Çağın hastalığı obezite
16.04.2019 18:11

Çağın hastalığı obezite


Haber Üsküdar - Onur Özer

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türk halkının yüzde 33’ü fazla kilolu, yaklaşık yüzde 20’si de obez olarak tanımlanıyor. 28 AB ülkesinde obez bireylerin ortalama oranı yüzde 15 iken, Türkiye Avrupa’nın en fazla obezite sorunu yaşayan ülkeleri olan Malta, Letonya ve Macaristan’ın ardından geliyor.

Obezite tanısı vücut kitle indeksi üzerinden belirleniyor. Buna göre, vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olanlar obez olarak tanımlanıyor. Vücut kitle indeksi arttıkça obezite sorunu da ciddileşiyor.

Kara ailesinin obezite ile mücadelesi

Kara ailesinin bireyleri obezite sorunu yaşıyor. Son çare olarak mide küçültme ameliyatına başvurmuşlar. Adem Kara 50 yaşında. Aşırı kilo sorunu yüzünden işlerini yapamaz hale gelmiş. “Yürüyemiyordum, merdivenlerden çıkamıyordum, uyuyamıyordum, işimi bile etkiliyordu” diyor. Önce Almanya’da yaşayan kız kardeşi mide küçültme ameliyatı olmuş. Ameliyat hakkında ondan bilgi almış. “Ameliyattan önce 169 kiloydum, 179 kiloya kadar çıktığım da olmuştu. Yürüyerek kilo veremediğim için ameliyat olmalıyım dedim” diyor. Ameliyatı başarılı geçmiş. Doktorunun alanında en iyi doktorlardan birisi olduğunu söylüyor. “Ameliyat sonrası üzerimden büyük bir yük kalktı. Tek sıkıntım yeme ve içme olayı olmuştu. İlk haftalarda sıvı ile başladım. Sonra yavaş yavaş belirlenen programa göre beslenme düzenine ayak uydurdum. Sporumu eksiksiz bir şekilde yapıyorum. Ameliyat sonrası 110 kiloya düştüm. Artık kendi ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum. Rahat yürüyebiliyorum ve uyuyabiliyorum. İstediğim kıyafetleri giyebiliyorum. İyi ki bu ameliyatı olmuşum. Çok mutluyum” diye anlatıyor.

Sabahat Kara 44 yaşında. Adem Kara’nın eşi, ev hanımı ve iki çocuk annesi. 12 yıldır diyabet hastalığıyla mücadele ediyormuş ve 4 yıldır da insülin kullanıyormuş. Almanya’daki görümcesinin mide ameliyatı sonrasında 155 kilodan 90 kiloya düştüğünü görünce o da ameliyat olmaya karar vermiş. “Kiloluyken bir sürü sıkıntı çektim, sağlık sorunlarının dışında giyim kuşamdan dolayı da hayatım zorlaşıyordu. Ameliyattan önce 90 kilodaydım. Ameliyattan sonra 73 kiloya düştüm. Beni en çok cesaretlendiren eşim oldu. Çünkü o da aynı şeylerden şikâyetçiydi. O da ameliyat oldu. Ondan destek aldım. Ameliyat sonrası hayatım tam anlamıyla yeniden başladı. Yemek alışkanlıklarım değişti. Vücudum hafifledi, diz ve bel ağrılarım azaldı. Şekerim insülin kullanmadan düşmeye başladı. İlaçlarım azaldı. Çok mutluyum” diyor.

Adem Kara’nın kardeşi Salih Kara 42 yaşında. Evli ve üç çocuk babası. O da ağabeyi gibi mide küçültme ameliyatı yaptırmış. Ameliyat öncesinde 156 kiloymuş. Diyet yaparak kilolardan kurtulmayı başaramamış. Aşırı kiloları sorun olmuş. “Hareketlerimde kısıtlama oluşturdu, yürümekte ve merdiven çıkmakta zorlanıyordum, kıyafet almakta zorlanıyordum, kısacası yaşam kalitem düşmüştü” diyor. Ağabeyinin doktoru yapmış ameliyatı. Ameliyat sonrası sıkıntılı bir süreç yaşamış. “Üç gün boyunca aşırı mide bulantısı, kusma ve mide ağrısı yaşadım. İki hafta boyunca sadece sıvı ile beslendim. Sonraki haftalarda yavaş yavaş normal yeme alışkanlıklarıma geri döndüm” diye anlatıyor. Salih Kara ameliyat sonrasında 105 kiloya düşmüş.

Ameliyat, vücut kitle indeksi 40’tan fazla olanlara uygulanıyor

Kara ailesinin ameliyatlarını yapan obezite metabolik cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Koray Tekin’le konuşuyorum. Prof. Dr. Tekin, “Mide küçültme ameliyatı normal şartlarda kilo veremeyen, vücut kitle indeksi 40’tan fazla olan ve sağlık sorunları çeken insanların yaptırdığı bir ameliyattır” diyor. İki çeşit mide küçültme ameliyatı varmış. Gastrik bypass ameliyatı ve tüp mide ameliyatı. En çok tercih edilen tüp mide ameliyatıymış. “Tüp mide ameliyatı sonrasında hastanın yediği yemek miktarı azaltılıyor ve kısa sürede tokluk hissine sahip olması sağlanıyor. En az riski taşıyan yine tüp mide ameliyatıdır. Gastrik bypass ameliyatında ise mide küçültülerek, ince bağırsak ile bu küçük mide arasında bağlantı yapılır” diye açıklıyor.

Prof. Dr. Tekin’e göre mide küçültme ameliyatının kaçak ve emboli (pıhtı atması) riskleri varmış. Her isteyene bu ameliyatı yapmadıklarını, öncelikle vücut kitle indeksine baktıklarını ve kiloya bağlı şeker, tansiyon gibi hastalıklar varsa bu ameliyata karar verdiklerini ifade ediyor.