Girişimcilik sohbetlerinde kadın girişimciliği konuşuldu
Haber Üsküdar – Hazal Göksun
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü tarafından düzenlenen ‘‘Girişimcilik Sohbetleri: Kadın Girişimciliği’’ konulu söyleşi gerçekleştirildi. Etkinliğe, TimePR kurucusu ve ajans başkanı Sevda Solak konuk oldu. Moderatörlüğünü Doç. Dr. Dinçer Atlı’nın yaptığı etkinlikte Solak; tutku, kararlılık ve cesaretin girişimciliğin en önemli yapı taşı olduğunu belirtti.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık Bölümü'nün çevrimiçi olarak gerçekleştirdiği ‘‘Girişimcilik Sohbetleri: Kadın Girişimciliği’’ konulu söyleşisinin konuğu, TimePR kurucusu ve ajans başkanı Sevda Solak oldu. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi ikinci sınıf Girişimcilik ve Proje Kültürü dersi kapsamında olan etkinliğin moderatörlüğünü Reklamcılık Bölümü'nden Doç. Dr. Dinçer Atlı yaparken, yönelttiği sorularla etkinliğin interaktif şekilde sürdürülmesini de sağladı.
‘‘Girişimciliğimi üç kelimeyle özetlersem; tutku, kararlılık ve cesaret’’
Konuşmasına kendini tanıtarak paylaşan Sevda Solak, ‘‘İletişim danışmanıyım. 15 yaşında bir oğlum var. 2004 yılında bir PR ajansının kurucu ortağıydım. 2007 yılında yollarımızı ayırdık. TimePR’ı kurdum ve yoluma devam ettim. 2004-2007 arası benim için bir okul oldu. Birçok tecrübe edindim. Bir arkadaşım, bir kurumun kurumsal iletişim direktörüyken PR ajansı kurmayı teklif etti. Birlikte yola çıktık. Bir süre sonra farklı yakalarda oturmamız nedeniyle benim için zorlayıcı olmaya başlamıştı. O sırada oğlum doğmuştu. Ben de yolumu ayırmaya karar verdim. Sonrasında TimePR’ı kurdum. Bu üç yıllık dönemde benim için ‘Bir girişim nasıl yapılır?', 'Girişimin finansmanı nasıl sağlanır?', 'Kuruluş aşaması, kuruluştan sonra müşteri nasıl bulunur?', 'Müşteriler içeride nasıl tutulur?', 'Müşterilerle iletişim nasıl sağlanır?', 'Şirketin muhasebe ve finansmanı nasıl yönetilir?' gibi sorular bir şirketi kurup yönetmenin kritik okulu olmuştu. 2007'de TimePR’ı kurarken de o bilgiler benim hayatımda kritik öneme sahip oldu. Sonrasında hızlı bir şekilde kendi şirketimi kurup belirli noktaya taşımam da aslında itici güç oldu. Tüm bu süreçte girişimciliğimi üç kelimeyle özetlersem; mesleğime olan tutku, kararlılık ve cesaret. Girişimcilik risk barındıran bir alan. Cesaret buradaki en büyük destekçiniz oluyor’’ ifadelerini kullandı.
‘‘Toplumsal cinsiyet girişimcilikte de ön planda’’
Kadın girişimciliğine değinen ve bunun sabır işi olduğunu belirten Solak, ‘‘Kadın girişimci, bir kadın olarak toplumsal cinsiyetin üzerimize yüklediği birtakım kimlikler ve roller var. İş dünyasında bir işi alırken bile öncesinde ajans sahibinin kadın ya da erkek olmasına bakan kurumlarla karşılaştım. Son ikiye kaldığımız konkurlarda bile sadece kadın girişimci olduğum için ajans başkanı ve o işin lideri kadın olduğu için işi alamadığım oldu. Son kararı yönetim kurulu ve tepe yönetim veriyor. ‘Niye?’ diye sorduğumuzda ‘Diğer arkadaş futboldan çok iyi anlıyor ve biz onunla çok iyi anlaşacağız’ gibi cevaplar alıyoruz. Zaman zaman kadın girişimciliği içerisinde ne kadar tecrübeli ne kadar yaratıcı olsanız da toplumsal cinsiyetin zorlayıcı taraflarıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Daha büyük etki edebilmeniz için de sabretmeniz gerekiyor’’ dedi.
