Eczacı Seher Kol: “İyi ki şu anda eczacılık yapıyorum”
Haber Üsküdar – Mücahit Çam
Çin’de ortaya çıkan Koronavirüs (COVID-19), tüm çabalara rağmen Türkiye’ye de sıçradı. 11 Mart günü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, üç ayın sonunda virüs taşıyan ilk vakanın teşhis edildiğini duyurdu. Bugün itibarıyla (11 Mayıs) ülkemizde görülen toplam vaka sayısı 140 bine yaklaştı. Bu gelişmelerle birlikte vatandaşlara ‘Evde Kal’ çağrısı yapılırken, evde kalamayan ve çalışmak zorunda olan bir kesim de mevcut. Bunlar başında sağlık çalışanları ve eczacılar geliyor. Sağlık çalışanları ve eczacılar bu sürecin kahramanları olarak görülüyor ve salgın hastalık sonrasında ilk teşekkür edeceğimiz kişiler arasında yer alıyor. Haber Üsküdar olarak Eczacı Seher Kol ile bir röportaj yaptık ve süreci bir de ondan dinledik.
Sizce bu mesleğin en zor yanı nedir?
Bu mesleğin en zor yanı, çeşit çeşit insanla muhatap olabiliyorsunuz. Kendilerine güler yüz göstermelisiniz yoksa sizi samimi bulmuyorlar.
Peki mesleğinizin en güzel tarafı nedir?
Dertlerinin dermanı olan ilaçların sizde bulunması ve insanların gelip bu ilaçları sizden alması, aslında bir bakıma iyi bir his bırakıyor insanın içinde. Gelen hastaların bazıları gözümüzün içine bakıyor. Onlarla ilgilenmek içimizin huzurla dolmasına neden oluyor. Her türlü insanın eczaneye gelmesi, hepsiyle ayrı ayrı ilgilenmek benim için mesleğimizin en güzel tarafı diyebilirim.
Koronavirüs sürecinde eczanede neler değişti?
Korona ile birlikte iletişimimizi fiziki olarak azalttık. Maalesef yine de paraya dokunma ya da verilen kartı kullanma gibi sorunlar mevcut. O da mecburiyetten yaptığımız bir durum.
Kendinizi bu durumda güvende hissediyor musunuz?
Kendimizi güvende hissetmiyoruz ama güvende hissediyormuş gibi görünmemiz lazım. Gelen insanların sönük gözlerinin, tekrardan ışıkla açmaları için, bizim onlara yakın olmamız ve onlarla ilgilenmemiz gerekiyor.
Bu süreçte eczaneyi daha güvenli hale getirmek için neler yaptınız?
Öncelikle eczanemiz 15 günde bir belediye tarafından dezenfekte ediliyor. Tedbir olarak maske takmakla beraber, cam kasklarımızı da taktık. Tabii bu tedbir öncelikle kendimiz ve halkımız için. Sonrasında eczanenin kapısının bir ila bir buçuk metre yakınına şerit çektik ve oraya el dezenfektanı koyduk. Gelen kişilerin de temizliğine önem veriyoruz. Hastaları teker teker ve sosyal mesafeye uyarak içeri alıyoruz.
İnsanlarla iletişim kurarken zorlandığınız oluyor mu?
Yaşlı hastalarımız genellikle bize zor anlar yaşatıyor. Onlar genelde duyma problemi çektiği için, bizim aldığımız kuralları çiğnemeye daha yatkın olan bireyler. Çektiğimiz şeritleri ihlâl etmeye çalıştıkları oluyor.
Bu süreçte sizi en çok zorlayan ne oldu?
Şöyle açıklıyayım: Biz Sağlık Bakanlığı’ndan gelen direktiflerle bağlantılı olarak çalışıyoruz ve onların dediklerine uymak zorundayız. Maske için vatandaşların bize gelip bulamaması, bize zor anlar yaşatabiliyor. Bizde olan maskelerin ücretli satılması hem bizi hem insanlarımızı zor durumda bırakabiliyor. İnsanlar devlet tarafından gönderilen ücretsiz maskeleri almak istiyorlar ve kalmadığında çok zorlanıyoruz. Devlet tarafından çok az maske geliyor, bununla birlikte çok fazla müşterimiz oluyor. Aynı kodla ikinci kez maske almaya gelenler de oluyor. Bu da bizi zor durumda bırakan bir sorun.
Salgın hastalıkta ilk durak siz oluyorsunuz. Bu durumda neler hissettiğinizi açıklar mısınız?
İlk başta çok korku ve endişe içindeydik. Ama bir şekilde, zaman geçtikçe bu korkuya da alışıyorsunuz. Yine korkmaya devam ediyorsunuz ama duygularınız daha dingin bir durumda oluyor. Bu mesleği yapmayı seviyorum ve bu durumları göz önünde bulundurarak bu işe başladım. Mesleğimi seviyorum ve iyi ki şu anda eczacılık yapıyorum.