Haber atölyesinde çekim ölçekleri gösterildi
03.12.2019 17:29

Haber atölyesinde çekim ölçekleri gösterildi


Haber: Ömer Karaoğlu

Fotoğraf: Emre Sertdemir

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin uygulama birimi olan Haber Atölyesi’nde bu hafta “Çekim Ölçekleri” eğitimi verildi. Eğitimde İletişim Fakültesi Yeni Medya ve Gazetecilik Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan’ın anlatımıyla habercilik için kamera çekim ölçekleri ve teknikleri üzerinde duruldu.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerine yönelik düzenlenen Haber Atölyesi derslerinde bu hafta “Çekim Ölçekleri” konusu işlendi. Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan’ın anlatımıyla gerçekleştirilen etkinlikte iletişim öğrencilerine kamera çekim ölçekleri ve teknikleri hakkında eğitim verildi. Eğitimin ardından iletişim öğrencileri uygulama yaparak manken eşliğinde fotoğraf çekim ölçeklerini uyguladı. Teoride öğrendiklerini pratiğe döken öğrencilerin eğitimden başarılı bir kazanım yakaladıkları gözlendi.

“Görsel çekim tercihlerinin peş peşe gelmesi anlatıyla bütünleşik bir şeydir”

Kamera algısının insan gözünün algısından tamamen farklı olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Ercan, “Dizilerde öncelikle bir genel çekim yapılır ve genel bir görüntü verilir. İnsanlar konuşmaya başlayınca kamera daha yakına girer. Daha sonra hareket ivmesi kazandığı zaman, örneğin özne yürümeye başladığı andan itibaren, konuşma bittikten sonra tekrar bir genel çekime geçilir. Dolayısıyla bütün bu görsel tercihlerin peş peşe gelmesi anlatıyla bütünleşik bir şeydir aslında. Diğer bir deyişle anlatı, insan gözünün alımlayamadığı ya da asla deneyimleyemeyeceği tüm görsel stratejilerin birbiri ardına gelen farklı çekim açılarıyla belli bir bütünsellik ve hikâye oluşturmasıyla ilgilidir. Meselâ Alfred Hitchcock 'Psycho' (Sapık) filminde bunu iyi bir şekilde göstermiştir” dedi.

“Dev ekran vurgusu önemlidir”   

Dev ekran vurgusunun önemli olduğunu dile getiren Dr. Ercan, “Sinemada veya günümüzde televizyonlarda kullanılan ekran boyutları geçmişe kıyasla büyüdüğü için biz de dev ekranı düşünerek çekim yapmalıyız. Bir çekim yaparken ‘bu sahne büyük ekranda nasıl gözükür?’ ya da ‘bu çekim dev bir sinema perdesinde nasıl bir etki yaratır’ diye düşünmeliyiz. Örneğin birinin gözüne, ağzına, burnuna yaklaşarak yakın çekim yapılacağı zaman, bu sahnenin dev ekranda nasıl gözükeceğine yönelik bir fikrimiz olmalı. Bu belli sürrealist anlatılarda çok kullanılır. Dolayısıyla bütün bunları aslında kameranın algısıyla düşünmek gerekiyor. Yani birinin gözünü çok yakın plandan çektiğiniz andan itibaren bunun yarattığı bir etki vardır. Bu sadece kameraya ait bir etkidir. Meselâ insan gözü belli bir olayı çok farklı açılardan izleyemez. Bütün bunlar hep kameranın doğası gereği kendisi ile yarattığı bir şeydir” ifadelerini kullandı.

“Ayrıntılardan yararlanılarak yeni bir tanımlamaya gidilir

Kameranın dilinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Eren Ekin Ercan şunları söyledi: “Kameranın diline ilişkin üzerinde durulması gereken diğer bir önemli nokta ise, görüntüleme ile konunun veya nesnenin yeniden yaratılabilir yahut tanımlanabilir olduğudur. Nesnenin veya konunun kendisi ham bir malzeme olarak düşünüldüğünde görüntüleme ile nesnenin kendisinden metaforik olarak yeni bir nesne yaratılabilir. Özellikle yakın çekimlerin kullanılmasıyla ayrıntılardan yararlanılarak yeni bir tanımlamaya gidilir.”

“Kamerayı gözümüz gibi düşüneceğiz”

Kameranın farklı bakış açıları olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Ercan, “Temel olarak kameranın bakış açısı düşünüldüğünde nesneye üç farklı konumdan/açıdan bakmak söz konusudur. Bunlardan ilki göz seviyesidir.  Genellikle televizyon programları çekimleri göz seviyesinde olur. Kameraman, eğer konuk oturuyorsa genellikle oturma hizasında, ayaktaysa ayakta çeker. Daima bir göz seviyesi vardır. Bu çekim ölçeği ile izleyicilere programdaki sunucuların evimizde bizimle olma, evimizde birlikte oturma havası verilir. Diğer genel çekim açılarından birisi alt açı iken diğeri de üst açıdır. Üst açı genellikle gözetleme, farkında olmadan bir şey izleme, takip etme ya da küçümseyici bir nitelik için kullanılır. İzleyici yukarıdan bakıyormuş gibi özneyi aşağıda görür;  gözetliyormuş veya iktidar kuruyormuş gibi. Sonuncusu da alt açıdır. Alt açıdan çekildiğinde daha epik bir anlatım sergilenir. Bu da karakteri daha yüce göstermek için kullanılır. Meselâ bazı albüm kapaklarında sanatçılar alt açı ile fotoğraflanır.”

Temel çekim ölçeklerinin genel çekim, orta çekim ve yakın çekim olarak üçe ayrıldığını aktaran Dr. Eren Ekin Ercan, “Genel çekim kişinin veya nesnenin içinde bulunduğu ortamla birlikte görüldüğü çekim ölçeğidir. Geniş bir alanda geçen olaylar için kullanılır. İnsanın eşya ve içinde bulunduğu tabiat ile olan ilişkisi ortaya konulur. Orta çekim, işlenen konuya ilişkin bütünün değil sadece belli bir kısmının ekranda göründüğü çekim ölçeğidir. Yakım çekim ise izleyiciyi bir noktaya odaklayan çekim ölçeğidir. Detaylar neredeyse ekranın tamamını doldurur. Detaylı olarak baktığımızda da baş, omuz, diz, boy, uzak ve çok uzak çekim ölçekleri olarak ayrılmaktadır” dedi. Atölye, katılımcı öğrencilerin teorikteki bilgilerini uygulamaya dökmesiyle son buldu.