‘‘Arkamda beni destekleyen bir ailem olmasaydı bu noktada olamazdım’’
Doç. Dr. Dinçer Atlı’nın yönelttiği "Hayatınızda neler eksik olsaydı bu noktaya gelemezdiniz?" sorusuna Solak şu sözlerle yanıt verdi: ‘‘Arkamda beni destekleyen bir ailem olmasaydı bu noktada olamazdım. Çünkü zaman zaman düştüğünüz anlar oluyor. Girişimciliğin inen ve çıkan yollar olduğunu düşündüğünüz zaman tepeden aşağıya düştüğünüzde sizi kaldıracak bir ailenizin olması gerekiyor. Bu psikolojik ya da ekonomik olarak olabiliyor. Daha büyük bir işi başarabilmek için desteklenmeniz gerekiyor. Ailemin desteğini hissettim. Destek almasaydım belki de inişli çıkışlı yollardan giderken pes edebilirdim. Dolayısıyla bir yola çıkarken sizi destekleyen gücü yanınıza çekmeniz gerekiyor. ‘Ben istediğim şeyi yaparım’ diye bir şey yok. Sonuçta biz de insanız. Evet her şeyi yapmak için yola çıkabiliriz ama yolda iş değişebiliyor. O zamanda aileniz sizin yanınızda oluyor ve gerçekten o noktalarda sizi yukarıya doğru taşıyacak kişilere ihtiyaç olabiliyor.’’
‘‘Edinilen tecrübeler iş alanında sizleri destekler’’
Öğrencilere kendi deneyimlerinden yola çıkarak tavsiyelerde de bulunan Solak, ‘‘Daha önce okuldan itibaren başladığım stajlar, edindiğim farklı tecrübeler de bugün daha iyi bir şey yapabilmem için beni destekliyor. Sepetime attığım tüm birikimler bugün beni destekliyor. Ayrıca sizlere de tavsiyem; çok okuyun, hangi alan olursa olsun mutlaka staj yapın, her şeyi almaya çalışın. Bütün bunlar sizin için kritik noktalarda işe yarar bir şeye dönüşüyor’’ dedi.
‘‘Sosyal sermayenize önem verin’’
Doç. Dr. Atlı’nın yönelttiği "Etrafında girişimcilik tecrübesiyle katkı sağlayan birileri var mıydı?" sorusuna sosyal sermayenin önemini vurgulayarak cevap veren Solak, ‘‘Gerçekten hayata başladığınızdan itibaren biriktirdiğiniz insanlar sizin için çok değerli. Bugün adına sosyal sermaye deniliyor ve ilerlerken, işi yaparken sosyal sermayeniz sizin her şeyiniz oluyor. Bugün benim çalıştığım kişilere bakarsanız büyük oranda 20 yıldır temas ettiğim insanlardan oluşuyor. Bir tanesi x zamanda şirketin marketing menajeriyken öbürü bir şirketin CEO’su. Hepsi sosyal sermaye. Hayata başladığınızdan itibaren pozitif bir yaklaşım içerisinde olursanız ve gerçekten kendiniz de etrafınızı destekleyen bir noktada durursanız sosyal sermayeniz her zaman güçlü oluyor. Yani siz insanlara bir şey verdiğiniz zaman, insanlar da sizlere bir şeyler vermeye başlıyor. Bu bir döngü içerisinde devam ediyor’’ şeklinde konuştu.
