinde medya: Hiper gerçeklik ve dezenformasyon" başlıklı çalışmasını sunarken şunları söyledi: "Covid-19 dünyada birçok dengeyi değiştiren bir süreci başlattı fakat ne dünyanın yaşadığı en büyük salgın ne de en büyük felaket. Tarihsel süreç içerisinde salgınlara baktığımız zaman insan ve mikrop arasındaki mücadelenin ilk çağlardan beri devam ettiğini görüyoruz. Tarihte daha önce iki önemli salgın yaşandı, fakat zamanın ilerlemesi ve aşılanma bilinciyle toplumlar salgın konusunda daha donanımlı hale geldi. Covid-19'u diğer salgınlardan ayıran husus önceki dönemlerde salgının hem virüs olarak hem de bilgi kaynağı olarak yayılımı çok daha geniş bir zaman diliminde oluyordu, ama iletişim biçimlerinin değişmesi, küreselleşme dediğimiz sürecin içinde olmamızın katkısı var. Küresel dünyada Covid-19 itibariyle çok kısa bir sürede dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna hem virüs hem de bununla ilgili üretilen bilgiler ulaşmaya başladı ve bu bilgiler bir anda yanlışlığı ya da doğruluğu teyit edilmeden insanlığın kullanımına sunulmaya başlandı. Sosyal medyanın ağırlık kazandığı bu dönemde herkesin bir bilgi üretim aracı haline gelmesi söz konusu ve bu bireysel olarak işletilen hesaplar herhangi bir denetime maruz kalmadan herhangi bir denetim altında olmadan istenilen şekilde, gelişigüzel bilgiler paylaşılmaya başlandı. Sağlıkla ilgili kaygıların postmodern dönemde çok ön planda olduğunu görüyoruz. Sağlıkla ilgili bilgi verme davranışının çok olduğunu görüyoruz ama bununla birlikte doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayıklama sürecinin kamusal denetim kısmında zayıflık olduğunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz." 

Öğr. Gör. Dr. İsmail Baydili: "Verilerin işlenmesi birçok şeyi değiştirdiği gibi, gazeteciliği de değiştirdi"

Fırat Üniversitesi'nden Öğr. Gör. Dr. İsmail Baydili, "Veri gazeteciliği: Pandemi dönemi uygulama örnekleri" başlıklı sunumunda şunları söyledi: "Bildiğiniz gibi, çağın en büyük kaynaklarından biri büyük veridir ve büyük veri artık yeni bir zenginlik olarak kabul edilmektedir. Toplumların zenginlik olarak kabul ettiği önemli noktalardan birisi, veriye sahip olabilmedir. Verilerin işlenmesi birçok şeyi değiştirdiği gibi, gazeteciliği de değiştirdi. Veri gazeteciliği denilen kavram ortaya çıktı. Veri gazeteciliği, mevcut verilerden, dijital ayak izlerinden bir hikaye çıkarabilmeye denir. Veri gazeteciliğinde çıkarılan hikayenin kamu yararına olabilmesi amaçlanır. Veri haberi oluşturulurken veriler toplanıp, analiz edilip, görselleşitirilip hikayeleştirme aşamasından geçer. İletişim alanında dijitalleşmeye yönelinmesi gerekiyor. Dijitalleşme ile birlikte bu verileri nasıl daha iyi kullanabileceğimizi biliyor olmamız gerekiyor, çünkü bu yöntem sadece mevcudu anlatmıyor aynı zamanda geleceğe de ışık tutulabilecek bir yöntem. Hem haberi yapanların hem haberi okuyanların teknoloji okur yazarlığının daha da güçlenmesini gerektiren bir yöntem. Bu haberlerin en önemli özelliklerinden birisi verileri güncelleyebilme ihtimali ile birlikte haberin gündemde kalmasını da sağlayabiliyoruz. Bu teknik haberi okuyan insanlarda güven oluşturulmasını sağlar." 

