Süper Lig’in en değerli 100 futbolcusundan 75'i yabancı
Haber Üsküdar – Yusuf Can Uluocak – Harun Reşit Kork
2021-2022 sezonunda yürürlüğe giren 8+6 yabancı futbolcu kuralı çerçevesinde Süper Lig takımlarında 289 yabancı futbolcu top koşturuyor. Bu haber kapsamında öncelikle futbolcu ve takımların piyasa değerlerini inceledik ve ardından Metin Uzun (Küçük Metin) ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Süper Lig’de piyasa değeri en yüksek 100 futbolcunun 75’i yabancı uyruklu
Transfermarkt.com.tr sitesinde yer alan bilgilere göre, Süper Lig’in piyasa değeri 921.95 milyon avro. Bu ligde 2021-2022 sezonunda oynayan toplam 586 futbolcunun 289’u (%49) yabancılardan oluşuyor. Piyasa değerleri açısından, yabancı oyunculara ödenen transfer ücretleri dudak uçuklatıyor. Sitede verilen bilgilere göre, piyasa değeri en yüksek 100 futbolcunun 75’i yabancı. Süper Lig’deki en pahalı 75 yabancı futbolcunun piyasa değeri 379.9. milyon avro iken; 25 yerli futbolcu149.6 milyon avro değerinde.
Süper Lig’in en pahalı futbolcusu, Trabzonspor kalecisi Uğurcan Çakır
Transfermarkt.com.tr sitesinde yer alan bilgilere göre Trabzonspor kalecisi Uğurcan Çakır’ın piyasa değeri 17 milyon avro olarak belirlenmiş. Bu rakam, Süper Lig takımlarından Altay’ın toplam değerinden daha fazla. Uğurcan Çakır’ı 15 milyon avro değerindeki Attila Szalai (Fenerbahçe), Miralem Pjanic (Beşiktaş), Marcao (Galatasaray) ve Altay Bayındır (Fenrbahçe) izliyor.
En pahalı takım ile en ucuz takım arasında tam 8 kat fark var
Süper Lig’in piyasa değeri en yüksek takımı Fenerbahçe. Fenerbahçe’nin 15 Ocak 2022 verileriyle piyasa değeri 131 milyon avro. Bu takımı 111.68 milyon avro ile Beşiktaş, 103.75 milyon avro ile Galatasaray, 102.58 milyon avro ile Trabzonspor izliyor. Listenin son sırasında 16.08 milyon avro ile Altay yer alıyor. Listeye göre, dört büyük kulüp ile diğer kulüpler arasında ciddi bir uçurum var.
Metin Uzun: “Yabancı futbolcu fazlalığı diye bir şey yoktur”
Bu haber kapsamında Beşiktaş'ın Küçük Metin lakaplı eski futbolcusu ve günümüzde teknik direktörlük yapan Metin Uzun ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Hem altyapı eğitimi almış eski bir futbolcu, hem de Beşiktaş J.K altyapısı da dahil olmak üzere, daha çok altyapılarda çalışmış bir teknik direktör olarak, genç Türk futbolcuların A takımlarındaki ve altyapılarındaki yabancı futbolculara olan bakış açısı nasıldır?
Benim zamanımdaki altyapı ile şu an var olan altyapı sistemi arasında çok ciddi farklar bulunmaktadır. Benim zamanımda, bahsettiğim yıllar 90’lı yıllar, A takımda bile bir elin parmağını geçmeyecek kadar yabancı uyruklu futbolcu vardı. Ancak şu zamana baktığımızda, tabi ki bu zamanı değerlendirirken eski bir futbolcu olarak değil de halihazırda bir teknik adam olarak cevap vermem gerekirse, özellikle Beşiktaş altyapısında çalışırken futbolcularım o dönem A takımda olan Ricardo Quaresma ve Simao Sabrosa’yı çok yakından takip edip örnek alırlardı. Bu söylediklerimden şunu belirtmeye çalışıyorum. Bizim zamanımızda örnek alacak fazla yabancı futbolcu Türkiye’ye gelmezdi. Ancak şu zamanda hem Süper Lig’de hem de 1.Lig’de çok iyi yabancı uyruklu futbolcular bulunmakta. Bunlar da hem A takımdaki genç oyunculara hem de altyapıdaki oyunculara ciddi anlamda katkı sağlamakta ve örnek teşkil etmektedir.