‘‘Başarma tutkusu beni mutlu ediyor’’
Kendi işini kurmanın avantajlarından bahseden Solak, ‘‘Ben profesyonel olarak çalıştığım dönemlerde, yaptığım bütün işlerde hep kendi işim gibi çalıştım. Bir işi alıp sonuna kadar götürmek, başarıya ulaştırmak için çok çabaladım. Bu zaman zaman çok saatler alabiliyordu ve etrafımdaki herkes bana ‘başkasının işinde bu kadar çok emek harcayan, üretmek için çaba gösteren çok az insan vardır’ diyordu. O başarma tutkusu beni mutlu ediyordu. Kendi işimi kurduktan sonra bunun daha büyük bir mutluluk olduğunu fark ettim. Daha önce başkası için ürettiğinizi bugün kendiniz için üretiyorsunuz. Daha yüksek doyum alıyorsunuz. Başardıkça, kurumunuz bilindikçe, sektörde anılmaya başlandıkça, bu daha da büyük bir mutluluk oluyor. Kazanç olarak da özgür olabiliyorsunuz. Sınırlarınızı siz belirleyebiliyorsunuz. Gücü elinizde taşıdığınızı bilmek gerçekten büyük mutluluk. Bu mutlulukla girişimcilikten asla vazgeçemiyorsunuz’’ diyerek başarıdan aldığı hazzı aktardı.
‘‘Her şey çiçek bahçesi gibi olmuyor’’
Doç. Dr. Atlı’nın yönelttiği "Girişimci olunca devlete, çalışanlara ve müşterilere karşı olan sorumluluğun hissiyatı nasıl?" sorusunu yanıtlayan Solak, işin sırrının proaktif olmayla bağlantılı olduğunu şu sözlerle açıkladı: ‘‘Devletle olan ilişkilerinizde çok iyi bir mali müşavir ve muhasebe bürosuyla çalıştığınızda süreci düzenleyebiliyorsunuz. Devletle olan süreçlerde iyi bir vergi veren kurum olduğunuzda, kurallara uyduğunuzda bir sorun oluşmuyor. Ama her şeye rağmen iyi niyetli olmayan çalışanlar olduğunda sorun olabiliyor. Devlet her zaman çalışanın yanında oluyor. Sonrasında bunların risk olduğunu öğrendik. Her şey çiçek bahçesi gibi olmuyor. Şirketim böyle bir zamanda yukarıya doğru giderken olaydan sonra bir süre aşağıya doğru gitti. Tekrar toparlandım ve yukarıya doğru taşımaya başladım. Bana birçok noktada nasıl davranmam gerektiği, hangi önlemleri almam gerektiği, süreçleri nasıl yönlendirmem gerektiği konusunda belki de hiçbir okulun, kitabın öğretemeyeceği kadar çok şey öğretti. Olaylara böyle baktığınızda motivasyonunuzu kaybetmiyorsunuz.’’
‘‘Başlangıçta her şeyi sizin denetlemeniz gerekiyor’’
Öğrencilerin yönelttiği "Kişinin iradesini ve sosyal zekasını en iyi biçimde kullanmasını gerektiren girişimcilik, diğer meslek dallarına göre zor mu? Kolay mı? Yani herkes girişimci olabilir mi?’" sorusunu Sevda Solak, ‘‘İyi bir mali müşavir, muhasebe ofisi hayati önem taşıyor ama denetlemek daha da önemlidir. Ben bu konularda olabildiğince çok sürecin içinde olmaya çalışıyorum. Devlet tarafından da sürekli denetlemeniz gerekiyor. Gelir idaresi sistemine girip kontrol etmeniz, her şeyde biraz obsesif olmanız gerekiyor. Birileri her an farklı bir şey yapabilir. Kontrolü elden bırakmamak gerekiyor. Soruya tekrar dönüyorum. Sosyal zekasını en iyi kullanması gereken alan girişimcilik. Gerçekten çok büyük sermayeli bir sürece giriyorsanız, işi geliştiren; finansı, muhasebeyi, her şeyi yapan büyük takımlar yaratmalısınız. Ama genelde daha küçük sermayeyle sürece başlıyoruz. İş büyüdükçe fon alıp süreci başka yere taşıyabilirsiniz. Başlangıçta her şeyi sizin yapmanız gerekiyor. Yani faturayı kesmeniz, müşteriyi bulmanız, çalışan prosedürünü sizin belirlemeniz gerekiyor. Bu süreçte sizin sosyal zekanız, dışa dönük yanınız kritik önem taşıyor’’ sözleriyle cevaplandırdı. Sevda Solak konuşmasını, Melinde Emerson’un ‘‘İş hayatında asla kaybetmezsin, ya kazanırsın ya da öğrenirsin’’ sözüyle bitirdi.