Dr. Öğr. Üyesi Asuman Kutlu: "Belirsizlik içeren durumlar kişilerin medyaya yönelmesine neden olmaktadır"

Beykent Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Asuman Kutlu, Dr. Öğr. Üyesi Evin Doğan ile birlikte hazırladıkları "Dijital medyada kriz iletişimi ve etik" başlıklı bildiriyi sundu ve konuşmasında kriz iletişimi ile etik ilişkisini irdeledi: "Günümüz dünyasında pek çok krizle karşı karşıyayız. Savaşlar, kitlesel göç hareketleri ve içinde bulunduğumuz salgın gibi ve bu sorunlar belirli lokasyonlarla sınırlı değil, kitlesel bir nitelik de kazanmış durumda. Krizler çeşitlendikçe ve kapsadığı alan da genişledikçe bu krizlerin yarattığı olumsuz etkiler ve yarattığı tehditler de eşdeğer bir şekilde büyüyor, kriz iletişimini kriz gerçeğiyle krize yönelik alınan tedbirlerin algılanılmasına ilişkin stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması olarak tanımlayabiliriz, dolasıyla kriz iletişiminde algı yönetimi sürecinin de baskın olduğunun altını çizmek isterim. Kriz dönemlerinde genellikle öngörülemeyen, aniden gelişen, belirsiz olaylar içeren durumlar olarak ifade edebiliriz. Bu belirsizlik içeren durum kişilerin daha fazla enformasyon ihtiyacını karşılamak için medyaya yönelmesine neden olmaktadır, tabii burada haber üretim sürecinde aktif olarak çalışan kişilerin yaşadığı zorluklar da vardır, çünkü onların da bilgi edinme, bilgiyi teyit etme, servis etme sorumlulukları daha da zorlaşmaktadır. Buna ek olarak çalışanlar siyasal, ekonomik veya toplumsal parametrelerden bağımsız haber sunamamaktadır. Genel olarak medya etiğini medya çalışanlarının uygulamada uyması gereken ilke ve değerler olarak ifade edebiliriz. Pek çok kurum ve kuruluş medya etiğinin neler olması gerektiğine ilişkin ilke ve değerlerden bahsetmişlerdir, biz burada belli başlı olanları ifade etmek istedik. Bunlardan örneğin ABD'nin en eski gazetecilik derneği olan Profesyonel Gazeteciler Derneği dört temel ilke belirlemiştir. Bunlar; gerçeği aramak, zararı en aza indirmek,bağımsız olmak ve hesap verebilir olmak gibi değerlere yer vermektedir." 

Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan: "Habermas'ın kamusal alanı aslında devlet ve toplum arasındaki bir soyut kamusal alandır"

Oturumun son konuşmacısı Üsküdar Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan, "Kamusal alan, haber ve enformasyon: İnternet gazeteciliğinin kamusal alanla ilişkiselliği üzerine bir model önerisi" başlıklı bildirisini sundu. Ercan, "Habermas'ın kamusal alanı aslında devlet ve toplum arasındaki bir soyut kamusal alandır" dedi. Eren Ekin Ercan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Basının önemine değinmek gerekiyor, televizyolarda sürekli basın özgürlüğünün çok önemli olduğu söyleniyor, bunun ardalayan tek şey aslında bizler temsili demokrasilerde sandıktan sandığa oylarımızı kullanmıyoruz, seçimlerimizi sandıklarda yapmıyoruz, seçimlerimizi, kanaatlerimizi oluştururken yapıyoruz. Cristian Fuchs’un siyasal enformasyon süreci modeline baktığımız zaman kanaat oluşumu burada önemli, medyadan gelen enformasyon ve bilgiler doğrultusunda kanaat oluşumunun bilişssel bir süreç olduğu söyleniyor burada. Bu durum web 2.0 ve sonrasındaki gelişmelerle aslında tamamen değişti, niye, çünkü bu aracılar tamamen ortadan kalktı, doğrudan doğruya kamusal alana sirayet edilebiliniyor."