İnternet kullanımı hipokondriyazis'i tetikliyor
Haber Üsküdar - Rabia Yılmaz
Halk arasında hastalık hastalığı olarak bilinen, kişinin bedeninde rahatsızlık olmadığı halde sürekli bir hastalık kaygısı ve çeşitli bedensel şikayetlerle birlikte devam eden rahatsızlık olan hipkondriyazis yani hastalık kaygısı bozukluğu, kişinin sosyal hayatını olumsuz etkilemekte. Biz de hastalık kaygısı bozukluğunun belirtilerini, tedavi yöntemlerini, bu hastalığın tanısının nasıl konulduğunu MEFA Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde ergen ve yetişkinlerle çalışan Uzman Klinik Psikolog Fatmanur Yenigün'e sorduk.
Hipokondriyazis (hastalık kaygısı bozukluğu) nedir?
Hipokondriyazis, kişinin fiziksel muayeneden geçerek hiçbir tıbbi bulgunun bulunmamasına rağmen kendisinin ciddi bir hastalığı olduğu düşüncesi ve korkusunun olmasıdır. Kişi burada vücudundaki semptomları çok detaylı dinler ve bunları yanlış yorumlar. Örneğin baş ağrısını “Beynimde tümör var!” şeklinde yorumlar. Burada psikologların dikkat etmesi gereken, kişinin fiziksel muayeden muhakkak geçmiş olmasıdır. Çünkü sürekli hasta olduğunu söyleyip doktora gitmediyse gerçekten hasta olma ihtimali göz ardı edilmemeli.
Hastaya hipokondriyazis tanısı nasıl konur?
Kişinin hastalığı olduğuna dair sürekli düşünmesi, sağlık durumuyla ilgili hemen korkuya kapılması, sık sık doktora gitmesi ya da bunun tam tersi doktora gitmekten kaçınması diyebiliriz. Hastalıkla uğraşma süresi de en az 6 ay olmalıdır. Bu 6 ay içerisinde kişinin uğraştığı hastalık değişebilir. Örneğin göz seğirmesinden şüphelenirken, mide ağrısına geçebilir.
Bu hastalığın fiziksel ve ruhsal belirtileri nelerdir?
Bu kişiler bedensel duyumlarını yanlış yorumlarlar, düşünce çarpıtmaları vardır. Yaşlanma ve ölüm korkuları sıktır. Ancak buna rağmen tamamen sağlıklı bir yaşam tarzları yoktur. Örneğin sağlıksız beslenebilirler, sigara kullanabilirler. Genelde bu kişiler doktor doktor gezerek hasta olduklarını duymak isterler. Bunu duymayıp psikolojik destek almak için yönlendirildiklerinde de sinirlenirler. Bunların yanında, kişide bazen gerçekten söylediği belirtiler olabilir. Örneğin kollarında kızarıklıklar gerçekten vardır. Burada dikkat edilen nokta, vücut belirtilerinin şiddetinde zaman içerisinde ilerleme olup olmamasıdır. Bu kızarıklık bir böcek ısırığı da olabilir, yünlü kazak giyinip kaşınma sonucu da olabilir. Burada bedensel duyumları yanlış yorumlar.
Strese dayalı bir hayat bu hastalığı tetikler mi?
Stres bu hastalığı ortaya çıkarmak için tek sebep olmayabilir. Kişinin çocukluğunda kendisinin veya çevresinden birinin ciddi bir rahatsızlık geçirmesi hipokondriyazisin ortaya çıkmasında etkili olabilir. Bir uzman ile beraber kişiye özgü nedenlerin tam olarak anlaşılması gerekmektedir. Bir de günümüzde internet kullanımı bu hastalığı tetikleyen önemli bir etken olabilir. Kişi en basit bedensel belirtileri bile internette arattığında ağır hastalıklarla karşı karşı kalıyor ve kendini hasta olduğuna ikna ederek kaygısı yükseliyor. Kaygı ise hipokondriyazisi tetikliyor.
Hipokondriyazis hastalığı olan bireyler sosyal hayatında ne gibi sorunlar yaşıyor?
Hipokondriyazisi olan kişiler kendi durumlarıyla aşırı uğraşırlar, sürekli bedensel belirtilerinden ve olduğunu düşündükleri hastalıktan bahsederler, hasta olduklarına dair sürekli etrafındakilerden onay ararlar. Bu onay arama da etrafındaki insanları bunaltabilir. Bunun sonucunda sosyal ilişkileri genelde gergindir ve aile yaşantıları bozulur. Ayrıca hastalık üzerine yoğunlaşma, işine de engel olabilir.
Hipokondriyazis hastalığının tedavisi var mıdır? Varsa bu tedavinin aşamalarını bizimle paylaşır mısınız?
Psikoterapi ve psikofarmakoloji işbirliği ile tedavi edilir. Bilişsel davranışçı terapi ile olumlu sonuçlar almak mümkün. Terapideki ana hedef inanç ve düşünce çarpıtmalarının değişimidir. Terapi süresince dikkat edilmeli. Terapileri en çok bırakan hasta grubu hipokondriyaklardır. Terapide danışana anlaşıldığı hissettirilmelidir. Çünkü o koltuğa gelene kadar herkes onu “sende bir şey yok” diyerek yanından itmiştir, onu kimse dinlememiştir. O yüzden şikayetlerini sorup dinlemek önemlidir. Herkesten onay alma çabaları terapist için de geçerlidir. Terapist buraya dikkat etmeli. Onu dinlerken hastalık düşüncelerine onay vermemeli.
Bir insan hipokondriyazis hastası olduğunu anlayabilir mi?
Bu kişilerde içgörü hemen hemen hiç yoktur. Yani kaygısının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul etmeyebilir. Ancak kaygı uyandıran durumlardan uzak olduklarında abarttıklarını belki fark edebilirler.
İnsanlar bu hastalığa sahip olduklarını kabul eder mi?
İçgörüleri “yok”a yakın olduğu için kabul etmeyip direnç gösterebilirler.
Hipokondriyasis hastaları depresyona sürükler mi?
Kişinin kendi bedeni dışındaki her şeye ilgisi azdır. Bunun sonucunda zayıflayan sosyal ilişkiler, iş yaşamında oluşan sıkıntılar var olan hastalık kaygısına eklenince kişi işlevselliğini yitirir. Çoğu zaman başka bozuklukları da vardır. Özellikle anksiyete bozuklukları ve depresif bozukluklar söz konusudur.
Bu hastalığın sık görüldüğü yaş gurubu hangisidir?
Belirtiler herhangi bir yaşta başlayabilmekle birlikte, en sık 20-30’lu yaşlarda ortaya çıkar. Cinsiyet açısından ise bir ayrım yok.
Hastalar bir psikologdan yardım almadan kendi başlarına bu hastalığın üstesinden gelebilirler mi?
Kişi, hastalık kaygısını tetikleyen şeylerden uzak durmalı. Bu, sürekli hastalık konuşulan arkadaş grubu da olabilir, internet, gazete de olabilir. Boş kalmamaya gayret etmeli, kendini rahat hissedeceği etkinliklerde bulunmalı, uğraşlar edinmeli. Çünkü boş zamanlarda bedensel duyumlarını dinlemeye devam edecektir. Ancak devamlı hasta olduğunu düşünen, hayatının büyük bir kısmını hastalık konuşarak geçiren ve fiziksel olarak hasta olduğuna inanan kişiler, mutlaka profesyonel olarak psikolojik yardım almalıdır.