Yabancı futbolcu fazlalığı, ülke futbolunu geriye götürür mü? Yabancı futbolcu sayısı ile milli takım başarısı arasında bir ilişki var mıdır?
İlk olarak şuna değinmek isterim ki; yabancı futbolcu fazlalığı diye bir şey yoktur. İyi futbolcu ya da kötü futbolcu vardır. Meslektaşlarım olarak kötü demek istemem fakat takıma katkı sağlamayan futbolcu vardır demek daha doğru olur. Bundan ötürü yabancı futbolcular iyi ise hiçbir ülkeyi geriye falan götürmez, hatta bizim ülkemiz de dahil olmak üzere her ülkenin yerli futbolcularını daha da ileriye taşır. İkinci olarak ise, yabancı futbolcu sayısını azaltma ile ya da arttırma ile milli takım başarıları arasında bence hiçbir orantı yoktur. Hatta bu bizim ülkemizde gündeme gelen bir saçmalıktan başka bir şey değildir. Böyle şeylerin kararını futbol adamlarının vermesi daha doğrudur. Şu an sorduğunuz sorunun kanıtı zaten Avrupa liglerinde ve bu ligleri yöneten ülke federasyonlarının milli takımlarındaki başarı oranlarından ve liglerindeki yerli ya da yabancı oyuncu oynatma, bulundurma zorunluluğu polemiğini gündeme getirmeden devam ettirmelerinden anlayabiliriz.
Hem Beşiktaş gibi Süper Lig’in büyük kulüplerinden birinde hem de alt liglerde oynamış eski bir futbolcu olarak Süper Lig ve alt liglerde yabancı futbolcuların sportif ve sosyal hayatları genelde nasıl geçiyordu, Türk futbolcuların bu yabancı futbolculara olan bakış açısı nasıldı?
Beşiktaş A takımına çıktığımda, açık söylemek gerekirse yeni ortama alışmaya çalışan bir futbolcu gibi, ben de A takıma alışmaya çalışıyordum. Takıma alışmaya çalışırken de yabancı futbolcular da dahil olmak üzere hem futbol hayatlarını hem de sosyal hayatlarını yakından gözlemleme fırsatı buluyorsunuz. Yabancı futbolculardan şu an aklımda kalan Osvaldo Nartallo’yu söyleyebilirim. Kendisi işin aslı çok yetenekli bir futbolcu değildi ancak iyi bir golcü idi. Beşiktaş’ta çok fazla oynayamadı. Hakeza Avrupa’da da çok fazla oynamadı. Benim gözlemlediğim kadarı ile Türkiye kariyerinin ve Avrupa kariyerinin kısa olmasının sebebi, yoğun sosyal hayatı ve bu yoğun sosyal hayatın tam tersi oldukça kısıtlı, çalışmaktan uzak bir futbol hayatından ötürü olduğunu söyleyebilirim. TFF 1. Lig’de oynadığım dönemlerde bizde iki tane yabancı uyruklu futbolcu vardı. Onlar da zaten genel anlamda tesislerde kalan ve sosyal hayattan uzak futbolculardı. Tabii ki bunu şuna da bağlayabiliriz, Türkiye’de yerli olduğu gibi yabancı futbolcular açısından da kalite bakımından, Süper Lig ile TFF 1.Lig arasında çok ciddi bir kalite farkı var. Bu iki lig ile Türkiye’nin alt ligleri arasında zaten bir uçurum olduğunu söylemek çok yanlış olmaz. Ben Beşiktaş A takımında oynarken, oynadığım dönem itibariyle de zaten aile havası içerisinde bir takım vardı. Takımda yabancı futbolculara da oldukça sıcak ve samimi bir yaklaşım gösteriliyordu. Yabancı futbolcuların sportif hayatları daha çok Fulya Tesisleri’nde, sosyal hayatları ise daha çok yaşlı yerli futbolcuların yönlendirmeleriyle, onlarla birlikte, bazen de aileleriyle birlikte geçmekteydi.